106 SERVETİFÜNUN No.1874—189 BEŞ ÇINARLAR VAK'ASI Yazan ; M. Feridun Behire kocasının uzattığı kibritinlalevinde sigara- sını yaktıktan sonra ağsından kalın bir duman salı- vererek gordu: — Demek bu akşam da klübe gideceksint — Maalesef. — Hâlâ bıkmadın mıf — Çoktan.. Fakat gitmiye mecburum. Oraya bir çok adamlar geliyor ki onlarla işim var.. Para kazan- mak kolay mı ya karıcığım.. Ve gülerek karısının yanağını okşadı. Behire bu nüvazişten kurtulmak istiyormuş gibi başını çevirdi. — Yine ona doğru mu gideceksin? — Evet. — Öyle ise ben de komşuya gideyim. Atıfet Ha- nımı evdedir. Behire odasına çıkarak hazırlandı. zaman kocaşı bahçede sigara içiyordu. — Ne sıkıntılı bir gece değil mi Sedat? dedi. Görürsün, bunun arkasından şiddetli bir bora gele- eektir.. Bora veya ze us rica ederim, ağzını hayra aç.. Sedadın sesinde bafif bir endişe vardı. Behire gülerek bahçe kapısından çıktı, Ve bir müddet yürü- dükten sonra gölgeli ağaçların arasında kayboldu. Sedat yalnız kalınca saatine baktı: ona yirmi vardı. İçeri girdi. Acele etmeden aynanın önünde saçlurını düzeltti, şapkasını giydi ve ağır adımlarla sokağa, çıktı. Bir müddet şoseyi takip ettikten sonra çalıların arasından tepeye giden ince bir yola saptı. Bu yol Beşçınarlara çıkıyordu. Burası Sedatla Nihalin haftada iki üç gece buluştukları yerdi. * .. Nihal ince hisli, biraz romantik bir kadındı. Onu anlamıyan, ihmal eden hoyrat bir kocası vardı. Ken- dini her türlü şefkat ve sevgiden mahrum addettiği bir sirada karşısına Sedat çıktı. Yazın bidayetinde bir ahbabın evinde tanışmışlardı. Behire ile Nihal çabuk anlaştılar. Bir ay sonra iki aile birbirini ziyar ret etmiye başladı. Sedat karısını ziyarete gelen Nihalin mesut olmadığını hissediyor, ona acıyordu. Nihal de Sedadın muhaveresinden zevk alıyordu. Bu mütekabil hisler ikisi arasında aşka doğru giden bir yol açtı ve bir gün birbirlerini sevdiklerini anladılar. Bir akşam Sedat klübe giderken Nihale rastgeldi. Genç kadın onü görünce kızardı, Ve heyecandan tltriyen bir sesle anlattı: Aşağı indiği — Kocam bu akşam da evde yok.. Kimbilir kaçta, gelecek.. Canım gıkıldı.. Size geliyordum.. Sedat ta müteheyyiçti. — Buyurun gidelim! dedi. Fakat eve gitmediler. Bu ılık gecede esvajları çalılara takılarak dar, tenha yollarda dolaşhlar, Aşk kulaklarına birçok şeyler fısıldıyordu. Çinarlata çıkan dik yol tenha idi. İkiside aşkın söylediklerini dinlc« diler, O geceden sonra kocaman çınar ağaçlarının altın» da belki on defa daha buluşup yanyana saatlerce oturdular. # ** O gece Sedat çınarların altına gelince her zaman a Va oturduğu sete doğru yürümek istedi. yağına yumuşak ve ağır bir cisim takılarak mak Rğilip bakınca korkudan olduğu yere mıh- landı. Yerde bir ceset yatıyordu. Yüzünden ve göğ- sünden kanlar akan bir ceset.. Sedat onu tanıdı ve şaşkın, şuursuz nazarlarla etrafına bakınarak mırıl- dandı: — Nihelin kocası. Acaba kim vurduf. Niçin vurdular? Sedat randevusunu unutmuş avdet etmek istiyordu. Fakat bir kaç adım ilerde içinde bir zaaf bissederek kalın çinarlardan birine dayandı. Elile başını tutuyor ve farkında olmadan bir şeyler mırıl- danıyordu. Birden yanındaki ağacın dibinde beyaz bir şeye ilişti. Kendini kaybederek: — Nihal! diye bağırdı. Nihal de ağacın dibinde cansız yatıyor- du. Dudakları ıstırapla bükülmüştü. Göğsünden akan kan, beyaz muselin esvabının üstünde siyah bir hat çizmişti. Sedat o zaman yolda gelirken silâh sesleri duyduğunu hatırladı. Ve birden paniğin korkunç kuvveti bütün benliğine hâkim olarak deli gibi ça- kıllı, dikenli yollardan koşmıya başladı. Eve geldiği zaman çalılara takılan ellerinden kan akıyor, caketinin muhtelif yerlerinden yırtıklar Sarkı” yordu. # .* Beşçinarlar vak'asının tahkikatı bir netice verme- den aylarca sürdü. Tahkikata nazaran Nihalin kocası genç kadını bir gece çinarların altına sürükliyerek katletmiş sonra da kendini vurmuştu. Bunu evde yapamaz mı idi? Sonra bu vak'a hakikaten bu 8u-