Saray-Bosna Faciası Nakleden: H. R. — Kızım Doktor: Semi Ekreme — —- Yazan Emil: Ludvig Giyom Eğer 1914 Te De 1912 Deki Gibi Düşünseydi Harp Patlamazdı Ka ivaltıdan — sonra — mektup tekrar okunur. Şimdi İmparato- run mizaç ve meşrebi büsbütün başkadır. Bu sırada İmparator aynen şu sözü sarfeder: —" Her suretle Rusyanın hal ve “vaz'ı hasmane - olacaktır. Hele — Avusturya-Macaristan — ile Rusya arasında harp patlayınca | Viyana emin olmalıdır ki, Alman- ya sadık bir müttefik sifatile, | kendisile beraberdir, yanıbaşın- dadır. “ Esasen Rusya harbe hazır olmaktan uzaktır. Sulhçuluğu ma- lüm olan İmparator Fransuva- Jozef için Sırbistanın üzerine yürümek na derece zahmetli ola- cağını pek iyi anlarım; fakat Viyana Sırbistana karşı bir harp nümayişi yapmak lüzumuna ka- naat getirdi ise son hâdiseden istifade etmemesi mucibi teessüf olur. Romanyaya gelince: Kıral Karolun dürüst hareket etmesi hususuna nezareti ben deruhde ediyorum. Kıral Ferdinanda öm- rümde itimat etmemişimdir. Bul- garistanın da muahedelere tev- fikan rapt ve ilhakının kabulüne hiçbir itiraz dermeyan etmem.,, İmparatorun her sözü Macar elçisini hafifletiyor, saadete gark- ediyordu. Sefarethaneye döner dönmez şifreye sarıldı ve İmpa- ratorun bu kıymettar - sözlerini Viyanaya telgrafladı. Halbuki daha imparator Gi- yomun ruhunun bir cephesini görmüştü.. Bu, mahirane bir vaz'ı İ sahne olmuştu. Bu da şöyle bir mertlik, müteakıben uluvvü cenap ve semahat ibrazından ibaretti. * Alman İmparatoru daha bu meklubu —almadan Viyanadaki elçisinin bu hususta gönderdiği okumuştu. Elçi harp o kadar istical etmemelerini tavsiye ediyordu. İmparator — raporun bu — nok- tasını okürken ucunda bir taç bulunan —uzun — kurşunkalemini almış, bu makul sözlerin karşısına kendi elile şu ibareleri yazmıştır: “Ona bu salâhiyeti kim verdi? Aptal! Ona bakma! İş bozuk giderse Almanya istemedi der- ler. Çirişki — lütfen münase- etsizlik — etmesin.... — Sırplardan kurtulmalı ve yakın bir zamanda kurtulmalıdır. Şimdi veya aslal..,, * Sulh — imparatorunu — böyle hiddete getiren nedir? Daha iki sene evvel Sırplar nihayet denize kavuşmak için Arnavutluğa gir- dikleri zaman Viyana harp iste- mişti. Fakat imparator fikirlerini | şu cümlelerde hulâsa ederek geri durmuştu: “Avusturya Sırp — metalibine karşı tedbirsizce sert ve dikta- törce bir tavırla karşı durdu; bu bir tahrik yerine geçer ve ihti- lâtları mucip olabilirdi. Sırbistan | Adriyatik — denizine — uzanmak, orada limanlar edinmek istiyor; bu arzunun tahaskuku Avustur- yanın işine gelmiyor. Rusya Sır- bistanın bu amalne Mmüsait gö- raporu istiyenlere SKi ea Tn Bi ründüğünden L yüzden — Avus turya ile bir har- be girerler ve iş Almanyanın başı- na pallar, çünkü Viyana — Petres - burgun hücumuna uğramış olur, mu- ahede vardır, Hemen seferber- lik başlar. Ve Al- manya iki cephbeli bir harbe girmiş olur. Halbuki Pa- risin Londra ta- rafından tutulaca- ğına da şürçhe yoktur. — Şubhal - de Almanya üç büyük devlete kar- şı birden ha - yatını — müdafaa mecburi yetinde kalır ve belki da- ha fena ihtimal- ler de tahakkuk eder. ,, *Bütün bunla- ra sebep te Avus- Arşidük Fransuva Ferdinandın kanlı caket: turyanın Sırbistanı Arnavutlukta veya Draç sahilinde görmek iste- memesinden ibarettir. Bedihidir ki bu bahiste Almanya için tahrip- kâr bir harbe girmekte akıl ve bikmet — ve Alman milletini bu kabil sebeplere — müstenit bir harpte yakmakta bir man- tık ve illet yoktur ve kimsenin vicdanı Almanyanın hayatını bu- kadar istihfaf ile tehlikeye ata- bilmek için huzuru baride mes'- üliyet duruhte edemez. “Alman ordusunu ve Alman kavmini diğer bir devletin harici siyasetine ve hevesine rametmek ve onlar üzerinde âdeta keyfema- yeşa tasarrufda bulunmıya mec- bur tutmak herhangi bir muahe- denin çerçevesi içine girmekten pek uzaktır! İttifakı müselles — muahe- nedir, Ruslar herçibadabat sulhü ihlâl etmek istiyorlar, denir ve erbabı ukülün hiddeti onların üzerine teveccüh eder. ,, * Ikinci Giyomun bir devlet | adamına yakışan şu makul mu- hakemeleriledir ki hemen her noktadan Temmuz 1914 badire- sine müşabih bir siyas! ihtilâfı bertaraf etmişti. İngilterenin yürüyeceği fikri, Bismarkın “ittifak sanayi şirketi teşkili demek değildir.,, mütalea- sı, muharrik hakkında Avrupaca taknin edilmiş olan hüküm ve nihayet Sırpların limanlara ihti- yacı hakikati... bunların hepsi doğ- rudur. İmparator bunları 11 Teş- rinisanı 1912 da olduğu gibi 6 Temmuz 1914 te de tekrarlasay- dı, kâfi idi. Alman Kanunu Esasisi denamesi üç devletten her biri- |İmparatora yalnız başına harp veya nin mütekabil vaziyetlerini temi- nat altına alır; fakat diğer dev- letlerin — vaziyetlerine — müteallik ihtilâflarda hiçbirini gözü kapalı iştirak ve müdahaleye mecbur etmez. Avusturyanın Rusya tarafın- dan hücuma uğraması bizi hemen harekete getirir; o6 şartla ki bu hücumu Avusturya kendisi davet etmiş olmasın! Halbuki Sırbistan sebebile tekevvün edebilecek va- ziyet budur ve Viyana buna kat'iyyen meydan vermemelidir . Bir itilâfa müncer olacak teklifatı dinlemesi yahut böyle teklifatta bulunması vücubu aşikârdır. * Diğer devletlerin — tensibi ile Avusturya tarafından Rusyaya yapılacak teklifatı Rusya reddederse Viyanaya karşı haksız bir mev- kie düşer, devletlerin takbihini celbeder ve her ne bahasına olursa olsun Avusturya ile harp etmek — arzusunda — bulunduğu şüphesini uyandırır. — Arnavutluk ancak bir baha- sulh kararını vermek salâhiyetini bahşediyordu. Eğer 6 Temmuzda © eski fikirlerinde sebat etseydi Viyana kabinesi hareket imkân- sızlığında bulunacak ve umumi harp te meydana gelmiyecekti. * Muhakemedeki bu tebeddül İmparatorun psikopat, yani ruhan mariz olmasından başka bilhassa Avusturya — prensinin — katliden müteessir olmuş olması ile izah olunabilir. — Suikasti — müteakıp Viyanada barp taraftarlarının gösterdikleri — sevinç 1912 de harbin önünü alan Kayserin şimdi rızası istihsal olunacağına kanaat edilmesinden — neş'et — ediyordu. Halbuki arada geçen yirmi ay zarfında meselenin — şeklinde bir tegayyür hahasıl olmamıştır. miştir. Muhalifler grupu daha kesif idi. Bir halde ki ihtilâf halinde - talihe vermeden basireti Tâzımdı. taz'if etmek VArkası var) serbest bir yol | HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Nakili: S. N. MUZİPLİK... Ata Bey Belediye Tanzifat kaleminde memurdu. Bir müddet- ten beri devam ettiği vazifede hiç kusur etmemişti. Kalemde işler iyi gidiyordu. Arkadaşları boşboğazlık yap- tıkları zaman Ata B. konuşmaz, ciddi bir hal takınır, işine devam ederdi. Bir sabah Ata Bey daha gel- memişti. Kalem Efendileri ona bir oyun yapmak istediler. Her- kes bir şey söylüyordu. O esnada Ata Bey içeriye ?;l!. Arkadaşları hep bir ağız- — Merhaba Ata Bey! Geç kaldın birader ! Neredesin ?.. Ata Bey şapkasını, paltosunu çıkardıktan sonra yerine oturdu. Etrafına bakındı : — No yapayım? Kabahat ben- de değil. Kadıköy vapuru lodos dolayısile iskeleye — yanaşamadı, biraz geç kaldım. Kâtiplerden biri Ata Beyin yanına geldi, yüzüne dikkatle baktı : — Canım bugün sende bir hal var. Benzin uçuk.Hasta mısın? — Yool... Belki — tramvaya atlamak için, biraz koştum, on- dan olsa gerek. Arkadaşları Ata'nın tereddiü- dünü görünce birer birer iş ba- hanesile yanına gidiyorlardı. Biri: — Uykusuz mu kaldın? Rengin soluk !.. Öteki: — Miden mi bozuk? Yüzünde — ispanyol gripi mi var? diye sorup durdular. Kimi: — Ata Bey, rahatsızsın. Sen kendine iyi bak. Bunun s0- nu iyi olmaz. Ata bey kendisini kaybet- mişti. Son derecede müvesvis olduğu için vehimlere düştü. İh- tiyaten —öğle tatilinde yemek zamanını sıcak bir çayla geçiş- tirmişti. O gece hiç uyku uyumamıştı. Sabah gözleri kızarmış, yüzü uzamış kaleme geldi, Odacı onu görünce: — Geçmiş olsun Ata Bey. Rahatsız mısınız? diye sordu. Arkadaşları : — Bu ne hal birader? Bu- gün gelmemeli idin. Sen cidden hastasın, dediler. E Ata Bey artık hasta olduğuna kani idi. Ne yapacağını şaşırmış, iki cami arasında kalmış beyna- maz gibi paltosunu çıkarmadan yerine oturdu. renkli haritasını Devletlerin Naşiri : | ! ı Sabırsızlıkla beklediğim—îi Takvimi Ragıp - 1932 Hem takvim, hem her aradığınızı bulacağınız her müşkülünüzü halleden hayat rehberi, hem ajanda. bayrakları Fiati zarif ciltli olduğu halde 3S kuruş. İstanbul - Kanaat Kalem efendileri tertip ettik- leri oyuna devam etmesini - isti- yorlardı. Biri masasından Ata Beye hitap ederek dedi ki: — Ben, hasta olsam, hiç durmam, — derhal mümeyyizden birkaç gün istirahat etmek için izin isterdim, Bütün efendiler bir ağızdan: — Ata Bey izin iste. Yahu birkaç gün istirahat etsene.. Has- ta hasta burada durmaktan ne çıkar.. Yarın yatağa düşersin... gibi sözler söylüyorlardı. Ata Bey arkadaşlarının sözleri- ne kanarak, kalemden çıktı, doğ- ru mümeyyizin odasına gitti. Bütün — efendiler, mümeyyix Beyin aksi tabiatli, daima her müracaati reddeden bir adam olduğunu bildikleri için, Ata Be- yi de tektir ederek vazifesi ba- şına göndereceğine emindiler. Hep, yüzü asık Ata Beyin avdetini bekliyorlardı. Kapı açı- dıkça onu zannederek — kapıya bakıyörlardı. Çeyrek saat... Yirmi dakika geçmişti, hâlâ Ata yok! * Bazıları: — Fena yaptık... Böyle şaka olmaz... Belki de çocuğa fena bir not verir, işinden olur, Kapı açıldi, Ata Bey gülerek kalemden içeri girdi. Arkadaşlar merak içinde sor- dular : — Hayrola Ata Bey ne haber ? Ata Bey gülerek: — Çok teşekkür ederim. Ba- na büyük bir iyilik yaptınız. Siz söylemeseniz izin istemek hatırım- dan bile geçmiyecekti. Sonra... — Ne oldu Ata Bey. Anlat bakalım. — Hiç, neolacak. Mümeyyize gittim. İzin vermek benim salâ- hiyetim haricindedir. Müdür Beye gidiniz, dedi. Gittim. Müdür Bey bir dosya almış, okuyordu. “Siz tanzifat kalemin- desiniz değil mi ?,, Dedi. Ben: “Evet Müdür Bey, dedim. “Peki o halde bilmeniz lâzımgelir. Bizim kaç çöp araba- mız var ?,, diye sordu. Söyledim. — “Kaç süpürgemiz var?,, dedi, Gene — cevap verdim.“Aferin oğlum, afe- rin, dedi. Ne istiyorsunuz. baka- hm ?, Anlattım. Biraz düşün- dü: “ Güzel size on beş gün izin — veriyorum. — Avdetinizde bana gelin, maaşınıza zam yapa- cağım ,, dedi. Allaha ısmarladık arkadaşlar. Türkiye ile renkli muhtevidir. Kütüphanesi —a