DA "s'bw* ı—"b STA Düşman Tayvareleri Yine İstanbulu. Bombardıman Ettiler Abdülhamit, Bu Ziyaretlerin Sıklaşmasından Kotkuyordu NAKİLİ ZİYA ŞAKİR Her hakkı mahfuzdur — 225 — Dedi, Ben, işi anladım. Mit- hat paşa, o kadar zeki bir adam olmadığı halde her nasılsa ava- mın muhabbetini kazanmış idi. 'Taraftarı çoktu. Bunlar, onun sadarete gelmesini ııtiyoflır&. Ben, halkı memnun etmek için onu sadarste geçirdim. Fakat devletin. başına bir (Rus) muharebesi) açtı. Neticesi, felâ- ket oldu. Halbuki ben, hiçbir zaman muharebe taraftarı de- ğildim. Dedi ve bu mesele etrafında da birçok izahat verdi. 6 n'san 399 iş . 916 Bu gece düşman tayyareleri İstanbul semasında bir cevelân' yapıyorlardı. Tayyarelerin gürük tüsünü duyar duymaz Abdülha- mit pek telâş etti. Hatta tayya- relerin avdetinden sonra da uyumadı. Derin derin düşünüyor: — Bu, ne olacak? Galiba şimdi de bunlar havadan taarru- za geçecekler. Her halde bizi sık sık taciz edecekler. Harp meydanlarında — birşey yapama- manın acısını masum halktan çıkarmak - istiyecekler. Bu, ne kadar fena bir şey... Diye söyleniyor. 18 Nisan 916 Havaların ratubetli gitmesi yine Abdülhamidin dizlerindeki sızı- ları artırdı. Namaz — İ larken, eğilip doğrulurken - dizlerindeki ağrılardan şikâyet ediyor. Dokto- run verdiği (ruh) u sürüyor. Ber mutat, ( Âspirin ) alıyor. Bugün Abdülhamit — umumi ahvalden bahsederken Amerika hakkında şu garip mütaleada bulundu : — Amerika, dört sebepten barbe iştirak edemez... Birincisi, (Nevyork) şehrinin sekenesi, dört- te üç nispetinde ( Alman ırkı ) na mensup — insanlarla meskündur. Diğer Amerika şehbirleri de az, çok böyledir. İhincisi; Amerika- hlar, İngilizleri sevmezler. Onlara yardım etmeyi istemezler, Hele aralarındaki — ticaret rekabetini kabil değil feda edemezler. Üçün- cüsü, eğer harbe iştirak eder- Jerse, ticaretleri sektedar — olur, Halbuki —Amerika, servet ve ticarete tapan bir memlekettir. Dördüncüsü'de, Amerikamın harbe girmesi, ahden memnudur. Dedikten sonra, dudaklarını büküp omuzlarını kaldırarak: — Fakat... Bu harpte hiç- bir şeyi kat'i olarak keslirmek mümkün olmuyor. Eğer fevkalâ- de sebepler işe karışırsa, ona İf şey diyemem. Sözlerini .de ilâve etti. doktor Rifat Beyi görünce ikisi- 23 Nisan 337 & Mayan Y6 Dün gece herkes yatmağa ha- zırlanıyordu. Fakat — birdenbire harem dairesi alt Üüst — oldu. Kızlar oradan oraya koşuyor, ağalar, — harem dairesine — çağ- mliyor, koridorlarda ve kızla- rn odalarında gizli hıçkırıklar duyuluyordu. Çünki Abdülhamide birdenbire bir titreme çelmiş ve gösterdiği fevkalâde mukavemete rağmen ıstırabının. şiddetinden kendini kaybetmişti. Biraz sonra karnında ve kasıklarında ağrilar başladı. Bu ağrılar, midesine vuruyor ve onu — inletiyordu. İlk titreme devri geçtikten sonra ge- len ateş te yavaş yavaş artıyor, mecalsiz bir halde uzandığı yar takta arasıra sayıklıyordu. Kadınefendiler, Abdülhamidi korkutmamak için yatağının ba- şında mümkün — olduğu kadar sükünetlerini muhafaza etmiye çalışıyor; fakat odadan — çıkar çıkmaz, hıçkıra hıçkira ağlıyor- lardı. Ağalar, selâmlığa kaşmuşlar, nöbetçi zabitine haber vermiş- lerdi, Rasim — Beye — haber gitmiş. Doktora da — adam gönderilmişti. Doktor Atıf Bey hasta — idi.. O saatte saraya gelecek — halde — değildi. Onun için doktur Rifat Beye haber gönderildi. Rifat Bey, ancak ge- ce yarısına doğru saraya gelebil: di, Rasim Beyle beraber Abdül- hamidin yatak odasına girdi. Abdülhamit, dalgım bir halde yatıyordu. Doktor, muayeneye başladı. Bu esnada Abdülhamit gözlerini açtı. Birdenbire başu- cunda Rasim Beyi ve sonra da * M. D. K. Bey; Mücadele ve dedikoduyu davet etmiye- cek — müstakil meslekler den birinde mue- vaffak — olabi- lir. His ve ha- yale>-ehemmi- yet verir. Ça- buk müteessir olur, — almır. Sıııı-m taraftarıdır, parayı is- raf etmek ister, Herinın bilâarıza devamını arzu eder, Sevgi mesa- ilinde hassastır. Zevkine mülâyim gelen meşgaleleri tercih eder, a 20 ARİF-EF. ( Fotoğrafı derç edilmiyecektir ) Hovarda meş- reptir. Muvaffakıyetlerini “fahr ile ilân eder, köçük hâdisçleri bü- yültür, mübalâğaya sapar, nadi- ö Resminizi Bize Gönderiniz, * Size Tabiatinizi Söyliyelim... nin yüzüne de derin bir hayretle bakti. Doktor muayeneyi bitirdikten sonra, korkulacak bir şey olma- dığını söyledi. Rahatsizliğin (ha- zimsizlik neticesi olarak kalın barsaklarda gaz) toplanmasından ileri geldıgıu uıın etli ve ilâç verdi. Sabahleyin :ohoı Atf Bey geldi. Abdülhamide haber gön- derdi. Âbdülhamit, biç kimseye karşı fazlaca rahatsız olduğunu göstermek istemediğinden — dok- tora, mütemadiyen : — Kadınlar, lüzumsuz yere fazlaca telâş etmişler. Diyor ve tabit görünmiye gay- ret ediyordu. Maamafih: — Bir kere de siz muayene buyurun. Dedi ve şezlonga — uzanarak kendini muayene ettirdi. Atf Bey — böyük bir — dikkatle muayeneden sonra doktor Ri- fat Beyııı koyduğu — teşhisin aynini söyledi ve Abdülhamidin idrarım — görmek — istedi. İa- rar, kırmızı renkte ve az miktar- da idi. Doktor, bunu tahlil et- tirmek lüzumundan — bahsetti. Fakat Abdülhamit, derhal buna mâni oldu. — Hayır, hayır.. Buna hiç lüzum yok. Sizin bu kadar gör- meniz kâfi..'Ben evvelco de böb- rek rahatsızlı çektim. — Bilirim. tıpkı ona benziyor, Sakın tahlile gönderilmesin. Diyordu. Abdülhamidin bundan maksadı Tahatsızlığının şayi o mamasıydı. Önun en ziyade çe- kindiği mesele, — rabatsızlığının ağızdan ağıza yayılarak nihayet matbuata intikal etmesi idi. ( arkası ver ) * GALİP BEYG Uyanık his ve fikirlidir. Baş- na — ças | bük uysallık maktan hâzeder. hlddı“.d.. Üei di fikirlerinin kabul edilmesini ister. Munmelâtında ihtiyat ve ba- siret vardır. Fotoğraf Tahlit Kuponunu 11 inci Sayfamızda bulacaksınız. ren neşesini zayi eder, çok söy- ler, bir parça da komikçedir, Mec- lislerde azanır, neşesinden Hıfı— de ettiriz. ——— DAEKTİLO Bugünün Romanı — Ne gibi?.. Ellerimi onun masasının Üs- tüne dayadım. Biraz evvel mü- tercimle aramızda cereyan eden vak'ayı anlattım. Sait Bey beni dinlerken hayret ediyor ve göz- leri büyüyordu. Tamamen dinle- dikten sonra : — Yana... Dedi ve sonra, ayağa kalka- rak ilâve etüir — Teşekkür ederim Kevser Hanım. Meseleyi çok iyi idare etmişsiniz. Siz hakikaten çok zeki bir hanımsınız. Dedi. Ve.. bugün, ikindiye kadar odasında çalıştığı halde bir defa dahi odama girmedi. İkindi vakti de çıktı, gitti. & Ağuston 928 Bu sabah yazıhaneye geldiğim vakit Hasan, büyük bir faaltyetle koridoru temizliyordu. Odama girdiğim zaman da, göze çarpa- cak kadar bir temizlik gördüm. Sait Fey, henüz gelmemişti. Aralık bıraktığım kapı yavaş ya- vaş açıldı. İçeri Hasan girdi : — Ne o Hasan.. Bu temizlik ne ?.. — Vallahi bilmem.. Beyefendi haber göndermiş. Her tarafı güzelce — temizlesin.. — Efendiler geldiği zaman da tenbih etsin. Kimse bir yere gitmesin, demiş... Hasanın verdiği bu havadis tuhafıma gitti. Bunun esbabını düşünürken diş kapı açıldı, Bir ayak sesi duyuldu. — Koridora doğru yürüdü. Kapım açık oldu- ğu için, geçerken gördüm; me- ger Fahir Beymiş. Fahir Bey kapımın önünde durdu. Elile Sait Beyin odasını işaret ederek orada olup olma- dığını sordu. Hasan, cevap verdi; — Hayır, şelmedi. Dedi. O zaman Fahir Bey gülerek bana baktı; — Öyle ise bonjur Kevser ım, — Bonjur Fahir Bey. — Affedersiniz.. vakıâğ yam- hanede harem, selâmlık ihdas edildi amma.. ne de olsa, arka- daşız değil mi?.. Fahir Beyin bu alaylı sözleri bana dokundu; — Fahir Beyl Siz de mi böyle zannediyorsunuz. Eminim ki tesir altında kalmışsınız. Fahir Bey; iki elini kapının iki kenarına dayayarak ve ara- dasıra da yan gözle de dış kapı- dan tarafa bakarak sordu: — Kimin tesiri?.. — Ben bilirim. — Söyleyiniz Allah aşkına. — Ne lüzumu var efendim. Bu sırada yine dış kapı açıldı. Fahir Bey, ellerini bırakarak be- nim kapıdan ayrıldı. Kapı, yavaş yavaş rezeleri üstünde dönerek kapamyor, Hasan, arka kapıdan Sait Beyin yodasına geçiyordu. Meğer dış ıılP“ilıı giren - Salt B. dığil. mütercim Vedat Bey- miş. Henüz — daha kapımdan uzaklaşmamış — olan - Fahir Bey durda;! — Oo0 Vedat Bey, siz misiniz? Ben de patron zannettim; Bonjur.. DEREZENREN (| EELEEEERENN Yazan: Z. Şakir Koridorda birleşerek yürüyor- lardı. Vedat B, cevap verdi: — Bonjur Fahir Bey. Fahir, alaylı bir ifade ile sordu; — Ne o, Kevser Hanımla dargın msımz? Bonjur'aşmadınız. Vedat, buna ne cevap verirse beğenirsiniz? — Bırakın canım şw kaltağı. Onu da adam hesabına koyuyor- Sunuz... Demez mi?.. Birdenbire kan beynime — şıçradı. Heman ileri atıldım. Kapıyı açtım. Arkaların- dan baktım. Vedat Fahirin omu- zuna doğruü eğilmiş: — Dabha evvelki gün, patron- la öpüşürlerken gördüm.. Dün de durmuş, bana kafa tutuyor. Biz | böyle şeyleri yutar mıyız?... Diyordu. Artık, daba fazla sabredemedim. Kapıdan f rladım. Fakat tam © anda diş kapı üçildi. Sait Beyin sesi kelağıma çarptı: — Buyurunuz efendim.. buyu- rınız. Başımı çevirdim. Sait Bey, bir adama yol gösteriyor. Birçok yaltaklanmalarla ezilip büzülerek ona kapıları açıyordu. Sait Bey bu teşrifatla okadar meşguldü ki benim koridurda olduğumu bile görmedi. Ötekiler de Sait Beyin sesini — işitince arkalarma bile bakmadan odalarına girmişlerdi. Olduğum — yerde — durdum, düşündüm. Sait Beyin bu kadar ebemmiyet verdiği bir yabancının burada bulunduğu esnala bir rezalet çıkarmak, pek - çirkin bir şey olacaktı? Hırsımdan tit- riye titriye odama döndüm ve usullacık kapımı Öörttüm. Sait Beyin odasından gelen sesler bi- ribirine karışıyor ve anlaşılmaz bir mükâleme halinde devam ediyordu. Öfkeden — titriyen — ellerimle makineyi açtım. Hırsımı yenmek için bir kâğıt koyarak karma karışık kelimelerle bir şey yaz- mıya başladım. Parmaklarım, bü- yük birer örümcek ağı gibi klâv- yelerin üzerinde oynarken, adeta beynim karıncalanıyor ve kulak- larımda mütemadiyen ©o menfur sözler dalgalanıyordu. ( Arkası var ) 9 Şubat Matbuat Balosu — Maksim salcalarında — Zengin bir programla mükem- mel bir surette verilecek olan Matbuat Balosu pek güzide da- vetlileri tophyacak ve pek cazip olacaktır. Ressam ve san'atek.larımizın ba busustaki mesaisi bilhassa şa- yamı kayittır. Diğer taraftan baloda yerli mallarımızın nefasetini teşhir için Matbuat Balosu pek güzel bir saha olacaktır. Şimdiden yerli malı tacirlerimiz müracattle hediyeler vermek su- relile tuzaheretlerini vadetmek- tedirler. Ba beol'yer'or bir. be- del mukabili olmaksızır Lal gelen - davetliler arösındı edilecektir. Güzel kot'yrnlar iw