SON POSTA Meşhur Nerimanof Bem Çıce- rinle Bir Türlü Görüştürmedi YAZAN: M. KÂZIM Moskovada, Kremlin Saragında Bolşevik Reislerinin toplanışı —108— 20 Teşrinlevvel Pazar Bu dakikada talümin lâtif bir. tecellisini şükranla hatır- ladım: “Kâl de sıkıştığımız za- man karşımıza doktor Münir B. gibi muhterem bir sima çıkmıştı. (Herat) ta ise Ce- neral Haşim Handan, Mezarı Şerifte de vali Osman Han- dan yardım görmüştük. Şimdi de yine sıkıştığımız bir daki- kada lumuza sevkettiği Abdürreşit İbrahim Efendinin irşatların- dan müstefit oluyoruz. Fakat Moskvada vaziyet o kadar müphem, Sovyet hükümetini idare edenlerin kafalarında mevcut — kararlar o müşevveş ki derhal harekete geçmek mümkün olmuyor. Bir gün Kremlin sarayını ihata eden Siyonist gönüllüle- rinin gerdikleri ağı yararak bizzat Leninle konuşmak iste- dim, bir vasıta aradım. Hattâ yüksek mevki işgal eden bir kadınla — konuştum. — Fakat (Çiçerin - Nermanof - Karahan) cephesini yarmak mümkün olmadı. Ruslar burada bulu- nan Efgan ve Hint murah- haslarına karşı (Kremlin) sa- rayını bütün cihan siyasetini idare eden — esrarengiz bir perde ile muhat bir daire şeklinde göstermek istiyordu. Maksatları ve hakiki prog- ramları ne idi, bilmiyorduk. Yalnız yapılması lâzım gelen şeyi bir siyaset Ustadı olan Bereketullah — Efendi — pek eyi göstermiş ve şark İşlerin- ayni müsait taliin yo- derece | de —Almanya ile Rusyanın (tqukl mesai etmeleri neti- cesinde istihsal edilebilecek menfaatleri birer birer saymıştı. Fakat bu izahatın yaptığı tesir, hiç değilse şimdiki halde bir hiçten ibaretti. Bunu bir defa da Mösyö (Çiçerin) ile görüştükten sonra daha iyi anlıyacak, Moskova ricalinin kabiliyetleri hakkında daha iyi bir fikir edinecektim. * Gece Hariciye komiserliği- nin daveti üzerine Moskovanın Millt tiyatrosuna gittik. * Sababhleyin aslen Kafkasyalı bir Türk olan Nerimanofu zi- yaret ettim. Maksadım beni | (Çiçerin ) ile konuşturması | için ricada bulunmaktı. Fakat maalesef umduğum yardımı | göremedim. Bu zat beni anlatılmaz bir gürürla — karşıladı. ve güya annesinden Komünist olarak doğmuş gibi sözüne ( Karl Marks ) ın nazariyelerini izah- la başladı. Sonra bu naza- riyelerin muhtelif memleket- lerde yapabileceği anlattı ve nihayet sözü Tür- kiyeye getirdi ve hiçbir sebep ve münasebet mevcut olma- dığı halde Türklerin mazipe- rest olduklarını ve bu se- beple terakkiden — mahrum kaldıklarını anlattı. Arkamda Türk yüzbaşısı forması vardı. Ordumun bana verdiği Efganis- tanda ve Buharada olduğu gibi Rusyada da çıkarmamış- tım ve galiba bu da Nerima- tesirleri üniformayı | lir. Size birkaç tanesini nak- ——— ÂYE Bu Sütunda Hergün Muharriri : Rifat Galip j ZİHNİ KALFA No zaman hirs ve tama | bahsi açıilsa, rahmetli Zihni kalfayı hatırlarım. Onun cime rilik vadisinde öyle müstesna marifetleri, öyle — şaheserleri vardır. ki, gözle görülmese belki de mübalâğaya hamledi- ledeyim: Bir gün yazıhanede otur- muş, yemek yiyordum. Yiye- cek meyanında torik tavası | da vardı. Masanın bir tarafın- da da kalfa oturmuş, yemeğe | hazırlanıyordu. Bu yaşama tarzındaki hususiyet- | lerine bir derece vâkıf oldu- ğurı için, dikkat etmiye baş- ladım. Evvelâ çantasından üç dilim bayat ekmek çıkararak bunları bıçakla 24 lokmaya ayırdı. Sonra gene çantasın” daki bir kesekâğıdına elini | sokarak sayı ile tamam sekiz tane zeytin çıkardı. Bu şaha- ne yemeğe karşı, ağzı sulana sulana, kollarını sıvadı ve ke- mali iştiha ile yemiye başladı. Zihnen hesap ettim. Üç lok- ma ekmeğe bir zeytin isabet ediyordu. Ve göz ucile ben onu, oda, nedense, beni tet- kik vam ettik. 'Tek zeytin tanesini üçe - taksimden sonra masaya kay- duğu çekirdek o kadar cilâlı ve o kadar temiz bir halde çıkıyordı ki. Bu ara ben önümdeki balığı bitirmiş, baş- ka bir yemeğe başlamıştım. Zihni kalfa hayretle: — Siz hiç balık yemesini bilmiyorsunuz, dedi. — Neden? Önümdeki kılçık dolu ta- bağı gösterdi: — Burada daha iki kişiyi doyuracak balık bırakmışsınız da ondan. Ve sonra tabağı önüne çe- kerek benim yenmez hükmü ile bıraktığım metrukâlı ta- mam iki dilim ekmeğe ka- tıkf yaptı. Bitirdiği zaman tabakta balığın kafasından eser kalmamıştı. Yalnız, oy- madan — nefis birer — eseri san'at balinde pıril pırıl bir kaç iri kılçık göze çarpıyordu. adamın suretiyle yememize de- » Zihni Kalfa tiryaki bir adamdı. Sigara içmeden ya- pamazdı. Bir gün yazıhanede, muziplik olsun diye, onun sigarasına ateş vermemek için sözleştik. Kalfa bu karardan habersiz, yorgun argın geldi. Bermutat tabakasını çıkarıp nofun hoşuna gitmemişti. Nerimanofu sükünla dinle- | dikten sonra sordum: — Lütfen — söyler misiniz ?. | Komünist akidelerine kaç sene- | denberi taraftar sınız ? Nerimanof bir saniye tered- dütten sonra cevap verdi: — 1909 danberi. — Alâ, o halde söyler mi- | siniz? Mademki siz de Türksü- nüz, bu tarihtenberi milletinizi bu yüksek düşüncelerinizden niçin istifade ettirmediniz ? Cevap veremedi, devam ettim: — Esasen ben burada Türk milletinin terakki edip etme- 1 diği' bakkında — sizinle müna- kalın bir sigara sardı. Ateş aramıya başladı. Hiç birimiz vermiyoruz, — “kibritim bitti,, diye baştan savuyorduk. Ni- hayet meyus bir halde yanı- ma geldi. İç cebinden kibrit kutusu çıkarıp sigarasını yaktı ve çöpü tekrar kutuya koydu. — Yanmış kibrit çöpünü ne yapacaksın Kalfa? dedim. Benim anlayışsızlığıma hayıf- lanır gibi başmı sallıyarak cevap verdi: — Geceleri evde bir lâmba ve iki idare yakarız. Bu çöpler olmasa belki de her birine ayrı bir kibrit çak- mak Halbuki bu çöp- ler varken, biribirinden tutuş- turmak — süretile hem lâmba- ları yakar, hem bazan sobayı bile parlatırım. Aman siz de bu çöpleri atmayın, bana verin... ister. . Zihni kalfanm Zeyrekte bir evi vardı. Orada otururdu. Bir akşam Unkapanı köprüsü üzerinde rasgeldim. — Bugün ekmek günüm de, Beşiktaşa kadar uzanacağım, dedi. — Ekmek günü ne demek, diye sordum. İzah etti: — Ben ekmeği sizin gibi hergün almam. Zaten buranın ekmekleri de hamur oluyor. Onun için her Pazartesi Be- şiktaşa kadar gider, bir haf- talık ekmeği birden alır, ge- lirim. Sonradan öğrendim. O sı- ralar Beşiktaşta bir fırın ek- meği on para noksanma satı- yormuş. * Zihni Kalfa bekârdı. Yaşlı bir kadıncağız ev hizmetini görür, boğazı tokluğuna Kal- fanın çamaşırını filân yıkardı. Günün birinde ufacık bir hastalığa mukavemet edemi- yerek göçüp giden zavallı Zihni Kalfanın bir hayli mi- rası kalmıştı. Kırk küsur senelik devamlı bir çalışmanın, devamlı bir mahrumiyet ve esirgemenin mahsulü olan bu metrukât, vefatile — beraber, Kalfanın yegâne varisi olan genç ve çapkın yeğenine intikal et- mişti. 60 senelik bütün bir hayat imtidadımca en aziz candan bile kıskanıla kıska- mla, işten ve dişten arttırıla- rak meydana gelen bu değerli miras ise, çapkın yeğeninin ancak altı aylık israf ve sefa- hatine dıyıuıhild' kaşa etmiye gelmedim. Zi- yaretimden — maksat — beni M. (Çiçerin) ile konuşturma- nızı rica etmektir. — Ne hakkında? Şark me- selelerini mi konuşacaksınız? — Evet, — Şark meseleleri müdürü | benim, ve bu işleri iyi biliyo- rum. Raporlarım işte şurada, bu cüzdanm içindedir. Maa- mafih ( Çiçerin ) yukardadır, isterseniz gidip görebilirsiniz. Baktım ki bu zat lâf anla- mıyacak, yukarı çıkıp Çiçeri- ne doğrudan doğruya müra- caat etmiye karar verdim. (Mabadı yarın) Önümüzdeki M ELE K Mevsimin birinci filmini MARY GLORY v tarafından temsil edilecek tarafından tekraren AŞK RES Wİ L EİiSİ Hanımlar ve Beyler Kahkaha ve sinema Kıralı GHARLIE GHAPLIN Ş sizlere hoş saatler geçirtmek üzere pek yakında tekrar İ İstanbul'a gelecektir. ÜSKÜDAR Hâle sinemasında BAHAR NEŞİDELERİ mümessili: Lora Laplnat Resminizi Çarşamba GALASI KÜÇÜK DAKTİLO takdim Eylâl 27 SİNEMALAR maarıml akşamı SİNEMASI münasebetile ediyor. e JEAN MURAT ba harikulâde eser hrekes görülmeğe şayandır. MİGEÇİDİ wm MAURICE CHEVALIER - JEANETTE MAC DONALD'ın sözlü şarkılı muhteşem filmi. Yarından itibaren NEMADA Matineler 2,30, 4,30 suvare'9,30 gaeramaren G L OR Y A ni Bu hafta HENRY KİSTEMAECKER$ | (Hin Fransızca sözlü büyük drami ([PH[D[amGE([ ee y dema İmene vhun | / Hüveten 1 SAİNT GRANİER tarafından bir. SKEÇ OSSO filmdir. Tiyatro Ve Sinemalar ALKAZAR — Vahşiler geliyor ALEMDAR — Cennet yolu ARTİSTİK — ASRİ — Ölüm makincel EKLER — Volga, Volga ELHAMRA — Hüküm gecesl ETUVAL — Riyo Rita FERAH — — Mubteli/ tamsiller SLORYA, — Çephede bir gece KEMAL B. — Ç aa MAJİK — Dilenciler Kıralı MELKE — Fraklı Adam orm.ı — Caip fener — Aşk Valsl ı)..u.ı.., Hâle — Bahar neşideleri Takaim bahçesi — Varyete Çiflikparlı — Saz Ka kulesi parka — Darüttalim İncz Sen Bize Gönderiniz, * * * Size Tabıatinizi Söyliyelim... Haydar £. Ağırbaşlı ve işgüzardır. zz şekkate,müşkü- Ş lâta tahammül etmek — ister. | Gevezelikten kendini gös- | terici nüma- | yişkâr — hare- | ketlerden ve şarlatanlıktan | sücteniptir . İğbirarı devamlı olur. Muhit ve muhatabına itimat telkin eder. Rahatına pek düşkün değildir. Cemal B.: — Başkalarına minnet etmek- ten endişe e- der, sayılmak ister, atak ve atılgan değil- dir. Sessizliği tercih — eder. İ '13 IĞJ İzzeti nefs me- — ; sailinde Ü kançtır. Fikir- N kabul kusurlarının Şüyuundan hicap duyar. kıs- *>rinin edilmesini ister, l Radyo ı Bu Akşam Neler Dinliyeceksiniz ? 27 Eylül Cumartesi Ostrava 263 metre, 11 kilovat 19,58 : Radyo musiki cemiye- Hinin ilk konezri 22,15 : Gazete hâaberleri, dans havaları Hellsberg 276 metre, 78 kilovat 20 : Berlinden naklen halk konserleri Mühlaker 360 metre, 75 kiloyat 19,45 : Frankforttan naklen mandolin konseri 20,30 1 Framkforttan — naklen Nobel mükâfatları hakkında kon- | feranı 21 : Konser Bükreş 394 metre, 20,20 * Gramofon 21 Radyo orkeatrası 21,45 : Konser Belgrad 429 metre, 2,5 kilovat 20,30 : Radyo Mmusahabesi 21 Keman konseri 22 : Halk konseri Roma d4l metre, 75 kilovat  | | | 16 kilovat Ağaçtan Düştü Karagümrükte oturan kah- veci Tevfik Efendinin 13 ya- şındaki oğlu Muzaffer, incir ağacından düşerek - tehlikeli | surette yaralanmıştır. Zayi — (1867) numaralı tek ıu yük arabamın plâkası kayboldu. Hükmü yoktur. hacer Durrüefşan 2010 ofon 20,30 : Cazete haberleri 21 İtalyan havaları Viyana 516 metre, 20 kilovat 20,30 : İstrazburg öperet 3 perde 22,80 : Konser Poşte 550 metre, 23 kilovat 19,40 1 Şarkılı komedi 22,30 : Konser Varşova 1441 metre, 158 kilovat 20 Halk konserleri nigsvüsterhavsen 1554 metre 35 kiloyat 11 : Lâypzigten naklen konsef 20: Kolonyadan maklen ope" ret (Madam Favar)