28 Eylül 1930 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

28 Eylül 1930 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 , Sayfa SON- POSTA FETHİ BEY KİMDİR? 6: İstanbuldan — hâlâ gelmediği için, Fethi ye'si gittikçe artıyordu. Dahib de çıkacak bir iğtişaşla firka- nın mahvolması bile mümkün- dü. Her taraftan çölle muhat olan Türk zabitleri için yapı- lacak birşey yoktu. Nibayet son nofere kadar müdafaa. Fethi beyin yanında bulu- nan genç süvari zabiti anlatı- yor: “ Hanm odalarından birinde kaputu sırtıma çekip uyumuş- tum. Gecenin bilmem bangi saatinde, bir emir neferi beni uyandırdı. Reis Beyin yanına gittim. Fethi Beyin odası şu manzarayı — arzediyordu: Bir kamp yatağı. Kenarda boş cephane sandıkları. Bir şamdan. Şamdandan — gelen — soluk aşık altında, erkânı harbiye reisinin yüzü sapsarı görünü- yordu. Hiç uyumadığı bellidi. Fırkanın son derece fena bir vaziyette — olduğunu — anlattı, sonra yüzüme en ciddi bakış- larından birini atarak: — Sana mühim bir vazife, dedi. Bana üç mektup uzatmıştı. yardım | beyin | ! | harbinde Bu mektuplardan biri İstan- bulda Harbiye nazırı Mahmüt Şevket Pağay, öteki Kerim Böye yve *bir üçüncüsü de, Lömuan isminde, Fethi Beyin eski ahbaplarından bir Fransıza yazılmıştı. Fethi Bey dedi ki: — Şafakla — beraber — git, Bengedanda —Lömuanı — bul, bu mektubu ona ver, Tunusta ©o sana nc söylerse öyle hare- ket et. Sana ihtiyacı olmazsa dosdoğru Parise gidersin ve öteki mektupları Kerim Beye verirsin. Sefaret vasıtasile üçün- cü mektup — Harbiye nazırına gidecektir. Fethi beyim Kerim beye | mektup, Trablus gönderdiği Türk fırkasının ne elim vaziyette bırakıldığını ve ihmal edildiğini gösterir. Bazı parçaları şunlardır: “Canım bu ne haldir? Koca bir devleti muazzama, buraya para göndermek vasıtalarını ni bile edememiştir. temin | Böyle Ali Rızalar, Bin Cebba- “Bu Mektubum Elinize Vâsıl Olduüğu Vakit Fir- kanın Namı Bile Ortada Kalmıyacaktır.. | reler, bilmem kimlerle iş gör- | mek kabil değildir. - Sefaret ba işi başka birine havale edemiyor mu? Bu mektubum elinize vâsıl olduğu vakit, fır- kanın namı bile kalmiyacaktır. Bu işlerin az çok arkasından koşturulması için Selim Bey oğlumuzu tarafınıza iade edi- yoruz. Oraca kendisine lâzım- gelen yardımın yapılması rica olunur. ,, Fethi Bey bu suretle bir miktar âltın daha tedarik ede- bilmişti. İşte, Fethi Bey, Trablusta, bu derece müşkül şerait altında vaziyeti idareye çalışmıştı. Bu faciadan sonra çok geç- meden Balkan harbi felâketi baş gösteriyordu. Fethi B., bu harpte de, Filibedeki Kolordu Erkânı har- biye reisliğine tayin olunmuşta. Edirnenin istirdadına da işti- rak ettikten sonra 1912 senesi nihayetlerinde askerlikten istifa etti. | Arkası var | İttihatçılar Divanı AÂlide Hesap Veriyorlar.. Sulh Teklifi İçın Hazırlanaq Muazzam Plân Ne İmiş?... Fakat, Ya Alman Yola Gelmiyecek Olursa?..| 5: a a ya Yo elmiyece ursa?,. Bir Mesele gı Sabık Hariciye nazırı, lâfi uzattıkça uzatıyordu. Bence bu- kadar uzun boylu izahata hiç lüzum yoktu. Fakat, arkadaş- lar ve hatta ben bile, belki altından bir şey çıkar ümidile sabır gösteriyor ve bu uzun lâkırdıların sonunu bekliyorduk. Bununla beraber biz bu sab- rımızda hakh imişiz. Çünkü Ahmet Nesimi B. şimdi toplu bir sulh teklifi yolunda yapı- lan entrikalı işleri anlatmıya koyulmuştu. Sabık nazır harbin son dem- lerinde Bulgaristan Başvekili Mösyö Malinofun gizliden giz- liye sulh teşebbüslerinde bu- kunması üzerine hasıl olan va- ziyeti anlattıktan sonra sözle- rine şöyle devam etti: — İşte, biz, o sıralarda ha- gl olan vaziyet üzerine Bulgar Başvekili mösyö Malinofu ik- tidar mevkiünden — düşürmek plânını takip etmiye başlamış- tık. Eğer bunda muvaffak ola- mazsak müttefiklerimizle bir- likte düşmanlarabir sulh tekt- lifinde bulunacaktık, Malinof — kabinesini - sukut ettirmek için çok uğraştık. Fa- kat bu iş pek güç bir şeydi. Neticede muvaffak olamadık. Buna — muvaffak — olamayınca ikinci plânı, yani hep birlikte sulh teklif etmek plânını takip etmek lâzımgeliyordu. Esasen müttefiklerimiz. arasında Bul- garistandan başka Avusturya- Macaristan da, iktısadi vaziye- ti dolayısile sulhe susamış gö- rünüyordu. Bu sıralarda Sadrazam Talât Paşa Berline bir — seyahat yapacaktı. Sofyadan geçerken Mösyö Malinof ile görüşecek, sulh teşebbüsü hakkında uyu- şacaktı. Avusturya da sulhü can ve gönülden — istediği içiu onunla da uyuştuktan — sonra biz üç devlet, sulh yolunda Almanyaya karşı cephe ala- caktık. Kararımız - verilmişti. Almanyaya, hep birlikte düş- manlara sulh teklif etmek is- tediğimizi söyliyecek, Almanya kabul etmediği takdirde de biz üç devlet sulh teklif ede- cektik. Fakat bizim Almanlarla mu- ahedelerimiz vardı. Bu mu- abedeler bize bir takım men- faatler temin ediyordu. Şimdi Almanyaya karşı sert bir cep- he aldığımız takdirde bu men- faatleri kaybedebilirdik. Bu- nun için şu işte maharet ve itidal ile hareket etmek icap ediyordu. Sabık nazır, sözlerini buraya getirdiği zaman yanımdaki arka- daş yavaşça murıldandı: “Ma- haret ve itidal!,, İtiraf edeyim ki o esnalarda biraz dalmıştım. Sabıik nazırın şu uzun ma- salındaki gaflara dikkat edecek halde değildim. Fakat bizim arka- daşın “maharet ve itidal!,, diye fısıldaması beni ikaz etmiş oldu. Şimdi bütün dikkatimi Ahmet Nesimi Beyin sözlerine wermiştim. O, devam ediyordu: — Esasen henüz bir felâ- ket yüz göstermemişti. Bunuâı üzerine Talât Paşa bu müza-” kereleri hazırlamak için hemen seyahate çıktı. Fakat — İstan- buldan ayrılmadan evvel Bul- gar sefiri M. (Keşof )a müra- caat ederek Sofya istasyonunda M. Malinofun elini sıkmak şerelfine tavassutunu rica etti. Fakat M. Malinof o — sıralar- da hastalandığından istasyona gelemedi ve mülâkat ta kabil olamadı. Eğer bu mülâkat mümkün olsaydı Talât paşa, Bulgar baş vekiline, istikbalde iki mem- leket arasında yapılacak itti- fakın getireceği faydalardan bahsedecek, ayni zamanda sulh pilânımızın esasını da hazırla- mış olacaktı. Sabı nazırın bu bikâyesi benim — hayli hoşuma gitmiş, hatta üzerime bir az da re- havet getirmişti. Kadın Ve Erkek Bir Kâtip aranıyor Hesap — bilir, makine — ile düzgün ifadeli yazı yazar, orta veya âlü tahsil görmüş, kefil gösterebilir, tecrübeli genç bir kadın veya erkeğe ihtiyaç vardır. Şimdiye kadar çalıştık- ları yerleri ve aldıkları vesi- kaları bildirmeleri lâzımdır. Mektupla (kâtip) ismi altında gazetemize yazılması. | Halledilen Bilmecemiz 1234567 89101l Üzu ©0MX CA Gw e A z > © ÖNO0Ü a wWw- Soldan aşağı 1 — Sicim (2) müvazenesis (5) nota (2) 2 — Siper (4) cereyan eden (4) 3 — Bir iskambil oyunu (5) 4 — Bardak (4) güzel kokulu yaprak (4) $ — Bir futbolcumuz (3) 6 — Bir nevi taş (5) kadın (5) 7 — Geyik (3) 8 — Kocanın arkadaşı (4) hiz- metçi (4) 9 — Rum izmi (5) 10 — Renk (4) babanın erkek kardeşi (4) 11 — Yuva (2) az kalsın... (5) 30 gün (2) sağa, yukardan Katol_ıîlîîrmenî- ler İki Grup Mu Oldu Ermeni Kıtolık cemaatı ara- sında epey zamandanberi de- vam eden bir ihtilâf vardır. Sebebi şudur. Bu cemaat, bundan epey zaman evel (34) kişilik bir heyet intihap et- miş, bu heyetin arasından da (10) kişilik bir idare grupu ayrılmıştır. Aradan geçen za- mdnla bu heyet ikiye ayrılmış- mıştir. Heyetin her iki kısmı da kendisini halis lâyık olduğunu söylemektedir. Gruplardan bi- rinin başında Melek Manukyan ef. —öbürünün —başında da Surp Agop hastanesi baş dok- toru Yensan Efendi - vardır. Manukyan efendi, istifa et- haiz olduğunu iddia eden bu grup, doktor Rensan efendi aleyhine Adliyeye — müracaat ederek beş senedenberi veril- miyen hesaplar için takibat icrasını — istemiştir. Belediye ve Emniyet Sandığı Binası Emniyet sandığı müdüriyeti ile belediye arasındaki ihtilâf hallolunmuştur. Yarından iti- baren belediyenin fen, su iş- leri müdüriyeti ve vilâyet he- yeti fenmiyesi bu binaya nak- ledecektir. Sinema Alemigdi Değîşiklik Var teciliğe Doğru Gidiliyor Sinema, yeni bir tahavvüle | doğru gidiyor. Şimdiye kadar sesli ve sessiz. sinemalarda | gördüğümüz şeyler, birer vo- man ve hikâye mevzuundan | başka hirşey değildir. Bugüne kadar, bu hal, belki insanlara | kâfi geldi. Fakat bundan sonra | gelemiyeceğe benziyor. Çünkü | Hikâye nevinden şeyler gör- rek ve dinlemek, bir kısım- larımızı tatmin etmiyor. İsteni' Byor ki simemalar, artık, - bü vaziyetten çıksınlar, canlı biret gazete olsunlar, Bu maksatlâr bugün Nev York,. Londra vt Berlin'de yeni yeni - sinemalef açılmıyor. ve buralarda sır dece günün — vukuatına —af filimle gösteriliyor. Yani sine” a arlık bir gazete halin? ( Dita Parlo ) ile ( Nadya filminde. Sbriskaya ) (Kadınların Saadet! Bir Senede Cevabı Gelmiyen Rapo İktısat Vekâleti Gençli Böyle Mi Milli Talim ve Terbiye heye- tinin üç sene evvel verdiği bir mekteplere yalnız lise mezunları kabul edi- liyor. Ancak bu karar verilirken Ticaret mektebi hiç düşünülme- miştir. Bu suretle lise derece- sinde — olan yüksek Ticaret mektebi mezunları; âli kısma devamdan mahrum kalmışlar- dır, Halbuki: | — Mektepte elyevm cari bulunan müfredatlı ders prog- ramı tetkik edilirse ( Yüksek ticaret ) kısınının müstakil bir mektep değil, Ulümu âliyenin ihzari kısmı mahiyetinde oldu- gu görülür. 2 — Mektep talimatıname- sinin 34 üncü maddesine göre kısmı âliye lise mezunları ve yüksek ticaret mezunları ka- bul ediliyordu. Talimatname- deki bu kayıt ta gösteriyor ki yüksek kısım mezunlarının Ulümu âliye kısmına kabulleri alâkadarlarca makul görülmüş ve tasvip edilmiş ve bundan üç sene evveline kadar bu cari olmuştur. 3 — Her meslek adamı âli tahsil iktisabını arza ettiği vakit okuyacak bir mektep bulduğu halde yüksek - ticaret mezunları, değil herbangi - âli mektebe, kendi şubesi olan ulâmu ye kısmına da de- vamdan mazhrum bulunmakta- karar üzerine âli Duşunüyo ' yüksek mektep mezun oraya — alınmaması müdavim, mezun adedi gitti azalmaktadır. Her seneki zun adedi ancak - sekiz, arasındadır. Halbuki yüksek — kısımd her sene asgari altmış kişi Bunlara devam hakkı bu koca teşkilâtin beyhi çalışmasının önüne geçilmiş © Yüksek vaziyeti takdir eden mektep müdi mektebe lise unvanı veriler?) mezunlarının âli kısma devam temin için İktısat Vekâletine /| sene evel bir rapor 0 Şimdi mektepler açılmak ( Yüksek ticaret mektebi zanlarıni hiçbir. yere İ etmiyorlar, Vekâletin, 4c vaziyeti tetkik ederek şekli hal bulmasını rica zünd yoruz. Yksek Ticaret Meki İZDİVAÇ Musiki: OSCAR STRA

Bu sayıdan diğer sayfalar: