No. 1703— 18 UYANIŞ 283. — Çalışan üşümez. — Bilmiyordunı. Sustular... — Çalışan üşümez. Ben arabayı koşuyorum. “Onun için üşümüyorum. Fakat her halde sen de üşümüyorsun. > Niçin? Çünkü... İlâve etti : — Üstünde para var. — Ne biliyorsun? Anlarız. Sustular Araba kosuyordu. Yolcu üşüyormuş.. mı? Yoksa, masal acaba, yalnız soğuktan korkuyor muda? Küçükken bir dinlemişti. Zenginin birisi tesadüfen düştücü uzun bir yolculukta, kendisini öldüreckler diye hiç uyumamış... Ne tuhaf hatırlayış! Duramadı ve surdu : Sen korkuyorsun da galiba? — Hayır İlâve etti: — Silâhim var. Önde, siyah bir ufka doğru yüzükoyun yatmış düz ve beyaz yollar.. Ve başka hiçbir şey... Önde, gerçe yollar var, arkada küflu bir du- man, yanık bir çam kukusu ve yanık bir reçina. Araba koşuyordu. Arıbaci düşünüyor ki, bu adamdan, paralarını istese, acaba kendiliğinden verecek mi ? Demin ne diyordu?.. Silâhım var. Hiçbir bahane yokken bir adamın üstüne paralarını almak için birdenbire atılınmaz. Aksi şey.. yolcu, okadar iyi bir adamdıki.... Araba birdenbire durdu. NE varır. — Yay gevşemiş... Yavaş gidiyoruz .. — Hayır, eskisi gibi. — Sen bilmezsin.. lâzım. yavaş gidiyoruz. Yapmak Çok sürer mi? — Bilinmez... belki bir saatten fazla. — Fakat, işim var benim.Üşüyorum. Kasa- baya çabuk gitmek lâzim. Hem, araba iyi gidiyor. — Sen bilmezsin... —Araba iyi gidiyor; mahsus yapıyorsun, araba iyi gidiyor... — Acele işin varsa yol işte.. için arabayı bozuk götüremem. — Hayır, mahsus yapıyorsun sen... iyi gidiyor. Sen.. edepsizin birisin... yapıyorsun sen... Ne tnhaf!.. Damarlarında kavga arzusu ateşlenmişti. apaçık. Senin Araba Mahsus birdenbire bir Kendisine edepsiz diyen bir adama elbette haddini bildirmek lâzım.. Döğüş, iki dakika sürmüstü. Ve yolcu, yer- de, kan içinde yatıyordu... Araba gidiyor. Beyaz yollarda, yanık bir çam ve yanık bir reçini kokusuna doğru... —3 — İçerde ışık yok. Kizil ve alevli ve küflü bir duman. Sonra, yanık bir çam kokusu, yanık bir reçina. Sadece bir duman.. .. İhtiyar, başını mindere dayamış, tebessümü sakallarının ağar- mıs tellerine karışık; uyuyor. Ana, ocak başındadır. İçerde yanık bir çam kokusu ve yanık bir reçina . Kimbilir... İhtiyar, belkide bir rüya gö- rüyor. Önünde yollar var. Al ve deyirmi bir kış güneşine doğru upüzun giden beyaz yollar. Sonra, yollar üstünde bir araba... Sanki, geyiklerin çektiği bir kızak seti ve çalâk ka- yıyor. Düşünüyor ki, bü araba yarın dönecektir. Şimdi yüksek dağlar ardıma al ve batan bir güneşe doğru giden bü kızak, yarın sabah doğan bir güneşe doğru koşacak... ve arabacının dudaklarında bir hayat türküsü... Türkü, elbette ki, sadece, yaz vakitlerinin kız- gın sıcaklığı altında, tarlalar içinde söylenmez. Ve türkü, öyle bir kış içinde de söylenir ki, kar toplayan bir güneş, beyaz zanbaklar gibi açmıştır. İhtiyar baba -belki- böyle bir rüya görüyor ve ihtiyar ana, -belki- böyle bir rüyayı zihni. nin içinde düşünüyor. Kapının önünde bir araba durdu. Ananın, pencereye gitmeğe hiç cesareti yok. Adeta korkuyor. Niçin ? Bununla beraber, merak, içinde bir kurttur. O kurt, bir dakika için bacaklarının mafsalla- rina girdi. Koca göğde, yavaş yavaş yürüyor. İçerde yanık bir çam kokusu ve yanık bir KEÇİME >. Tuhaf... Oğlunun bir yolcu götüren arabası, henüz iki saat olmamıştı ki, geri dönüyordu. Ve hayvanları ahıra soktuktan yollar ucunda sonra içeri — Devamı ( 285 ) ıncı sahifede — deyirmi