l Siyaset Âlemi İngilterede Vaziyet Londra 28 — İş idarehane- leri önünde biriken işsizleri bir- kaç defa polis dağıtmıya mec- bur olmuştur. Üç defa da arbe- deler olmuştur. — Bazısı polisten olmak üzere yirmi kişi yaralan- miştir. Birtakım — tevkifler yapıl- mıştır. Londra 28 — Kabine — dün sabah toşlanmış, celsesini tema- mile Yuvarlak Masa Konferansına hasretmiştir. Bugünkü umumi celse prensip itibarile son celse olacak ve icap ederse müzakerat uzatılacaktır. Liberaller, Muhafazakârlar Londra, 28 — Gümrüklerde himaye usulünün tatbik edilmesi veya edilmemesi hakkında muha- fazakârlarla — liberallerin — fikir ayrılığı daha — ziyade tebarüz etmektedir. Dabiliye Nazırı, ge- çen gece Tiberallerin bir içtima- ında bulunmuş, fakat söz söyle- memiştir. Evvelce Avam Kama- rasında Nazırlar Meclisi kararla- rını ifşa etmekle itham edilen nazırın bir ikinci defa ayni itha- ma uğramamak için bu tarzda hareket ettiği söyleniyor. Liberaller, umumiyetle muha- fazakârların tarzı hareketini tas- vip etmemiş'erdir. Londranın Meşhur Külhanisi Londra, 26 — Bir Spor pavi- yonunu soyarken üzerine gelen bir polisi vurup öldüren Londra- mın meşhur külhanbeyi Yaroslav hâkim tarafından (18) sene hap- sa mahküm edilmiştir. Hâkim, — bökmünü — verirken zabıtanın silâhsızlığına işaret et- miş ve-polis silâhlı olsa idi, bu akıbete uğramazdı, demiştir. Lâstik Yollar Amsterdam 28 — Bir şirket asfalt ve kauçuk ile karışık yeni bir yol yapma usulü Mmeydana getirmiştir. Bu işten en çok ka- zanacaklar kauçuk şirketleridir İtalyada Bir Facia Roma,28 — Cremonttan bil- dirildiğine göre memleket hasta- nesinde ayağı kesilen bir hasta birdenbire çıldırmış ve vücuduna konulmuş olan elektrik cehazını başka bir hastanın başına vura- rak parçalamıştır. Bir Harbe Doğru Mu Gidiyoruz? Çin İşi Pek, Amma Pek Fena Karıştı ? Bir Harbe Doğru Mu Gidiyoruz? Berlin, 28 — Lavalın Fransız Millet Meclisinde söylediği nutuk ve Almanya ahvaline ait sarfettiği sözler burada umumiyetle inkisarı bayal — uyandırmıştır. — Yakında başlıyacak — olan — müzakeratta, Almanyan'n vaziyetini — anlamış olan İngilterenin basireti, pek dar düşünen Fransanın - fikrini tadil edeceği kanaati vardır. Milliyetperverler, bu nutukla Fransadan hiçbir. şey bekleme- mek lâzım geldiğinin bir daha kat'iyetle anlaşıldığını söylemek- tedirler. Büyük ticaret menfaatlerini temsil eden Berliner Çaytung ta diyor ki: Şubat ayında — Almanyadaki kredilerin geri çekilmesine dair olan — itilâfname müddeti hitam bulacaktır. Fakat biz şubat ayı- na kadar da bekliyemeyiz. Alma- nyanın mali vaziyeti, bu tarihten evvel bir karar ittihaz edilmesi temin etmemizi âmirdir. Almanyanın — muvakkat — bir müddet için dünyaya bir metelik veremiyeceğinin açıkça ve iham- dan ari olarak ilân etmek sure- tile bunu yapabiliriz. Fransanın elinde iki imkân vardır: Fransa, bütün refiklerile alâ- kasını keserek Almanyaya karşı şiddet hareketine girişebilir. O takdirde diğer devletlerin de yapacakları görülür. Bize gelince: Biz. Alman milletinin bugün 1923 muhariplerinin liyakatli torunları | olduğunu ispat edeceğine kanüz. Amerika Cümhur Reisi Muavinliği Şikago, 28 — Middilvet cüm- huriyetçileri Ceneral Davesin Reisi- cümhur muavinliğine tayini için bir mücadele açmış'ardır. İspanyada Kaçakçılık Madrit — İspanyaya yapılmak istenilen silâh kaçakçılığı mese- | lesi mühim bir safhaya girmiştir. Tutulanlardanbiri bir meb'usun damadıdır. *SONPOSTA , nın Millt Tefrikası : 34 z AH, MİNEL AŞK! MUHARRİRİ : Ben istihzamı gizliyerek gülü- yordum: — Ne söyleyim? Sen herşeyi yerli yerine koydun. Bir hamal- lara emir vermek kaldı. — Olmaz. Ben senin odana karışmam. Bildiğin gibi tertip edersin, — Artık hepsini yaptın; bari, benim odayı da sen himmet edi: ver, — Beraber yaparız, ben sana yardım ederim. Kapıcıya döndü: — Ev sahibi nerededir? — Bu apartımanda sekiz nu- Marada oturur. — Şimdi kendisi burada mr- l SERVER BEDİ — Handadır. Ben Narini kolundan tuttam : — Ev sahibini ne yapacaksın? — Hemen pey verelim azizim, böyle apartıman bulamayız, Tu- tuverirler. Bir kahkaha atmaktan ken- dimi alamadım : — Narin, dedim, evvelâ se- ninle konuşalım, sonra ev sahibile.. — Azizim, biz. seninle bütün ömrümüzde konuşacağız, ev sa- hibi beklemez. Tekrar kapıcıya sordu: — Hangi handadır? — Bahçekapıda, Hacoplu ha- nında yazıhanesi vardır. — İsmi? » Artin Papasyan. Uzakşark ihtilâfının içinden çıkamıyan Cemiyeti Akvam Meclisi Bereket İş Durdu Tokyo, 28 — Hükümetin kat'i emri üzerine Şinçova doğru ya- plan Japon ileri hareketi dur- durulmuştur. Bu hususta Ame- rikaya da teminat verilmiştir. Ja- pon askerleri Luja ırmağının şarkında mevzi alacoklardır. Ce- neral Houjenin Mukden garbın- daki kuvvetlerini demiryolu mın- takasının çerisine almıya karar verdiği söyleniyor. Umumiyetle kıtaatın geri çekilme hareketinin başladığı kabul edilebilir. Şanghay, 28 — — Japonlara karşı talebenin tahrikâtı devam etmiştir. Gece yağan kara rağ- men talebe geceyi hükümete ait binalar civarında geçirmiştir. Müsademeler Devam Ediyor Pekin, 28 — Bazı Çin eşki- yası ile polislerin arasında şiddetli bir arbede olmuş ve Tien-Tsnide vaziyet vahimleşimiştir. Bir taarruza — uğradıklarını zanneden Japonlar makineli tüfek ve top ateşi açmış, kendi mınta- kalarına yakın olan bir Çin ka- rakolunu işgal etmişlerdir. Tele- fon merkezi top ateşile kısmen yıkılmıştır. Japon ve obüsleri Çin valisi- nin evi Öönüne düşerken Çin cbüsleri de Japon kışlalarının üzerine düşmekte idi. Japon ku- mandamı bir ültimatom vererek Çin pelisinin silâhtan tecridini, — Ne iş yapar? — Komisyoncu. Narin bana döndü: — Haydi, hemen otomobile atlayıp gidelim, — Narin... — Vakit kaybetmiyelim. Tu- tuverirler. — Vakitten evvel muvazene- mizi kaybetmiyelim. Biraz düşü- nelim, canım. Narin birdenbire tavrını de- giştirdir Hemen neş'esi kaçmıştı, omuzları gevşedi ve başı öne düştü, urun uzun yere baktı; son- ra yürüdü. Sessizce —arkasından gittim. Sokağa çıktık. Hiçbir şey söyle- meden bep önde yürüyor, arka- sına bakmıyordu. Yanına yetiş- tım; yavaş sesle : — Naria, dedim. Durdu ve kat'i bir tavır ta- kındı: — Azzim, dedi, artık bu Nota Vererek — Obüs Atıyorlar Mukden 28 — Şehrin 112 kilometre mesafesinde Çin müf- rezelerile Japon kıt'aları arasında bir. müsademe olmuştur. Bir zırhli Japon treni bir zırhlı Çi treni ile karşılaşmış, arada muha- rebe olmuş, Japonlar Çin trenini zaptetmişlerdir. Japon askerlerini hamil altı tren muharebe mevkiine hareket etmiştir. Bunların önün- de zırhli trenler gitmektedir. Tokyo 28 — Tien-Tsinden gelen — haberler — muharebenin sabahtan akşama kadar devamını bildiriyor. Amerika İşe Karışacaktı Nevyork, 28 — Japonların taahhütleri hilâfına Şin-Çen isti- kametinde — ilerledikleri — haberi gelir gelmez, (9) devlet taahhüt- lerine mugayir olan bu hareket karşısında ÂAmerikanın Japonyayı protesto etmesine intizar olun: maktadır. Tokyodaki Amerikan sefirinin geri çağırılması da mev- zuu bahistir. Hariciye Nazırı bu kıtaatın mevzuu bahis mıntakaya girmiyeceklerini, girecek — olursa istifasını — vereceği Amerika sefirine beyan ettiği "kaydolun- maktadır. Çin kuvvetlerinin de şehri terk- etmelerini istemiş ve (36) saat mühlet vermiştir. Pekinde yeni- den örfi idare tesis edilmiştir. İHarici — haberlerin devamı uncu sayfamızdadır.| 10 apartıman meselesine karışmıyo- rum. İstediğin yere gideriz, iste- diğin zpartımanı buluruz, tutarız, birleşiriz. otururuz. Bu gibi ha- yati meselelerde münakaşa ol- maz. Birimizden birinin dediği olmalıdır. — Ne için? dedim, bir çatı altında — yaşayacak değil miyiz? Evimiz ikimizin de — hoşuna git- melidir. — Benim bu apartıman hoşu- ma gitti; senin hoşuna gitmediyse daha iyisini tutalım. — Bir şey benim bütçeme nekadar uyarsa okadar hoşuma gider. — Böy'e söyliyeceğini bili- yordum, Eğer sana ağır gelirse kirayı ben veririm. Bu teklifi reddetmek lâzım> geldiğini biliyordum. Fakat sesim - pek titrek çıktı: — Yok canım, dedim, lüzum- suz para sarfetmek fena olunca, AÂnalara Babalara Açık Mektup Son zamanlarda aldığım mek- tuplar, beni bugün sizinle has- bihal yapmıya sevketti, Kızlarınızı - evinize — kapıyor, bayata çıkmalarına, gençliklerini yaşamalarına müsaade etmiyor- sunuz. Tabii bu sözüm, yalnız bir kısım ailelere mahsustur. Bu ailelerde kız, evinde bir esir gi- bidir. Hayatı dört duvar içinde geçer, Hiçbir yere, hiçbir eğlen- ceye gidemez. —Annesinin dizi dibinden ayrılamaz. Mektupları bile ebeveyni tarafından açılır. Kızlarına bukadar siki bir bayat yaşatan ana ve babalara s0- rarım: Siz hiç genç olmadınız mı? İhtimal ki, gençliğiniz okadar arkada kalmiştir ki, sizin için hatırlaması bile güç oluyor. Fa- kat bir defa gençliğinizi hatırla- yınız o vakit bayat nekadar neş'e eli, nekadar renkli ve tatlıydı. Bir erkeğin küçük bir ültifatı nasıl kalbinizi titretir, size gece- lerce uyku uyutmazdı. Bugün çocuklarınız da haya- zevkini çıkarmak — isterler. Evin haricinde onları çeken bin- bir eğlence, binbir macera var- dır. Yavrularınızı serbest sokağa atıp bırakınız, demiyorum. Fakat çok tazyikın da Fena neticeler vereceğine işaret etmek istiyo- rTüm, Zanneder misiniz ki kızınızı evde kapamakla, onun bütün gençlik iştiyaklarını söndürebilir- siniz. Hayat sizden de, sun'i ka- yitlerden de kuvvetlidir. Evinde ma pzs hayatı yaşıyan kızlar, daha ziyade haris olur ve daha çabuk düşerler. — Çocuğunuzun — izzeti nefsini kırmak, ona itimat ve bürmetsizlik göstermek, onu daha ziyade isyana ve yanlış yola sevkeder. Çocuklarınızı hapis ve tazyik değil, terbiye ediniz. Bugünkü hayatın sizden istediği ve size yölediği vazife budur. Gençliği tazyik ile öldürmek mümkün de- gildir. Hayat ve tabiat, kendi vazifesini sizden ve benden daha ( Devamı 11 inci sayfada ) tın — ha sen sarfetmişsin, ha ben... — Bence lüzumsuz değil. — Bence lüzumsuz. İstersen şu senin maddelere bakalım. — Benim maddeler her türlü mantıksızlığın aleyhindedir. — Peki, hangimizin mantık- sız olduğunu kim tayin edecek? diye sordum. — Akıll dedi. — Kimde var bu? Sende mi, bendemi? Sen kendine göre haklısın, bende kendime göre, Kırk gün, kırk gece münakaşa etsek, bu işin içinden çıkamayız. — Artık, apartımanı ben tu- tacak olduktan sonra sana söz düşmez. Hemen gidip peyini ve- receğim ve mukaveleyi kendi üs- tüme yapacağım. Bir diyeceğin var mı? — Yok amma, sana dostça bir tavsiye... — Nasihate ihtiyacım yok. (Arkası var)