—r"/;8 's:'hx | Bugün: Sebmdebai HİLÂL, stsemannde Bu gece eüğes ” Sinemada TAÇ Gündüz 12 de gece 8 buçukta « DEVİREN JENERAL ( JOHN BARRYMORE ) DÜU HAFIZ BÜRHAN Bey MEDİHA SUZAN HANIM ince saz Konser. Dumbullu İsmail Etendi ve heyeti temsi'iyesi tarafından fevkalâde labiyat. ANASTAS bala heyeti sekiz dansözün İştirakile büyük numaraları HAVEL ailesi tarafından şayamı hayret akrobat ve Jonglür numaraları SEYO ALESİ tarafından — jimnastik numarsları dühuliye 28 kuruş. Bugün ELHAMRA sinemasında MARLENE S MELEK sınemasında LİLİAN HARVEY DİETRIİCH'in | ARMAND BERNARD en güzel temsili olan ve ANDRE ROANNE ile beraber temsll ettikleri 21 No.lu Casus| AsKA TÖVBE emsalsiz filminde görünüz kahkaha, musiki ve neşe filml İiveten » Paramcant halihasır dünya havadisleri ila sesli varyetsler. SON POSTA “ EBRNST —a LUBITSCH ea PBRODUCTİON ŞEN GÖNÜL' "i $ — 72 — yez S — Evet, oğul! Hemen yürü- yün. İlkin şu bırataları atın, birer çevre sarının. Edirne oyunu Edir- nede kalsın, Bostancı külâhı yol boyunda görünmesinl İbtar yerinde idi. Edirneden İstansula kadar o bıratalarla git- mek bakikaten tuhaf olacaktı. Binaenaleyh başlarındaki külâh- ları çıkarıp atların terkisindeki beybelere soktular. Hatta Boş- 'tancı cepkenlerini de bıraktılar, sade iç miltanı ve dolama ile kaldılar. Başlarına - dervişin söy- ilediği gibi - birer çevre sarmış- lardı. Saray yadigârı olarak elle- rinde birer pala kalmıştı. Veda, samim! ve kısa oldu. Derviş, Edirneye döndü. On bir kişilik — kafile, İstanbul yoluna girdi. Gülsüm güzel bir katıra binmişli. Kocasının hayvanını yü- rütüyordu. Üç bostancıdan baş- kasile zaten kardeşti. Kocası, 'hovardalar gibi bostancıları da kardeş tanımasını tenbih etmiş, meyhaneci ise adam yerine ko- mulmadığı için hiçbir. erkekten Ikaçmıyordu. Yüzü açıktı ve hep- sile ana, baba bir kardeş gibi konuşuyordu, şakalaşıyordu. | Kafilenin piştarlığını Sipahi Ahmet, dümdarlığını da Usta Bo- hör yapıyordu. Sabık meyhaneci, hayli zahmetle bindirilmiş oldu- ğu atın Üstünde keskin ve sivri bir dalgaya oturtulmuş gibi wt raplı salıntılar geçiriyordu. Gözü kararıyordu. Midesi bulanıyordu. Fakat Beni İsrailin isimlerini bel- liyebildiği kitaplı ve kitapsız bü- tün peygamberlerinden için için yardım dilenerek bu ıstıraba ta- hammül ediyordu. Çünki attan inmek, kafileden geri kalmaktı. Bu geri kalış ise yüzde doksan soyguna uğramak demekti. Hal- ,buki o, çakşırında sakladığı al- tınları mezarına kadar muhafaza etmek azmini besliyordu. Kafila, Sulakçeşmeye dağra yürüyordu. Orax (ilk menzildi. Sipahi Ahmet, mesafeleri bir an evvel aşıp konak yerine varmak -— İ için kuvvetli bir iştiyak duyuyor- du. Zira orada karisile başbaşa kalacaktı. Bir gecelik yastık bir- lği, onun evlilik hayatı hakkın- daki kanaatlerini altüst etmişti. Nikâhlı bir kadının, mubhabbeti satın alınan veya cebren muhab- bete sürüklenen kadınlara ben- zemediğini anlamıştı. Nikâblı ka- dında can yakınlığı vardı. Onun sesi yürekten geliyor ve yüreğe akıyordu. Halbuki berikiler, yal- nız dudaktan konuşuyorlardı ve sözleri kulaktan ileri geçemi- ha. Sipahi Ahmet, bu incelikleri düşünerek halvet arıyor ve hal- vet özlüyordu. O iştiyak bazan gözlerinde bir alev olarak karı- sının güzel yüzüne akıyordu. O vakit Gülsüm, bir gül gibi kıza- rıyor ve şebnemleniyordu. Fakat Yeniçeri Baki başka hulyalarla avunuyordu. — İstanbulu görmek artık takarrür etmişti. O, bu vaziyetten hem hoşnut, hem na- hoşnut idi. Büyük şehrin her türlü maceraya müsait sokakla- rında boy salıp gezmek, Hacı Bektaş köçeklerinin ( Yeniçeriler kendilerini öyle yadederlerdi ! ) ana kaynağında Ünlü ÜUstatlarla, tanılmış şehbazlarla dizdize otur- mak hoşuna gidiyordu. Fakat Edirnedeki mevkiüni ve ehem- orada kolaylıkla bu- lamıyacağını düşündükçe — üzü- lüyordu. Bu üzüntü ile bazan ofluyor, bazan - atını şevklen- dirmek ister gibi görünerek - na- ralar püskürüyordn. Öbürleri sa- kin, önlerinde açılan veni ufkun meçhul eteklerini tahayyül edi- yorlardı. Biz aralık Bakı, başını gerl evirdi, güzel Edirneye bak'ı. ç büyük suyun yer yer çevrelı- diği bu mübarek şehir, yaz gü: meşine göğsünü açmıştı. Bütün miyetini * «Dede Saltan Ahmedi gönder, ölügorum!, — ! güzelliklerini semaya karşı teş- hir ediyordu. Baki, ibtiyarsız, atının başını çekti. Uzun uzün © manzaraya baktı. Küpeli ca- mü, Üç şerefeliyi, Taşlık camiini, Ali Paşa bedestenini, renk renk tekkeleri görür gibi oldu. Yine ihtiyarsız içini çekti, —Arkada kalan Edirne, ona kendi göğsün- den ayrılmış bir yürek gibi gö- rünmüştü. (Arkası var ) #7 — Gevabim Oğuz Beyefendiye: Cevabıma, yine bir sitemle başlıyacağım. Bana “ Üstat ,, diye hitap etmiş- siniz. Lügatte yüksek bir mefbum taşıyan bu tabir, bugünkü yazı- cılık âleminde bir nevi ameliman- dal ğa işaret eder. Herhangi bir muharririn “ Üstat ,, dediği zat, mutlaka tekaüde namzettir!. Hal- buki bendeniz benüz şakirtlik çağındayım, faaliyet devresinde- yim, Biaaenaleyh gönül alıcı ve fayda verici iltifatlarınız tevali edecekse bana © suüretle hitap etmekten fFeragat buyurmanızı rica ederim, Zati fadılaneleri bu mektubu- nuzda da cinleri canlandırmıya çalışmışsınız. Ben, nefsimi hayli zorladığım halde, sizi memnun edecek bir itirafta bulunmıya, arzunuza uygun bir tavır almıya muvaffak — olamıyorum. Çünki vaktile cin denilen göze görün- mez şeyin bugün mikrop dediği- miz ve Üretip türettiğimiz mah- lüklar olduğuna imanım vardır. Buü iman - mektuplarınızı oku- duktan sonra da - değişmedi ve son günüme kadar da değişmi- yecektir. Cin - mikrop davasının, ev- velce de arzetmiştim, ulühiyet bahsile alâkası yoktur. Fakat siz, sözü o vadiye naklettiğiniz için söyliyeyim. Ben felsefede Künımucani Bugün MAJİK SİNEMASINDA RICHARD TAUBER'i BÜYÜK VARYETE ( Die Grosse Atraktion ) filminde görüp işitiniz. İlâveten: FOX MAGAZINE, Türkçe taganni eden ve konuşan Boğaziçi balıkçıları. Halkın en ziyade alkışladığı yıldız BARIE tarafından BELL çevrilen son sözlü film. Sabık Boks Şampiyon 4 Rusya Seyahatinde Kelimesine Verilen Manayı Anlatıyor Cihan boks şampiyonluğun- dan' kendi arzusile çekilen Tu- ney yeni aldığı karısile uzun bir devriâlem — seyahati yaptıktan sonra memlekete dönmüştür. Bu seyahati esnasında gezip gördü- ğü memleketlerden biri de Rus- yadır. — Tuney, beraberlerinde Sel ismindeki dostlarile bu se- yahati yapmıştır. İyi bir sporcu olduğu kadar iyi bir müharrir ve mütefekkir olan Tuney'in Rusya hakkındaki müşahedeleri tamamen bitarafa- nedir ve bize, yeni, yeni şeyler öğretiyor. —Bu sütunda biz, bu seyahatin ilk safhasında tesadüf edilen ve muharrir — tarafından eğlenceli bir lisanla ifade olunan bir yolculuk macerasından bah- sedeceğiz. Söz M. Tuney'indir: *“Madam Tuneyle — beraber müşterek bir kompartımanda se- ahat edeceğimizi haber verdiler. akat kendisine bir kompartı- man tahsis edilemiyeceği de, ay- rıca M. Sele bildirildi. Tren me- muru, evvelâ Sel bir Rus diplomatı olduğıL atılaşılan bir ::.!nlilmenll: ayni kompartımana yerleştirme istedi. Fakat diplomat böyle bir komşuluğu kabul etmedi, ©. bir diplomat olduğunu ve bu sıfatla bir kompartımana sa- hip olmak hakkına malik bulun- duğunu iddia ediyordu. Biz, büyük bir ihtiraz ile bu tarzı hareketin demokratik olma- dığını söyledik. Fakat muhatabı- mız inatçı olduğu kadar kibirliy- “Agnostisizm,, e mailim. Türkçesi Lâüdriyündanım. Bu sel eple de insanların ancak hâdiseleri idrak edebileceklerine — kaniim. — İzafi olan bilgilerimiz, o imkânın ha- ricine çıkamaz. Hele “Hakikatül- hakayık ,, olan ulühiyetin ne ok duğunu kimse anlıyamaz. Zaten Kuranda da “ Leyse kemislihi şey'ün, ve “ Taalâ şanuhu amma yakulüân,, buyrulmuştur. O halde münakaşayı bırakmak elzem, ensep ve evfak olur, azizim efendim. “Şen gönül muharriri,, di de. Kompartımanını kimse ile paylaşmak istemiyordu. M. Sel için yer bulmıya çalıe şan memur kadın, az sonra mü" zafieren yanımıza geldi. Ve sordu: — Deminki - diplomat — gib hodbin olmıyan bir Rus kadın ile birlikte seyahat etmek isştel misiniz ? Genç kadın, memurenin lerine göre, evvelâ tereddü et miş, sonra yolcuyu kabul etme den evvel görmek İstemiş. Fa' gördükten sonra beraber se; etmiye muvafakat ediyormuş. Fakat bu şekil seyahat © Selin işine gelmiyordu. Rus H nımile birlikte seyahat etmeyi reddetti. Fakat, gösterdiği h nükabulden dolayıda — şükranıf beyan eyledi. Fakat bizim b zannettiğimiz bu hâdise, hiç b sit geçmedi. Bir defa kararıf vermiş olan Rus kadımı kararıt” dan dönmek istemiyor ve M. Sel ile birlikte ayni kompartimand yolculuk yapmak hususunda ediyordu. Rus kadımı, — kapitalist adamın aptalca nezaketile leniyor ve soruyordu: — Yoksa sizinle beraber yahat etmeyi kabul etmekle susi bir fikrim olduğuna mı hip oldunuz? Sizin evvelâ muvafakat, sonrf ret cevabı. vemeniz, köhnemii burjuva zihniyetinizden doğuryof ve benimle birlikte seyahat mek - istememekle bana h: ediyorsunuz. Fakat, biz bu gürültülere kır lak asm'yorduk. M. Sel için yet? bir yer bulundu ve oraya yerli şince kadın iki elini kalçalari üzerine — koydu — ve — feryad başladı. Biz, bu sözlerden birşey af” mıyorduk. — İngilizce ve Rusçf bilen birisine sorduk. Şu cevab aldık; — Maalesef sözlerini edemem. ğ Çünki bir Amerikalı bakkıtf da bile bu sözlerin yerinde © madığı kanaatindeyimi tel