Bruegel'e Dair — 90 nıncı Şayfadas Devam — çalıştığı zaman. Bu zaman içinde Bruegel sanat tarihinin tanıdığı en zengin, en çeşnili eserini veriyor. Onun fethedici hayatiyeti ve ru- hunun realizm ilefantastik, grotesk ile trajik arasında çırpındığı, ken- dini kavrıyan vizionlara verilmesi ve bilhassa ifratçı mizacı onu ta biatının onu gürüklediği hedeflerin sonuna kadar tablolarındaki bu maj söküklüğünü; dünyâ köğelerin- den görünüşleri ve cehennem man- zaraları bedii ve köy sağlamlığını ifadelerini, korku ve marazi sayık- Iamalarının aydınlatılaşına kadar onu götürüyordu. Cavit YAMAÇ 4 Temizliyen toprak — 9? nci Sayfadan Devam — çalışkan olmak kâfi değil. Biz, bizde ve üstünde yaşadığı. miz topraklarda gördüğü her şeye aşkla bakan, bizim ve toprakları- raizın sert, korkunç, şartlarını bun- ların ağırlığını hişsetmeden kabul eden meczuplar, kendi etrafında nambtenahi dönmekten yorulma yan dervişler, toprak içinde aylar- ca çile çıkarmanın sırrına erenler lâzım. En büyük hakikate en büyük ızdıraplarla gelebileceğine, büyük bir sevabın küçük izdırabı hafifçe gizlendiğine inananlar lâzım. Toprağı kucaklamasını ve onun- İs konuşmasını bilenler, kirlerini toprakta temiilemek isteyenler, çar- mıhlarını sırtlannda güle güle gö- türenler lâzım. Fakat bu insanlar bizden, be- nim gibi meczuplardan çıkacak, ben kadına aşık olmadım..Ben top- rağın kadınına vurgunum. Sevdi- imi ancak bu toprak üstünde tanıyabilirim. Onun beni meste- den, beni cezbeder güzelliğinin bü- yük şartı bu topraktır. Sefil ve perişan halime rağmen gözlerimde yanan mesut ve bahti- yar ısığa baktım. Bu ışığın, içinden çıktığım ve tekrar içine gireceğim toprağı sardığını anlamâdım. Ta- hayyüle alışık kafamda benim baş- ka dünyalara, iç Âlemlerine baktı. ğımı zannettim. Hayır, ben de senin gibi etra- iımdakilere ve gözlerimin önünde uzanan toprağa bakıyorum. Fakat - ben bu insanlarda ve toprakta kendimi görüyorum. Sen kendinden başka bir şeyin karşı- sında idin. Bunun içindir ki hiç hakkın olmadığı halde bize acıdın. Her şeyimize bu kadar yabancı iken bizi kendi kafanın hayallerine rametmek isterken ne kadar gü- lünçeün. “Çığır, o Samet AĞAOĞLU Tiyatro — 93 ncü sayfadan devamı — gue'leri deniyorlar, onların beliğ fikirlerini duymamacasına boyun- ları bükük bir halde dinliyorlar ve zihnen onları «tatlı nasihatçi» Verlaine gibi kendilerinden üstün sayıyorlardı... Büyükler sevinçlerini, gençler eksiklerini tekrarlıyarak (şahsi vic- danların tahlili, ksrarsızlıkları, ha- yâları, fizik ve psikolojik noksan- ları) ile uğraşıyorlar; böylece biraz vahşi bir sanat bünyesine doğru dönüyorlardı... Harpten sonraki tiyatro müca- deleleri fransız sahne edebiyatına ölmez eserler ve çehreler kazan- dırdı. Bu devri temsil eden genç- lerin eğerleri; beş yeya altı senelik bir zaman nihayetinde Fransızların birbirinden başka başka kıymet. lerde kabiliyetleri obulunduğunu ispat etti. C. MUTLU Halit Fahri OZANSOY'UN iki güzel eseri Baykuş 3 Perdelik manzum facia (4 üncü basılış) Sulara Dalan Gözler — aşk ve gece şiirleri — Her iki eser 30 kuruş fiatla Ankara Caddesinde Üikü ve İkbal kitabevlerinde satılır, Cebinden bir avuç metelik çr- kararak körcesine bunları duvar. lara, aynaya, pencereye fırlatıyordu. — Buyur, Bay Stârou, benim parayı ne çok sevdiğimi gör! On. lardan çorba yapar dilencilere ve- ririm. Ben şimdi sana kâğıdın berbâtlığından bahsediyorum. İn. 9 — Servetifünun — 2316 sanı, susuz cehennem kazanında kaynatıyor. Hammal kötü bir adam değil. di, Dargın kalmıyordu ve bilhassa karısı sadicının bir işaretine ba- karak hasretli ve aşk dolu, of'lu ve gözleri başı üzerinde bir Şşar- kıya başlıyordu. Stârcu mütebes- sim, Palör masaya serilerek abh-lı- yarak Gore ise açılarak dinliyor. lardı, — Dur, be kadın! O «yeşil yaprak yukarıda, gitti hasretim gittie yi söyle! G. M. ZAMFİRESCU