pa ———— a m a m — Bir Amerikalı, milyarder ağundan — Tokum, tokum, tokum, tok, Hiçbir şeyde gözüm yok; Para dersen, bankamda, Denizdeki sudan çok. ğ Gelsin bir otomobil, Sen de karşımda eğil, Göz dikeyim deme ha: Çınlar, cebimde, çınlar, Pırıl pini altınlar, Bankadaki mahzende Böyle milyon altın var. » Sen çalış ben yiyeyim, Türü esvap giyeyim, Sen yapamazsm bunu, Bahtına ne diyeyim ? P. Ha ZAMANE GARABETLERİ Bir Çocuğun Malümatı Hasan B. bir çocuğa sordu: —Sen Edirne ne tarafta biliyor musun? — Bilmiyorum, Hasan Bey. — Peki... Zonguldak hangi san Bey. — Eh... Bana beş tane ka- dar cihangir ismi sayar mısın — Ne demek cihangir? — Peki, onu da geçelim. Beş tane kâşif ismi say öyle ise.. — Anlamadım. — Büyük babanın adı ne? — Bilmiyorum, Bey. üş o. om Annen sağ mi ? — Sağ Hasan Bey. — Onun adı ne ? — Dur bakayım 2... Unuttum Hasan Bey. — Baba annenin adım da unuttun mu? — Unuttum. a... Tam Yerinde Bir Cevap Hasan Bey küçük bir çocuğa şaka olsun diye sormuştu: — Seni bücür seni. Böyle niçin sen küçücük kalıyorsun, büyümüyorsun? Çocuk riddiyetle verdi: — Büyüyüp te me yapayım. Hasan amca hayat pahalı... Daba çok masrafa girmenin sırası m € amman ümmi şu cevabı TASARRUF — Hasan Bey Ramazan — Evet, itara kadar tasarruf, — Peki... Bngün öğle yeme ğinde ne yedin? — Bugün öğle yemeğinde ne yedin ? — Bugün... o Öğle yemeğin- de... Bugün... Nasl dedin Hasan amıca, öğle yemeğinde mi? — Evet, evet. — Dut bakayım... Hayır... — Onu da (o beceremiyezele sin. Peki... Bana mektepteki mu- allimlerin isimlerini say bakayım ? — Ferit Bej... Sadullah Efendi... — Başka?... — Sadullah Efendi... Bey... — Sizin mektepte iki mual m mi var, çocuğum?.. Başka yok mu?.. — Yok...Şey... Var... Amma... Dur... Durdum. — Şey. — Vazgeçtim: (o Kitaplarının isimlerini say bakayım? — Kıraat.. coğralya.. hesap.. — Başka? $ — Kıraat... — Onu söyledin. Haydi bunu da geçelim.) Unutmuşsun. Fakat şimdi bana sinema artistlerinin isimlerini say. — Sayayım, Hasan amca; Şarlo, Zigoto, Düztaban," Basti- bacak, Malek, Emil Yaninys. Duglas, Greta Garbo, Marlen Ditriş, Klara Bow, Bili... - Kes, kes.. Hergün mek- tebe wi gidiyorsun, sinemaya mı? türlü anlıyamadım, gitti. Pırasa... Ferit Bunu bir İSRAF tasarruf ayıdır, değil mi? sahura kadar israf! e m PaZar Ola Hasan mm m a ÖYLE OLACAK — Hasan Bey, kocam çok basis bir adam, fakat benim her istediğimi alıyor. — Çok birşey istemiyorsun demek, İki Çı ocuğun |Kavgası Hasan Bey bir ahps.de 80 kakta gidiyordu, Biri yedi yaşın- da erkek, biride sekiz dokuz yaşında kız, iki çocuğa rastladı lar. Çocuklar gaçsaça, başbaşa kavga ediyorlardı. Hasan Bey ahpabının kolunu tuttu; — Bırak, dedi, çocuklar oy- nasmlar, keyiflerini bozma, — Ne oyunu Hasan Bey? Birbirlerini öldürüyorlar. — Yok canım, karıkocalık oynuyorlar! Himayei Hayvanat Hasan Bey, birgün, külhan beylerden birile kavgaya tutuş- muştu. Külkanbey dedi ki: — Hasan Bey, eğer sen Ha- san Bey olmasaydın ben senin kafam patlatırdım. — Ben de #cnin kafanı pat- latırdım ama... — Ey? — * Himayei hayvanat , ce miyeti ,, azâsındanım. Hayvanları himayeye mecburum, Bir Yemek Daveti Bir gön tanıdıklarından biri yolda Hasan Beye tastladız — Haydi, gel bizim eve ye miyn gidelim, derli, — Haydi. Tanıdığı Hasan Beyi misafir odasına aldı ve kendisi biraz dışarı çıktı. Hasan Bey, bitişik odada, ahpabının karisile kavga eltiğini duyuyordu. Kadın diyordu ki: — Bu buhran O zemaninda eve misafir getirilir mi? Kocasıda diyordu ki: — Sus ayal.. Duymasın... Geldi bir kere.. Misafir buhran filân bilir mi? Hasan Bey dayanamadı, gır kapıdan içeri uzattı. — Ayol bu zamanda buhran bilmiyen kaldı mı? Diyerek ev den çıktı, | ba- ize mühtaç, Vermezseniz, dünyada : Ne taht kalır, ne de tac * Siz ipek yataklarda, Ben kara topraklarda, Siz altın tasta için, Ben kırık çanaklarda. Bey aaa aaa m ama — Bir Alman işsizin ağzından — Avrupa, Amerika Haydi elini yıka, Aç kasa kapağını, Cebime para tıka | » Milyonlarla işsiz var, Tırnaksız var, dişsiz var, Fakat bunlar, bir gün bak: Hep kesilir canavar | Pı, Ha HASAN BEYİN MÜLÂKATLARI | Harp Hazretlerile... — Efendim, müsaade buyu- ralursa... — Buyurun, Hasan Bey, bu- yurun.. Seninle 1918 denberi, yani on dört senedir görüşeme- dik. Gel seni şöyle bir kucakla- yım bakayım. — Aman, Harp Hz, kerem buyur, zaten bir sıkımlık canım var, onu da bana bağışla. — Peki, bakalım. — Sen söyle bakalım: Ne oluyoruz? Yine kan göğdeyi götürecek mi? Yeni bir muha- rebe daba mı var? Tepemize geliyor musun? — Hasan Bey, bu sefer ben dünya yüzüne bir geliş gelirsem, içeriye boğazdan gireceğim. — Ne boğazı? Çanakkele mi? Karadeniz mi? Cebelüt- tarık Mı? — İnsan boğazından, Hasan Bey, insan boğazından gireceğim. Eğer buhran böyle giderse, im sanlar aç kalırsa, boğazlar açıla- cak, ben de içeri dalacağım! — Aman Allahım, şimdiden boğazıma birşey oldu, adeta yut- kunamıyorum. : — Hımm... Fakat bu sefer muharebe olursa kimsenin cam yanmıyacak, Hasan Bey. — Allah Allah... O da nasıl söyle otur Ove şey yalancıktan mı döğüşeceğiz ? — Hayır. İnsanlar bana mah- sus öyle güzel aletler icat etti- ler ki bir saniyede milyonlarca adam gık demeden ölecek. Hiç. teprenmiyecekler. Can acısı yok. — Amanındı!.. Peki. Bu. Bu felâket ne zaman? — Hele şu “sikleri öcal ma, konferatısı şubatta toplansın, ondan sonra görüşürüz, İlasan Bey1. Neden Acaba? Bir gün Hasan Beye sordular? — Hasibe Hanım dört sene- denberi hep yirmi dokuz yaşında olduğunu söyler. Acaba neden? Hasan Bey bir kelime ile cevap verdi: — İnadından! — Hasan Beyin Öfkesi Hasan Bey birgün çok öfke- liydi. Şimendiferli bir yere gide- cekti, Kişeye uğradı: — Bana bir bilet ver, dedi. — Nereye? — Nereye gidersem giderim, senin ne Üstüne vazife? | BİR İLÂNI AŞK | Genç kız — Hasan Bey, one o? Kitabın önüne diz çökmüş, ne yapıyorsun ? ğ Hasan Bey — Ben " Kitap Sevenler Cemiyeti , srasındanım. Kitaba ilânı aşk ediyorum. Hem bak bu kilap sana benzemiyor; Hediye filân istediği var m? vi İİİ ğ VİA Zİ