LLWWU Z YA Umumi Harp Nasıl Patladı Nakleden: H. R. — Kızım Doktor: Semi Ekreme — Belgrat — gazetelerini — ayni kırktta küfürlerle doluduş, bu vaziyet karşında insan uftşate- meye hangi tarafın daha evvel başladığını düşünüyor. Fakat bu sualin cevaba tahammülü voktur. Farmasonlar gibi kontlar ga- yet hafi bir surette, işe koyolu- yorlar. Bir surette ki Sırbistanın Viyane sefir bir hâdisenin — doğ- mak üzere olduğunu hissetmekle beraber ne çıkacağını bir- türlü anlayamaz. Bahusus Hötzendor- fun mektubunun bir fıkrasındada “hasmi pek erken — uyandırmıya müstait her bir harekelten tevakki olunması ve bilâkis her hususta ancak samimi niyetler — ibrazı, &ki siki — tavsiye Bir gün evvel yapılan tebligat üzerine erltesi gün hemen olunmuştu hare- kete geçmek istiyordu, bunu cid- den çok — hünerli bir iş buluyar- lardı. Diplomatlar geldikleri zaman: — Birşey biliyor musunuz? Diyorlardı. Berchtold — âdeti veçhile yine haftalardanberi kımsey kabul etmiyordu. Fakat birşeyler işitilmese de birçok şeyler niyordu. Tahmin, terkip, — tenkit- ler biribirini kovalıyordu. — Efendim, birşey bilen varsa biribirine — rast- bili- ©e da Tschirchkydır, fakat 4 da | birşey söylemez. — Stürgkh gibi? — Ben bada karşılaştım. görünüyordu. — Sebebeko herkesin - içinde şayet bir hâdise çıkarsa Sırbistan tarafını iltizam edceğini söylemiş. Sehebeko yarın mezunen gitmiyor mu? Demek bir endişesi yok? — Dumain — gülmekle — iktifa ediyor. — O, daima güler. Tschirsehky hakikaten, her hu- susta, süküt ediyor. Çünkü onun da bildiği çok şey yoktur, çünkü kontlar hatta Berline karşı bile sırlarını - saklamaktadırlar, — Ülti- matom hakkında umumi surette reyine müracaat edilen - Berli- nin tamamea necibane bir cevap vermiş olması ne devletli bir talih idi: Bu yalnız Avusturyanın tensibine muallâk bir iştir! denil- mişti. Bugün buna data başka türlü cevap vermek için imkân pek — endişede Bruderman ile Pek ara: üeşeli -— ve ihtimal varmıydı ki.. Berlinin bütün devairi, yarın Sırbistan Kıralının yevmi mahsusu olduğu- nu, telgraf çekilip çekilmiyeceğini düşünüyorlardı... Ültimatom?.. Bu. Avusturyaya ait bir husus değil miydi? Bütün dünyayı sarsan, ezen, bitiren umumi! harbe bir adım kalmıştı. Diplomatlar payıtahtlarda biribi- rinin teneffüs odasında kabul edilmek ve bir hiçten bahsetmek | için nöbet beklemekte ve kapı önünde biribirine rastladıkça, bir taraftan sıra almakla beraber diğer taraftan sahte sahte: — EFmdnisz bi — Hayır efendim zati âliniz- | den sonra! demekte idiler. Berline ittihadı Kıral Piyerden Sırp tahrikâtı aleyhine bir beyanname neşretmesi ve Avus- turya ile müştereken suikastın manevi mes'uliyetlerinin aranması bu işte zimethal tedibi isteneceği Nota haline geçi- $ olan bu üç talep Beth- 4 Hohenfinous'ta, Jagois'a Tirpitj'e Tarasn'a, ve ültimatomdan ve Belgratta bulunacakların bildiriliyordu rilme mann Berlinde, Kaysere denizde evvel - bildirildi. n Berlin sefiri Vi- sözleri — sarfetmiye Avuslurya yanada — şu kadar ileri gitmiştir : * İmparator ve - bilcümle * nüfuzlu Alman mahafili Viyana * kabinesini Sırbistana karşı sa- İ teşvik — etmektedirler. * Vesaitin intihabını hepsi de * hükümetimize bırakıyor, Dene- * bilir ki hükümelimizi harekete * sürüyorlar. Berchtold temin ediyor ki, hâdisede tereddüt ve kararsız- hk- mevzubaha - değildir; zaten kat'i metin evvelemirde Alman bükümetine arzolunacaktır.. raheten Bu sırada Viyananın - harp iş- lihası göstermesi Özerine vakıt- sız bir gölge uzanmıştır: ya şu Sırp haydutları her şeyi kabul ederlerse!', O zaman ne - deye- bilirlerdi? ne yapacaklardı? Ba- viyara elçisi bu bapta şu satırları yazmıştır * Sırbistanı behemehal parça- lamak fikri ne derecede kat'i olduğu © zaman anlaşılacaktır. Fakat işin bu raddeye varması arzu olunmaz. Öyle bir nota verilir ki, kabul edilmek ihtimali bulun- Yenönt dd | Külhanbeylikten Spora Hiç Kimse Bir Şey Bilmiyor, Herkes Ti Umumi Bir Müphemiyet İçindeydi karbin başlangıcında iki harp manazarası masın. Şayi olduğuna göre, Rusya, harbin mevzil kalmasına razı ol- mıyacaksa, hesapların görülmesi için, daha müsait bir vakıt bulu- namaz. ,, Bismark ölümden korkarak intihar derdil... * Bu haberler Berlin kabinesine biraz ıstırap vermiştir. Zeki bir adam işinin başma dönmüştür. Bal ayından çıkmış olmakla be- raber şairlik ile alâkası yoktur. Bu, zat Nazır Yagovdır! ufarak, sert ve renksiz hututa malik, hayalâttan —uzak, — hırafalardan beri, müteenni, müdebbir, insan sarafı bir adam.. İmparatorun bir nevi imza — vermek kabilinden — ha- reketinin — tehlikelerini derakap gördü ve derakap Krop von Bohlene: açık ( Arkası var ) — İspanyada Amele İsyanı — Kurtebe 28 — Ziraat amelesi bir isyan hareketi çıkarmış ve sivil muhafızlarla müsademe ol- muştur. İki köylü yaralanmıştır. Sivil muhafızlar takviye edilmiştir. Yunanistanda Buğday Zeriyatı Atina, 28 — Hükümet bu seneden — itibaren Tesalya, Atika ve Beosyada fenni buğday zeriyatı yaptırmıya karar vermiştir. Neticelere göre bu sisten diğer mıntakalara da | teşmil edilecektir. Liya Dö Pütti Nevyork, 28 — Mütemadi surette kanının zehirlenmesi neti- cesi zatürreeye uğrayıp Püttinin ölüsünün gömülmesine müsaade edilmemiştir. Nevyork gazetelerinden biri, artistin, bir paket iğne yutarak - intihar ettiğinin şayi olduğunu kayde- diyor. Halbuki —ülk defa, artistin tavuk yirken boğazına batan bir gemikten — kanının — zehirlendiği şayi olmuştur. Talebe Ölümü Batavya 27 — Kahiredeki Ezher Darülfünununda talebe iken arkadaşı Osmanı öldüren Hacı İsmail sekiz sene hapse mahküm edilmiştir. — İkisi de — Batavyalı olan bu talebe cinayetine Mısır | Hükümeti karışmak istememişti. Makedonya, | BALONYA, | Külhanilerimi | sinden geçerken Aniçkof köprü- | ben de köprüye doğru yürüdüm. vefat | ettiğini dün yazdığımız Liya dö | efendi, başında yırtık şapkasile: | eğleniyordu. | çıkardım ve külhanbeyi selâmlı- Bu Sütunda .Hergün vi Gd Bir cumartesi sabahı Leningra- dın kenar mahalle sokaklarında duvarlara asılan renkli afişlerin önünde toplanan ahali hayretle okuyorlardı: “ Bu akşam saat 9 da Halkspor klübünde konferans verilecektir. Külhanbeylere girmek yasaktır.,, Saat 8 buçukta salon tama- mile dolmuştu. Civarın bütün külhanbeylere — öndeki — koltuk ve sandalyeleri işgal ettiler. Bu blübün namı ötedenberl bozuktu. Civarın avam takımı spor sahasında, aralarında ve, fırsat buldukça, sporculara takı- lararak dövüşler çıkarıyorlardı; kütüphane odasında külhanbey edebiyat müsabakaları yapıyor- lardı, hatta klübün hademesi yaşlı başlı bir kadın kütüphane- nin odasına girmek istemiyordu.. Sık sık değişen klübün idare heyeti bu rezilliklerin önünü almak için bir türlü çare bula- madılar. Nasılsa — konferans — akşamı bütün biletler satılmıştı. Salonun içinde çıt yoktu. Ay çekirdeği bile yemiyorlardı. Tam saat 9 da perde açıldı. Sahnede, masanın önüne, başı kabak gibi traşlı, tıknaz bir zat oturdu. Salona baktı ve ne- şe ile gülerek: — Tahmin ettiğim gibi, - do- ludur! - dedi. Sonra —sahnenin — pervazına doğru ileriliyerek sordu: — Sormak ayıp olmasın, muhterem dinleyicilerimiz arasın- da külhanbeyler var mı? Arka — sıralardan kişnemiye benziyen gülüşmelerle cevap ver- diler, fakat kimse çıkmadı. — Ayol, çok istemem ki... İki tanecik olsa kâfi!.. Tecrübe göstereceğim de ondan — isti- yorum. Cevap yoktu. — Demek yoktur!... Pekâlâ! Konferanstan sonra size kendi gösteririm; nümu- nelik olarak iki tane getirdim. Müsaadenizle başlıyorum. — 5-6 ay evvel Nevski cadde- sünde müthiş bir kalabalığın top- landığını gördüm; merak ettim ve Köprünün ortasında kelli Felli bir — Seni kopuk, hergele senil!!!- | diyerek birisine küfrediyordu. — Baktım: kasketi tepesinde, pantolon paçalarının herbiri ka- dın etekliği eninde, elinde basto- nunu sallıyarak, dev gibi, bir he- rif yoldan geçenlerin şapkalarını büyük bir ustalıkla indirmekle Benimle karşılaşınca basto- nunu kaldırdı, fakat ben şapkamı yarak büyük bir nezaketle: *— Merhaba, aziz dostum!.. Sizinle tanıştığım için çok bah- Şaşırmış herifi kolundan yı- Rusçadan Nakili: — W. İ kalıyarak evime kadar sürükle dim. Evde bütün ailem yem odasında ikindi çayı içiyordu. H" safirimi takdim ettim: — Amerikadan — yeni leqlif eden genç sporcularımızdan me$” hur nişancımız. Yakında spor klü* bümüzde derslere başlıyacaktır « Marifetini bizzat Nevski cad* desinde gördüm; bütün halk, bilhassa başından şapkası indiri* lip yırtılan bir adam, hayrat oldular. Karımla büyük kizım misafiri" mizi sofraya oturttular. Delikanli biraz üzüldü, büzüldü, fakat kar rımla kızım okadar ona iltifat gösterdiler ki misafirimiz bir tar bak sandoviçle altı bardak çayi bir hamlede yutuverdi. Spordat bahsediyorduk. Fakat kunuşan ben ve kızımdık; misafirimiz an* cak terliyerek burnunu çekiyor ve bizi dikkatle dinliyordu. Çayımızı içtikten sonra onu yazıhaneme götürdüm ve karşımâ koltuğa oturtarak cıgara teklif ettim. Cıgarasını yakarak mah çup bir tavırla dedi ki: *— Tovarişç, siz herhalde beni başka bir kimseye benzet- mişsiniz... Ben ne Amerikaya gittim, ne de hiçbir sporla alâkami vardır. — Ben büyük bir hayret göstererek: Aman demel.. Hani köprüde gösterdiğin marifet?.. — Adam sen del.. Buna ma- rifet mi denir?! Külhanbeylik.. Asıl şimdiden sonra hakikt sporl* meşgul olacağım! Ve bu delikanlı itibaren bizim spor o günden klübümüze | dabil oldu. İlk idman ekzersizle* rinde bütün muallimleri hayrete düşürdü. Diyebilirim ki, b genç | yakında memleketin birinci spor- cuları arasına geçecektir. Konferansçı oturduğu yerden kalkarak birinci sıra koltuklardâ oturan bir delikanlıya yaklaştı: — Bu hikâyeyi nasıl buldun? Diye sordu, — Alâ.. tavırla: — Ben de, dedi, bir spor klübüne girebilseydim öyle şeyler gösterecektim ki... — İstidadın var mı? Yanında oturan “Şket,, ( he müz apaşlığa giren, küçük ıpnş!”* — Yumruk dövüşlerinde ©9 birinci ustadır, amca! diye izahat verdi. — Pek güzel; çalışmak lâzım! Ve konferansçı sözüne devâ” metti: Size bu bikâyeyi anlat maktan maksadım: Herkesin ken' ihtisasına çalışmak lüzumunu termektir. Daha bir vak'a-af” latayım: Sonra düşünceli bif demek boksâ ( Sonu - Yarın , Cidde Konsolosumuz Ciddeden yazılıyot: Efgagistan Hariciye Nazırın” dan Hicaz — Hariciye Veıırnâ: gelen bir telgrafta Efgan Hük metinin Hicazda mümessili "': lunmadığı için Efgan leboliu;;' işlerine Ciddedeki Türk konso sunun bakacağı bildirilmiştir.