No. 1856 — 171 Bir suyun akışını dinler gibi, dursan da Ayağına kapanıp öyle hınçkırgam bir an... Gözlerini yumarak bana hiç bakmasan da, Sesimi duyurarak sana ağlasam bir an.. *& Bu gözlerin yaşında, bil ki bir ömür akar; Kalbim akmak istiyor, sonuna kadar akmak... Böyle içli akışa yosunlu taşlar bakar, Kabil mi, yüreğimi bu taşlara anlatmaki,, # Ben böyle akan bir &u, sen beyaz tenli bir kız, Çekinmeden soyunsan; tenine değmez elim.. Senin çıplak vücudun akışıma verir hız, İstersen denizlere beraberce gidelim!,, *x Ağlaşsın üstümüzde dal, yaprak gölgeleri; Kurba sesleri gelsin içimize derinden.. Bir sevgi denizinde seyredelim seheri, Bir lâhza ellerimiz birbirine değmeden.. Reşat Feyzi Mahalle kahvesi Duvarları sarartmış ocağın kirli isi, Kaçak tütün dumanı sersemletir kafayı, Nargile seslerine benzetir horlamayı, Bir bodur iskemlede kahvecinin kendisi. İmam tavlada sayar gelen zar yerlerini, Postacı mübaşirle oynar altmış altıyı Polis köşede eder erkenden kabi, Bir mütekait okur günün haberlerini. Muvakkar Ekrem Düşünüşler Haksız şikâyet kızdıracak yerde güldürür, haklı şikâyet utandıracak yerde kızdırır. : Cenap Şehabettin Her kadın isterki > erkek ya bir tazih yeya bir roman kahramanı Cenap Şehabettin SERVETİFÜNUN 235 Kalemin Ucundan Sinema Hatırladığıma göre, Maarif Vekâletinin, bundan bir kaç sene evvel verilmiş şöyle bir kararı vardı: On sekiz yaşından aşağı cocuklar açık filimlere gidemezler. Talebe ancak terbiyevi, tarihi kıymeti olan filimleri görebilir. Ben, bu kararın ne dereceye kadar tatbik edildi- gini bilmiyorum. Yalnız bildiğim, gördüğüm, vaki olan bir hadise var. Oda şu: şehrimizin hemen bütün sinemaları haftada iki talebe matinesi yapmakta ve o seanslara çok ucuz biletle talebe almaktadırlar. Sinemalar nihayet bir ticarethane olduğu için, sine- macların bu hareketlerini gayet doğru ve haklı bu- Jurum. Yalnız bir nokta var: sinemâlar 20 kuruşluk talebe biletile tebdil edilecek olan gövetiyeleri mektep idare- leri vasıtasile talebeye dağıttırmaktadırlar. Her hafta her lise ve ortamektebe yüzlerçe davetiye geliyor, ve bunlar mektep idareleri tarafından taleboye tevzi ediliyor, Bu mekteplerdeki talebenin yaşları ise 12 ile 18 arasındadır. Bu noktaya mim koyunuz! İstanbul sinemalarının gösterdikleri filimler ise hafif operetler, aşk maceraları hatta bazan düşkün kadın- ların hayatlarıdır. İşte 12—18 yaşlarındaki talebe her hafta bu filim- leri seyrediyorlar, Burada anlayamadığım bir nokta war. Ya Maarif Vekaleti evvelce verdiği kararı değiştirmiştir, yahut mektep idareleri bu karara rağmen hareket ederek vazifelerini suiistimal ediyorlar, İki halde gaflettir. Vaziyete hayret ve hakikati merak odiyorum. Bugün, sinema başka memleketlerde eniyi terbiye ve tedris vasıtası olmuştur, Eğer biz, bu kabil filim- leri çocuklarımıza göstermek için lâzım gelen para ve teşkilâttan mahrum isek, hiç olmazsa lise, orta- mektep talebefini dansetmesini kur yapmasını, şam» panya içmesini, tuvalet giymesini, hiyanet etmesini öğreten filimlere göndermiyelim. Bir kaç (sene evvel, 18 yaşından aşağı talebeyi sinemaya sokmayacaksın, diye. Maarif Vekâletinden emir alan polis, şimdi mektep müdürlerinden gelen tavsiye ile, sinema kapısından ayrılıyor. li R. F.