No, 1807—122 SERVETİFÜNUN 287 İstanbul işgal altında ıken Bir Haraşo Acide Russigue Yazan Tercüme eden — Devam — Paul Haurigot imiş gibi zan eyliyordu, Fakat daha ziyade sabr ve tahammül elinde değil idi. Lubanih okşamalarına mukabele eyliyor, pek mesut oluyordu. Luba söy- leniyordu. — Düşinkacığım |. Canimin iği 1... Piyer coşmuş idi; kadının Iâlif vücudunu bari retle, hevesle püseye boğuyordu. Avucumda tuttuğu sert ve ılık memelerin kendi damarlarına isale eltiği ateşli cevlanları eyi doymak için gözlerini kapamışlı. Luba rahatsızlığından mütevellit soluk çehresi, pud- ralı teni ile dalın beyaz görünüyrdu,. Piyerin aklına göne geldi ve meraki uyandı, sormak istiyordu. Delikanlının bir kaç saniye devam eden hareketsiz Uği üzerine kendine gelen Duba : — Sevgilim ! Dedi... Bu İâtil hitap Piyere soracağım unntine- du. Sevgilim diyon ağzın ve dudaklar tabii kır mizi rengi, © kırmızı rengin arkasından görülen inci dişler delikanlının gözlerini kamaştırmış idi. kuba daha serbest ve olüretkâr olmuş idi, Kadımn müsait vaziyetleri Piyeri son derece mes'nt etmiş idi, fakat gene vuslete nail olamamığlı. Yan yana idiler : — Dubacığım, rühum.,. söyler misin 7... Bu sözle berâber parmağile kadının göğsündeki yara yerini gösterdi. Duba, bir kaç seniye anlamamış gibi durdu, sorduki 3 — Hiç petroşkaçığım... Sormü ! Piyer merakını hal edememişti. Akşam yemeğini beraber yediler. Genç kadın bara gitmek istemedi, yemekten sonra beraberce bir sinamayu girdiler. Sinema salonu boş gibiidi, Bir locaya yerleştiler; yan yana oturup muzika dinliyorlardı. Örkestreyi bile eyi buldular, Tühal bir filim ikisinide çocuklür gibi kahkahalarla güldürdü. Beyireilerdcn birisi : «Susalım» diye bağırdı. Piyerde gülmeğe başladı; günkü filimdeki viknlar bayağı idi. Lübayı evine kadar götürüp kapının önünde ayrıldıktan sonra sokakta yalnız giderken gene malh- gun oldu; bugünkü muvaffakıyetlerde kendisine umduğu gandeti ve gönül huzurunu verememişti, Küçük güğercinciğim .. 8 Gece yarısını geçmiş, gant bir olmuş idi. Piyer galataya inmek için doğru yolun kalabalığını birakti, Ahmet İhsan VU ürke taraftan, sebze ve yiyecek pazarı kurulan s0 kuktan İngiliz sefaretine kudar geldi, Sokakta sergiler kurulu, envai meyvalar, Muz, Portakal, Rima, Armut ve daha bürlüleri renkli kâğıtlar üstüne dizili, Bunların üzerine asılmış #bü- jörsz elektrik lambaları meyvaları, altındaki kö gıblarına tatlı aşıklar dağıtıyor. Düha ileride, gümüş gibi parlak balıklar, baliklerm hep kırmızı ağızları ve akan keskin kan renkleri görülüyor, Sonra ber veviden sebzeler, ve üç ayaklı şark tablaları üzerinde türlü türlü helvalar, cevizli tatlılar... Bu vakit sokakin kimseler yok. Saticlar dük- kânların önünde uyuklayor. Gevenin serinliğinden istifade ediyorlar, yalnız bitüncü yor, her nevi: den sigaralar diye huykırıyor. Onun yanında ihtiyar bir adan imanpal kenarını çömelmiş kahve pişiriyor, Piyer bir kuhve ismarladı, bir Cincan içti : — Efendim snra Jim değilmi * Piyer buşım kaldırdı. Yani, şark usulü ret cevabı verdi. Böyle baş kaldırıp sullâmak delikanlının memleketinde kabul manasım ifade eder idi ! Simdi dar bir soküğa girmiş ili, pek tenhü ve karanlık idi ' Yokuş aşağı iniyor idi. Derinden deriüe sarhoş gemicilerin yahut laternalarin sesleri geliyor idi, Caddenin merdivenli kaldırımlar üzerinde İstanbulu işgal eden orduları Ka İngiliz, Fransız ve İtalyan askerleri ti Cumartesi akşamı izinini geçiriyorlar! evlerin kapı ları önünde zayıf, kansız ve veremliye benzer, 8 ratları mütbiş boyalı kötü kizlar dizilmiş bü askerleri bekliyor, çağrıyor. İçlerinde kart, şişman, iri cüsseli Karılarda var ! Bu iriler askerlerin önüne geçiyor, evvelâ buyurun diye rica ediyor, sonra muvafakat ötmiyenlerine kaba küfürler savuruyor, Ara sıra ecnebi askerlerden bir danesi takımından oayrıliyör, kapana tutulmuş gibi evlerden birisinin karanlık kapısından içeri daliyor ! Piyer bü dik sokaktan kamköy köprüsüne geldi, burada halen galala tarafındaki köprü meydan vardır, Köprü ücretini topliyacak memurlnr ortalığın tenhalığından istifade öyleyüp arkalarında. beyaz gömleklerile taraf taraf uyuyorlardı. Piyer köprünün ortasında durdu. Halicin entiha- sındaki Eyibin üstünde ay batıyordu. Delikanlı Bubayı iki gün sonra görecek İdi. Arzi etüği malumat ülmadan kadından bir Lei istememeğe, bir şey kabul etmetneğe azmetmiş idi Başka türlü sevemem diyor ve neleğine cebir. ilmeze