No. 2191—506 UYANIŞ 203 NESİR ONA Güneş kadar güzel sarı bir baş önünde iğil- dim... Bu sarı saçlara takılan gönlüm bahar rüzgârları gibi sessiz sessiz, yer yer dolaştı... Onun her yerinde başka bir güzellik başka bir heyecan duydum... Bu beyecanlar bana hiç bir zaman unutamı- yacağım durgun suların içinde oynaşan dalgalı hayaller gibi, tatlı seyrine doyulmıyan bir şiir yarattı: sevdim. Yağmurlar: durgun suların es&i parlak yüzünü dalgalandırmış, bulandırmış gördüm... O güzel başı şimdi artık göremiyorum... O saçların dalgalı: sarmaşık otuna benziyen büklümlerine bir bir ilkbahar güneşinin tatlı sıcaklığını saklamıştım. Onu o şimdi bulamıyorum... Fakat içimi ya- kan bir ateş var... Şimdi artık Semanın rengini o; güneşin par- lıyan toparlak ay yüzile aydınlatacakmış gibi, gece gündüz bekliyorum... İB. Bekleyiş -Gavsi Halid Ozansoya - Esti rüzgâr, fırtına, kasırga, sam... O ne müthiş bir gündü, © ne dehşet bir hiçim Gözlerim kör olurdu, gelin şimeekleri Diltaş. Dalgalar bir devdi.. Kayboldu arasında bir gemi... Azgın bir canavar kesildi kâinat, sanki insanlardı yemi... Sonre, her şey nasıl durulursa, duruldu deniz kesildi rüzgâr... Kızıllaşan ufuklara bakarak şimdi. Sahilde bekliyen üç insan var... M. D. — 199 ncü sayıfadan devam — Tam o sırada iki jandarma devriyesini gördüm. — Hey. diye haykırdım. Gelin be.. Kerataları teslim ettim. Ve gene yoluma devam ettim. Erzurum, Trabzon gazetelari günlerce benden bahsettiler, duymadınmı f.. Bu vak'a bir şey değil, bir kerede... » vk İki ermeni genci, iki güzel ve şık kadının peşi sıra yüksek sesle konuşmaya başladılar. — Dünkü gün borsdda, tamam 7850 lira 24 ku- ruş kaybettim, Fakat, vız gelir bana böyle şeyler. 98 bin liralık bir adamım. On senedirde şu işin içindeyiz.. Evvelki günde frangın kepareliği yüzün- den az kalsın on beş lira içeri giriyordum. Bereket versin akıllı adamımdır da, vaziyeti evvelden kavra- dım. Tiçaret bu monşer, onbeş gün evvel 4500 lira bir, 7000 küsur lira bir ve daha ufak tofek paraları ya- rım saat içinde almışımdır. Yook.. bu yıllar vaziye- tim, yüksektir doğrusu, eh.. sende anlat.. işidiyo- rum ki, Sıraservilerde yüz elli bin liraya bir apart- man &lmışsın, Allah versin gözümüz yok, ve lâkin benim apartımanı alsaydın senin için daha münesib idi. Sana ucuzada verirdim. » “# Bir kolu kirti bir sargı içinde saklı bir adam, elindeki yazılı bir kâğıdı gelip, geçenleri durdurarak okutuyor, ve kesik, kesik söylüyordu. — Hastahaneden dün çıktım. Param yok, mem leketime gidemiyorurü.. aşım.. hastayım.. Allahrı- zası için... .“. Gene yer, yer gazete müvezzilerinin sesleri işidi- liyordu.? | -— Yangını yazıyor. — Cinayeti yazıyor!.. — Kocasını boğan kadını yazıyor 1, İlk rastladığı bir kahveye girdi. Bir çay ısmar ladı. Garson, ocaklıga doğru haykırdı. — Çay bir!. Zarif olsun. Kâğıt ve kalemini çıkardı, Büyükce, yazımız bir kâğıdın üzerine «Palavracıları diye yazdı. Sonra, dudaklarında ezik bir gülüşle aceleyle devam etti,