SON: POSTA “ Son Posta,, nın Tarihi Tefrikası: 41 HAREM DEHLİZLERİNDE BİR SEHER RÜZGÂRI 21 GİBİ KIMIL KIMILDADI, BİR GÜLFİDANI GİBİ YÜRÜDÜ, NAZLI NAZLI YANIMA GELDİ: İ“ÖPEYİM EFENDİ BABA, ELİNİ VER, DEDİ! Molla, ne Arapça, nede Acemceye benzemiyen birşey» ler oküyordu, beş on dakika böyle geçti. Ben ter dökmek- ten adeta zayıflamıştım. Bir de bir gürültü koptu, arka- sından bir sürü cam kırılıyor- muş gibi çıkırtılar duyuldu ve bunu müteakip Molla Haşme- tin sesi çınladı: — Bezi açıyorum, sizde gözünüzü açın. Gözlerimi açtım ve “Allahi, diye bağırıp bayıldım. Hekinoğlu, sordu: — Niçin bayıldın ? —Çünkü Gülfidan karşımda idi! Hekimoğlu, için için mü- teheyyiç olmakla beraber ve- karını bozmadı: — Bre ihtiyar! - Dedi - Hiç mi çeri olmadın, kılıç kuşanmadın, savaş görmedin? Er kişi ölümle yüzleşse yine baygınlık gerçirmez. Mahmut efendi, içini çekti. — “Halini bilmez perişanın, perişan olmıyanl,. Sen de sev- da geçirmemişsin, hicran çekip aklını rüzgâra vermemişsin,beni taan edip duruyorsun. olmak hüner değil aşka dü- şüp te yar önünde mert olki alnını öpeyim. — Hele tez geç ki namaz vakti keçiyor. — Kıssa bitiyor, devletli; ben kulun da bitiyorum. — Di öyle ise kısa kesi — Ne kadar baygın yattı- | ğımı bilmiyorum. Gözümü aç- tığım zaman Fıtnat Hanımı başımın ucunda gürdüm, Şş&- kaklarıma gül suyu sürüyordu. Koca Ragıbın kızları da birer tarafıma çömelmişlerdi, ellerimi oğuşturuyorlardı. Biri Şeyhülislâm, ikisi vezir yavrusu olan bu üç nazenin, be- ni Sudanlı halayıklar kadar alâ- | kadar etmedi. Onların yüzüm- | de ve bileklerimde dolaşan | nazik parmakları derimi titret- medi. Gözüm, yalnız Gülfidanı aradı. Hain kız, ben bayılmadan evvel nerede göründü ise gene orada idi. Yeri değişiniyen bir yıldız gibi, bulunduğu noktada pırıl pini göz kamaştırıyordu. Onu, nurdan bir put gibi dim dik karşımda görünce az kaldı gene bayılacaktım. Fakat molla Haşmetin ırlaması, be- nimde zafımı giderdi. Kayıtsız şir, kızın yanı başına gelerek ve beni göstererek ırlıyordu. — “Bakındı çeşmi siyahın ne hale koydu bunu?, Gülfidan, » susuyordu. Ne bana balayordu, ne mollaya, Güzel gözlerini hanımlara da çevirmiyordu. Dalgın görünü- yordu, belli ki büyük bir dü- İ - şühce geçiriyordu. Bilsen dev- | - etli; bu hal, ona ne kadar yakışıyordu. Hani, Ruhullah derler, tanılmıyan bir kudret- - ten ve görülmiyen bir tecelli-| den bahsederler. Gülfidan işte ..o kudretin canlı bir nümu- nesi, o tecellinin gene canlı bir timsali idi. Hayrandım, perişandım. Tur dağında Allah ile konuştuğu söylenen Musa giki lâl olup kalmıştım. Fakat Çeri | bu sükütumla bütün yüreğimi ona gösterdiğime kani idim. Yanık bakışlarım, titriyen du- daklarım, solgun yüzüm, ona neler ve neler söylemek iste- diğimi elbette anlatıyordu. Fıtnat H., halime acımış ol- malı ki bana tercüman oldu: — Gülfidan! -dedi- Neye patlaştın? Efendinin elini öp- sene, hatırını sorsana, Dilrüba put, ancak bu ih- tar üzerine harekete geldi, bir seher rüzgâr gibi kımıl dadı, bir gül fidam gibi yü- rüdü, nazlı nazlı yanıma geldi: — Öpeyim Efendi babal -dedi- elini ver! Vahşi ahu, can yakan gör- İ lerile yüreğime yeni yeni alev- ler akıtırken dilile de ümitle- rimi silip süpürüyordu. Evet sultanım; kâfir kız, en tatlı bir ötüşle enacıbir zehir İ püskürmüş oluyordu. Çünkü bana, “Efendi babal,, Diyordu. İ Gerçi yetmiş bir yaşında- yım, gün görmüş bir adamım, değilim. Ancak onun ağzın di baba!,, kelimelerini işitince anladım ki kadın, gülerken de ağlatabilen bir mahlüktur. Biz erkekler, hiddetimizi ya ağır sözlerle, ya azgın çehre ile anladırız. Lâkin kadın, di- lerse tebessüm içinde nefre- tini haykırabiliyor!... Gülfidan da bana “Efendi baba, de- mekle aşkımı reddediyordu, söylüyordu. Bu tatlı hitap, hakikatte pek ağır bir itap idi. O bir kelime darbesile aramızda bir uçurum yaratir yordu ve ben bir lâhzada o İKM HATIRAT Rus zabıtasının sabık Şark şubesi müdürü Agabekofun Hatıraları | Enver > ema Öldürü Bu mühim a silsilesinin neşrine yakında başlıyoruz. Ankara 5 MERKEZ HANE “Müptedi ve müterakki talebe i i kurslar fakat kadın cilvesini tanımış | kendisine vâsıl olamıyacağımı | İ dan o sayılı dakikada “Efen- |, HER LİSANI | ğazımdan uçurumun derinliğine ğümü anlamıştım. Kırgındım, bitkindim, zem- zem yerine son nefesinde du- dağına zehir sürülen bir adam gibi muztariptim. İçimde ise müthiş bir susayış vardı, bo- göbeğime (kadar yanıyordum. Fakat ne elimi uzatıyordum, ne ağzımı aça” biliyordum. Bana : “ efendim, efendiciğimi ,, dimeyip te ba ba diyen hain bir kızın zalim dudaklarını ısırmak için müt- hiş bir ihtiyaç duyuyordum. Bu cür'eti, daha doğrusu bu kud- reti gösterebilsem dudaklarim- daki zehir silinecek, içimde- ki susayış sönecekti. Çünkü o hareketimle onun dudak- larından da “efendi baba, hitabının izini silmiş ola- caktım, Lâkin bunu yapama- dım, sadece inledim. — Gülfidan! — Buyur, efendi babal Artık ağlamaktan başka ça- re yoktu ve ben de yeni baş- tan ağlamıya okoyulmuştum. Fıtnat Hanım, galiba acıdı, Gözlerini çevresile sildi — Ne yapıyorsun yahu !- dedi - ye yerde ağla- mak yakışır mı? Bırak şu hıç- kırıkları da hanımla konuş. Haşmet Efendi de, başka i makam tutturdu: — “'Dilberin lezzeti de soh- | yaran iledir-Ne yapar | beti dilberi tenha götüren meske- nine |, derler ama biz önün aksini kabul edeceğiz. Ağla- mayı, sızlamayı beri koyda Hanımın koluna yapış. Konuşa, gülüşe evine git. Biz hasret kavuşturanlar da arkanızdan çepük çalıp sizi teşyi edelim. (Arkan var) İHarice Gönderi- İktisat Vekâleti, harice sev- kedilecek peynir, pamuk, afyon, çimento, fındık, gülyağı 've | emsali gibi ihracat emtiamızın karıştırılmasına mani olmak üzere devlet lâboratuvarında muayene edildikten sonra ih- raçlarına müsaade edilmesini bildirmiştir. OOANGASUN— ZzeomaomaYN | bir hece 2 Birinci İddiaye Biz Ina- | nıyoruz, İkincisine | Kendisi İnansın | Çakırzade “ Rahmi ,, imza- | lüzüm İrilen heberin asılsız lecek Mallarımız..! ÖĞRETİR Halledilen Bilmecemiz İTE i OV MA Soldan Sağa: 1 — Demir dolap 4, parça 4 2 — Köylü (ayakkabısı 5, sokak 3 3 — Nota 2, uğraş! 5, ile2 4 — İranın dörtte üçü 3, ateş 6 | 5 — Nota 2, hükümet mer- kezimiz 6 6 — Tepsi 4, isim3 7 — Acaip 4, beraber3 8 — Kapalı yer 3, kuman- da 4, renk 2 ğa 9 — Süprüntü 4, aptal 4 10 — Şenlik 4, alan alet 5 ti — Çu2, ateş parıltısı 4, kömür 3 Yukardan Aşağı: I — Bilgi 4, oyuncak 5, | 2 — Yunan Futbolcuları 4, katı yağmur 4 3 — Acıkmış 2, sopa 3 İ 4 — Kıl3, Anneğ, aldi, i 5 — Bul! 3, ne kadar 4 6 — Az sıcak 4, işaret 3 7 — Boysuz 4, yemek 5 8 — Üzüm suyu 4, kum3 | 9 — Kamer 2, kısmet 4 kayık 3 10 — İstirahat 4, kadar 3 1 — Aşikâr 5, en mühim | gıda 5 sile aldığımız bir mektupta Tir Ali rade Mehmet beyin katli münasebetile kendisinin de tezvir neticesi bir çok kim- seler gibi zan altına Şalındığı, fakat hürriyetinin o takyidine hasıl ettirecek delil peyda olmadan beraet etti- ği, binaeraleyh arandığı hal de bulunamadığına dair ve olduğu | bidiriliyor. | Ayni zat diğer bir mekt bunda Bafra intibabı münase- | betile halkın taşkınlık yap- tığını tasdik, fakat hakiki halk sesinin Halk fırkasının kazanmasını intaç eden malüm | neticeyi verdiğini bildiriyor. Bu zatın ilk iddiasma biz inanıyoruz. Fakat ikinci iddi- asına yalnız kendisi inansın, İstanbul 356 İstiklâl caddesi ği! Hususi dersler hanenizde veya mektepte tecrübeğ | dersi meccanendi, | VİLMA BANKİ İİ Ta'rlatin kendisine bahşetmiş oldeğu sehhar güzelliğin bütün inceliği, zarafeti ile yarın akşam OPERA #inemasında tamamen Almanes sözlü ve şarkılı Türkçe ve Fran- İİİ sızca filim üzerinde izahatlı ve İİ simdiye kadar vücude getirilen süperprodüksiyonların en güzel, &n nefis, en mükemmeli olan: Hay aİimizdeki Kadın ay ahaliyi mestedecektir. Metro - Gold > Mayer filmidir. Mevsimin en büyük sinema badi EMİL JANNINGS' ARLEN DİETR ici ile beraber temsil ettiği kabili kıyas ve tamamen şaheseri | Jİ MAVİ MELEK siir, filmi olacaktır. 10 teşrinisani | pazartesinden itibaren MELEK ve ELHAMRA Sinemalarında birden irae edilecektir. Aşk.. Heyecan.. Kin. Bu perşembe akşamından itibaren ASRİ SİNEMA da göreceğiniz ve ŞARL FAREL ile MERİ D tarafından temsil edilen KARGALI KADIN filminin mevzuu budur. EOX mamulât filimlerin en müheyyicidir. aylarca irae edilmiştir. her yerde muvaffakiyet kazanmıştır. Eric Pommer'in eseridir. ve BETTY AMANN ve GUSTAV FROEHLICH mümessilleridir. Yarınki ilk matinesinden itibaren ALKAZAR SİNEN SİNEMASINDAPR Fevkalâde fedakârlıklar o ibtiyarile temiratı ikmal ve ea son sistem sesli makine İle techiz edilen Şehzade başı HİLÂL SİNEMASI 'EK YAKINDA AÇILACA! Sesli, Sözlü Şarkılı Filimler iraesine başlayacaktır. Salonumuz Beyoğlu sinemala- nma faik ve asri bir surette tezyin ve tefriş edilmiştir. Esbabı istirahati temin için yeniden bir balkon inşa edil- miştir. Kış mevsiminde halkın sıh- hatini nazarı dikkate alarak kalorifer tertibatı yapılmıştır. İstirahati umumiyenin temini için ayrıca bir istirahat ve sigara salonu ilâve edilmiştir. Dün akşam Elhamra Sinemasında İVAN PETROVİTCH tarafından temsil edilen PARİS KRALIİ tamamen Fransızca sözlü fil- mi bütün halk tarafından takdir edilmiştir. İlâveten: özlü Foks Jurnal ve sesli canlı,rı imler ile müntahap sesli varyetel Bu Akşam Şehzadebaşında Millet Tiyatrosunda Naşit Bey Temsilleri Dartittalimi Musiki heyetinin ve Servet, | Neriman, Naciye Hanımlar, Hafer Celği | Beylerin iştirakile Büyük Konser. ESRARENGİZ KADIN Komedi 4 Perde DANS VARYETE KANTO Bu hafta MA, sinemasi BILLIE DO e ROD LA Ri ekâret kon€ filminde Ilahsız kaf m ya " la m 3 Perde 12 Tablo İli Yazanı l İH Berntein Terceme eden: | Fikret Âdil Çarşamba günü formah o rabitana Hayli günü maine .. e Beka ee raci m İ gocuklar tiyatroya ieabal Tecrübeli Fi ” İngilizce İİ Bir ingiir Ündamıe Bi” Ke Şişi ağ e gi numaraya mürac&a'