12 Mart 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

12 Mart 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 Sayfa — Muharriri : Stakpool Hagton “ Sidney ,, in umumi parkında bir bahçe kanapesinin üzerinde —uyandı, — yanıbaşında 'yatan orta yaşlı bir adam daha evvel gözlerini açmıştı. Yarısı kırık bir tarağı karmakarışık saçlarile sakalının arasında do- laştırarak tuvalet yapıyor ve bir taraftan da güya senelerdenberi tanıyormuş gibi gece komşusuna hitap ediyordu. İleride denizden gelerek yük- sek ağaçların tepelerini yalıyan hafif bir sis tabakasmın üzerinde mavi, pembe ve ılık bir. sabah eluyordu. Hagton açık havada bu şekilde yatmıya alışkın de- gildi, bütün vücudunun kırgın olduğunu hissediyor, geriniyor, Ayni zamanda da yanı başında söylenen bu adamın nasıl bir mahlük olabileceğini düşünüyordu. Ve kırık taraklı Ef. devam etti: — İşin en garip noktası şu ki, şehrin işsiz güçsüz serserileri bu muhteşem bahçede uyuyarak ciğerlerini taze hava ile doldur- dukları ve terütaze uyandıkları halde zenginler havası kendi ne- fesleri ile zehirlenmiş köpek kümeslerinde yatmaktadırlar. Siz isterseniz. bu kümeslere yatak odası adını verebilirsiniz. Fakat sakın beni yarı mecnun bir adam zannetmeyiniz. Ben de metelik tuttuğum zaman bütün insanlar gibi mantığın haricine çıkarım. Bir odada yatarım, karnımı tıka basa doldururum ve İüzumundan fazla sigara içerim. Yalnız bugünlerde olduğu gibi arasıradır ki, basit hayat yaşa- mıya mecbur kaldığım zaman bu hayatı takdir ederim ve insanlar ev yapacak yerde çadır hayatı geçirselerdi ne olurdu, onu dü- şünürüm. Bol ziya, bol güneş, bol hava. Evet efendiler işte hayatın başlıca âmilleri bunlardır. Hagton sordu: — Dünyayı bir hayli dolaştı- ğınız — anlaşılıyor 1. Öbürü tuvaletini ikmal etmişti. Müdekkik bir gözle potinlerini göz- den geçiriyordu. Birisinin ucunda, $birinin de topuğunda birer pence- recik açılmıştı. Adam bir saniye bu pencerecikleri büyültüp kü- çülmekle eğlendi ve sonra cevap verdi: — Evet biraz öyle, yukarı aşağıya sağa sola bir hayli do- laştım. Ve dikkate şayan olarak ne Cenup Denizlerinde Bir Seyahat Macerası Altın Peşinde.. Üç Serseîüc—;ü—îlyoner tım, Yaşadım, evet efendim yaşa- dım.pek mütecessis olmak istemem amma bana kaç yaşında olduğu- nuzu söyler mı.ım'ı: Zannederim irmi olacak. Fıhu" iniz, gö- îünly:rs. İngilterede Cenülı:eıı denilen sımıfa mensupsunuz. Ve buna rağmen geceyi benim gibi bir serserinin yanında, belki do cebinizde bir şilin bile olmadan şu parkta geçirmek mecburiye- tinde kalıyorsunuz. Vallahi vaktile ben de sizin gibi idim ve bu şekilde devam ederseniz günün birinde siz de benim gibi olursunuz. Bir defa yüzüme bakınız: Ben kırk yedi yaşındayım. Belki de kırk sekiz, çünki hayatımda hesap- ları-daima takribt olarak yaptım. *“Son Posta, bugün karilerine memleketimizde hemen hiç tanın- mıiyan yeni bir İngiliz muharririni takdim ediyor : Bu muharririn adı Stakpooldur. Hususiyeti, bir iki esori müstesna olmak üzere bütün yazılarının mevzuunu hayattan ve bilhassa kendisinin gezdiği, gördü- Kü ve İştirak ettiği yerlerde geç- Bununla beraber ağzımda bir tek diş bile nokaan değildir. Midem sağlamdır. Bir deve kuşunu haz- medebilirim. Tek bir endişem yoktur. Yaşıyorum. Çünki henüz bu fani dünyada her şey beni alâka- dar ediyor. Hayatımda üç defa zengin oldum, üç defasında da servetimi kaybettim. Fakat Parise veya Londraya gidip yerleşmek için para kazanmıya çalıştığımı zan- netmeyiniz. Büyük bir sarayı ve pırlantalara gömülmüş şişman göbekli bir zevceyi hiçbir zaman gaye olarak kabul - etmedim. Hayır Efendi, ben parayı severim, — fakat — münhasıran kendisi için severim, mucip oldu- E mücadele için severim. Fakat fir maden elime geçti mi par- maklarımın arasında kurşun olur gider. Bakınız size söyliyeyim : Dünyanın en alkıl almıyacak sergüzeştlerine — atılarak — para kazanmak icap etti mi ben- den talihli adam yoktur. Fakat bu süretle kazandığım - parayı spekülâsyon yaparak çoğaltmak istediğim zaman da benden ta- lihsiz insan mevcut olamaz. “ Hagton çocukluğunda ( Edon ) dan Başlıyarak Oksford — darülfünununa kadar hep İngilterenin en astl clle çocuklarile yanyana okumuştu ,, l yapmak mümkünse hepsini de yap- Hayattan Alınmış Bir Sergüzeşt SON POSTA a Meselâ bir aralık (Klondik) in altın madenlerinde elime büyük bir lokma geçirmiştim. (Şikago) ya dönerek borsa oyunlarına gi- rişince — metelik bile kalmadı. Amerika payitahtından — ödünç para ile uzaklaştım, »bunu müte- akıp ta bir ada satın aldım. — Nasıl? — Daha doğrusu bir ada ki- raladım. Siz Okyanos denizini benim gibi bilseydiniz, bu deni- nizin adaları üzerinde yapılan spekülâsyonları işittiğiniz. zaman biç mütehayyir olmazdınız. Mese- YA ( Hebrit ) adaları silsilesinin yanıbaşında ( Ondeynek ) adası vardır. Buna ada demek bile belki doğru değildir. Denizin ortasında yükselmiş bir kayadan ibarettir. miş vak'alardan almış olmasında- dır. — İngilterede ve Amerikada okadar meşhurdur kir Her kitabı milyonlarca basılır ve kapışılır. Karilerimiz bugünden - itibaren dercetmiye başladığımız yazılarının bir kısmını okudukları zaman bu rağbetin pek yerinde olduğunu göreceklerdir. İngilizler topçu ateşi için bir bedefe mühtaçtılar. tütün verererek bu adâyı olan zenciden satın aldılar. Bir zaman — geldi ki birçok kimseler gelip Okyanosun orta- sında yükselen bu kaya parçala- rına yerleştiler, içinde sedef ve mercan buldular, zenğin oldular. Fakat şimdi iş değişti. Hükümet- ler bir mantar kadar küçük olsa bile denizin ortasında boş bir toprak buldular mı üzerine çulla- nıyorlar: " — Burası benimdir, diyorlar. Her ne ise benim satin aldı- gım ada (Yeni Hebrit) silsilesinin yanındaydı. Bütün sathı martı fışkısi ile örtülü olduğu için ax çok kıymetliydi. Bunu bana iki sefer arasında karaya çıkan bir yelken gemisinin kaptamı bir meyhanede söylemişti: — Fakat neye yarar? demişti, ada Avusturalya'nındır, — içinde martı. fışkısı bulunduğu işidilir işidilmez derhal işgal edilecektir. Bu muhavere öğleden sonra saat dörtte cereyan etmişti. Ertesi gün tam bu saatta ben bir sin- dika teşkil etmiş ve adayı he- On sandık sahibi 1914MUHAREBESİNDE Mart li Almanya Neden Yenildi? Nakleden: 44 <Ü Yazan: Emil Ludvig İmparatorun Sekiz Hafta Hastalan- ması Lâzımdır.. Çünki.. -— 'İmpın!oı kendisi için | yoktu. Buna rağmen muazzam artık teşrifat ve merasim yapıl- mamasını emretmiş. Mümkün. Fakat İmparator bu sahada gu- ruruna tebaan hazırladığı, kendi kendinin etrafına çektiği bir du- varın içinde mahsur kalacaktır.,, 1915 senesinin mart ayında hâdisat o derece ilerlemişti ki Amiral Tirpiç imparatorun ma- iyetinde — çalışan — cenerallardan birine müracaat ederek: — İmparatorun kumandada vah- deti temin etmek üzere kumandayı bir müddet için meselâ ( Hinden- burg)a devretmesinin münasip olacağını söyledi. Maksadı bu düşüncesini bilvasıta İmparatora duyurmaktı. Filhakika Bahriye Nazın endişe içindeydi. Bu en- dişe zaman ile o derece arttı ki, aradan çok vakit geçmeden şu kat'i satırları yazdı: — Bence vaziyeti ıslah - için tek bir çare vardır. O çare de impaPalerun sekiz hafta veya da- ha ıılı bir zaman için hasta- lanmış görünmesidir. Bu müd- det zarfında karargâhtan ayrıl- malı ve evvelemirde ( Berlin ) e dönmelidir. İmpratorun vaziyeti ( Kessel)i de endişeye düşürmüştür. Onun fikrine göre Bavyera Kıralına müracaat etmeli, imparator nez- dinde hastalanmış görünmesi - için tavassutta bulunmasını istemelidir. Benim fikrime göre bu mümkün olursa — ancak — imparatoriçenin muaveneti ile olabilir. Şimdiki halde görünüş şudur ki, büyük bir tebeddül ancak bir mağlübi- yet neticesinde temin edilebilir, fakat ©o zaman da vakit geçmiş olur. , İmparator korku ile cesaretin arasında mütereddit sallanıp du- ruyordu. İktidar mevkiinden vax geçecek derecede dürbin değil- di, bununla beraber her taraftan üzerine tevcih edilen nazarlar karşısında mes'uliyetten de kor- kuyordu. Hiçbir askerl meziyeti men bir hiç mukabilinde on sene için kiralamış bulunuyordum. Fa- kat gemiye binip te adaya gitti- iz zaman adayı kaybolmuş mk Meydanda ancak bir ge- mi kulesi kadar toprak kalmıştı, evet azizim Okyanusta adalar hep volkaniktir, böyle batıp çıkarlar. Herne ise bana bir kibrit verir misiniz ? Cebinden bir gazete kâğıdı içinde biraz tütün ile bir pipo çıkardı, i b:lıoldaıdu’.ıh Hagtonun verdiği it ile le Hagton yaşına nisbetle çok tecrübe görmüş bir gençti. Rüşte yardığı zaman eline geçen iki bin altınlık bir mirası yemek için hogilterenin en asil ailelerine men- sup gençlerle birlikte devam etti- ği ( Oksfort) darülfünunundan diplomasız olarak çıkmış, parayı bir kadın ile eritmeye başlamış ve kadın günün birinde verem- den ölünce orte yerde yalnız ve beş parasız kalmıştı. Yaşa- mak için iki elinden başka güve- necek bir kuvveti yoktu. Ne ya- pacaktı, İngilterede yalnız iki el ile sermayesiz servet nmak mümkün değildi, — Avusturalya- ya hicret etti ve elinde ka- İan son parayı da orada at yarışlarında eritti. ( Sidney ) de | bir ordunun başına geçmiş bulu- nuyordu. — Ecdadından — hiçbiri maruf bir kumandan değildi. Fakat hepal de cesaretle dövüş- müşlerdi. Ö, bunların aksine olarak cephe gerisinde hiçbir İş görmeden sakin ve Atıl bekleyip duruyordu. * Mesuliyet imparatorun etra- fiında — yalandan müdaheneden ve riyadan mürekkep bir hava yaratan muhitinindir. Bu yalan, bu müdahene ve bu riya tehlike büyüdükce — eksilmedi, — bilâkis ziyadeleşti. Tirpiç diyor ki: — Dürüstisinden şüphe edile- miyen bir şahit, erkânı harbiyenin sıhhiye reisi daha geçenlerde Üç kabine reisinin de imparator te- rafından emredilen herşeyi körü körüne yaptıklarını söylüyordu. Bu münasebetsizliklere iki sene müddetle ben de şahit oldum ve “Ornun etrafında herkesin nasıl istical ile sıkışarak toplan- dıklarıni, İmparatoru her şeyi kendisinin yaptığına nasıl inan- dırdıklarını ve bu sayede şahısları ne kadar büyük faydalar temin ettiklerini gördüm: Bizans hayatı burada dirilmiş gididir, İmparator zayıf insanlar tara- fından bir halka altına alınmıştır. Kendisine hep zafer haberleri verilmekte, Üst tarafı saklanmak- tadır. x* Avusturya Erkâm Harbiyesi- nin Alman — karargâhında bir mümessili vardı. Kont Sturgh adını taşıyordu. Bu zat hatıratın- da şu cümleleri yazmıştır: — Bana Alman askerlerini düşman karşısında dalma par- lak — vaziyette — gösteren siper hikâyeleri anlatırlar ve cepheyi gezmiye çıktığım zaman daima iyi tesir ile avdet etmemi temine çalışırlardı. ( Arkası var ) — z T e döşeli bir odası, çamaşırı ve elbiseleri vardı. Fakat kirayı veremiyordu. Ve yirmi dört sa- attenberi ü uzdu. Bir-» kaç dıkik’;“lîımaiı durdu, sonra yanı başındakine döndü: — Adım Hagtondur. Tahmin ettiğiniz gibi İngilizim. Siz de galiba Amerikalısınız ? İhtiyar serseri cevap verdi: — Hayır efendi, bende ame- rikalılığın zerresi bile yoktur, ben Allahın toprağında biten otları yemek için dünyanın dört tarafından koşup gelen hayvan- ların birleşmesinden hasıl olmuş bir nesle mensubum. Adım Simon Makardır, — san'atım, — meslekim kâşifliktir. Yüzüme bakılınca ehem- miyetsiz bir nesne zannedilirim, Fakat hakikati halde dehşetli bir servetin izi üzerindeyim. Bir düzüne adamı milyarder yapacak kadar muazzam bir para sahibi olmak üzereyim. Birdenbire sustu, piposundan bir nefes çekti, gözleri uzaklara, denizin hudutsuz ufuklarına dak- mıştı.. Yüzü yandan - bakıldığı zaman hırsla cesaretin birleşmiş bir manasını arzediyordu. (Arkası var) iKzösl a g î

Bu sayıdan diğer sayfalar: