28 Ocak 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

28 Ocak 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ABPULHAMİBDİN | Son GÜNLERİ-İ Ben Ne Yapar, Yapar Rus- İngiliz Rekabetini İdame Ederdim Fakat Bir Gün B;nl;ğîülâh;—öüyu;w Yerimden Fırladım NaKlU — ZİYA ŞAKIR Her hakkı mahfuzdur — 215 — e sefir olmazdan evvel (Atina) da sefir imiş, — Va- zilesini okadar istikametle ifa edermiş ki (kendisi Rum olduğu halde — Yunanlılık — menafüni müdafaa — etmiyor.) Diye Yu- panlılar garez — bağlamışlar. Nibayet — günün — birinde ö dürmek için kurşun atmışlar. Berekel — versin, kurşun yalnız koluna isabet etmiş. Vak'a İstanbuldan haber alının- «a, kendisi İstanbula celbedilmiş, tedavisine büyük bir dikkat — ve ihtimam gösterilmiş, lllıiıuğ':ı kalmış.. Bu e :::lıe- '::Jî n_.iııllif olunmak üzere ( Londra ) sefaretine tayii olunmuştu. Orada da (De aliye) nin hukukunu pek sadıkane bir surette muhafaza etti. İngib tere — hükümetile — daima hoı geçindi. Nibayet ihtiyarladı, istifa etti. Bütün bu hizmellerine mü- yerine u, sefir tayin ::fü.d'ı.—o da bıl':gının mesleğini takip ederek devletimize daima seadakat göslerdi. Abdölhamit durdu. Gözlerini mazinin derinliklerinde bir hatıra arar gibi dalğın dalğın etrafına gezdirdi ve sonra yine devam — Ruslarla İngilizler, benim felâketimden dört beş sene ev- weline kadar biribirlerine âdeta an idiler,. — Ben, neyapar =&q (Devleti aliye )’ iîin vafi olan bu siyaseti idameye çalışırdım. — Vaktaki bir gece yatakta — yatıyordum. Bermutat bana bir takım şeyler okuyorlar- di Sıra, o ğün gelen — Avrupa gazetelerinin siyasi makalelerinin tercümelerine geldi. — İngilizlerle Ruslar — arasında bir itilâfname aktedileceğine dair karar verik diğini okudukları zaman, hemen yattığım yerden fırladım. Yatağı- Min içine oturarak; — Eyvah.. Bundan sonra bi- halimiz me olacak? Şark abengi artık bozu- zim siyasetinin BN Biğlarönk / *O göcü, sabaha kadar uyumadım. Çünki birçok f E ü misaller ve tec- rübeler. vardı. Bu iki devletin rekabeti, bize yatımızı lııııdınıııtı.'.(luı) mesele- sinde naçar “kalan ( Sultan Mah, mut ), bit mektup k Na- mik Pş. ile Çara yoliıuuştı_ Ben, Namık Paşanın ağzından im. Pş. mektubu Çara ver- Çar, (Namei bümayun ) u hemen yerinden kalkmış, Namık Paşanın yanına gekmiş, iki ellerinden tutarak: — Hemen vapuruna bin. Geri git. Padişaha selâm ve ihtiramı- a söyle. Şimdi kırk bin asker emirlerine bazırdır. Hiç merak etmesin. Eğer o kâfi gelmezse kırk bin asker daha hazırdır. Demiş... Filhakika ©o zaman Rus askerleri geldi. Beykaz ci- yarına — yerleştirildi. — İstanbula kadar gelmek - istiyen ( Mehmet Ali Yain ( Mısır ordusüu ) bunü haber ahr ahmaz geri döndü. Hatta, ( Devleti Aliye ) nin tek- liflerini de kabul etmiye mecbur oldu. İşte bu rekabet sayesinde o zaman devlet mahvolmaktan kurtuldu. O zaman bü vak'anın bir hatırası olmak üzere ( Hünküâr iskelesi)ne bir alâmet dikmriy- | lerdi. Bu sefer harp başlar baş- | lamaz bizimkiler onu yıkmışlar. İyi etmediler. Bu, bizim men- menfaatimize idi. Hatırası, ebe- diyen yıkılmamalı idi. — Fakat ( Ayastafonos ) taki (Rus abidesi) böyle değildir. O, bizim aleyhi- mizde idi.. Garip değil midir, bu vak'adan bir müddet sonra Ruslarla — harbettiğimiz — zaman Fransız - ve İtalyanlarla beraber, İngilizler de bize muavenet etti- ler. (93) muharebesinde de azçok muzaberet — gösterdiler. — Tabii bütön bunlar, bizi sevdiklerinden değil; sırf aradaki rekabet yü- itilâfı, herşeyi esasından yıkmıştır. Lâkin — Rusları yi- ne bizden — büsbütün mamıştır. Rusların içinde yine bize meyyal — ve taraftar olanlar eksik olmamıştır. Benim ilk saltanat —zamanlarımda - bir sefir gelmişti. İyi bir adamdı. Güzel Türkçe bilirdi. O zaman hariciye nazırı olan Safiet Paşa da beraber oldt"hılde bir gün et Paşa bana ayıra- konuşuyorduk. dönerek: — Eğer Prens Hazretleri merhum amcanızın — zamanında sefir olsaydı (93 muharebesi ) vukua gelmezdi. ükâfat Ve Mücazata Taraftar Mısınız? —— Muallimlerden Aldığımız Cevaplar |Baş tarahı muallim sayfamızda | 4 — Cemiyetin küçük bir nümuünesi olan mektebin nizam- larma, muallimlerinin direktifle- rTine karşı gelen çocuklara cerza vermek mecburiyeti vardır. Bu çocuklara musamaha etmek, işi tembihle — savuşturmak — onları cemiyete mikrop yapmaktan baş- ka birşey değildir. Bazıları mekteplerde çocuk- ları sıkı bir inzibat altında bu- lundurmak, onların rubi . inkişaf- larını ve — kabiliyetlerini — râfa Uğratır, onları şuursuz birer ma- kine haline koyar, hayatta mu- vaffak olmumalarına sebep verir, derler. Düşünce ve hareketlerin deki cevvaliyeti felce uğralır, diye düşünürler. Bunların noktai naza- mna göre, çocüklar, Tavallimleri- pin nezareti altında kendi hare- ket ve faaliyetlerini kendileri tesbit ve icra etsinler, Demokrasi sistem bunu icap ettir. Bu fikir, cümhuriyel idaresi- nin ae olduğunu bilmiyen — bir halk kütlesine “ Al şa cümburi- yeti istediğin gibi idare elmiye v o B Vd & SO SA ş | | Muallimler Arasıı;da Aııket: de bir fenü teklite bulunsalar, Prens daima bizi müdafaa eder | | ve o fenalığin öabae geçerdi. | Bu zatın bir fikri ve bir kanaati İ | "eT TEAAR A GĞi BUT A A s—r> mamamaar e aT Dedi. Sefir, bunu derhal tas- dik etti. Hakikâten de - öyledir. | Amcamın zamanında sefir olan | (_İîımılîyel) pek fena, karıştırıcı bir adamdı... Sonralan bu Prens Rusya — brreye nazın — oldu. | Onun zamapında Devleti aliye ile | Rus politil « d-ima iyi gitti. | Diğer devleiler bizim aleyhimiz- vardı: | — Mıswin Devleti aliyede bu- lunması, Rusyanın politikası — ik- tizasındandır. Derdi. — Bu fikrini müeyyet | olmak üzere büyük bir kitap ta azmıştı. Hatta bana da bir cilt | ediye etmişti. — Rusça yazılnış olan bu kitap, ( Yıldız. kütüpha- ;îâî )'ndebidiiık Kimhîîîr,dııe cıldıı:i?. ensin bu fikri çok u İdi. (Mısır )a İngiliz — .a:ğ'mndm çıkması, ilterenin mahvi de- mektir. Bunu çok iyi biliyorum. İşte bunun — içindir ki İngilizler bizim kuvvetlenmemize ve bahu- sus Almanlarla birleşmemize el- lerinden geldiği kadar mâni ol- mıya çalışmışlardır. ve çalışacak- lardır. ( Irak ) ta öyledir. Orada bizim kuvvetimiz ne derecede | fazla Olursa, ( Hindistan ) da o | derecede tehdit altında kalır. Vakit, epeyce geçmişti. Bey- lerbeyi camisinin — minaresinden ikinai ezamam sesleri gelivordu. Abdülhamit: : ; İşte.. bu :.ı]î: böyledir. iye ayağa b ve bugün- kü mnlıkı’ığn burada kaldı, Arkan var) salâhiyettarsın.. demiye benzer. Bizim gibi milli varlığım kıs- kanç bir şekilde muhafaza ve müdafaa — zaruretinde olan bir milletin çocukları - küçükten iti- baren siki bir. izibat altında büyümiye ve bu disipline uymak istemiyenleri de şiddetli cezalarla ola gelirmiye ihtiyaç vardır. İ AA VeSM0ö ee eee GAL AA ERAŞTEARE AAA A se aa seRsccE. ı Sinema Ve Tiğalro!ar l ALKAZAR — — Şaleh heşif keli ALEMDAR — Belilar mübareki ARTİSTİK - Çanakkalı ABRİ — Bure EKLER > Şeherla ELHAMRA — Şee mllâsim BÜUVAk — Heydul şarkım FERAH — Varlet- Dir veve FRANSİZ TİYATROSU —Zenciler torupu OLORYA — Tumus haydulları HİLÂL — Kanhı venedik KEMAL &. — Masceyon MAJİK — Bayah vötlex MELEK —- AbÇ güleli MİLLİ — Aak Bazrelleri OPERA - Çomükkale Şik — Küçük daltil. ÜSKÜDAR MALE — Şartatan KADIKÖY SÜREYYA—Perle damlar, altında DAKTİLO Bugünün Romanı — : C AA Yaran: Z. Şakir - efendim.. teşer- rüf ettik. Galiba İstanbullusınız, Eger Salim Beyle tanışma- mış olsalar, kısaca cevap vermek mümkündü. Fakat şimdi bu suale; — Evet... Diyemezdim. Onun için lâ- kirdiyi ağzımda geveliyerek ce- vap verdim! — Peder taşrada memuriyet- tc iken dünyaya gelmişim elen- dim. Fakat İstanbula pek küçük geldim. Tahsil ve terbiyem, ta- mamen buradadır, efendim. — Her halde biraz lisan da bilirsiniz. değil mi? — Fransızca, Rumca, Erme- nice, Yahudice, İspanyolca... Sait Beyin, yahudice ile İs- panyolcanın arasındaki farkı an- hyamıyacaklar — kadar basit bir seviyede —olduğunu kestirdiğim | için fazla bir lisan zannetsin diye İki Hisanı miştim. Ben, bu lisanları — saydıkça onun gözleri faltaşı gibi açılıyor; yosunlu ve bulanık bir suyu an- dıran gözleri, gittikçe artan bir hayranlıkla bana bakıyordu. — Maşallah efendim.. maşal- lah... Bendeniz de biraz fransız- ca bilirim. ( Rüştüye ) de fram sızcadan bhep tam numara alır- dim. - Şu halde, inşallah kısmet olur da burada — kalırsanız, hep fransızca konuşuruz. Hiç olmaz- fransızcamızı - iler- ayrı ayrı göster- sa, o sayede letmiş oluruz. — Maalmemnuniye Beyfendi. Söz burada hafif bir inkı- taa uğradı. Sait Bey önüne ba- kıyor, elindeki kalemle iç içe daireler resmederek ne - söyliye- | ceğini düşimüyordu. Ben, biran evvel vaziyetimi halletmek - için sordum: — Ne gibi işlöriniz var efeni dim? Sait Bey, birdenbire başını kaldırdı. Kendisini müşkül va- | ziyetten kurtardığımı anladım: — Efendim, şimdilik öyle bü- yük işlerimiz yok. Fakat ileride alacak. Görüyorsunuz ya, İşe henüz başlıyoruz. Fikrimiz büyük İmşaat işlerine girişmek. Depolar, cesim binalar, apartımanlar ve- *saireler yapmak... Şimdi de hayret etmek sırası bana gelmişti. Kirpiklerinin di- binde sıralanan beyaz çapakları bile temizliyememiş olan karşım- daki bu- zatın, bu büyük işleri vasıl - görebileceğini düşünüyor, aklında bir hafiflik olup olmadı- g tetkik ediyordum. Sait Bey, sözünde devam etti: — Henüitz teşkilâtımızı yapa- madık. Bazı mühendislerle mil- zakere üzerindeyiz. Şimdilik ya- zıhanemiz tenha amma, birkaç gün sonra şenlenecek. Mühen- disler, kâtipler gelecek... — Yook, Siz merak etmeyin.. Evvel Aliab, işimiz iyidir. Bendeniz çekirdek- ten yetişime müteahbidim. Aldı- gim işlerde hiç ziyanlı çıkmam. Daha şimdiden, parmağımı uzat- tığım birkaç iş var ki: — Sana, şu kadar kâr vere Km, Bu işlerden çekil. Diyorlar. Eh, çekilecek iş var, çekilmiyecek iş var. Benim babar min meşhur bir sözlü vardı: — İnsan, sivrisinekten davel tokmağı çıkarmalıdır. Derdi, Malüm ya, atalara sözünü yabana atmamalıdır. Bu aralık kahveci — gelmiş, kahveleri getirmişti. Sait Bey, dudaklarını uzatarak - filcandan şapırtılı. bir. yudum — alırkes sordum: — Benim vazifem ne olacak beyfendi?.. Sait Bey, omuzlarını kaldırıp gözlerini açarak cevap verdi: — Vallahi bilmem.. — bütün büyük — yazıhanelerde — daktile hanımlar ne iş görüyorlarsa, tabil siz de o işi göreceksiniz. Anladım ki, Sait Bey hentz vazifem hakkında bir - hudut koymamıştır. Belki de şu yaz- haneyi açmıya karar verdiği zaman eşya İistesini tanzim ederken, mahza bir lüks olsun, * başka büyük yazıhanelere bem zesin diye bir daktiloya da lüzum görmüştür. Manmafib, ben asıl korktuğum noktayı sağlama bağ- lamak istedim : — Şüphesiz efendim... Yalmız gu ciheti anlamak istiyorum, Ter cüme işleri filân var mı?. Vakıs bendeniz birkaç lisan biliyorum amma, malümu âliniz, böyle bü- yük işlere ait evrakı tercüme | edemem. Mes'uliyetten korkarım. Sait Bey, buna derhal cevap verdi: — Hayır efendim, - şimdilik (Lisanı ecnebi) ile hiçbir işimiz yok. Hem olsa da mühendisleri- miz bulunacak. Korkmayınız, sizi öyle mes'uliyetli işlere sok- mayız Arada yine kısa bir süküt oldu. Ben kahvemi çoktan içip bitirdi- ğgim balde, Sait B. bir türlü bi tiremiyor ve mütemadiyen'dudak- Tarının şapırtısı devam ediyordu. ( Arkası var ) Ka Zekât Ve Fitre ee Her sene olduğu gibi bu sene de sekât ve fitreler Tayyare Cemiyeti teşkilâtı vamtasile top- lanacak ve hasılat Tayyare, Hi- mayel Etfal ve Hilâliahmer Ce miyetleri arasında takalm edi- lecektir. Hava kuvvetlerimizin takviye- sine ve hayır işlerine yardım için gekât ve fitre en güzel bir h- sattır. Zekât — ve — fitrelerimizi Tayyare Cemiyetine vermeli bir vatan borcudur. Filre miktarı aşağıda göz- terilmiştir: Âlâ Orta Edma * :i B Hurma — 208 o 0 Üzüm 1851 56 78 Arpa W V80 ”i 8.0 G Buğday K

Bu sayıdan diğer sayfalar: