<- . . Siyaset ÂAlemi .. . Dünyadaki d . Gizli Kuvvetlere . Dair M. Ksaviye dö Hateklok, İhgilîı Kirasının düşüşü ve .bl'““" neticeleri — hakkında dık.klıu değer bir makale neşretmiştir. Bu yazı, mevcut bubranı dnİIY!' sile alâkadar etmekte ve İn)B'l"f lerin (Entelicens servis) dedikleri meşhur — gizli teşekkülü mevzu ittihaz etmektedir. Bu zat er- tümle diyor ki: İngiliz. emperyalizminin baş- heca makanizmasını - teşkil 'd'_" “ Entelicens servis ,, İngilterenin bir nevi gizli diplomasisidir. Onun en bariz vasfı, büyük hagiliz bankalarile olan sıkı münasebe- tidir. Dünün ve yarının bir nazırı olan müfrit —muhafazakâr M. Çorçili alalım. Bu zatı ıneydı.u:ı çıkaran adam, — meşhur İngiliz bankeri Ernest Kassel'dir. İngiliz harbiyesinin gizli casusluk 'ıbıı:ıi tesis 'ıduı Sir Hacir de Çörçilin kainpederidir. Bugünkü va- ziyette, Entelicens — servisin Avam Kamarasında tercümanlığını yine M. Çörçil yapmaktadır. Enterlicens - servisin — diğer — bir hususiyeti de temayüllerinin muha- fazakâr olmasıdır. Loit Corcun diktatörlüğü zama« nında bu zat, bu teşekkülü İiberal memurlarla doldurmuştu. Muhafaza- kârlar iktidar mevkine geçer geç- mez şiddetli bir temizlik başladı. 1924 te düşen Mak Donald kabk- nesi, bu cidalin bir safhasını arze- der. Bu münasebetle ortaya atılmış olan meşhur Zinovyef mektubu gizli İngiliz teşkilâtının mahir bir azası elan Kapiten Sidney vasıtasile Rusya- dan aşırılmıştı. Bu - zat, ikincl bir vazife ile döndüğü Rusyada kalmış, akıbeti öğrenilememiştir. M. Mak Donalttan sonra Başvetcâ- lete gelen M. Baldvin zamanında Entelicene servisin — Sir — Vilyam Harvood, Sir Borlas Childs gibi azası rerzilâne bir surette vazife başından uzaklaştırılmıştır, İngiliz donanmasında vukua gelen hâdiselerin ikinci amele kabinesini devirmek —için tertp edilmiş bir tuzak olduğuna ihtimal vermek te mümkündür M. dö Hoteklok devam ediyor: Dünyanın muayyen bazı noktaları mütemadi yangın İçindedir. Gariptir ki bu moktaların hepisi de az, çok İngiliz menafii ile alâkadardır. Meselâ Bolşevik Rusyada şimdiye kadar kaç hareket yapılmış ise de bunlarda, İngiliz tahsisatı mesturesinin müdahalesini kabul etmek bir zaru- rettir. Hele Suriye ve Faz isyanlarında, zaman bahsedilen ve “SONPOSTA ,, nın Milli Tefrikası Japonya Notalarla Etrafı ül İşleri BugününGençleri Kandırıyor Kadınları Franklen Buyyon Hükümetin Takip Ettiği Siyaseti Tenkit Ediyor Javonya Herkesi Oyalıyor Paris 26 — Japonya tarafın- dan Cemiyeti Akkvama gönderilen bir notada Tsitsikardaki Japon kıtaatının ayın yirmi len itibaren geri çekilmiye başladık- ları bildirilmîstir.- Vaşington 27 — Bura Çin sefareti, Mançuri Japon kuvvetleri kumandanı Ceneral Honjonun, Mançurinin tamamen işgali için Japon İmperatorundan müsaade almış olduğunun anlaşıldığını teb- liğ etmiştir. * Paris 27 — M. Briyan tara- fından Japon ve Çin hükümet- lerine gönderilen mektubun muh- teviyatı şayanı dikkattir. Çünki bu mektupta, iki taraf tekrar bir muharebeye tutuştukları tak- dirde Cemiyeti Akvamın gay- retinden bir fayda hâsıl olamı- yacağı ilâve olunmuştur. Cenubi Aferikada Bir Facia Dürban, 27 — Bir şoförün yanına rica ile binmeğe muvaffak olan bir adam, ani olarak bir tüfenk kurşunu İle bu adamı öl- dürmüştür. Sonra yolda kaçarken rastgeldiği bir Avrupalı ile altı yerliyi de katletmiş ve yakalana: cağı sırada intihar eylemiştir. Bu adamın bir deli olduğu zannediliyor. M. Herriyonun Bir Reddi Paris 28 — M. Herriyo Mec- lisi Meb'usan Hariciye Encümeni reisliğine namzetliğini koyması için yapılan teklifi reddetmiştir. kendisine — kiymetinden — fazla ehemmiyet verilen meşhur Lav- rens ile İngiliz konsolosu Smart'in Dürzü isyanındalâ rolleri şayanı dikkattır. Şu sıralarda Lavrens ile bir- likte Fas-Cezayir hududunda ka- bilelere para dağıttığı haber al- nan M. Gordon Canningin faa- : 33 AH, MİNEL AŞK! Narin bu halimi görünce bir kahkaha attı: — Sen bu işten vazgeçtin, galiba.. dedi. — Hangi işten? — Evlenmekten. — Hayır, kat'iyyen... dedim. — Azizim.. Lâtfe söylüyo- rum... Böyle mevzularda ciddi olmamak imkân var mı? — Ha... Demek altı odadan vaz geçtin? — Hayır. — Ya? — “ Sen bu işten vaz geçtin, Baliba.,. ,, deme?i'im mi? İşte Onu İâtife söyledim. Narinin alayı, beni bu işte =dı olmaktan kurtaramamıştı. HL aa e GüEZ Ü MUHARRİRİ : SERVER BEDİ Narin durdu: — Evvelâ şuraya İkinci kat boşmuş. Başımı kaldırdım: Caddenin ortasında muhteşem bir apartıman. — Aman, dedim, burası altı odadan fazladır. — Değill Bana anlattılar. Hele bir girelim. — Girmesine gireriz, dedim ve Narini takip ettim. Daha kapıdan girer girmez keyfim kaçtı. Burası adamakıllı lüks bir apartmandı: Asansör, kalorifer, geniş merdivenler, bü- yük pencereler... Em aşağı yüz elli lira aylık vermek lâzımdı. Kabil değil. Benim aparlıman kiracı olarak bütçeme koyduğum bakalım, Miralay Masya makinist Radayı kucaklamış bir variyeti SA o idnner Miz —ii yerbtrarallakma el he aa A sdalascıi. eee BERİ Madrit 26 — Radikal sosya- listlerin parlâmento grupu, yeni reis cumbur intihabında takibede« ceği hattı hareketi tayin etmiştir. Grup sabık Başvekil Alkala Za- moraya rey verecekti.(706) meb'us müstenkif — kalacaklarını - bildir- mişlerdir. Bu intihabın 10 kânun- evvelden sonra intihap edileceği zannı galiptir. Bu münasebetle kabine de değişecektir. Bir tahrik ve isyana teşvik İspanya Hep Bocalamada meselesinden dolayı hapishaneye konulan ve oradan kaçarak Bar- seluna iltica eden makinist Rada- orada gördüğü hüsnükabul Mad- ridi dilgir etmiştir. Malum olduğu Üzere Rada, Cümhuriyetin ilânında büyük hiz- meti görülen Tayyareci Franko- nun arkadaşlarındandır. . Barselon hükümet reisi Miralay Masya bu münasebetle şitddetle tenkit edilmektedir. liyeti de, elbette ki yarının vu- kuatına mevzu teşkil edecektir. Bir başka misal; 1925-1926 senelerinde Alman, Be'çika, Fran- sız, Lüksemburg çelik — sanayüi bir kartel vücuda getirmişlerdi. Bu karteli sun'i ipek ve kimya sanayii karteli takip edecekti, Bu !qd(lfülün başında bulunan- lar Prens Radzivil, Lövenştayn, Mayriş gibi dünyanın en yüksek müteşebbisleri vardı. İngiliz çelik ve sun'i ipek para, nibayet almış lirayı geçmi- yordAuı-t kat antrede durdum: — Narin, dedim, nafile çık- hın. © Haydi. yürü, İi ç_.k,ııyılım burası dehşet. Saray gibi birşey. Apartımana benzemiyor. — Atizim, sen apartıman da, saray'da, görmemiş gibi söylüyor- m__Giı,ı, dedim, saray demedim. Basbayağı — apartıman... Tam orta halli bir aileye göre. Narin kapıcı odasına doğru yürüdü. Eteğimden geriye çeki- yorlarmış gibi, isteksizlikle yürü- dn'h"ın kapıcıyı karşısına aldı ve konuşruya başladılar: — Ikinci kat boş, değil mi? — Evet. 3 numara. — Kaç oda? — Altı oda, kileri de var, sanayii her nedense bu kartele girmedi veya giremedi. Birkaç ay fasıla ile kartelin müdiranı birer kaza hneticesinde hayata gözlerini kapadılar. Ve onlarla beraber Avrupa çelik karteli de Allahın rahmetine kavuştu. Netica İngiliz Hirası kuvvetini kaybet- ti ve ediyor. Fence daha da ede- bilir. Fakat İngiliz emperyalizmi- nin zayıflacığı fikrini bir türlü aklım a'mıyor. her şeyi var. — Güneş? — Sabahtan akşama kadar. — Nasıl olur? Arkası kaşalı değil mit — Değildir. — Fiati nekadar? — Seneliği 2100 lira. Kapıcı aylığı da başka. — O ne kadar? — Seneliği 84 lira, — Sizde hep böyle sene he- sabı mı yapılır? — Senelik, hem de peşin. — Doğrusu da odur. Bizde ne fena âdet olmuş. Herşeyi ay- lıkla hesap ederler. Ben artık gülmiye başlamış- tım. Ayda 175 lira apartıman kirası, yedi lira da kapıcı aylığı... Etti 182... Ben altmış lirayı zor'a gözümden çıkarıyorum, nerede kaldı ki iki yüz liraya yakın kira vereceğim! Narinin gönlü hoş olsun di- Nasıl Görürler? Dün, kadınlar hakkındaki te- lâkkilerini — naklettiğim encin mütalealarının bir kısmını da bu- gün naklediyorum : “Kalbimde izdivaç hakkındaki fikirler, hayat tecrübelerinden alınmış derslerle inkişaf edecek yerde gömüldükçe gömülüyordu. Etrafı daha vuzuh ile görmiye başladığım zaman insanların ira- desini, vidalarını, tekerleklerini, ka: 1 birer birer ayıklam ya kendimi kabiliyetli hissettiğim bir makine gibi telâkki ediyordum. Tam bunu böyle zannettiğim bir zamanda, yani günün birinde, tecrübeleri ve hayat hakkındaki fikirleri benden kıyas kabul et- miyecek kadar kuvvetli olduğunu zannettiğim birisi karşıma çıktı. Tesadüf ettiğim zatı benden yüksek tanımak istiyordum. Bir- denbire insanlara olan muhab- betim —artmıya başladı. Elhasıl hanımteyzeciğim biraz sadetten harice çıktım zannetmeyiniz. Zira bahsedeceğim şeyler hepsi biri- birine merbuttur. Belki beni, aldatıcı diye tavsif ettiğiniz bu sevdanın bu tesadüfle alâkası vardır, Başlangıcı anlatayım: Pek sade! Ben ne olduğunu bilen küçük bir insan, mütevazı ve sevmiye karşı muhteriz.. Fakat, karşımdakiler cesur, serbest ve sevmekten korkmıyan insanlar.. Sevmekten korkmak ne de- mektir ? Bence, eğer ecdadımız. bu korku ile malül olmak hazinesine, meziyetine — malik bulunsalardı, şimdi biz sefil bir halde kalmazdık, —Onlar korkmadan sevmişler ve sevdikçe korkmadan bu dünyayı doldurmuşlar. Neden korkuyordum? Bu da gayet basit | Sevmekle insan bir mükelle- fiyetin içine girer. Bundan na- muskârane kurtulanlar pek azdır. Belki bir zamanlar sevmek in- sanları saadete götürüyordu. Bu- gün eminim ki hırsızlığa, yalan- cılığa götüren en kısa yoldur. Biribirlerini sevenler etraflarında- ki dairci maişeti genişletmeyi, sevdalarının şeraiti esasiyesinden telâkki etmiye mecburdurlar. Fakat bunu sevdiğim kıza nasıl anlatmalı idi? Ve sonra “ Ben seviyordum , dediğim za- man nasıl sevdiğimi tahayyül bu- yurduğunuzu anlamak - isterdim, ( Devamı 11 inci sayfada ) ye apartımanı gezmiye itiraz et medim. Büyük — salonlar, koridorlar, aydınlık sofalar, ışık, hava, ra- hatlık, mükemmel, AlA... Narin odalara girdikçe: — Hah, diyordu, bak bura- sını yanındaki salonla birleştiri- riz, orta kapıları çıkarırız, ikisi- ni file perdelerle ayırırız. Odalarda, yerleri -adımlarile ölçerek: — Şuraya piyano, Yahut: — Şuraya karyola. Yahut: — Şuraya büfe. Yahut: — Şuraya yemek masası. Deyip duruyordu. Ben hiç ses çıkarmıyordum. — Sen de fikrini söylesene... Dedi. (Arkası var)