Umumi Harp Nasıl Patladı ? .— Nakleden: H. R. — Kırım Doktor: Semi Ekreme — Zay” SON POSTA Yazan: Emil Ludviş GiyomViyanayaTesir Yapmak İsterken Ruslar Seferberlik Yapıyorlardı Rus namusu üzerine bu sözü vermiye kendinde hak görüyordu. Çünkü Çarın iradesini henüz cebine koymamıştı. Bitişik (Oodadan muhavereyi dinliyen bir erkânı harp zabiti muhaverenin aynen böyle cereyan ettiğini tevsik ve şu bediayı ilâve etmiştir: “Filvaki o dakikada Çarm iradesi henüz masanm üstünde idi.,, Bu kâğıtta Çarın, Harbiye, Bahriye ve Dahiliye nazırlarının imzası vardı. İngilterenin o za- manki Berlin sefiri şu hakikatin teyidine hizmet etmiştir: Çarın sözüne tevfikan Alman- ya imparatoru Viyana Üzerine tesir yapmak isterken Rusya seferberliğini yapıyordu. Şu suret hakikati daha iyi ifade eder: — Çar ve Kayser her ikisi seferberlik ilânını bertaraf etmek isterlerken Rusya Erkânı Harbiye Reisi Yansuchkeviteh ile Alman- ya Erkânı Harbiye Reisi Moltke seferberliği icra ediyorlardı. Yal- nz bir cihet hakikat olarak sabittir ki, Rusya vâsi imparator- luğunun her tarafında seferberli- ğe en evvel başlamıştır; fakat Rus askeri sınıfı daba büsbütün galip mevkiinde değildiler, İkinci Giyom bunların işini sektelemişti. Filhakika o gün akşama doğru Çar İmparatordan bir telgrafname daha almıştır. Bu telgrafta Kay- ser, Çara, seferberliği durdurması şartile sulhun muhafazası için nü- fuz istimal edeceğini namusu ü- zerine temin ediyordu. Çar, arkasında harp muhalif- lerinden Rasputin bulunan hasta karısının tesirine ram oldu ve bu vaziyette cenerallarına karşı bir koz, bir kuvvet görerek ha- fiflik hissetti, Akşamın on birin- de harbiye nazırile konuşmak istedi. o Suhomlinof ( seferberlik kuyusunun içinde işba halinde idi. Telefonda hükümdarının se- “sini duydu. İmparator kendisine © telgrafı okudu, fakat seferber- liği durdurmanın mümkün olma- dığı cevabını aldı ve doğrudan doğruya emir vermek hususunda karar ittihaz edemediğinden mü- tehellikane “sordu : — Seferberliği (o durdurmak hakikaten imkânsız mıdır? — İmkânsızdır! e Seferberlik, firenleri sıkıştırınca duran, br rakılınca yine işleyen bir oto- mobil değildir. Haşmetmeap Efen- dimiz bir kerre de Erkânı Harbiyei Umumiye o reisinin fikrini sora- © bilirler. Bir Harbiye Nazırının beyni- nin bozukluğuna bu cevaptan daha katı bir misal olamaz. Se- ferberliğin durdurulmasından ve- ya nmisbelinin © yavaşlatılmasın- dan hâsl olabilecek müşkilâtı bir Avrupa obarbinu Oo veya Ep Büyük muvaffakıyetleri şöbret almış Alman tahtelbahir kumandanlarından Salçvedel bir Oharbin (memlekete (o ve insanlara bais olacağı ohüsranla ölçmiye kalkıyordu. Almanyadaki hem payesi de ayni kan, ayni rub- tadır. Hummalarla dolu bir an yaşanmaktadır. Telefon kapanır, birkaç dakika sonra yine açılır. Bu Erkânı Harbiyei Umumiye Reisi Yansouchkevitch'dir ve şunu söylemiştir; — Berbat! Çar telefonla emir veriyor. Umumi seferber- liği, kısmi seferberliğe (| tenzil edeceğiz. (o Fennen imkânsızdır, dedim. İsrar ediyor. Alman im- peratoru, kendisine namus üzeri- ne söz vermiş, miş, miş, neya- payım? — Birşey yapmayınız! — Allah razı olsun! İşte temmuzun 29uncu günü- nü 30uncu gününe bağlıyan o tarihi gecede bütün Rus İmpara- torluğunun umum! seferberliği kuvvetle meydan skp yürü- müştü. Bu gece korkular, yalanlar, tesadüfler saçan bir gecedir ve payıtalıtlarda Ohabis nazırların karanlık kafaları etrafında dola- şan tayıflarla doludur, Ertesi sabah erkenden Alman sefiri Sazanof çıka gelir. Rusya | alıyor? Sualini sorar münakaşa- lar başlar nihayet nazır ültima- tomu hafifleten bir vesika yazar; bu Berline gönderilir ve adi merasimden ibaret kalır; Çünkü orada artık keyfiyet ile değil, kemiyet ile iştigal olunmaktadır. pa Peterhof ta, Çarın kabinesin- deyiz. Fenland körfezine bakan büyük pencereler açıktır. Ortada üzeri kâğıtlarla dolu iki masa, birkaç muharebe tablosu, deri koltuklar görülmektedir. Büyük bir sadelik vardır. Çarın amcası kaba Nikolayeviçin sağ eli mesabesin- de olan Erkânı harbiyei umumiye reisi bir ruhu habis halinde her gün buradadır. Sazanof alelâde, haftada bir gün gelir. Ayın otuzudur. Vakit öğleden sonradır. Nazır şimdi burada, ayakta durmaktadır, Çara Alman Nikola | imparatorundan yeni gelen bir | telgrafı okuyor. Şayet Rusya Avusturyaya karşı seferberlik icra | etmekte ise Alman İmparatoru Avusturya nezdinde omüdabale edemiyeceğini söylüyor. Sazanof telgrafı masanın üzerine bıralar: — Artık harbi bertaraf et- memize imkân yoktur. Aşikâr ki Almanya müdahale etmek iste- miyor ; istediği, vakit kazanmak- tır. Bu şerait dahilinde haşmet- meabimiz umumi seferberliğe müsaadede daha ziyade tereddüt buyurmazlar ümit ederim, Çar sapsarı olduğu halde titrek bir sesle şu cevabı verdi: — Tavsiyenizin, beni içine sokmakta olduğu (o mesuliyetin vehametini düşününüz. o Milyon- larca adamı ölüme sevkedeceği- mizi gözünüzün önüne getiriniz! — Harbin infilâkından Zati haşmetmeabilerinin (o vicdan da bizimkiler gibi, bir eza duymı- yacaktır. Dünyayı bu menfur ba- direden kurtarmak için Zati Haş- metaneleri de, hükümetiniz de, insanlar için yapılabilmesi müm- kün olan herşeyi yapıvıştır. ne şartlarla (o seferberliği geri ( Arkası var ) Yezidiler Suriyede Arasında ri İntihabatta Dökülen Kan- ya Ihtilâf Musulda çıkan ( Elbelâğ ) gazetesi yazıyor. Yezidi kabile- ler arasında Emirlik meselesinden dolayı mühim bir ihtilâf çıkmış- tır. Bütün Yezidiler iki kısma ayrılmışlardır. Bir kismi Emir Sait beyi tanıyorlar. Bir kısmıda bunun amcazadesi Hüseyin beyi reisliğe daha lâyik görerek ken- disine tabi olmuşlardır. Bu ihti- lâfın silâhli bir gerginlik halini alacağın anlıyan bükümet işe vazıyel etmiş ve mânevi riyase- tin bir remzi olan ( Sancak )la- nm ellerinden almış ve emaret dan Kim Mes'uldür? Berut (Hususi) — Sabık Su- riye Hükümet Reisi Şeyh Tacet- tin kanlı intihap mücadelelerin- den sonra Şamda oturamiyarak bir hafta evvel buraya gelmiştir. Kendisile görüşen gazetecilere şunları o söylemiştir. “ Suriye intihabında bana atfedilen itham- lardan kat'iyyen azadeyim. Dökü- len kanlarda. benim elinde biriz yoktur.,, Gazeteciler Şeyhin çok müteessir olduğunu kaydediyor- lar. meselesini halledinciye kadar mu- hafaza etmiye karar vermiştir. HİKÂYE Bu Sütunda - Hergün Muharriri: Sabah GÜZEL SESLİ KADIN! Sedat Bey, eski mevleviler- dendi. Fakat inkılâptan sonra da asri hayatın bütün icabatına uymuştu. (Başındaki yeşil | ve mahruti sikkesini atmış, sakalmı, bıyığını kazıtmıştı. Tabi, cüppe yerine caket pantalonu, potin kaloş yerine de iskarpini ikame etmişti. Kıyafetindeki bu deği- şikliği, yaşayış tarzına da tama- mile tesir etmişti. Sedat Bey eskiden . mevlevi idi, şeyh idi amma, fıtraten me- deni ve münevver bir adamdı. | İnkılâbın baş döndürücü bir sür” atle ileriliyen ahengine hemen ayak uydurmuştu. Simokin veya frakını giyip balolara gidiyor, cezbeye tutulmuş bir mürit gibi dönüp (duruyordu. o Akşamları yemekte birkaç tane çakıştırıyor, yemeği poker, briç partileri takip ediyordu. Yılbaşı ve Noel gecelerini, eski tekkedeki âyin gecelerine tercih ediyordu. Artık boş vakitlerinde Mesnevi ve saire okumaktan zevkalmıyor, sinema- lara ve eğlence yerlerine devam ediyordu. Hulâsa, tek bir kelime “asri, olmuştu. Tam manasile “asri, olmuştu amma, eski şeyhlik ve alaturka- lık zamanından kalma yalnız bir itiyadından, bir zevkinden kur- tulamamıştı. Alaturka musiki!... En çılgın bir fokstrotla danse- derken, baygın bir alaturka nağ- mesi işitse hemen dansı, damı bırakıp : — Ahhh, çekerek ses gelen tarafa kulak kabartıyordu. Evim de yüzlerce alaturka plâk var- dır. Bir gün yine Beyoğlundaki maruf gramofon mağazalarından birine girdi. . Mağazanın gedikli müşterilerindendi. Mutat üzere büyük bir itibar ve ikram gördü. Dötr beş tane plâk çaldırıp dinledi. Plâk satıcısı omatmazell ile — Size Hatice Hanımın son çıkan üç plâğını çalayım! Dedi. Plâklar cidden güzeldi. Sedat Bey vecit ve istiğrak içinde dim ledi. Satıcısı: — Hatice H. cidden güzel okuyor. Değil mi efendim... Sedat B. büyük bir meclü- biyet ve hürmet ifade eden bir sesle şu cevabı verdi: — Ab, Hatice Hanim... Cidden şaheser. Pek seve rim. Ben Hatice Hanımı pek severim. Bütün hayatımı ona, onun sesine ovakfederim. Şu sesteki o yumşaklığa, cazibeye, tatlılğa bakınız. Bu ses ne çok sihhatli, nede çok mariz bir göğsün malısulüdür. Yarabbim, ne güzel söylüyor. Türkçe onun ağında daha güzelleşiyor. Ah Hatice Hanım, pek severim, pek severim,. aman arkasını çalınız. Sedat B. plâgın arkasını da ayni huşu ve mesti içinde din. ledi. Plâk satıcısı matmazel Se- dat Beyin Hatice Hanımın plâk- larına olan meftuniyetini hisset- mişti. Çaldı. Bir daha çaldı, Sedat B. devam ediyordu: — Sevdiğim, onun için ba- yıldığım kadar var. Yaratıyor. Vallahi yaratıyor. Sevgili Hatice. Plâk satan matmazel, Sedat Beyin muganniye Hatice Hanr ma karşı gösterdiği bu ilüfata için için gülüyordu. o Matmazel Sedat Beye dönerek: — Hatice Hanımi madem ki bu kadar çok seviyorsunuz. Size takdim edeyim. Dedi. Ve elile mağazanın koltuklarından birisine gömülmüş olan bir kadını göstererek tak- dim etti: — Hatice oOHanm... Sedat Bey... Sonra kadına doğru döne- rek devam etti: — Beyefendi sizin meftunla- rınızdandır. Sizi çok severler. Demindenberi © hakkınızda One dediklerini her halde işittinizl Sedat Bey gıyaben meftun olduğu Hatice Hanımla karşı karşıya gelmişti. Dikkatle bakıyordu. Kara kuru bir surat, manasız bir ağız, kazma gibi diş- er sıska bir vücut... Heyeti umu» miyesile çirkin, çopur bir kadin... Hatice Hanım Sedat Beye bakarak tebessüm ediyordu. Se- dat Bey şaşırmıştı. İşi kalerider- liğe vurarak, kendisine ( tebes- süm eden güzel sesli kadına şu cevabı verdi. — Evet efendim, çok severim efendim, evet bayılırım efendim sesinizel., Yeni Neşriyat Gürbüz Çocuk Himayei oOEtfal Cemiyetinin neşretmekte (olduğu (o “Gürbüz Türk Çocuğu,, mecmuasinın son çıkan (63) üncü sayısı 1932 ge- nesi iptidasına tesadüf etmiştir. Bu vesile ile yeni senenin Bir seri halinde çıkan bu tet- kikte tasarrufun yalnız para sak- lamak demek olmadığı gösteri- lerek şu tasarruflas izah edil- miştir. Paranızı tasarruf ediniz! Sayinizi tasarruf ediniz! Çocuğunuzu tasarruf ediniz! Heyecanınızı tasarruf ediniz! Zevk ve eğlencenizi tasarruf ediniz! Ekmeğinizi tartırınız. Narh tartı üzerinedir, “Aldanmayınız!,