Veydin Yanında Profesör Grantam D Hayret Etti - Sonra Anladı Ki Tahkikat Devam Ediyor ee d GlR İki gündenberi, Nevyorkun bütün havadisini görünmez adam teşkil ediyordu. Gazeteler, Pro- fesörün tacavüze uğradığımnı, keş- fettiği aletin çalındığını ve buna cür'et eden caninin bu aletle gö- rünmez bir bale gelerek tekrar profesörün laboratuarına — girip polis ve gazetecilerin gözü önünde profesöre müstehzi bir mektup bırakmak — küstahlığını göstermiş olduğunu yazmışlardı. Bu mektup- ta küstah herif, görünmemezliği sayesinde koca şehre hâkim ola- cağım - bildirmişti ! Polis, fena bir vaziyette kab- mıişlı. Her tarafta Greyi aletin cür'etkâr hırsızı olarak aramış, taramış, fakat hiçbir izine tesadiif edememişlerdir. Fakat halk na- zarında bunun kim olduğu me- selesi ehemmiyelsizdi. O ancak görünmez adam ile alâkadardı. Hakikaten Nevyork sokaklarında serbestçe dolaşan böyle bir gö- rünmez mahlük var mıydı? Varsa acaba iddia ettiği gibi şehirde dilediği gibi hüküm sürebilecek miydi? Bu iki gün zarfında, busual- ler, herkesin dilinde ve zihninde dolaşmakta idi. Gazeteler görün- mez adam hakkında hergün sü- tunlar doldurarak nelere kadir olabileceğini yazıyorlardı. Bilâ perva çalar, öldürür. ve ortalığı ateşe verebilirdi. Ondan ne para, me de can mahfuzdu. Onu yaka- lamak için, akla hayale gelmedik binlerce saçma sapan fikirler ortaya atıldı. Fakat ikl gündür kendisinden bir haber çıkma- yınca, Profesör Grantamın bütün ihtarlarına rağmen şehir halkının yarısı böyle bir kimsenin mev- cudiyetinden “şüpheye düşmüştü. Fakat şimdi artık şüphe eden kimse kalmamıştı. Karton hem bütün Bunları birer birer aklından — geçi- riyor. — Hem de — kalabalığın arasından banka kapılarıma doğ- ru kendine yol açmıya uğraşıyor- du. Gazeteci vesikası sayesinde ve kanter içinde polis kordonu- nu geçti ve saratle bankanın bü- yük salonuna girdi. Bütün kapı- lara resmi poliler - dikilmişti. * Mermer ve pirinç tezgâhların ar- kasındaki hücreler bom boştu. Bunlardan yalnız birinin önünde bir insan birikintisi vardı. Bunla- rın arasında suratları asık banka memurları ve polisler de vardı. Karton derhal mahmur bakışlı ve daima sakızını çiğniyen Vey- di gördü. Veydin yanında profe- sör Grantam da vardı. Karton evvelâ hayret etti. Fakat bilâha- re profesörlin de polisle beraber vak'a —mahalline davet edilmiş olduğunu öğrendi. Çalınan paralar Karton etrafına baktı. Kalaba- lığın bütün nazarları genç ve te- miz-e giyinmiş, kollarını asabi asa- bi sallıyan, yüzü; kıpkırmızı kesil- miş bir adamda idi. — Evet o idi diyordu. Başka kimse bu işi yapamazdı. a Vardı. Karton Buna Yeni Aleti Alan Adamn Gemiyet İçin Korkunç Bir - Tehiike Bimuştu Görünmez adamdı. Para des- tesi gözümün önünde kayboldu, gittil, Karton yanmdaki gazeteci- lerden bu gencin kim olduğunu sordu. — Muhasip Harkens dediler. Elli tane bin dolarlık bankonotlar- dan mürekkep bir paketin gözü önünde ortadan kaybolduğunu id- dia ediyor. Patronlarını inandıra- bilirse aşkolsun zavallıya!l,, Profesör Grantam, sinirleri boşanan muhasibi teskine çalışı- <yordu. — Nasıl oldu, anlatınız baka- hm. Paranın çalındığını ve bunu da sizin almadığınızı biliyoruz,, dedi. Harkens biraz sükünet bulur gibi oldu. — Bundan yarım saat evvelki Defterlerimdeki — bazı kuyudatı tanzim ediyordum. Çalınan paket te diğer bazı destelerle beraber tam gişenin Öönünde duruyordu. Tabit dışardan alınabilecek bir yerde idi. Fakat tehlike yoktu. Hepiniz bilirsiniz ki bugün artık bir bankadan güpegündüz ve göz önünde para kapıpta kaçmak ka- bil değildir. Birdenbire gişeye yaklaşan ayak sesleri işitir gibi oldum. Baktım, kimseler yoktu. Sonra birdenbire olacak oldu. Gi- şenin ve parmaklığın öntarafı bir saniye icin ortadan, gözümün ö- nünden kayboldu ve sonra tekrar meydana çıktı. Fakat o bir saniye içinde elli bin dolarlık deste de or- tadan kaybolmuştu. Aptal aptal bakakaldım. Gişenin önünde kim- se yoktu. Sonra birdenbire aklı- ma görünmez adam geldi ve ba- ğgırdım. Muhafızlar koşarak geldi- ler, fakat ortada hırsızdan bir em- mare yoktu. Eminim ki o idi. Her- halde o idi.,, Muhasibin tekrar sinirleri bo- şanmıştı. Profesör birkaç cümle ile onu tekrar teskin etti ve Veyde dönerek: SON POSTA Üai — Çocuk doğruyu — söylüyor dedi. Bunu yapan — görünmez adamdır arzizim ve şehirde yapaca- ğı cinayetlerin bize ilk bir nümu- nesini gösterdi. , Banka memurları ve gazeteci- ler susuyorlardı. Veyd düşünceliy- di. Nihayet profesöre döndü ve sordu: — Bütün bir gişenin önünü böyle birkaç saniye için görün- mez bir hale getirmek kabil mi? — Tamamen kabildir. Evvel- ce de size anlattığım gibi alet vücu- | da takıldığı zaman, birkaç kadem- lik bir sahaya kuvveti neşreder ve bu saha dahilinde buluman bü- tün eşya, aleti taşıyan kimse ile birlikte göze görünmez olur. Me- selâ, görünmez adam gişeye yak- laşınca kendisi ve aletin sahası dahilinde bulunan her şey bir müddet görünmez olur. O müd- det zarfında görünmez adamın yapacağı şey ise para destesini a- hp geri çekilmek ve dışarıya çık- maktan ibaret kalır. Nitekim bu- rada böyle olmuştur.,, Veyd düşlündü. — Pisiş. Dedi ve profesörle beraber kalabalıktan uzaklaştı. Karton da arkalarından gitti. Profesör, Veyde soruyordu: — Peki amma negibi tedbir- ler ittihaz edeceksiniz? Görün- mez herif belki de şimdi banka banka dolaşıp paraları aşırıyor. Mesele bu sirkatin failini bulmak- tan ziyade, daha bunun gibi soy- gunculukların önüne — geçmekte azizim.,, (Arkası var) Yeni Neşriyat Olimpiyat — Çıktı Olimpiyadın 27 inci nüshası bu sabah çıktı. Cuma günkü mühim maçın bütün tafsilât ve resimleri, Yunan spor muharrirlerinden M. Haniyotis'in sureti mahsusada bu maç ve Sofyadaki Yunanistan - Bulgaristan maçı hakkında pek şayanı dikkat bir makalesi, g:l- tan Azizin meşhur Aliço ile mahrem güreşi, Avrupa ve mem- leket spor haberleri vardır. Sporcular bilhassa okumalıdır. HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Muharriri: Server Bedi —— TABANCA Heyhatl! Asrımız ne elektrik asrı, Ne çocuk asrı ne buhran asrı, ne icat asrıdır; asrımız cinayet asrıdır. Bir hiç için, insanlar biribirlerini vuruyorlar. Hele geçimsiz karı kocalar silâhla fazla oynuyorlar. Aşadaki hikâye, bu asri haileden bir sahnedir. Vak'a bir silâhçı dükkânında geçiyor: Müşteri — Bana dehşetli bir tabanca — veriniz. Oyle çakmak gibi ufak tefek bir şey olmasın, Tetiğe dokunur dokunmaz, pat, pat, pat, pat, pat, pat, pat, pat, pat, pat-saydınız mi? - tam dokuz kurşun biribiri arkasından dışarı fırlasın. Tahmin etmişsinizdir: Ka- | rımı öldürmek istiyorum. Neden mi? Onu bir ben bilcim, bir de Allah... Fakat size söyliyeyim: Bu haspanın affedilmez bir kabahati var, çorbama fazla tuz koyuyor. Anladınız mı? Çekilir şey değil. Ben ona son sözümü söyledim : “Eğer, dedim, bir daha önüme böyle çok tuzlu çorba koyarsan, | görürsün gününü | ,, Ha... ben de bir şey söylersem yaparım. Sö- züm gözdür. Silâhçı — (Bir tabanca gös- tererek) Buyurun efendim, bu Bilâh işinizi görür sanırım. Müşteri — Aman canım, bu silâh çocuk oyuncağı... Karımın etine ve derisine bunun kurşut- ları leblebi gibi çarpar, sonra yere düşer. Ne ettir, ne deridir © biliyor musunuz? Çelik, muba- | rek, çelik ! Silâhçı — (Başka bir rüvel- ver uzatarak) Bu nasıl? Müşteri — Ha şöyle... Gör- dün mü işte?.. Farzet ki ben domuz avına çıkıyorum. Çorba- ya fazla tuz atan kadınlar daha beterdirler. Fakat anlat bakayım bana?.. Bu silâhı nasıl kulana- cağız? Silâhçı — ( Tarif eder. ) Em- niyet tetiği şurada. Evvelâ, çıt, onu açarsınız, sonra şöyle nişan alırsınız. ve tetiği — çekersiniz. Hele doldurması pek - kolay... (Silâhçı kurşunları doldurur. ) Müşteri — ( Pazarlıksız Para- ları sayar) Teşekkür ederim, Allaha ısmarladık. Silâhçı — Devletle. Müşteri çıkar. Fakat on beş dakiha sonra, can sıkıntısile içeri girer, Müşteri — Beceremedim. Si- İâhınız ateş almıyor. SELÂNİN İ | ı düşünür) Ben de karımdan mem- tarihi 1888 Sermameyesi Tamamen tediye edilmiş: 30,000,000 Frank İdare Merkezi: İSTANBUL TÜRKİYE'deki Şubeleri: GALATA İSTANBUL, İZMİR, SAMSUN, ADANA, MERSİN YUNANİSTAN'daki Şubeleri: SELÂNİK, ATİNA, KAVALA, Bilüâmum banka muamelâtı. Kredi mektupları. Her cins nakit üzerine hesap küşadı. Hususi kasalar İcarı Silâhçı — Tecrübe ettiniz mi? Müşteri — Elbette. Çorba fevkalâde tuzlu idi. Silâhı çektim var kuvvetimle tetiğe bastım, nafile. Silâhkçı — Aman efendim, emniyet tetiğini açmamışsınız. Müşteri — Ha... Sahi... Affe- dersin. (Çıkar.) On beş dakika sonra müş- teri tekrar gelir. Bu sefer öf- keli görünmektedir. Müşteri — Benimle alay mi ediyorsun ? Bu silâh ateş almıyor. Silâhçı — (Rüvelveri muayene ederek) Ha.., Ben demin emniyet | tetiğini açmıştım. Siz de açıyorum zannile kapmışsınız, ondan ateş almamış. Müşteri çıkar. On beş dakika sonra ayni sahne. Silâhçı — Yine mi ateş al- madı? Müşteri — Ateş aldı amma, bu sefer de kurşunlar sağa, solı gitti, hedefe isabet etmedi. Silâhçı — İyi nişan almamış- : sınız. Müşteri — Atdım, aldim: Silâhçı — Hayır, imkânı yok, ben satlığım malı bilirim. (Biraz nun değilim. Benimle beraber geliniz. Evvelâ bizim evde bu silâhı — kullanalım. — Öğrenirsiniz, ondan sonra da siz işinizi görür- sünüz. (Beraber dükkândan çe karlar.) mütehassısı DOKTOR Hüseyin Naşit Hastalarını Türbe karşısında eski Hilâliahmer binasındaki muayenehanesinde hergün öğ- leden sonra kabul etmektedir. Telefon İst. 22622 a PİRE