SON POSTA A & L İ e D Kdm “Sultanlar,, Ş S ARTNROYU / Abdülhamidi Ziyaret Etmek İstiyorlardı Muhafız Rasim Beyin Hare Yazan: ZİYA ŞAKİR Her haekkı mahfuzdar — 129 — Sonra da İngiliz konsolosha- | mnesine kaçtı.. İkide birde böyle İngilizlere iltica etmesi, i lere dayanarak bir takım müi- nasebetsiz vaziyetler ihdas eyle- mesi beni çok —müuşkül — vazi- yetler — karşında — bırakıyorduü. Halbuki, bana kat'iyyen kanaat gelmişli ki, onun gözü tamamen (Diktatörlük) te |di.. Ah... Ah... Bilmezsiniz ben neler çektim?.. Hem de kimden,. En çok iyilik ettiklerimden.. En fazla in'am ve ihsanıma — garkettiklerimden.. Abdülhamit son sözlerini mü- teakip, sanki maziyi unutmak ve © mazinin acı hatıralarını dağıt- mak istiyormuş gibi elini bir iki defa salladıktan sonra bahsi de- ğiştirdi. Teşrinsani 319 Dün bayramdı... Sabahleyin Abdülhamitle bayremleşuken onu çok müteecasir bulmuştun. Bugün de sabah oluür olmaz, onun bilyük bir beyecan içinde odadan odaya dolaştığını gördüm. Bunun sebebi vardı. Sultanlar saraya gelecekti. Abdülhamit hal'edildikten son- ra - Âyşe ve Şaziye sultanlardan başka, diğer - kızlarmı hiç gör- memişti. — İstanbula — geldikten sonra, birkaç defa çocuklarile görüşmek istedi. Fakat tarafından bu arzusu kabul edil- medi., Yalnız, bir bayram münase- beti'e kızlarile görüşmesine mü- saade olunacağı vadedildi. Niha- yet, bu bayram, sultanların sara- ya gidererek babalarını ziyaret etmelerine ( İradei seniye ) şeref- sudur etti ve bu irade bayram- dan bir gün evvel saraya tebliğ edilmişti. Bu mülâkat esnasında ittihaz edilmesi lâzım gelen tedbirler hak- kında Rasim Bey tarafından ter- tibat almırken harem dairesinde- de büyük bir hazırlık yapılıyordu. Padişah | mi De Merasimde Bulunacaktı ı Başmuhafız Rasim Her taraf yeni baştan silindi, süprüldü. (Pembe salon)un bütün eşyası, altüst edildi. Elbiseler ve tuvaletler, tazelendi. Ve artık her iş bittikten sonra, sabırsızlıkla intizar saatleri hulal etti. Sultanların, Naile sultan ( Sa- bilsarayında) toplanarak hep bir- Hkte Beylerbeyi sarayma gelecek- leri haber alınmıştı. Bunun için kadın- efendilerle Hazinedar ustalar, hatta İşlerini bitiren kalfalar, ellerindeki dürbünlerle mütemadiyen karşı sa- hildeki Naile Sultanın — sarayını tarassut ediyorlardı. Alafranga saat dokuza doğru Naile Sultanın sarayına (Çatana)- lar gidip gelmiye başladı. Artık Sultanlar oraya toplanıyorlardı. Bu sırada Abdülhamit te de- niz tarafındaki salona girip çıkı- yor, ve arada sırada o da dür- Bey ve çocukları söylüyorum, refikamin her bangi | bir hakaret ve istiskale — maruz kalmamasi iktiza ettiğini Hakan hazretlerine iblâğ ediniz. Dahilde icap ceden - tedabiri ittihaz bu- yursunlar. Nuri ağa, büyük bir ehemmi- yetle telâkki ettiği bu emri, | derhal Abdülhamide arzetti. Ve Abdülhamitten şu cevap geldi: -— Tamamen imüsterih olsunlar. Kendileri aramızda çok muhterem bir misafirimiz gibi bulunacak- lardır. Bu teminat üzerine Rasim Beyin refikası, Nuri Ağa ile be- raber Harem dairesine girdi. Abdülhamit, kendisini bizzat is- tikbal ederek Kadınefendilere tak-' dim etti. Şüphesiz Abdülhamit, bünle karşı sabile bakıyordu. Saat ona doğru Rasim Beyin refikası saraya geldi ve doğruca Rasim Beyin odasına girdi. Biraz sonra Rasim B. Nuri Ağaya ça- girtti. Nuri Ağayı haremini tanı- tarak; — Hakan Hazretlerine arze- diniz. Sultanlar Hazeratı geldiği zaman, refikam içerde buluna- cak... Sultanların sarayda — bu- lundukları — müddet — zarfında, refikamın bizzat Hakan Hazretle- rinin yanında bulunmak mec- buriyeti vardır... Çok itina ile onun ifa edeceği vazifenin ne- kadar nazik olduğunu ehemmi- yelle takdir etmiş ve bunu, pek tabii olarak telâkki eylemişti. estemez. * Artık, saat on bire geliyordu, Karşı sahilde, Naile Sultanın Sarayı önünden üç beyaz çata- nanın biribirini müteakıp hareket ettikleri görüldü. Çatanalar, bo- ğazın sakin ve lâcivert sularını yara yara, Ortaköye doğru ile- rilediktaa soara,bir denbire Çen- gelköy istikametine döndüler. Bu esnada harici muhafaza karakolundan çıkan bir takım Resminizi Bize Gönderiniz, X- * x Size Tabiatinizi Söyliyelim... 44 CAHİT BEY: Hatırşinas ve I mahçuptur. | Heryere sokul | maz, cesareti medeniyesini | israf etmerx, m enfaatlerin- amelâtında müşkülpesent değildir. 46 MAZLUM lşEY: Müdekkik j ve — müteces- sistir. Menfa- atlerini ihmal ve israf etmez, | havai ve ba- yalt şeylere kapılmaz, kız- dığı zaman hirçin - olur, Fikri takibe maliktir. 45 NAZMI BEY: Olgun ve tec- - rübelidir. Ta- hakküme ta- hammül ede- mez, bir işte baş olarak ça- | lışmakta daha | muvaffak olur ve — atılganlık gösterir, hür- riyet ve istik- Iâlini sever, vaşkalarına minnet etmekte müs- tağni davranır. Eğlenceyi, zevki, ihmal etmez, kendisinden tale; edilen muavenetleri deriğ etmak. asker, ağır hatvelerle bahçenin | kumlarını hışırdata hışırdata geldi. Arkaları (Selâmlık deniz köşkü)ne ’ ve yüzleri de saraya müteveccih olmak Üüzere durdu. Yine bu esnada Rasim Bey, selâmlık kapısinın merdivenlerini ağır ağır inerek askerin önüne geldi. Hep- sini gözden geçirdi ve sonra iki kanadı da arkasına kadar açılmış olan (Taht kapısı) nın önüne giderek artık saraya yak- laşan çatanalara intizar ediyordu. Çatanalar — geldi. Rıhtıma yanaştı.. Ozaman — Rasim Bey süratle geri dönerek asker takı- mmmin yanıma gitti ve takim kumandanının yanında (ahzi mev- ki ) etti. Çatanalardan haremağalarile, kalfalar rıhtıma çıkıyor ve Sul- ! TEFRİKA NUMARASI 30 YARIŞ Fakat Hattat Hasan için mah- kemede barınmak imkâm kalb- mamıştı. Birkaç gün sonra ora- dan çıktı, yine Şabanın delâleti- le başka bir eve, bir müddet dinlemeyi müteakıp Üçüncü bir eve geçti. Bu suretle evden eve, izbeden izbeye taşınarak iki ay kadar vakit geçirdi. Bir deri, bir. kemik — kalmıştı, — avurdu avrduna geçmişti. Bazan ka- din, bazan lâğımcı, bazan da iş- kembeci arnavut kıyafetine - gir- mekten canı burnuna gelmişti. Vezir olduğuna da, Valiliğe yük- seldiğine de î::et okuyorâs *op— kapı sarayındaki Hasoda, hatta Hasahır gözüne tütüyordu. Kabil olsa At, Eşek ve hatta köpek şekline temessül etmek istiyordu; YAZAN: * * hür yaşammak, hürnefes almak için o derece derin bir iştiyak taşı- yordu. Artık hayalın iyi yaşamaktan ibaret olduğunca inanm:yordu, o bü- yük kanaati de kökünden sarsıl- mıştı. Şimdi iasanlığa muktedir olan en büyük zevkın hürriyetten ibaret olduğunu anlıyordu. — Yok- | sul, meçhul, fakat hür bir insan, zengin, — meşhur, fakat mahpus — bir adamdan elbete daha mes'utter. Ne çare ki hür olmak nimeti, kendisine res- :lelîl tı=m edı'klmi;!lı.kı&ı haramı el me 'm göğsünü gere gere dolı:ıyıık. ciğerlerini dı;l::ln doldura nefes ı;:ıılı ih- tij e anıyor, kıvranıyordu! kıvranıyor, Şabandan başka dostu kalma- mıştı. Baskından evvel ceplerine, koyunlarına şalvarlarının içine dol- durabildikleri elmaslar, zümrütler, inciler onun yanında idi. Kendisini koruyan, besliyen ve saklıyan hep oydu. Fakat Hacı Sinaned- dinin bafiyeleri onun da ardına düşmüşlerdi, ir geç başına bir çorap öreceklerdi. Temiz yürekli delikanlı, bu tehlikeyi — sezdi, efendisinin Saraybosnada daha fazla kalmasının feci bir netice vereceğini anladı ve bir gece kendisine ihtar etti: — Devletli Vezirl Ölüm yine bizi kovalıyor. — Nidelim evlât? — Savuşalım! — Nereye? — Dağlara! Başkr çarede yoktu. Sığın- dıkları evin sabibi dahi burun kırın etmiye başlamıştı. Efendi sında bir daha kıyafet değiştirdi. Şehirden çıktı, Eriğan dağına daldılar. Mevsim kıştı, kalın kar taba- kaları her tarafı kaplamıştı. Bos- na dağları, bu ağır kisvet altın- da buzdan yapılmış ihrama ben- ziyorlardı. Paşa ile Şaban bu kan dondurucu manzaraya rağ- men Erigan dağında bir mağara- ya girmişlerdi, acı günler geçiri- yorlardı. Padişah sarayı, vali konağı ve sonra mağara! Hattat Hasan, bu feci inkılâbın sikleti altında âdeta — ihtiyarlamıştı. — Vaktile sarayda geçirdiği neşeli gün- ler, — valilikte — sürdüğü — sefa hatırına geldikçe hüngür hüngür ağlığordu. Ayılar, kurtlar arasın- da geçen makhur bir ömrün sefil ıstırapları, dertli vezirin tahammül kudretini sıfıra indirmişti. Fakat ölmemek için sürünmeyi kabul ediyordu. Yarı aç, yarı- çıplap 49 SALÂHATTİN BEY: Sakin ve tutuktür, kendini göz- terici hareket- lerden müstağ- nidir. Herkese açılmaz, İât- bali olmaz, sokulgan de- gildir. Yalnız- hğı sadeliği sever, İzzeti nefis mesailinde alıngandır. * 47T AHMET BEY: Şarlatanlıktan ve nümayişkâ- rane hareket- lerden müçte- niptir. İğbira- rmı çabuk ©| unutmaz, şah- tım alâkadar eden mesailde $ ataklık göste- vir. Rabatına vek — düşkün- lük göstermez, kızdığı zaman tok sözlü olur. Tahlil kuponu numarası. 4 İsanl, — imeslek san'ati ? Hangi #uallere cuvap Fotoğrafı intişar ede- vak P tanların koluna girerek büyük bir itina ile onların çatanadar çıkmalarına yardım ediyorlardı. ON - BEŞİNCİ PATRON KUPONU Güzetemizde on beş günde bir vermekte — olduğumuz — Patromu bedava almak — İstiyorsamız, ba kuponu kasip saklayımız ve 15 kupon toplayınız. — Patronlarımız dan pek memnun olacaksınız. Patronlar neşredildikleri gür den lübaren İstanbul karllarimla bir hafta, taşra karilerimiz on gün içinde kuponların gösder melidirler, Bu müddet geçtikten voara kupoalar k-bul edilmez, “ibadet edip duruyordu. Beri tarafta vali ile Hacı Sinan yese düşmemişlerdi. F- rariyi elde etmek için hâlâ uğraşıyorlardı. Onun yerini ha- ber verene ve başını rene mühim bir?.pın nd&î duğu için köylüler de şevke ııı'şl:rdçi. Tızıın ıvl:rîven. &â kovalarken gözlerini dört tarafa gezdiriyorlar, müphem bir ümit için firari veziri araştırıyorlardı. Köylülerin tesadüften bekledik- leri bu lütuf, bir Ulah oduucuya gülümser gibi oldu. Herif, Erigan dağında — dolaşırken mağaraya rastladı. Hattat Hasanla Şabanı uzaktan gördü ve hemen şehre inerek Hacı Sinana müjde götür- dü.(1) Artık adam ıvı-nınlçıl(ınhm haddi hesabı yoktu. Eline silâh alan Erigan dağına koşuyordu. (Arkası var) P) “Erigan dağında sakin oldu. bir gün bir Eflâk dağa çılap guglüne m Ykem omr gördü ve şehre haber verdi,, — Tarihtes —