| .tır, En birinci GUMARIYET memlekete avdet etmiş bulunmak- tadır. Her sene tedricen memleke- kete iade edilen bu sabit serme- yenin doğrudan doğruya veya bil- vasıta baheettiği menfaatler biz- zat bun sermayelerden daha tazla ehemmiyeti haiz bulunmaktadır.» ADLİYEMİZ diiye Vekâletimiz cümhuriye- tin 17 inci yılını dolğan ve cümhuriyet adliyesinin ileri veç- hesine uygun mühim işlerle ka- patmıştır. Adliye Vekilimiz B. Fethi Ok- yar, kendisinden son yılın çalışma- larını rica eden muharririmize şun- ları söylemiştir, «— Yurt için, millet için em- niyet, refah ve saadetle dolu olan eümhuriyetin 17 inci yılını kapar- ken adliyemizin bir yıllık mesaişi- ni anlatmamı istediniz. Bütün gayretini yurtta adaleti süratle tevzi ve temin maksadına tevcih etmiş olan Adliye Vekâleti bu seneki mesai programını iki EE 43. 18 YAŞINA esası göz önünde tutarak tanzim etmişti : Birincisi; mevcut teşkilât ve müesseseleri imkân nisbetinde tak- viye ve tevsi suretiyle adli cihaz- larımızdan azami randımanı temin etmek. İkincisi: tatbikatın verdiği tec- rübelere istinaden kanunlarımızda yapılması lâzım gelen islah ve ta- dilleri tesbit ve teklif etmek.» SIHHAT İŞLERİMİZ ümhuriyet sıhhiyesinin hedefi (Halk sağlığıdır). Yurdumuz- da bu hedefe doğru yürüyen sağ- lık ve içtimai yardım işleri 1925 de yapılan program ve plân daire- sinde her sene daha kuvvetli, isa- betli, ve hayırlı bir faaliyet ile başmlarını vermekten hali kalmı- yor. Bu başarılar, ülkemizin her hangi bir noktasinda gözle görü- lebilecek, el ile tutulacak bir halde ve barizdir. Halk sağlığının mefhumu şudur: Yurtta sağlam, gürbüz, faal bir 2> GİRERKEN nesil yaşatmak, bu nesilden en yük- sek randımanı almak ve nüfusu çoğaltmak... MALİYEMİZ D enk ve samimi bütçe prengi- pini kuruluşunun daha ilk yıllarındanberi politikasının ana gayelerinden biri sayan Cümhuri- yet hükümeti, dünyanın büyük bir buhran içinde kıvrandığı şu &on yılda Büyük Meclise 17 senenin en yüksek bütçesini takdim etiniş- tir. Dr. Refik Saydam hükümeti- nin ikinci bütçesi olan 1940 mu- vazenei umumiye kanunü bile baş- Lu başına Türk maliyesinin şami- miyet prensipini ifadeye kâfidir. Bundan başka Maliye Vekâleti. miz, son yılda, ahval ve şartların icap ettirdiği diğer mali tedbirleri de büyük bir dikkatle günü gü- nüne almış ve tatbikine koyul- muştur. “Vid (aa O > Yazan: Şinasi ÖZDEN Kazanın en eski kahvecisi uzun süleymap, Vilâyetteki mezat #alo- nundan kırk beş liraya aldığı 1933 model Telefunken radyosunu kışının işlediği ipekli örtüyü sara- | rak, kırathanenin köşesine yerleğ- tirdiği zaman; gasete okuyan il tiyar nüfus memuru çocukça gü- lerek : — «Maşallah... Maşallah - dedi, © demek bundan sonra ajans haber- lerini günü gününe takip edebi- leceğiz.» Öteden birisi sordu : — <Uğurlu olsun Süleyman Ağabey.. Kaça aldın bunu b — «Yüz on liraya.. O da zorle, <diye çürük dişli kahveci gururla söylendi. «Acentadan yeni çıkmış- maldır; düğmeye bas, Ankara, Londra, istediğin yer karşına çıksın.. Envgi çeşit türkü dinle.. Bütün gâvurca dilleri işitir sin, köpoğlunun icâdı bitirim bir gey doğrusu. Yüzon lJirays bu mal bedavadır beyim., «diyerek, radyonun yasıflarını oradakilere iştahla anlattı. «* Oo Yarım eaat sonra, kahve hın- cahınç doldu. Yağmurdan ıstana- rak titreyen köylü çocukları, ür- kek gözlerle - herkesin büyük bir saygı ile etrafını kuşattığı - süslü kutuyu seyre daldılar, Bir kaç öğ- retmen radyonun markasi hakkın da şiddetle münakaşa ettiler. İşgi- ler san'atlarından, memurlar mes- leklerinden fazla radyoyla alâka- dar oldular. Badyo kelimesi halk dilinde başka türlü telaffuz edildi. Hasılı, az bir zamanda; bir kaç memur ailesinden arta kalan ihti- yar âlet, kasaba halkının müşterek ve kutsal malı oldu. İki gün son- ra düğmesine mavi bir boncuk asıldı. Ve üzerinde: «Radyoys el sürülmemesi pek çok rica olunur» sözleri bulunan bir kâğıt makina- nın ipekli örtüsüne iliştirildi. Her gün, ayni saatte makina- yı - bu işten anladığı söylenen - genç mal müdürü açıyor, muhte gem bir sessizlik içinde saatler ayarlanıyor ve büyük bir sabırsız- lıkla ajans haberleri bekleniyordu. Hele heyecanlı harp havadisle- rinin dinlenişi yok mu? Bu âdeta halkın kendisinden geçiş anıydı. Kimisi kulağını oparlöre yaklaş- tırarak gözlerini irlleştiriyor, ki- misi bir facia sahnesi oyuayan aktör gibi buhranlı, kimisinin du- dağında tahmini doğru çıkmış bir büyücünün muzaffer gülüşü.. Ve sonra, meselenin asıl safha- 81. Yâni münakaşa. Türlü türlü nasariyeler, prensipler ve salâhi- yetli görüşler.. Esnafın çoğu - ki fatura hesap- larından iyice anlamaslar - siya- si bir mesele hakkında pratik ela- rak fikir yürütebilirler, Bözün kısası; Uzun Süleyman'ın 1933 model Telefunken radyosu, kasabada bütün sosyal kadrosu ile bir cemiyet yaratmıştı. Bu cemi- yet, yukarıda anlattığımız ahval- — Lütfen sayfayı çeviriniz — 299 — Servetifünun — 2306