ö Gördüklerimiz MÜREFTELİ| BİR ŞARAPÇININ TDEKLİRİ.. 26 eyllli 930 tarihli nüshanızda Mü- Tehleden çekilmiş bir telgraf gördüm. Ben de Müreftenin — şarapçılarındanım. Vaziyet bu telgrafta zikredildiği gibi değildir. —Müskirat imhisar — idaresinin Yösterdiği sühulet ve muavenetten do- İayı bilhassa Avrupaya ihracat yapabi- İktcek vaziyete geldik. Vukubulan sipa- Tişlerin mufını bile kabul etmekte müş- külât çekiyoruz. Kimin şarabı varsa Satın almıya razıyım. Mürefte şarap amillerinden : Daniş İNTİHAP SANDIKLARI Avrupada intlhap yapılacağı zaman İntihap sandığı reyler sllmadan evvel halkın Önüde açılır, içi boş olduğu gö- Tüldükten sonra mühürlenir. Ve bu su- Tetle suk istimal olmaz ve birçok fırka- İara mensup kimseler bulunur. -Acaba de bu suretle hareket edebilecek mi- Ya 2, Son Pesta — İstedikten sonra ayni Tekilde hareket etmemek için hiçbir SMebep yoktur. ANKARADA ÇIPLAK BACAK Bazı yerlerde kadınların çorapları Ykararak — çıplak bacakla gezdikleri, Nzun etek modasına tabi olanların da Yüi kadar İnce kumaşlardan elbise yap- tkları görülmektedir. Anlaşılan İstan- bulun modamı bizede geldi. Ankarar Atilâ FETHİ BEYDEN HERER İA 1 a. Biz Adanada günde (19) saate kadar Sakşıyorur. (13 - 14) saatlik mesal müd- deti, adeta tabli gibi bir şeydir. Bu ki- Sak mintakada bu mestiye tahammlil ttmek çok güçtür. Şikliyel edecek olur- Sak bizi ihtillcilikle Uham ediyorlar. Biz de bu vatanın evlâdıyız. Fırka reisi- Mize vaziyetimizi kemali hürmetle arre- Tiyoruz, Adana 17 No. — şoför Naci HÜVİYETİNİZİ- BİLDİRİNİZ “Eşref Beye ,, Çankırıdan bahseden yazınızı aldık. Fakat büviyetiniz. bizce meçhul oldu- Zu için ağır itihamları — ihtiva *den buü yazıyı — dercetmek, takdir edersiniz. ki mümkün *lmaz. Hüviyetinizi bildiriniz, ıa’înmıu verelim CEVAPLARIMIZ Hâkim İbrahim Beye — Mütalcamıza ikkür ederiz. Matlup hasıl olduğu kaymetli — mütalcanızdan — İstifade Şölemedi. İtizanmızın Kabulünü rica a. — Hâkimden Şikâyet Ediyorlar Ayı '$ çocuğu ile Beyazıtta oturan Şiğt Hanım bize sulh bâkimi Bti Bey hakkında müddei umu- _ik! müracaat ettiğini —anlat- tadır, Tafsilât vermiye lüzum Üyoruz. Salâhiyettar makam elbette işi İttkik edecektir. Selç“k San'at Mekte - binin - Sergisi tin lçük kız san'at mektebi- h tatil kursuna ait sergisi %“İledenswlıçılıukhr Rıul İ Çayını içip bisküvit- Tni yedikte sonra sordu: N Size Paristen bir telgraf iler, değil mi? YU cevap verdi: - Evet, — Peki niçin gitmediniz ? % '€n istiyordum. Madamla 'azel istemediler. ON POSTA,, NIN Tefrikası: No 42 s.on POSTA İ tıı Yardım esseselerıı Ne Kadar Çoğaltırsak O Derece Memleket Istıfade Eder 'Şimdiye kadar (3) bine ya- kın talebe yetiştiren “Türk kadınları Biçki yurdu, dün on sekizinci ders senesinin ser- gisini de tetkik nazarlarımıza vazetmiştir. Ön sekiz sene fa- sılasız surette, her gün bir parçe daha mesaisini arttırarak ilerliyen ve bugünkü haline gelen yurt, hiç şüphe yok bu memleket - kadınlığına pek:çok hizmet etmiştir. Birçok kimse- sizler vardır ki, bin bir mah- rumiyet içinde buradan aldık- ları feyiz ile hayata atılmış, ismet ve iffetlerini kurtaracak bir yaşamak ve kurtulmak va- K yurdun yetiştirdiği talebe yüz kırk kadardır. Üç kısma — ay- rılan yurtta, üçüncü seneden sonra terzilik san'atının ihtisas şübeleri başlıyor ki, talebe bu “kısım ları — takip edip etmemekte muhtardır. Ayrıca bu kısımda — devam müddeti de istidada bağlı bir şeydir. Memlekete her halde hiz- met ettiği şüphesiz olan yur- daha — tekemmül — etmiş, daha vüsat kazanmış görmek Ser:ııun £Er MUHARRİRİ — Hayır. MORİS LÖBLAN — İyi. Beni nasıl buldunuz? S Arsen Lüpen'in Son Sergüzeşti wamuaı İMDAT GELİYOR — Niçin ? I — Buna emniyet etmediler ve bu işte mutlaka bir hile olduğuna hükmettiler. Bunun için seni aramıya başladık. Evvelâ ormana gittik, orala- rını aradık. — Jandarmalara haber ver- | medin mi? — Şarlot buldu. Bu sabah bana evin içinde bağırdı: “Es- ki limonluğun önünde bir kı- mıldanma var. Pencereden göre düm.,, dedi, derhal koştuk; bir menfez açtık... Raul alçak sesle; — Teşekkür ederim Şarlot, dedi. Sonra kendisine ne tasav- vur edildiği sorulmuş gibi; kat'i bir sesle dedi ki: — Evvelâ biraz uyuyalım, Göz Alan Kuımlanndan birisi sonra birkaç gün için de Hav- ra gidelim... Biraz deniz hava- sı beni kendime getirir. Raulü bıraktılar, uyudu. yalnız Saat ikiye doğru zili çaldı, Bertrand içeri girdi ve Raulü giyinmiş, traş olmuş, mükem- | | mel bir halde gördü. Kadın bir müddet Raulü — seyretti, sonra — gidip — onu alnından öptü, Raul de onun ellerini öp- tü ve bu buscler arasında göz yaşları birbirine karıştı. Şarlot gelip onlara hizmet - Kadın Ve Kalp İşleri Hayatın Bir Muadelesi Daha Senelerce Evlenmemiş ErkeklerleEvlenmeliMi Eglenceden Fedakârlık ! Hayatta itiyatların rolü gayet ı Hlyütlrlludlıolcucym_ yazmak ne kadar güç gelir. Çocukluktan — itibaren — bu itiyatlar mütemadiyen fazla- laşır. Geçen senelerin çokluğu onların terkini o kadar güçleş- tirir. Uzun zaman bekâr yaşa- ! mış olan bir adamla evlenme- yi de işte bu itiyatlar güçleş- tirir. Bir adam düşününüz ki kırk kırk beş yaşına kadar bekâr — yaşamış. Evine ve yahut — pansiyonuna — istediği zaman gitmiş, istediği zaman gitmemiş. Eğlencesi, — arzusu için hiç kimseye fedakârlık yapmamiş. Böyle bir âdamın birdenbire aile bağlarile bağ- lanması — nekadar — güçtür. Muayyen zamanlarda eve — gel- mek, karısı için eğlencesinden, arzusundan fedakârlık yapmak ne kadar mühim meseledir. Bütün hüsnü niyetine rağmen eve vaktinde gelmiye alışamaz. Karısile beraber gezmek ona yük taşımak kadar ağır gelir. Onu evlilik hayatına alıştırın- cıya kadar belki on sene, bel- ki daha fazla zaman geçer. Fakat artık o zaman siz de zaten onun geç gelmelerine, hüdbinliklerine alışmış olursunuz. Uzun 'zamlan bekâr yaşanlış erkeklerin ekserisi de ihtiyarlı- gın) (düşünerek, evlenir. Fakat onlar da artık yorulmuş; hâyat- tan her arzususnu, her heve- sini almış sakin rahat yaşa- mak ihtiyacını duyan kimse- lerdir. Genç bir kızın böyle erkekle evlenmesi hem günah hem de yazık olur. Hanım Teyze Bir İnfilâk Bir UstaÖldu Biri De Yüzünden Yaralandı Dün Silâhtarağadaki Tıpa fabrikasında bir infilâk olmuş- tur. İnfilâk neticesinde usta başılardan Vasil efendinin kar- .mı — parçalanmış, bağırsaklari dışarı dökülmüştür. Vasil efendinin muavini Ma- to usta ise yüzünden yaralan- miştir. Çağrılan - doktor, Vasil efendinin karnından demir par- çalarını çıkarmış, ilk tedavisini yapmıştır. Mecruhlar Balat has- tanesine nakledilmiştir. Vasil efendi biraz sonra ölmüştür. etti, yemek getirdi. Raul çok yemedi. —Yorgun görünüyor ve oradaki hatıralar kendisini rahatsız. ediyormuş gibi şato- dan çabuk - çıkmak - istediğini söylüyordu. Raulotomobile bindi ve Beşu ile beraber Havra gitti. Şar- lotla Arnolt, Parise gitmek için o gece trene bineceklerdi. Havrda, Raul, izah etmek istemediği sebeplerden dolayı bir ötele inmek istemedi, sahile - gitti, kumların — üstüne | yattı, akşama kadar, hiç kımıl- damadan düşünceye daldı. lııızhıııı? ( — Siyah Manto —| _A..._._....._.-_,,. | İ H t’ HU Kd bi ] . Temiz giyinen bir «adının elbiseleri — arasında kaş için sıcaklık verici güzel bir man- tosu bulunması da şarttır. Bu sene mantolar için siyah kumaş tercih ediliyor. Yaka kürkü ise gümüşi ve siyah deriden mnhıp olunmaktadır. “-Bu Ne 'Bıçım İtilâf Böyle ? Yünanlılar'la yapılan itilâf- tan sonra Yunan mallarına; bankalardaki paralara konan hacizleri kaldırdık. Buna mu- kadil Yunan hükümeti hâlâ taahhüdünü — yapmıyor. Müte- veffa Doktor Zeki bey vere- sesinin bir müracaatına göre bura Osmanli-bankası vasıta- sile bu ailenin Selânikteki mevduatı için bir talep ya; mış, fakat Yunan İktısadı n nezareti hâlâ emir göndermediği için mevduat verilmemiştir. Bu ne biçim itilâf böyle ? Müşahede Altına Alınan Bir Mevkuf Geçenlerde bir kaza neticesi tevkif edilen tımarhane şoförü, kendi talebi üzerine tahkikat hâkimi tarafından Tıbbı Ad liye — gönderilmiş, müşahedı altına alınmıştır. — TAKVİM —— Gıı-m27 ı-:yını-ıoaoıımus Rumi +Ce....eımnuı 14 -Eylil - 1846 Vakıt-Erani Vasat? | Valat-Ezani- Vastt Tei / 5.s2 | Akşam (12.— (18, Öğle | 6A Jiz.s | Yetr ai Eı,n kindi | 927 İmsak İieti 4 ça Beşu ile iki lnxkırdq arada bir oraya geliyorlar ve onu bep ayni halde görüyorlardı. Akşam üstü, güneş batarken gene geldiler ve Ranlü ayni vaziyette gördüler. Fakat çok garip bir manzara daha gör- düler : Raul yerinden kalktı ve kendi kendine hoplamıya, sıç- ramıya, tuhaf sesler çıkarmıya başladı. Beşu gidip onu kolundan akaladı: — Hişt... Efendi... Sen oy- yi LArkası var)