No. 2952 — 507 UYANIŞ 325 1913, Haziran 2... Mahmut Şevket Paşa katlediliyor; birçok münevverler Sinop'a sürülüyorlar. “1909 danberi keyfi bir surette devam ettirilen idareli örfiyeleri ve eudistimalleri görüp hâm yağma ve Doksanbeşe doğru manzumelerini ya- zan Teyfik Fikret-in şikdyelle- rinin nekadar haklı olduğunu mü- nevporler anlayorlardı ve denilebi- lir ki, son vak'alardan sonra Fik- ret'in ismi ve mevkii çok yükmeli- yordu,, halbuki, “Tevfik Fikret'in Doksan beğe doğru şiirinin inlişarı üzerine İltihadetlar'ın yardakcı kıs- mından ölan gazeteler büyük şaire her fırsatta kiloumi,, etmişlerdi. Hat- dâ “Teroümamı hakikat 1910 kışında çok ileri gittiği için, “Feori âli he- yeti 26 Kânunewel 1910 (1326) tarihli ve 1079 numaralı, nühasın- da mukabelede bulunuyor; bilhassa Fikret'in hayatı itibariyle bu kıy- metli hâtırasını şu satırlarla ifade ediyor: “Mukabele benim, merhum Mah- mut Sadık'ın müderris Köprü- tü zade Fuad'm, meb'us Fazıl Ahmet'in vemuhieremHâmdul- lah Subhi'nin imzalarını taşıyor. du, Bu nüshada Doksan beşe doğru manzumesini de basmışlık,, Fikret bu nüsha münasebetiyle Rumeli Hi- sarından (20 İkincikânun 327) tari- hile Ahmed İhsan'a ve Serveti- Fünun ailesine bir telgraf çekiyor: “Pek âlioenap olan tezahüratı #amimiyenize teşekkür ederim. Keş- ki arada şaha hâkirim mevzuubahis olmasaydı da müdafaâi hak için Den de sizinle hemhis ve pür heye- an haykırabilseydim,. 1914, 23 Kânunusani... Üstad Recaft Zade Ekrem ölüyor, “Servetifünunumn 1183 numaralı, 23 Kânunusani tarihli nüshası üstada hasredilmistir ,. Ayni senede Umumiharb'ın pat- dayışı ve muharebeye nasıl girdi- 'gimizi anlatan satırlarla Matbüat ha- kraları'nın ikinci cildi sona ermiş bulunuyor. Şimdilik 1888 ve 1914 yıllarını aydınlatan bu hâtıraların Ahmed İhsan ve devrin edebi vaziyeti, mühim şahsiyetleri hakkındaki not- larımıza nihayet verirken, eserin, vâdedilen 3 üncü cildini de sabır- sızlıkla bekliyoruz. —SON— Şiir Telâkkileri hakkında XIX uncu asrın ikinci yarısında İn- gilterede “Lrdraphadliste,, estetikçi- ler; güzelliği realitenin ifadesinde değil, hülya ve müphemiyet içinde aramişlardı. Almanyada “Vagnerienne,, mü- ziğin yayılışı sembolizmin kuruluşu- na en büyük bir âmil olmuştu. Fransada ise bu meslek tecessüs etmeden evvel yetişen Beaudelaire ve Vigny gibi şairlerle beraber Mallarme'nin şiir hakkında fikir ve iddiaları bu nevin yayılmasına se- beb olmuştur. Bu sırada Fransız şiirinde Parnassien tarzı hâkimdi. İlk önceleri bu guruba mensub olan Verlaine parnasyenlerin arasından sıyrılarak en güzel, en heyecanlı şiirlerini yazmağa başlamıştı. Bu serseri şair hülya, esrar, ruhun bin- bir samimiyetini aksettiren içli şiir- ler bırakmıştır. Mallarme Alman filozofu Hegel'in metafizik estetiğinden mülhem ol- muştur. Onun kanaatine göre: “fi- kirler mücerred oldukları için zeval bulmaz. Fena bulan ve değişen an- cak işaretler, yani sembollerdir. Binaenaleyh sembolü tarif ve tasvir- den kuvvet alan realist boş bir san- atir. Zira böyle bir sanatin mevzuu daima değişici ve kararsızdır.,, Gene Mallarm©'ye göre; “şiir ve din müsa- vidir. Dinde insanı tehyic için kulla- nılan kokular, renkler ve müzik e- bedi fikirlerin muvakkat bir sem- bolüdür.,, Manzum söz başlangıçda dini değil midi? Hemen her-dinde mu- kaddes kitabların manzum ve yarı manzum oluşu, manzum sözün dini bir menşeden çıktığını gösterir. Ve nihayet şiirin hususiyetini şöyle ta- rif edebiliriz: “şiir; müzik ve sem- bol ile ölmez bir fikiri ifade me- lodidir..,, Yukarıda sembolist şiirin esas- larını kısaca gösterdim. Eğer sem- bolizm Mallarm$'nin fikirlerinin mu- hassalası ise, sembolizm her zaman- dan daha fazla yaşamağa bük kü- zanmıştır. Malilarme'nin müievi kiy- metlerin maddi şekillere nazüran da- ha yüksek ve hayatı olduğu fikri tesiriledir ki, bütün sanatlarda san- atkârı bir çerçeve içine hebseden çenberler kınlarak sanatkâra his ve hayal vadisinde sonsuz bir hürriyet ve istiklâl vermiştir. Bundan şöyle bir tarif çıkarabiliriz : “Sanatta şah- siyet ve hususiyetin itibari şeylere galebesi..,, Zaten sanatın en geniş tarifi de budur. Bu mesleğin son üstadları olan Regnier ve ondan sonra Valery ver- dikleri şiirlerle bu sanatin tacını baş- larında taşımaktadırlar.. Fransada Beaudelaire'le başlıyan Symboligsme cereyanından Fantaziz- ma'nın babalarından olan Der&me'e kadar süren mütenevvi edebiyat ihti- lâllerini geçeceğim (*). Şiire bir dava vermek, onu dava işinde cisimleştirmek istiyen Nâzım Hikmeti ve bir cinnet ânının mü- tamadi refoulement'leriyla şiiri ken- di iç dünyasından çıkanb, kitlele- rin meselesi haline getiren Necib Fa- zılı problemlerile başbaşa bırakaca- ğım. İlhami Bekir ve Ercümend Beh- zadı bizdeki “Yeni Şiir, in mübeş- şirleri olarak kabul ederim. Ayni sırada, mısralarına Valery, Beaude- laire, Mallarme hamallığı ettiren bir- kaç şahsiyet varsa da; (isimlerini şimdilik zikretmek fikrinde değilim) bize surrdaliste Oörnekler veren Orhan Veli, Oktay Rıfat, Melih Cevdetin getirdikleri hava malüm- dur, Ve nihayet Bedri Rahmi ve İlhan Berk'in bütün eski şiir formunu kı- np mısralara hürriyetini bağışla- dıkları; İntellectualisme'den kurtula- rak daha geniş bir metod takib et- tikleri görülür. Eğer bu “yeni tarz,a bir isim vermek lâzım gelirse “Ac- tion Podtigue, diyeceğim. Şiirin mevzuunu daha büyük bir atmosfore sokma ve birçok şiir an- larının “kontrollu,, ölçüsüzlüğü.. Şiir- lerinde bir “getirib götürme, kay- gusu (Action Pogtigüe) endişesi tar. İlhan Berk'in: “Mesafeler ardınca meyve kokan örüüiler Getirecekler bu iklim boyunca vıcık öwsi yolcularını, — Devamı son sayıfada — *| N. İlkan Berk, bunu Uyanış mec- muasında kıymetli bir etüdiyle izah etmişti.