No. 3939—545 karşılaşması ne elim bir bayat sürprizi idi. Hayat, hakikaten bir nefesten, zaman mefhumu ise, sendet ve felâket günleri- mizi kucağına attığımız boş bir hayal, bir ândan başka bir şey değildi. Şu güzel, şirin bahçe- nin ağaçlı yollarında geçen BR. mes'ut günlerin bugün dimağda # kalan tatlı izlerinden başka nesi & vardı? Ben bu acı hakikatle & karşılaşmak içinmi, yıllarca hayal ve ümit içinde yaşamış- m? Her zaman, ber ân onun ayalile yaşarken, daima, onü, saadetini düşünürken, daha dün elir gelmez, öğrendiğim ve karşısında irkildiğim bu açı ha- b kikat benim hayattaki yegâne Ü nasibim mi idi? i O Bu acı hiç bir suretle te#- Hkin edilemiyecekti. Şimdi ben, yıllarca evvel kurulan ve yıl- flarca yaşıyan saadetinin yığın P halindeki enkası karşısında &- iz bir mahlfiktan başka bir şey ildim. Karşımda her Zaman ğişıldiyan ümit güneşi tam bir Mrulmete bürünüyordu. Ptstanbuldan ayrılırken, baş ba- verip belki öaetlerce ağie- nıştık. O gün, benim en ızdı- İı günüm olmüş ve Hep bu üşü düşünerek ızdırabımı ha- İletmek imkânlarını bulabil. hiştim. Bu günkü ızdırabımı sfifletecek hiç bir kuvvet mev- ut değildi; çünkü yekâne kuv- X Şetim olan ümidi kaybetmiştim. Bu sabah ziyaretimin ne ma- Bâsız bir hedefi vardıl Güzinin hederli ailesini ziyaret etmeği e bu güzel bahar sabahında bahçenin içine girmiştim. ,inun ailesine se söyliyecektim ekil. Dimağım bunu düşünüyor- Hu; fakat beni buraya, şu güzel ir bahçe içine sokan başka bir Gr kuvvetin tesiri altında idim. m Betki ona ait her hangi bir şe- gi görmek ihtiyacında idim. UYANIŞ Bütün vücudüme çöken &- Kırlıkla, ağaçların içine gönül. müş olan eve doğru yürürken, göğsümde boğazıma doğru ge- Jen kuvvetli bir tazyik beni tı- kıyor; dudaklarım hafif hafif kıpırdıyor ve bir çocuk gibi ağlamak için kendimi sor xap- teniyordum. ' Kapının şiline elimi dokuu- durunca, (oiçerden (duyulan bu zil sesi kulaklarımda kor- kunç bir ihtizaz yaptı. Ka- pıyı açan ihtiyar ve emekter dadı, beni görünce hemen boy- numa satıldı. Bir dizine beni ve bir dizine Güzim'i oturtarak bize bitmez tükenmez masal- lar anlatan bu kadın her ikimiz için de müşfik bir ana kadar yakındı. Hvde, dadidan başka kimse yoktu. Vaktile içinde gakrar seslerin çınladığı bu evin şim- diki hali, bütün eşyanın man» zarası sessizliği bana bir ölüm sükütu kadar korkunç, bir me- zar kadar hazin geliyordu. Ev dahilinde hiç bir sey değişmemişti. Yalnız Gâzin'in yokluğu bu şavallı #htiyar ka- dının yüzündeki hatlardan da- ha bariz olarak anlaşılıyor. ve onun biraz daha iltiyarladığı görülüyordu. Her zaman neş'eli, şakacı görnen bü kadının, şim- di, söz söylerken kıpırdıyan dudaklarında daimi bir meraret, gözlerinin bakışında ise sonüti bir hüzün ve ısdırrabın derin ifadesi vardı. O andaki mevcu- diyetim, maziye karışınış olan eski zamanım tatlı hatırelarını onda caulandırırken, yine bu hatıraları canlandırırken, hati- ralar, feri kaçmış gözlerinde biriken yaşların soluk yanakları üşerinden yuvarlanmasına vepile oluyordu. Güzin'in yukarı aattaki o- dasına çıkmıştım. Bu oda, Bo- gazın en güzel kıyılarina bakan küçük bir oda idi. Buyüdaki eşyanın da yerleri Mg ti. Gardroba, kitap 6 a sası ve diğer bütün eşyesi dukları yerde durtğürdu, Dadı kahve pişirseğe mişti. Oda içinde yatağım. Gücin'le daima yad Yari rarak, geçen vupurlara nit işin bera, kendini ii. BH ekg gözlerim kapıya