NAKILİ ZİYA ŞAKIR Her hokkı mahfuzlur nn ZANİ, —e 14 Kânunsani 91$ Abdülhamidin Anadoluya nak- H meselesi unutulur. gibi olmuş- tu. Bir iki gündenberi bu hava- dis yine tazelendi. Kendisi, dündenberi yine muztarip. Baş agrısından ve öksürükten şikâyet ediyor. Bugün iki defa (asprin ) almasına rağmen yine başağrısı geçmedi. Havanın soğuk olma- sına rağmen yine odadan odaya, salondan salona dolaşıyor. Pembe salonda karşılaştığımız zaman : —Görüyor musunuz?.. Bu yz- pılan şeyler, bana karşı tahkir değil de nedir? Beni şu halimde Oradan oraya sürüklüyorlar. Ben, ihtiyar va hasta bir adamım. Bu hallere tahammül edemem, Artık ne olacaksa olsun.. Her şey misal ile izah olunur. Mese- lâ bir adama: — Seni asacağız. Mezarını şurada kazdık. Ayağınla oraya kadar gideceksin. Demiye benzer. İşte bana ya- prlan muamele de, tıpkı böyle... Ben de herkes gibi kendi nefsi- mi düşünmiye mecburum. Bana kimse bir şey yapamaz. Ve sonra; omuzlarını silkip hayretle dudaklarını bükerek: — Sanki düşman gelirse, be- ni alıp ta ne yapacak?.. Sanki mumyamı yapıp ta müzeye mi koyacak... Hem bu telâşa ne lü- zum var? Düşman — nerede?.. Çanakkaleden — girmeyi okadar kolay mı zannediyorlar ?.. Diye uzun uzun şikâyetlerde bulundu. Abdülhamit, bu son günlere de okadar kendi derdine düştü ki, kemalilezzetle münakaşa et- tiği —abvali umumiyeyi — bile unultu. 14 gubat 915 Son zamanlarda Abdülhamit mütemadiyen rahatsızlığından şikâyet ediyordu. Bugün ise _bl.I- tün bütün hayatından Ümitsiz gibi görünüyor. Bugün muztarip ve münfail bir sesle, yine şikâyette bulundu: — Dizlerimin ağrısı devam ediyor. Vücudümde de, gittikçe artan bir halsizlik var. Diye söze başladıktan sonra derin şahiklarlal sözüne devam etti: — Ol. Of.. Artık herkes benim ölümümü bekliyor. Fakat ne yapayım; elimde değil ki.. İşte, bir türlü ölemiyorum... Bun- lar, hiç halden anlamıyorlar. Ev- velâ tuttular; beni Selâniğe gön- derdiler. Sonra da buraya getir- Kaçak et almayınız. Parça et almayınız Çünki hastalıklıdır. Abdülhamit: ( Benim Ölümümü Bekliyor Fakat Ne Yapa)ğ OK OL Daha — sonra, — Behice diler. kadını buraya hapsederek başı- | yurmasınlar, diye tenbih etlim. ma belâ eltiler, Bunların hep- Si ayrı ayrı birer hakaret değil de nedir?... İngilizlerin İstanbula girmesinden korkuyorlar. Hiç bu, olacak iş mi?.. Muharebeyi İngiliz- ler ve Fransızlar kazansalar bile, Rusya İstaabulu onlara vermez. Rusların buraya girmesi de İngi- lizlerin işine gelmez. Allah esir- gesin, şayet böyle bir şey olsa bile, İstanbul ancak bir ( port libre) olabilir, Bakımnız, ( Mısır ) 1 işgal ettik- Jeri halde bir şey yapabildiler mi?... Oradada yapsalar, yapsa- lar, idareyi yine ( Mehmet Ali ailesi ) nden birine verebilirler. Bun'ar, hep biribirine bağlı meselelerdir. Hayrette kaliyorum, bu adamlar bunları düşünemi- yorlar mıki bu kadar — telâş ediyorlar... i Dedi. 19 gubat 915 Abdülhamit, oğlu ( Ahmet Efendi ) nin rahatsızlığını haber aldı. Çok müteessir oldu. Doktor Atıf beyi bekliyor. Gönderip mu- ayene etlirecek, 20 Şubat 91s Doktor Atf Bey, iyi bir haberle geldi; Abdülhamidi se- vindirdi. Doktor gitmiş, babasının selâmını Ahmet EFf. ye tebliğ etmiş. İstifsarı hâtırda bulunmuş. Meğer Efendi, on iki gün evvel kızamuğa tutulmuş. Fakat şim- di tamamen tehlikeyi atlatmış. Hatta Doktor Atıf Bey Efen- diyi muayene etmiş, bir şey bulamamış. Efendinin doktoru Sarıyer Belediye tabibi Mehmet Bey isminde bir zat imiş.. Ahmet Efendi, babasının selâm ve istif- sarı hatırından pek mütchassıs olmuş : * 9 İSMAİL HAKKI BEY ; Dürüst ,_.._I'._,_,_' ve intizamper- üüden ) - verdir. i — bilir, başkala- “ gının iradele- rine — uysallık | göstermez, ku- | gurları görür ve söyler. Ka- dim ve - bis mevzularına - k Tâkayt kalmaz, usul ve merasime riayetkârdır. 10 HASAN BEY ; Müsamahakâr ve uysaldır. Usul ve kayudata riayetten sıkılır. Eğlenceyi ve hür- riyetini fazla sever. Parayı israfa mütemayildir. Fotoğraf Tahlil Kuponunu 11 inci Sayfamızda bulacaksınız. ı ekes ni, Bir Türlü Ölemiyorum, Diyor Resminizi Bize Gönderiniz, * Size Tabiatinizi Söyliyelim... — Hastalığımı pederime de- Acaba kim haber verdi ? Mutlaka Kadınefendi olmalı.. Keşki tamamen - iyi olduktan sonra söyleselerdi de kendileri Üzülmeselerdi.. Demiş. Abdülhamit, doktorun verdiği bu havadise çok memnun oldu. Doktora teşekkür ettikten sonra: — Asıl hasta, benim... Yine kendimi üşütmüşüm.. Boğazım fena halde yanıyor. Öksürüğüm de sıklaştı. Bugün fasıla ile üç (asprin) aldım. Fazlasına cesaret edemedim. Bir muayenc buyur- sanız, Dedi, Doktor muayene etti. llâç verdi, Fakat şüphesiz, © yine (asprin) almakla iktifa edecek. 29 çubat 915 Abdülhamidin öksürüğü de- vam ediyor. Doktorun yazdığı ilâçların — hiçbirini kullanmadı. İstanbuldan ( Sabri öksürük şe- keri ) a'dırdı. Fakat ondan da hoşlanmadı: — Uyku — veriyor. — Galiba içinde afyon var. Diyor. Artık Bursa ve Konya mese- leleri kapandığı liçin Abdülhamit yine ahvali harbiye ve siyasiye ile m — Bakalım harbin sonu ne olacak?.. Öyle yakin zamanda sulh olacağa benremiyor. Allah vere, arada biz ezilmeseydik. Dedikten sonra, birdenbire yine gazetelere hücum etti. — Canım, nedir bu gazetele- rin hali.. Bu kadar gürültüye, bu kadar kölü gözler yazmıya ne lüzum var?.. Matbuat, daima İti- dal ve Sükünetini muhafaza etmeli, ( Arkan var ) * 15 KADRİ EFENDİ : Temiz yü- aa - , Tekli ve fakat dağınık — ve | savuruktur. Rahatına faz- | la düşkünlük göstermez, ba- Zazını sever, intizam — usul H ve kuyudat- &i n ibmâl &- der. 20 DAVUT EFENDİ: (F finın dercini İstemiyor )( Kıııı“.!': kâr ve mütevazıdır. Herşeye mü- dahale etmez, kendi âlemindedir. Menfaatlerini kaçırmaz, para bi- riktirmesini ve kazanmasını bilir, herşeyi izzetinefis meselesi yap- maz, işi daha ziyade olgunluğa ŞAR Holivuta Nasıl 66 — Çabuk söyle Mister Çang, ben de meraktan öleceğim.. — Bakımz.. Yarın sabah bu- raya bir kadın terzi gele- cek. Onunla beraber Holivuda gideceksiniz... — Eyyy-. — Bu kıyafetinizi bütün usu- lile, bütün inceliklerile göstermek için ne lâzımsa alacaksınız. Siz tarif edeceksiniz, terzi de bunları dikecek, hazırlıyacak - ve... — Azizim, siz bunu evvelden düşünmüşsünüz., Galiba bir hazır- lıiğınız var... — Evet, bir sürpriz.. Arka- daşlarıma bir sürpriz... Düşündüm. Holivut gibi her şeyin çok pahah olduğu bir memlekelte, bir sürpriz için bu kadar masrafın ihtiyarına hiç Nizum olmadığını söyledim, onu ikaaa çalıştım. Fakat mümkün değil; Çang okadar ısrar etti ki kabule mecbur oldum. Ben yaşmak ve ferace devrini görmiyen bir kızdım. Fakat, bu işte de yine sen imdadıma yetiş- tin babacığım... Senin tarih me- rakın, az çok bana da sirayet et- » mişti. Eski saray hayatı hakkında bana birçok şeyler - anlatırken, saray kıyafetleri bakkında da bir çok fikirler vermiştin. Zaten koleksiyonların da, elimden düş- mezdi. O gece, yattığım yerde güzel bir saraylı kıyafeli düşün- düm. Ertesi sabah, Çangın tele- fon etmesi üzerine dokuzda ge- len terzi kadınla Holivuta gitlik. Göl kurusu ( gron ) dan güzel bir feracelik aldım. Fakat bu eski ve demoda kumaşı buluncıya kadar da bir hayli yoruldum. Artistler için yalancı elmaslar satan mağa- zalara uğradım. Eski bir taç taklidi ile — gerdanlık, boroş, uzun — salkım - küpeler.. sırma işlemeli terlikler.. hulâsa, lâzım olan her şeyi aldım. Bu mesele, benim de hoşuma gitmiyor değildi. Holivut sokak- larında bu kıyafetle görünmek mümkün olsa, kim bilir. nekadar hayreti mucip olur? Diye düşü- Büyordum, * Feracem — dikilinciye kadar, ben de yaşmağımı ve botozumu hazırlamıştım. Tam bir saraylı olmak — için, tepeden lırnağa | kadar herşeyim tamamlanmıştı. İlk sürprizi, Çanga yapmıya karar veulix o gçün.zçoky ı:iıhğı bir işi olduğunu söyliyerek Los- ancelosa giden Çangı, bu kıya- fetle karşılıyacaktım. Makyaj için aynanın karşısına oturur oturmaz kapı vuruldu, Kapıya gittiğim zaman şu telgrafla karşılaştım; Mis Silvaya İşlerim devam ettiği için bu gece avdet edemiyeceğim. Yarın sabah doktor ( Li ) size gelecek bu hususta izahat verecektir. Ay- ni zamanda başka şeyler de söy- liyecektir. Doktorun - söyliyeceği şeyleri aynen ve harfiyen yapma- nızı pek çok rica ederim, Se- lâmlar... H. Çang Bu telgraf, beni hayretten hayrete düşürdü. İşleri olabilirdi, Gece de avdet edemezdi. Tabii ondan hesap istiyecek değildim ki, Doktor (Li) yi bana gönderi- yordu. Sonra.. doktorun bana söyliyeceği başka şeyler ne ola- K YILDIZI ni Kactme Yıldızlar Arasına Nasıl Karıştım? Sayfa 8 YAZAN: Selma Z. bilirdi? Daha sonra sarayh kıya- feti meselesi.. —Bütün bunlar, bana, karmakarışık bir takım — şeyler geliyordu. Sabahı iple çektim. Tam, do- — kuz buçukta doktor (Li) geldi. Çok sakin, çok terbiyeli olan bu adam, âmirinden aldığı emri tebliğ eden bir emir zabiti gibi kısa ve kat'i ifadelerle vaziyeti izah etti. Çang, çok mühim bir iş takip ediyormuş. Onun için gece gelememiş. Bugün de gele- miyecekmiş. Fakat ben, büyük bir itina ile hazırlanacakmışım. (Sultan Hanım) elbisesini giye- cekmişim, Doktor, tam saat iki- — de bana gelecek ve beni alıp ber bir yere götürecekmiş... y Bunları dinledikçe, hayretten hayrete düşüyordum. Gerek Çan- gin, gerek Doktor (Lijnin ciddi- yet ve baysiyetlerinden en kür — çük bir şüphem olmamakla bes — raber, Allah biliycrya, kalbime, — az çok bir vesvese de girmişti. — İnsanlara tam manasile, emniyet ve itimat göstermekte çok ihtiyat edilecek bir muhitte yaşıyordum. Saat, ikiye kadar vaktim var- dı. Düşünecek, eğer bu vesvese. — lerim galebe ederse gitmekten imtina edecektim. Buna binaen doktorun söylediklerini tamamen kabul ediyor göründüm. f Doktor giltikten sonra iyice — düşündüm. Aklıma gelen bütün fena ihtimallerin boş olduğuna hükmettim. Aylardanberi yanında yaşadığım Çang, bana ne istese yapamazdı?.. Halbuki büyük ve — müstesna ruhlu adam, bana olan — hislerini, ancak, kalbinin ateşleri içinde kaynıyan bir damla kızgın gözyaşı ile ihsas etmiş.. Zavallı kalbinin acılarını ifade edebilecek bir tek söz bi'e söylememişti.. Şu halde, benim vehmim, çok — boş birşey olmakla beraber, bi- — raz hissizlik ve daha çok ta nan- — körlüktü. Ve sonra.. Çang, bi — sürperizden bahsetmiyor muydu?, — Herhalde, kostüme bir suvare — verilecek ve o da beni oraya aldırarak dostlarına bu kıyafette takdim edecek... Şürhesiz, bun- — dan başka biçbir ihtimal ola» mazdı. İşte ben, bu kararı verdikten sonra, hemen yemeğimi yedim Ğ ve Aaynanın karşısına — geçerek — hazırlanmıya başladım. Çangın — bütün arzuları yerini bulsun diye bütün kadınlık zarafet hislerimi bir araya topladım. Bir buçuk — saat süren bu — meşguliyetim- —— den sonra büyük aynada kendimi tetkik ettiğim zaman, hakikaten şahane bir, ( Saltan Hanım ) ol — muştum. (Arkası var ) Taşramaeia Di el ee kesesüne aa Sinema VeTiyatrolar ü ALKAZAR — Esir Me'ike ALEMDAR — İ tanbul sokaktarı ARTISTIK — Aşk ve cisiyet ASRİ — Kara kuş'ar EKLET — Şekrrim ELHAMRA —T numaralı esave ETUVAL — Haydat tarkısı FERAH — Porlak pir revo FRANSIZ TİYATROSJ — Yunaı turupu GLORYA — S'yaklı kadının kokusu HİLÂAL — Taç deviren canavar KEMAL B. — Ruran anem MAJİK — Büşik varyete MzLEK — Tali — Sevda maceraları OPERA <—- Hazem ssran “ŞIK — Sin masse DARÜLBEDAYİ — hlum » iadü'Yakında, Yalava türküleliğ — ÜSKÜDAR HALE — Su aru Kadıköy SÜREYYA — A;k hazrelleri