Öze Sabahleyin Kapının Çın- gırağı Sert Sert Çalındı Karton, Kapıyı Açınca Karşısında Vayti Gördü. Yüzü Sertti S Tüğze Veyt derhal yerinden sıçra- dl ve! — İleri arkadaşlar! yalayın, kabmasın!,, Kumandasını Etrafla- verdi, rında siyah siyah gölgeler halka- | nın ortasındaki büyük meşe ağa- cına doğru koştular. İleriden, Kingstonun — ve Grantymın seslerini işittiler. Son- ra da kalın bir ses duydular, bu- nun akebinde birdenbire üç el silâh patladı. Tabanca sesleri ormanın süküneti içinde adeta top gibi geliyordu. Veyt bağrıyordu: — Burada çocuklar! dikkat ediniz, sakm halkadan sıvışmasın!,, öne doğru koşan adamlar biran içinde meşeye doğru kordonu daralttılar. Meşeye birkaç adım kala birdenbire durdular. Elektrik fenerlerinin — ziyan altında Gingstoa meşe ağacımın tam dibinde garip bir vaziyette yerde yatıyordu. Tam kalbinden vurulmus, ölmüştü. Yambaşında omuzundan kan fışkıran profesör Grantam yarı bükülmüş bir va- ziyette uzanıyordu. Meşenin etra- #fındaki açıklıkta başka kimseler yoktu. Kayanın üzerine konan çelik kutudan ise hiçbir eser yoktu ! Yüzü ıstırap ile takallus etmiş olan Profesör boğuk bir sesle: — Aldı! Dedi. Aldı hem de savuştu !,, Veyt derhal maiyetine döndü ve haykırdı: — Çabuk! Ormanı tarayınız. Elektrik fenerlerinizi önünüzde tutunuz. Yanında insan görmedi- ğiniz her ayak sesine derhal ateş ediniz. Çabuk ! belki şu dakikada bile herif sıyışmak üzeredir | » Profesör Grantam ümitsizlikle başını göğsüne sahverdi : — Nafile, azizim, nafile! dedi Onunla mücadele edemiyeceğiz. Zavallı Kingston ile meşenin ar- kasma sinmiş idik. Telimiz, çın- gırağımız hazırdı. Birdenbire çınr gwrak çaldı. ve ikimiz de ileri fırladık. Çelik sandık, gözümüzün önünde taşın üzerinden kaybok makta idi. Zannedersem Kinge- ton haydudu. bir aralık yakala- mıştı. — Herhalde birşey — ile boğuşuyor gibi idi. Her iki- miz de bağırdık. Bu aralık görünmez —adamın da sesini işitir gibi — oldum. Birdenbire Kingstonun yanından ve boş- luktan üç el silâh patladı. Kings- ton âni olarak yıkıldı. Kurşunlar- dan birinin yanımdan geçtiğini hissettim. Üçüncü kurşun da omuzuma isabet ettli. O zaman " yanımda ve tam siz gelmezden evvel kaçar gibi ayak sesleri işittim.,, B Kimin Sesi İdi? Veyt derhal sordu: — Fakat herifin sesini yanı- başınızda işittiniz değil mi? Gre- yin sesi mi idi? Profesörün — soluk — çehresini birdenbire bir teessür kapladı: — Belki de cnun sesi id, Veyt! çönkü onu bir lâhzacık duydum. Bilmem Greyin sesi mi idi, yoksa başkasının mı? Herhalde evvelce sık sık işittiğim bir ses idi, ,, Veyt kat'iyetle başını salladı: — Bumm artık Greyin sesi olduğunda şüphe yok, dedi. Kar- ton! sen profesörünm yarasına bak. Ben de gideyim Bakayım adam- harımmız bir şey yakalamışlar mı7,, Fakat birkaç dakika sonra Veyt te, adamları da eliboş olarak döndüler, kimseyi bulanramışlardı. Karanlık içinde, göze görünmiyen bir şeyi arıyanlar zaten ne bula- bilirlerdi? Veyt müteessirdi: — Nafile! dedi. İş işten geçti. Zaten bu mel'unu yakalamamıza imkân yoktu kil Artık yegâne | ümidimiz herifin beş milyonla iktifa edip bir daha Nevyorlum başına belâ kesilmemesinde. Beş milyon! Vay canıma! Eb, belki de değer. Belki de bu sureti hal daha hayırlıdır ! Hiç konuşmadan şehre dön- düler ve profesörü Darülfünunun yanındaki evine götürüp bir de doktor çağırdıklan sonra Veyt ile Karton, şehrin merkezine in- diler. Ayrılırken Veytin suratı Büsbütün asıktı. O Polis Müdi- riyetine, Karton da gecenin va- kayiini yazmak üzere gazetesine gitti. İşini bitirdiği vakit tanyeri ağarıyordu. Yorgun ve uykusuz ve mecalsiz olarak evine döner- ken, henüz ıssız sokaklarda gaze- te müvezzileri görünmez haydudun fidyei necatı aldığımı ve şehrin artık onun belâsından kurtuldu- gunu bağıra bağira müjdeliyordu. Karton bitap bir halde uyur- ken bile rüyasında o geceki va- kayü, helecanlı dakikaları yaşı- yor ve uyku ile ağırlaşan dima- gında yine o çıngırak sesini işi- diyordu. Nihayet bu sesle uyandı ve baktı ki sokak kapısı çahm- yor. Kalktı. Kappıyı açtı. Kar- şısında Veyti gördü. Polis memu- runun gözleri şimdi hiç te mah- muür görünmüyordu. Kartonun Kat'iyetle — söylüyemem, | İ ” SON POSTA Ğöriânmiyen' Adam, Nü heyecanla sorduğu suale seriçe cevap verdi. — Elbiselerini geyin Karton, Darülfünuna gideceğiz!,, Dedi. Bir kaç dakika sonra otumo- bile binmiş, henüz doğmakta olan güneşin aydınlattığı sokaklardan süratle geçiyorlardı. Etraflarında bütün şehir, sanki bir bayram gü- nüne uyanıyormuş gibi idi. Vey- tin çehresinde kuvvetli bir ifade vardı, fakat Kartonun su'allerine hiç cevap vermiyordu. Darülfünu- nun fizik dairesi önünde durup da lâboratvara girdikleri zaman,pro- fesör Grantamı kendilerine mun- tazır buldular. Omuzu - sarılı ve çehresi uykusuzluktan ve ıztırap- tan sap sarı idi. Sizmi bana haber göndermişr siniz Veyd? “dedi.,, Peki bir şeymi var? Veyt?: — Evet, Dedi. Fakat müdü ründe de hazır bulunmasını is- terdim. Bu yakınlarda oturuyor, değil mi?,, (Arkası var) ON BEŞİNCİ PATRON KUPONU No, 9 Gazelemizda ox beş günde bir vermekle — olduğumus — Patrosu bediva almak — istiyorsanız, bu kuponu kesip saklayınız ve IS kupon tozlayının - Patronlarımız kasaız. vi güz den ilibaren İstaabıl karleri alı bir bafta, taşrk karilac alk 61 gün içinde kapsn anın gönder melidirler. Bu müdlet ge;csten sonra kuponlar kasul edikm aa. Sütunda Hergün Nakıli : $ N. DAMAT | —O gün Raif Beyi düşünce | mak için hemen hergün sokağa | almıştı. Evlendikten iki sene sonra karısı ölmüştü. Bir daha evlen- mek - fikrini taşımadı. Hayatını seneden beri sürdüğü bekâr ha- yatını birdenbire terkedebilecek mi idi? Dalğın ve sigarasıı çay bar- dağının içinde söndürdüğü sırada Diye Nadire, Raif Beyin ya- naklarını. öptü. * Evvelâ, Raif Bey, hayatının böyle değişmesinden, kızı — ile | meşgul — olmaktan — memnundu. Fakat on altı sene serbest bir hayat sürdükten sonra, her ak- şam, muayyen bir saatte kızım yalmız bırakmamak için eve git- mek zor geliyordu. Nadireyi evlendirmiye karar vermişti, fakat namuslu ve çalış- kan bir genç bulmak müşküldü. Derdini eski dostu olan Os- man Beye açtı:" — Merak etme birader, k- | zına iyi bir genç buluruz. Cevabını aldıktan senra Raif Bey eve döndü. Evlenmek bahsi Nadirenin pek | hoşuna gidiyordu. Birkaç gün sonra Osman Bey dostunun teklifini batırlatarak : — Müöjde Raif Bey, galiba senin işini yaptım. Nadire isterse bu iş oldu. Bu akşam gel de sana Ruşen Beyi takdim edeyim. Beraber Beyoğlunda bir çay salonuna — gittiler. Ruşen Bey, otuz yaşında, terbiyeli, şık giyin- miş, mühendiş mektebinden me- zun, fakat henüz hiçbir iş tutmar mış bir gençti. Nadire, Ruşen Beyi gördü, | heğendi. ve biribirini fazla tanı- Gülhane Hastanesinde Meccani Muayene Gülhane hastanesinde meccani muayeneler için bir liste hazırlamcıştır. Listeyi aynen yazıyorur Günler Cumartesi Pazar Pazartesi Hastalıklar Cit Hastalıkları Kulak, boğaz, burün hastalıkları ldrar yolu hastalıklari Göz hastalıkları Dahili hastalıklar Akıl ve sinir hastalıkları Hariciye hastalıkları Kulak boğaz burun haz. Masaj ve tedavii mihaniki Kadın ve doğum hastalıkları Dahili hastahkları İdrar yolu hastalıklar Akıl ve sinir bastalıklar Rontken muayenesi Göz hastalıkları Cilt hastalıkları Masaj ve tedavil mihanild Hariciye hastalıklari Kadın ve doğum hastalıkları Perşembe — Mu Mua'lim Muallim Muallim Mualiim Muallim Muallim Nazım Şakir Bey Mualliim Murat B. Muallim Sani Yayer B. Muallim Şemsettin B. Muallim Refik Münir Bey Muallim Süreyya Hidayet Bey Muallim Fuat Kâmil Bey » — Nazım Şakir B. » — Şükrü Emin B. Muallim Niyazi İsmet B. Muallim Talât B. Muallim Şemsettin B. * , — M. Kemal Bey allimlerin Talât Bey Sani Yaver Bey Fuat Kâmil Bey Niyazi İsmet Bey Abdülkadir Bey Refik Münir Bey | çıkarlar, balolara, tiyatrolara giderlerdi. Bir gün Nadire, Babasma: — Beybaba ben Ruşeni çok beğendim. Bu genç beni mes'ot edecek, evlenelim, dedi. Raif B. müstakbel damadına, evlenme hususunu söylediği xa- man, Ruşen B. gülümsiyerek: — Ben Nadireyi çok seviyo- yorum, fakat benim henüz bir işim yok, ayni zamanda param da yok. Bana bin lira verirseniz derhal Nadireyi alırım. Fakat zannetmeyin ki kızmızı bir mem- faat hissile almak istiyorum. Bu parayı sermaye yapıp bir mühen-s dis bürosu açmak niyetindeyim. Hayatımı kazanabilmem — arzasu, hiç başka birşey değil. sinemalara, — Du anlatayım. fifmeşrep, birçok âşıkları o bir kadındı. Bir xzaman Raif Fofoyu hiçbir biribirine tesadüf ettikleri vakit hafif bir selâmla iktifa ederlerdi. — Raifcim, benim sana çok emniyetim var bilirsin. Sen ciddi bir iş adamısın. Bugünlerde biraz param var, bunu sana getirdim ki İngiliz lirası Üzerine benim için müuamele yapasın. Para kazanmak sevdasına düş tüm. Al şu bin birayıda ne yar pacaksan yap. benimle oturursan sana bin İirâ İ var, dedi. Ben de tabil RuşenBeyi — derhal kovdum. ğ — Aferin Madam Fofo münasip, çok iyi yaptın. İki, Üf ay sonra gel de bin liranm