— 18 Temumz I Kari ! Gözile j Gördüklerimiz Dev- Memurla let Arasında Münasebet Millet ve memleketin menfaat ve selâmetinin muhafazasını esas meslek ittihaz eden muhterem ııııt-lıdıı birşey — sormak Tasarruf — kastile otuz sene hizmet eden memurların mecburi tekaüde sevki hakajnda hükü- metçe düşünülen tedbirin mevkü tatbika vazedilmek üzere oldu- dunu gazetelerde okuyoruz. Benim bildiğim, eşhası alâka- dar eden devlet kanunları huku- kan © eşhas ile hükümet)| beynin- de aktedilmiş bir mukavelet hüzüsiyedir. Hiçbir. mukaveleyi tarafeyinden biri kendi menfaa- ! tine olarak üctbehot tadil ve feshedemer. Ot&uz sene evvel devlet hizme- tine girmiş olanlar mer'i olan tekaüt kanununa nazaran: T — Malülen tekaüt. 2 — Otuz #sene - hizmetten sonra bilhtiyar tekaüt, 3 — Kırk beş sene bizmeti veya altmış beş yaşımı- ikmni- den sonra mecburen tekaüt kure- tile hizmeti devletten ayrılacak- larını nazarı dikkate alarak - hiz- mete talip olmuşlardır. ve devlet te bunları hizmete kabul ile bu şarta müstenit mukavele hükmen münakit olmuştur. Bu şeraiti nazarı dikkale ala- rak hizmeti devlete vakfı vücut | eden memurlar şahsi ve ailevi bütün muamelâtım ve çocukları- nin tabsill gibi memleketin İstikba- Hine müessir hususatı bu — şeralte göre tanzim atmişlerdir. Bu mü- taleam — ile devletin - bu kabil kavanini ve bu meyanda tekaüt kanununu tadil edemez iddiasın- da bulunmuyorum. Devlet her zaman kanunlarını ihtiyaca göre tadil eder. Bu, hakkıdır. Ancak şahsı alâkadaz eden ve tadil olunan kanunlar makabline tş- mil edilenez. Ordan sonraki ahrale şamildir. Muzddel kanun- lardan sonra - hizmeli devlete gicenler © şeraiti kalul emş olmaları hasebile) artik Lir güna iddinda bulunamazlar. Şimdi sizden sormak istediğim gey şudur! İsmet Paşa Hüküme- tinin hiçbir. eiddi. bir menfaat tenin edemiyecek — olan böyle muhalifi hak ve madelet bir kanun kabul etmiyeceğinden emin bulunmakla beraber farzı muhal olarak böyle bir kanunun neşri Üzere kendisini mağdur ve muta- zarrır addedenler istifayı hak ve tazminat için mahkemeye müra- enat ederler ise âdil Türk Cüm- huriyeti muhakeminin müddeinin Aleyhinde bir karar ittibazına bukuku —esasiye kavaidine göre imkân var midir? Hukükşinas olmadığım — cihetle bu hususta beni tenvir etmenizi farilet ve mesleğinizden beklerim efendim. Otuz sene hizmet etmiş karilerinizden bir memur Son Postat Devletle eşhas arasında- Ki hukük Ihtilâflarının mercil kazam, ticaret muamelâtı. hariç olmak Üzere, Devlet Şürasıdır. - Binmeneleyh muha- kiml Adiyeye — müracantiniz faydasız elur efendim, ——— Tefrikamız : No. 82 SON POSTA Hayata Yeni GirecekGençler Ve Aileleri Okusun Bir Meslek Seçmeden Evvel Siz- den Büyüklerden Ders Alın Birçok gençler şimdi tahsillerini bitirmiş, hayata atılmak Üzere bulunuyorlar. Fakat onları tereddüt içinde bırakan şey, intihap edecekleri meslektir. Ve itiraf etmek lâzımdır ki bütün bir istikbal demek olan böyle bir karar, gençleri me derece düşündürse yeri vardır. İşte bunu nazarı dikkate alan Son Posta, daha evvel hayat mücadelesine karışarak bugün az, çok bir mevki sahibi olmuş kimselerle görüşüp / fikirlerini, muvaffakiyetlerinin sebeplerini tesbit etmiş, gençlerin _İılıfıda— desine arzediyor. Velev iki genç dahi bu tavsiyelerden İsti- fade edebilirse Son Posta için gaye husul bulmuş demektir. * “Çapa marka, pirinç onu fabrikası sahibi Nuri B. diyor ki: Hayat; bir rota çizerek yürünen bir saha değil, belki tali ve tesadüflerin yahut hâ- dise ve vak'aların cereyanile değişen bir sahnedir. Benim işçilik hayatım da bu hâdise- lerden — mülhemdir. — Yalmız şunu da söylemeliyim ki çocuk- luktaki istidat büyüdüğü za- man da insanı terketmiyen bir aşk olarak kaliyor. Mektep sıralarında okürken zamanın zihniyeti — işçilikten — ziyade kalem — efendiliği — suretinde kabul edilirken dahi ben za- manın bu fantezisine karşı hiç bir alâka duymuyor, boş va- kitlerimi san'atkâr işçiler ara- sında, onları zeykle seyret- mekle geçiriyordum. — Zaman bir gün beni de küçüklüğüm- denberi derin bir aşk duydu- ğum bu işçi hayatına sevketti. Yalnız bu başlangıç elim bir hatıra ile oldu. Harbin Verdiği Ders Dünyayı alt üst eden büyük harp senelerinin kıtlık ve açlık devirlerinde herkesin bir lokma ekmek için mücadele ettiği O karanlık " ğünlerden bir gün, saçı başı darma dağınık, eli yüzü şiş içinde vesika ile ek- mek almakten dönen zavallı amcamın bu perişan hali bana çok dekundu. O zaman ben limanda memur bulunuyordum. Harp bütü nilelerin bayat tarzını değiştiren bir afet ol- muştu. İlk defa kolla mütehar- rik bir makine aldım. Bununla un Üğütüyor, ailemizin günde- lik ekmek ihtiyacım bu suretle temin edebiliyordum. Bilâhare makinemde oldukça mühim tadilât ve ilâveler yaparak pirinç unu çıkartmıye başla- dım. Bundan başkada üğütül- mesi pek güç olan bazı kim- yevi maddeleri de - hariçle mu- vasale olmadığından memle- kete hariçten hiç bi ı ıııiyımi:ın-Aç tuz lşılîn'e" eıîgrîn hususi bir makinem vardı. Bu şuretle — temin ettiğim bazı mühim kimyevi mevadı ipti- KUCAKTAN KUCAĞA SERVER. B.EDİ — Evli. bir kadın başka- dır, canım:.. Kocası ona para- vana olur. Yâni elâlemin di- fine bırakır mıyim hiç? Hem Sanım, bütün Öömrünü böyle ©tellerde geçirecek değilsin ya, sana bir küçük ev, apartıman, bir fedakâr erkek lâzım. Nermin Atıf Beyin Kadıkö- Yündeki evini düşündü. Evet, Artık oraya — gidemiyecekti; Nadirenin dediği gibi, hep T Böyle otellerde mi yaşayacak? Ona bir çatı altı Tâzım. Tabil İK G —e | Orada yalnız başına yaşıyamaz. Ya metres, yahut ta nikâhlı kadın olmıya mecburdu. Fa- kat bu Ferit te kimdi? Nermin, bu kibar eğlence âlemlerinin zeki, pişkin, güzel giniş, se- vimli erkeklerini gördükten sonra basit, saf bir ma- halle gencile yarım sâat baş başa kalmıya tahammül ede- mezdi. Eger Atıf Bey hakika- ten onu baştan atmak İstemi- rıı.ı bunu düşünmüş olması lâzımdı. Ona hoşlanmıyacağı daiyeyi: üğütüyor ve ucuz te- darik edebildiğim bu şeylerin o Zzamanki piyasası — ithalât olmadığı cihetle pek — fahiş fıatlarla — hariçte satıldığı halde memleketin bu ıstıraplı zamanında bu vaziyetten isti- fade ederek ihtikâr var ise satmıyor ve maliyet fiatından pek az farkla müstahzeratımı piyasaya arzediyordum. Harpten Sonra Harp bitince bu işi terk ile vâsi mikyasta pirinç uun İşle- rile uğraşmıya başladım. İşçilik küçük sermayelerle dahi baş- hyabilir. Yeter ki devamlı bir azim olsun. Sade kendi gün- delik ihtiyacımızı tatmin mak- sadile vücuda getirdiğim kü- çük eserim bana pek çok pa- ra kazandırdı. ve kısa bir za- manda bu eser bir bir sây ile meydana gelmiştir. Bence aklın icra vasıtası olan irademizi hüsnü suretle işletirei en muannit ve müşkülb sek telâkki edilen şeyleri bile ka- bili icra bir şekle sokabilir. Baha Mirası vet bomboş bir kese ile i bir çatı idi. Ben para; “para ile değil, parayı !oıorbuı ve azmimle kazandım. On üç sene bilâfasıla bol ecnebi rakabetine karşı duras bildim. Ecnebi rakabetine, hem birkaç cepheden, küçük bir sermayenin karşı durabil- mesi ticarette mühim bir key- fiyettir. Milli hislerim ve işçi lik heveslerim beni gittiğim yolda küstürmedi. Zaman oldu ki beş kuruşa malettiğim bir şeyi rakabet edebilmek için üç sattım ve bu vazi- ğ“i uzun zaman idame ettire- ildim. Ye'se düşmedim. Ticaret Ve Ye's Ticarette ye's iflâstır. Sonun- da galibiyet bende kaldi ve rakiplerim birer, ikişer piya- sadan çekildiler. Muvaffakiye- fin sırrı iyi ve temiz iş yapa- bilmek ve müstazaratımı ehven nisbette nefis olarak imal etmek idi, bir genci teklif edemezdi. Ner- min, ismi etrafında bu kadar konuşulan —gence bir merak hissetmiye bı::?: — Peki, dedi, bu Ferit Beyefendiyi evvelâ bir kere görsek olmaz mı? Atıf B. bağırdı: —Elbette, rlıeıiı... Görme- den olur mu? Tabii görecek- sin... Ona şimdiden meseleyi haber vermeyiz. Görürsün, be- genirsen beğenirsin, — beğen- mezsen beğenmezsin, | — Bir tesadüf gibi görüşe- im. Atıf B. güldü: — Hoppala... Bana manev- ra öğretiyor bizim cici Ner- min... Hatta ben bugün yazı- haneye telefon ederim, bir iş için onu adaya çağırırım. - — Ne işi fabrika haline inkılâp etti. Kabul et- melidir ki bu büyüme işi sa- dece tesadüfle değil, devamlı Mükemmel fen İcatları bir insan kafasının yaratmıya kâfi geluıedi&ihıe lerdir. Biri dü- şünür. y kadavrasını yapar. Bir başkası o kadav- ranın barcım yüğürür. ve bu suretle her iptidal buluş za- manla tekâmül eder. Bilhassa sanayi icatlarında silsile vardır. ve mükemmel olan herşey bu silsileye tabidir. Muvaffakiyetin Sırrı Bugün on, on beş kalem mal imaleden ve pîııııyı he- men rakipsiz denece muhtelif — devirleri kendi — sâyımın — mahsulüdür. ekserisi ler. Bunların sek tahsil gö çlerdir. Ufak blr' mı&iılik derecede hakim bulunan mallarım bu geçirmiş bedbin genç arkadaşlarım kbenim bugünkü halimi gıpta ile takdir ederlerken hayat- larından acı, acı şikâyet eder- uzun “eneler mektepte okumuş ve yük- /çarşısında kendilerini karanlıkta olcuları gibi yalnız xınıı:d:.kiı,n ümitsizlik içe- risinde bocalarlar. Hayatımı anlattığım — zaman — sözlerime inanırlar, Fakat, onları işçilik ve ticaret hayatına sevketmiye çalıştığım zaman Ürkerek ka- çınırlar. Bana uzun uzun naza- riyelerden, sermayelerden bah- ederler. Z Ümitsizlere Ne Söyliyebilirim ence en büyük sermaye, İBO:Gİ;I;E ve bilhassa ııiıı;ieî:i manevi — sermayı nefsinde ve şahsiyetinde toplı- yamamış olan kimseler büyük sermayelerle de olsa iyi bir iş iyeceklerine kani olmalı- r. O bedbin genç arka- daşlarımla bu hayatı mübadele maddeten — kabil — olabilseydi memleketime daha büyük iş- ler görecek zamanı kazanaca- gım için bu mes'ut ve rermayeli hayatımı onlar'a değişirdim. | — Canım, meselâ, “Holan- da şirketine yazılan son mek- tubun — müsveddelerini - getir !, lerim. Nadire sevinçle bağırdı: — Aman, çok iyi, çok iyl... çocı ben de göreyim. Ş.Ner= Nadireye döndü: — Sahi ablâ, sen de gör RM B. ellerini — Tamam... Hah şöyle... Gördün mü işte.. Güzellikle ne karışık işler hallolunur. Sonra Nermine döndü, dur- du, bir müddet hiç kımılda- madı, — gözlerine uzun uzun baktı, şefkatli, ciddi, hâkim bir sesle : — Nermin, dedi, bu çocük- la görüşmeden evvel, müsaade edersen sana bir iki şey tav- de.. Di b i ğ z M a G he <2 # AA GAŞ T7 S ” ” Ş FAŞ AT OT LA . ) aniöediğielğrtiülümşnüküke d ğenn Beçaralyi Kadın Ve Kalp İşleri Kadına Mı, Erkeğe Mi İtimat Edilemez? Bence Ne Ona Ne Ona) Bir defa sevmiş, fakat mu- kabele görmediği için seneler- €e ıstirap çekmiş bir genç, şimdi evlenmekten korktuğunu anlatıyor. *Pek genç iken bir kız iktızası bir müddet onun bu- landuğu şehirden uzakta yaşa- dım, O da bunu fırsat bildi, başkasile sevişti. Bu ihanet, iki senesi İsviçrede geçmek üzere hayatımdan beş seneyi çaldı. Şimdi evlenmekten kor- kuyorum. Sevmediğim, kalbini tanımadığım, şunun bunun tav- siye ettiği bir kızla nasıl evle- nebilirim?,, Şüphesiz ki bu genç fazla hassasiyet gösteriyor. Evvelâ şunu bilmelidir ki, bu kız başkasını — sevmekle ihanet etmiş değildir. Fakat şurası da muhakkaktır ki ıha- net meselesinde erkekle kadın arasında fark yoktur. İkisi de ayni derecede bu günahı işle- miye — mütemayildir. Aradaki fark, fırsat bulma meselesidir. Binaenaleyh evlenirken kadına itimat etmek veya etmemek meselesi düşünülmez. Kendine ne kadar itimadın varsa, ka- rma da o kadar itimat edersin. Onun için bence bu yanlış noktadan hareket ederek bü- tün hissiyatını — zehirlemekte mana yoktur. Edirnede Ahmet Selim B. 23 yaşındasınız. Hayatınızı kazanıyorsunuz. Artık — evlen- mek iİçin ebeveyninizin rızasını almıya mebur değilsiniz. Ma- demki seviyor ve kızı kendi- nize lâyık görüyorsunuz. Kızla eylenir, ayrı bir eve çıkar, beraberce yaşarsınız. * Osman oğullarından A.D B.: Nişanlınızdan ayrılmak - için gösterdiğiniz — sebebi — makul görmiyorum. Bir sene nişanlı yaşadığınız kızda madem ki bir kusur bula- miyorsunuz, sırf aşk ile seve- memiş olmaniz yüzünden bu kızı sukütu hayale uğratamaz- sınız. Sizi rencide eden şey kızın Üvey babasının muame- lesidir. Fakat bunda kizın ka- bahati ne? Bana kalırsa evle- nirseniz mes'ut olursunuz, * M. Talât Beye: Sevgilinizin sizi hâlâ sevip siye edeceğim. — Esta; — Sultanım... Tabil, evlen- dikten sönra, bu çocuk senin mazine ait hiçbir şey bilme- melidir. Kulağına bazı dedi- Sağlam Dünya sevdim, diyor. Fakat sonra iş « TAKVİM —- K — ee RUS . DiKİŞ MAKARALARI Köyek MARKALARA Sayfa 5 Çocuğunuzdan Şikâyetiniz Var Mıdır? Çocuğunuzdan şikâyetiniz varsa bire bildiriniz. Size doğru yolu göstermiye ça- lışırız. Şikâyetlerinizi — Ha- nimteyzeye yazınız. Balıkesirde mütekait bin- başı Kâzım B.: Toronlarınızın arsız ve ter- biyesizliğinden şikâyet edi- yorsunuz. Bundan mes'ul olan doğrudan doğruya ev halkıdır, Çocukları dayağa alıştırmakla , onları — arsız yapmışlardır. Çocuğa dayak atmak terbiyesini bozmak demektir. Dayak yiyen ço- cuk kendinden büyüklerine karşı hürmet ve muhabbe- tini kaybeder. Onları ciddi ve terbiyeli görmek isterse- niz şunları yapmayınız ve yaptırmayınız: 1 — Dayak yasaktır. 2 — Çocuğa lüzumlu lü- zumsuz darılmak - yasaktır. 3 — Çocuğa aile içinde mevki vermemek fenadır. 4 — Sorduğu — suallere cevup vermemek - fenadır, Vesaire vesaire.. Binaenaleyh çocuklara bü- yük adam gibi muamele ediniz. Onlarda büyük bir izzeti nefis uyandırınız. En ufak bir sözden müteessir olacak kadar hassas olma- larını temin ediniz. O vakit çocuklarınızın değiştiklerini göreceksiniz. sevmediğini — söylemiyorsunuz, Eğer o size karşı lâkayıtsa, hatta aşkını geçici bir eğlence addetmişse o vakit üzülmekte mâna yoktur. Fakat kıxz da seni hâlâ seviyorsa - şimdilik - muhabere eder, sonra kavuş- manmn- yolunu ararsınız. BHanımte; Gün S1 18-Temmuz-93l Hunr 74 Arabi 2- Reblllevvel-1350 gaköt-ezani-vasatl Güneşl09.05 | 443 Öğle | 442 12.20 İkindi. 840 1618 Rumt $- Haziran » 13547 yakıt-crani-vasati. — Akşam 12 19038 Yater SS 34 Tmsak (6 .Sa| 2 32 kodular alınırsa, sen, hiç şa- şırmadan, kızmadan gayet sade bir tavırla bunları tekzip eder- sin, düşmanları olduğunu söy- Tersin. ”a (Arkam var) Her yerde Arayınız » Nalça DİKKAT haib