A manüsile namukâr olduğundan alış verişine hilei şer'iye katmazdı. Böyle olduğu halde babam hesabın iki ucu- nu bir araya getirir ve dul kalan halama para yardımı yapardı. Ak- rabamızdan bir ailenin bizden fazla bir geliri olduğu halde borç içinde çırpındıklarını babam duyduğu zaman: « Yorganına göre ayak uzatun İ» derdi. İşte Parisde Mazarin sokağın- da gördüğüm İokantayı çeviseşlerin bir aile efradından ve tam müstah- si olduklarını ve onların durmayıp çalışmalarını ölçdüm, bir de bizim Vaniköy hayatile akrabamızdan olan ailenin içinde çırpındığı mali buhrenli hali düşündüm ve o zaman şöyle düşünimüşdüm : — Madem ki bizim memlekette köyterimizde olduğu gibi, şehirlerde dahi sile efradı iş kurup çalışamıyor, her fert mistahsil değildir. O halde en iyi çare bizim evdeki sade ha- yattır, Avrupada gördüklerimizden bize getirilecek ilk iş lokantada ol. değu gibi mütiehit aile çalışmasıdır. Yani köylerimizde olan çalışma tar- zmn şehirlere getirmektir. Yine o tarihde Parisde iken, Pazar yünü kır gezmesine gitmişdik. Orada bizim tekmil lokantacı aileyi gördüm. Malüm ya, dediğim tarih otomobil devri değildi. Bir atlı ve dört kişilik Birek dedikleri bir ara- baya dolmuşlar; seyisde kendileri, yemekler Jokanta mutbağından alın- . mış seyrana çıkmışlar, Araba ve at da kendilerinin imiş, bununla her gün pazardan sebze, ekmek veet ve kö- mür $ökantaya taşırlarmış, ve Pazar günleri de gezmeğe giderlermiş. Lo- kanta aile ov efradının hepsi mesut ve beşuş idi. Gülüşüp eğleniyorlardı ve babaları o gün, kır tesadülünde şöyle söylemiş i No. 9ğ68—323 Z S 1 Eski hâtıralardan yeni görgülere Ankara 5 - 12 - 193$ — Ne yapalım, geçinmek dün yası; yaşamak dünyası. Hep uğra- ayoruz, benim ve karımın ibtiyalı- ğımızı temin için beş on para arttı- nyoruz, Nöbet bizim çocuklara ge- İir, yani onlar da baba ve ana ol- dukları zaman düşünürler yaparlar. , Bizden nümune göstermek ! Bu eski hâhrayı bana nakletti- zen bu yazın Avrupada olan son seyahatimde tesadüf eylediğin bir eski ecnebi dostun sözleridir. Ondan aldığım son bir mektubdur. Ben ken- disine vesile geldiği için eski lokanta ailesinin halini anlatmış ve sormuşdum: — Acaba o wile şimdi ne dü- şünür. Dişten itmaktan arttınp bi- riktirdikleri Frensiz frnkları on kat gençleri de benim gibi ihtiyarlamışdır. Kim bilir nasıl Kıvranmektadırlar 1 Tesadüf eylediğim eski ve çok tecrübeli dostum güldü: -— Gözüm, insanlara en lâzım olan şey çalışmakdır, sonra israf ve Jüksden kaçmakdır; ve nihayet fazi- leti sevmekdir. O dediğin lokantacı ailenin hayatı, tarfinize nazaran is- rafdan, İüksden uzak ve fazilet için- de yürüyormuş demekdir. Ne büyük buhranlara uğrasalar ve bütün birik- tirdiklerini buhranlara kurban verseler bile çalışan ve müsrüf olmıyan ve fazilet şiki olanların sırtı yere gelmez. Bu dediğim tecrübekâr İsviçreli #lim dostumdan üç gün evvelisi bir mektub aldım. Cenubi Amerikada bir yabancı diyarda çalışmakda olan oğlumun yanına gidiyorum. Ben oğ- İumu yetiştirdim, şimdi o bana ba- bitiriyordu. Ahmed İhsan TOKGÖZ