v&,'-ı .. Ve ağlıyarak devam etti: —Beni Bedesten kâhyasının oğ- kuna nikâhladılar, düğünümüzü de yaptılar. Fakat babamın yanaşma- larından biri bana gönül vermişti. Gece demez, gündüz demezdi, evimizin önünde dolaşırdı. Eşiği- mize muskalar koyardı, duvarları- mıza tılısımlar çizerdi. Hamama gitsem ardıma takılırdı. komşuya gitsem önüme çıkardı. Her rast- laştıkça içini çekerdi, göğsünü döğerdi, gözüyle bir şeyler yalva- rırdı! Eni, boyu bir akça günde- Hikli yanaşma. Ona varıp ne ya- pacaktım? Fakat haline acıyor- dum, babama bir şey açamıyor- dum. İşte bu zalim adam, bu ge- €e baskın yaptı. Gelin gittiğim evde nikâhlımın alayla camiden gelmesini beklerken dört arkada- gile sellemehüsselâm içeri girdi kaynanamı — yaraladı, baldızımı hırpaladı, beslekleri yumrukladı, konuya komşuya pala çekti, göz göre göre ve bağırta çağırta be- ni yakaladı, bir ata bindirdi, bu- raya getirdi! Sipahi Ahmet ve arkadaşları, küçük bir hayret göstermediler. Çünkü bunlar, bu gibi hâdiseler olan şeylerdi. Tek başına hudut- lar aşıp Venedik köylerinden, Alman kasabalarından kız kaçıran cesur delikanlıların menkabelerile hepsinin kulakları dolu idi. Edir- nenin — varoşlarında — ıssızlıktan cür'et alıp ev basmak ve kız kal- dırmak, o destani vakıalara naza- ran çocukların bile becerebilecek- leri bir işti. Şu kadar ki bu bas- kın, babayiğitlik kaidelerine uygun düşmüyordu. Binaenaleyh iğrençti, bizim kabadayıları da biraz tiksin- dirmişti. Zira bahadir geçinen erkekler için gelin, bir nevi mu- barek çiçektir ve o çiçek biraz sonra canlı tumurcaklarla beze- necektir, yani ana olacaktır. O sebepledirki her düğünde dini bir bayram ahengi sezilir ve düğün evleri en samimi neşelerle süsle- nir. Gelinlere ve gelinliğe bu yük- sek kıymeti verenlerin ilk safında bulunan altı erkek hikâyeden tabiatile tiksinti duyuyorlardı ve karşılarındaki kız hepsinin yüre- ğginde, daha filizlenmeden kırılmış bir gül fidanı tesiri yapıyordu. Sipahi Ahmet, işte bu teessür altında şefkatli bir kardeş tavrı aldı ve sordu: — Evde hiç mi er yoktu, bu namertler, horozsuz kümese gi- ren sansar gibi, hep eksik etek- lerle mi karşılaştı ? — Kaynatam da, kaynım da gitmişlerdi. güveği alayından son- ra geleceklerdi, Ve göğsünü yumruklıya yum- ruklıya feryada başladı: — Babacığım, zavallı babacı- ğgım. Gelin ettiğin yavrunu gel de burada gör! Sipahi thnl, ciddi, lâkin tesliyetkâr — bir sesle kadının inlemesini durdurdu: — İlkin anlaşalım, sonra ağ- laşalım. Hele sen kıssayı bitir. Buraya geldiniz, ne yaptımız? BÜYÜK T | — Beni bu ata bindirdi ve — Sevdalımın arkadaşları geri dündüler, Ben — onunla yalmz kaldım. — Seni dövdü mü, sövdü mü, incitti mi? — Buraya gül devşirmiye ge- tirmemiştiya, elbet incitecekti. — Ne yaptı? — Elini elime koyar koymaz bağırdım, kaçmak istedim. Saç- larıma yapıştı ve yüzümü sille- lemiye girişti. O, vurdu. Ben bağırdım. O, vurdu, ben bağır- dim. Sonunda bıçağa sarıldı: “Ya sus, ya sustururum! ,, dedi. O vakit gözlerim karardı, dizle- rim titredi, düşeyazdım, fakat yine haykırdım. — Sonra? — Sonra dede geldi! — Deden mi geldi? — Dedem değil dede, Zorlu Dede geldi. — Kim bu zorlu dede? — Yeşil sikkeli, şal hırkalı, kıvırcık saçlı, uzun sakallı dede! Sipahi Ahmet, şiddetli bir titreme geçirdi ve şuursuz bir tehalükle anlamak istedi : — Belinde iri taşlı gemer de var miydi ? — Vardı, * taşın biçimi de yumurtamsı idi ! Ekmekçioğlu, alnında biriken terleri silerken mırıldandı: — Ta kendisi, ta kendisi! Ve sonra arkadaşlarının yüzüne baktı. Koyu karanlık, Edirneli yiğitlerin çehrelerini peçeliyordu. Fakat Zorlu dede hakkındaki izahatın o çehreler de geniş bir hayret çizdiği yine görülebili- yordu. Hepsi kaşlarını çatmış- lar ve ant bir düşünceye dal- mışlardı. Hepsinin dudakların- da ayni kelime, Sipahi Ahmedin mırıldandığı kelime titriyor gibi idi. Maamafih hayretin büyüğü, heyer. »» büyüğü yine Ahmette idi.. U, me danede - bıraktıkları Dervişin Lu bahçede göründüğü- nü - bir hakikat olarak - kabul ettiği için âdeta hafakanlar ge- çiriyordu. Meyhanedeki post Üs- tünden bir ruh gibi, bir nefes gibi bir lâhzada dört beş yüz metre- lik mesafeye intikal ediveren dedenin hayali, nurdan bir dağ gibi zihnine çömelmişti. Onun Hızır olduğuna zaten kani idi. Şimdi bu kanaat, sarsılmaz bir iman halini alıyordu. Biraz evvel koşup yetişemediği ve Meriç nehrini yürüyerek geçtiğine şahit olduğu — gölgenin — meyhanedeki dede ile m'irisebetine ihtimal vermemişti, c -uüşahedeyi başka bir tecelli saymıştı. Felâkeizede kızın sözleri, o büyük muammayı, o akıl alıcı manzaradaki esrarı da hallediyordu. Demek ki yeti- ilemiyen gölge, su ürüyerek Şeçeny ıdıuııı,z hıp"o’ de:ııiıu. bizzat Hızırdı! Züpte B. ve arkadaşları, Ah- - | LA ARİHİ TEFRİKAMIZ SON POSTA buraya getirdi. met kadar — müteheyyiç olma- makla beraber derin bir süküt taşıyorlardı ve dalgın dalgın dü- şünüyorlardı. — Kızın kıyafetini Vtarif ettiği derviş ile meyhanede görüpte mühimsemedikleri peri- şen kılıklı seyyah — arasındaki müşabehet, onları da müphem bir endişeye düşürmüştü. Gerçi Ahmet gibi vehmi hükümler vermiyorlardı, Hızırla — karşılaş- tıklarına zahip olmıyorlardı, yal- nız karışık bir — vaziyetin içine düştüklerini — anlıyorlardı. Ve meyhanede - bıraktıkları dervişi, ısrar ile ve birazda ihtiram ile hatılamaktan geri — kalamıyor- lardı. Felâketzede kız, bir müddet durdu, kendisine sualler - tevcih edilmesini bekledi. Lâkin altı er- keğin de - yer ve gök gibi « kara bir sesizliğe sarıldıklarını görünce dayanamadı, kabadayıların rei- sine seslendi: — Kardeşlik! Sustunuz, yoksa sıkıldınız fını? Sipahi Ahmet, mütemadiyen işliyen — vâhimesinin tazyikinden kurtulmak için ruhi bir ceht gösterdi: — Yok, bacı! - dedi - sıkılma- dık, şaşırdık. Çünkü senin deden bize tuhaf göründü. — Neden tuhaf görlüsünsün?, Ulutanrı, başı sıkılan - kullarına yardım etmez mi? — Amenna, amenna, lâkin dedenin birdenbire çıkışı biraz tuhaf !... — Ben hayallamadım, düş te Zorlu Dede sizin gibi karşımda idi. Hattâ onu sizden daha iyi görüyordum, gözünün rengini bile seziyordum. le sen kıssayı bitir. — Bir ağaçtan mı indi, bir gül dalından mı sızdı, nereden çıktı İse çıktı, Dede benimle sevdalımın arasında peyda olu- verdi. Tanrı biliyor ya, ben ilkin onun sevdalıma yardım için gel- diğini zannettim, yeni bir Üzüntü daha geçirdim. — Peki, bu dede ne yaptı? — Sağ elinin şahadet parma- ğile benim hovardaya şehir ta- rafını gösterdi. O da aklını mı Uşaşırdı, ne oldu, bilmiyorum, hık demedi, arka arka yürümiye baş- ladı. Herif, geri gittikçe Zorlu Dedem de ilerliyordu. Ben alık alık bakıyordum. ; — Sonra? — Babamın hain yanaşması değnek önünde kaçmağı becere- miyip korkak korkak geriliyen bir kedi gibi yürüdü, yürüdü ve birdenbire kayboldu ! — Sonra ? — Sonrasıni bilmiyorum, çün- kü bayılmıştım. (Arkası var) Milyon KIZIL İâveten: Ankarada Cümhuriyet Saat Milyon Koşuyorlar... Çünkü pek yakında SİNEMADA Şahezerini görmek arzasunda bulunan halk her bir seansta gerl çevril- mektedir. Bu film çılğin bir Kazak tarafından iffeti payimal edilen bir köylü kızının hazin macerasımı tasvir etmektedir. takımları arasında Foot - Ball maçı, 16 172 ve 9 1/2 seanslarında VARYETELER î;eşinde KAZANILAĞAK... KILIÇ Bayramı merasimi ile Türk ve Yunan BUGÜN — | teşrinisani 931, Pazar, Rumi 19 teşrinievel 1347, 19 Cemaziyelâhir 1350. GÜNEŞ — Doğuşu 6,30 Batışı 17,8. NAMAZ VAKİTLERİ — Sa- bah 4,58, öğle 11,58, ikindi 14,47, akşam 17,8, yatsı 18,42. MİLLET MEKTEPLERİ — Her sene olduğu gibi millet mektep- leri bu sene de dün açılmış, ders- lere başlanmıştır. MATBUAT SERGİSİ — Türk Gazeteciliğinin 100 üncü senesi | bugün tes'it edilecektir. Bu mü- nasebetle Galatasaray Lisesinde bir matbuat sergisi açılmıştır. ALKAZAR — Manuclâ ALEMDAR — — Cürmü meşhut ARTİSTİK — Dreyfüs ASRİ — Kınl kılıç EKLER - ELMHAMRA — — Pronses emriniz ETUVAL — Aşk çocuğu FERAH — Köonamer, varyete RADYO ŞSi At Yi aai e N Komedi / perd> Yazan: Gerolam Rovetta di KALBİN SESİ “ıııılli' Fercüme edezi Bedrettir 3 ! ÜSKÜDAR Hale Sinemasında CENGİZ EVLATLARI İlâvete İsmet Paşa aHz. nlerlııin Atina seyahati — Bazkın — Son temsil — Taç deviren Janera — Proemaes emriniz — Busenin kıymeti — Droyfile ŞIK — Mavi melek Üsktdar HALE — CengizEvlatları DARÜLBEDAYİ — Namussuzlar GLORYA KEMAL B. MAJİK MELEK MİLLİ OPERA Bu Akşam Radyoda Neler Dinliyeceksiniz İSTANBUL Gramofon konser- leri. 19,30 - 20,30 Hafız Ahmet Beyin iştirakile saz heyeti Anadolu — Ajansı, spor haberleri, 21 — -20,30 Gramofon konseri. 21 «-22 — Belkis H. tarafından konser 23 — -22,30 Studyo orkestrası tarafından konser, borsa haberleri. Trieste — (248 metre, 12 kılo- vat) — 15,20. Muhtelif haberler, gramofon plâkları 21, şarkılı kon- ser, 22,25 orkestra, 22,55 radyo gazetesi. Halebasğ ve Hilmere 75 kilovat) — 19,10 Dançigten trans- misyon,J 20,30J konser, 424 dans havaları. Mühlaker — (360 metre, 75 kilovat | 19,30 Frankforttan naklen im fluge, 20,45 bestekâr Liszt'ın 120 inci yıl dönümü münasebetile hatırasını taziz için eserlerinden müteşekkil bir konser, 22,35: so- lon orkestrası. Bükreş — (394 metre, 16 ki- lovat) 19,10 OÖrkestre, 20 radyo darülfünunu, 20,40 gramofon, 21 Eva operatı. Katoviç — | 408 metre ,16 kilovat| 20,15 solist programı, 22,10 keman konseri, 23 dans havaları. Belgrad — | 429 metre, 25 kilovat) 20: Tomislav heyetinin Kora konseri, 20.40 radyo musa- habesi, 10,21: Saksifon, 21,30 ta- ganni, 20,22: gece konseri. Roma — (| 441 metre 75 ki- lovat) 20: gramofon, sonra Beynek milel konser, 55,22: son haberler. Prag — |(488 metre, 120 kilo- vat| — 20: Musiki salonundan naklen konser, 21: rasat raporu 22: Son haberler, 20,22 - gazino sesleri . Viyana — |517 metre 20 ki- Tovat) 19: senfoni, 21: Bütün anne- lerin oğlu, komedi, 22: gece konser' Peşte — |550 metre, 23 kilo- vat| 19,30 operadan naklen |verdip nin Reguiem operası, İstanbul — (1200 metre, 5 ki- lovat) — 18: gramofon, 19,30 saz heyeti, 21 gramofon, 22 radyo orkestrası, sonra borsa haberleri. Varşova — |1âll metre, 156 kilovat | 20,15: Halk konseri. 22,10 Solo konseri, 23: dans havalari. Berlin — (1635 metre, 75 ki- Joyat) 19: Hübertusun efsaneleri, 20; orkestra, 23 dans havaları. İhzar Müzekkeresi Kesildi Menemendeki irtica hâdisesi- nin muhakemesi yapılırken isimle- ri gazele! tiği için Alaşehirli cgi kîıi’eâîım gazetesi aley- inde bir dava a Gazete- nin o zaman mes'ul müdürlü; apan Hikmet Feridun Bey hak- ımdı Rlııelur sulh mhımııi tarafından bir ihzar müzekkeresi kesilmiş ve Hikmet Bey dün mev- cuden wl jandarma kumanr danlığına teslim olunmuştur. p