Si ç Kafj G : 1_68 » e B B SEBİLURREŞAD Gh.'lt 1 Sa,yı 11 Muspet ilim maS!îcesz altında Dım_inkışafııbogmak_ıçm oynanan oy—un_lar | & v Yazan: YUSUFV 'ZİYA KÖSEMENOĞLU in âlimlerinin müsbet ıhmlerle meşgul adıklaı'ı bu sebeple ilerlemeye mani olduk- darı iddiasını ileri süren mahut zümre, tamamiy- . İle yanlış, mesnetsiz ve maksadı mahsusla orta- ya atılan boş iddialarını gitgide asıl hedefleri o- lan dinin esasına da tevcih etmeğe, tarakkiye mani olan dinin bizzat kendisi olduğunu- söyli- yecek kadar cür'etkârlıkta Bbulunmağa başladı- lar. Bu yoldaki tenkitlerin tezyif şeklinde te-, zahürü milletin kalbinde derin yaralar açti; -ülemasımna,. dinine karşı reva görülen bu teca- vüzlerin arkasında bir takım gizli maksatların, gizli teş ekküllerin bulunduğu hakkında milleti tereddütlere düşürdü. Çünkü bu davayı ortaya çı.karanlar memle- kette maddı bir refah vücuda getu'medıklerı “gibi manevi sahada da hiç bir inkişaf temih et- mediler. Bilâkis memleketin maddi sıkıntısını daha ziyade artırdıkları gibi manevi ıztırap ve sef_alef:i_ de alabildiğine ilerlettiler, — : “Müsbet ilimlere dayanarak ıslah dâvasm—- bulunan bu kimselerden beklenen * bu mu 1d1'7 FHsasen bunların myetleımde iyilik olmadı- ğriçin işlerinden de bir hayır umulmazdı. Bun- * larda samimiyet ve ciddiyet yoktu. Memleketin | salahını temine kâfi bir bılgılerı olmadığı anla- Ş Zahıren müsbet ilimleri hir maske yaparak bu ilimlere ehemmiyet vermemekle din ülema- “gını itham eden, fakat içlerinde dine karşı müt- hiş bir husumet taşıyan bu sahtekâr münekkit- . ler, medreselere müsbet ilimler konarak her ta- / rafta bu ilimler okutulmağa - başladığı zaman | neden memnun olmadılar, bilâkis medreseye “olsaydı medreselerdeki bu tekâmül ve mkışaf— tan memnun aları icabederdi. Şayanı dik- kattir ki bu maskeli zümre, Â: Atatürkün şahade- - tıyle de sabit oldugu üzere, müsbet ilimlerde en büyük tarakki v e inkişafı gösterdikleri bir za- manda medreselerin temellerini dinamitle ber- bava'ettiler, ve o 1h.m müesseselerinin yakılıp ta- . rumar olduğu gün işret sofralarında ânı şadı- mahi et'tıleı Ne tevhidi tedrısat kanunh kaldı, ne de din ve ahlâk. Rasih Kaplan'ın dediği gibi, tev-. hidi tedrisat ilgayı tedrisat şeklınde tecelli et- ti. Zaten maksat da bu idi. Bu suretle imasonluk, - müslünmian Türk dıyarmda bir zafer daha ka-_ zandı. l Ondan sonra ne oldu? Memleket refaha, millet saadete mi erdi? Kazmalarla, baltalarla - hasına çöken felâket ve musibet meydandadır. * Çünkü devrilen taş toprak yığınları değil, din * ve ahlâk mebnaları idi. Kızıl hayat iste büu ha--- rabeler üzerinde saltanat kurdu. Yirmi küsur sene yaşadı. Filizlendi ve şı.mdı tehlikeli olmağa başladı. B , : yna rağmen, o maskeli zümre hâlâ insafa — gelmiş değildir, hâlâ dine karşı husumet v& ta--: arruzlarını gevşetmiş değildir. Memlekette- bı— “vaz dini ve ahlâki inkişaf baş gösterir gostermez, derhal onu bogmak için ellerinden geleni, yap- < maktan geri durmuyorlar, dini bir varlığa mey- :- dan vermemek için türlü türlü oyunlara teves- — sül ediyorlar. Goruluyor ki artık bu müsbet lım maske- ;'“ sine bürünen zümreden, diğer ışlerde olduğu " gibi, din ve ahlâk mevzuu üzerinde de bir ha- yız. beklemek safdillikten başka bırsey değildir. Uzun tecrübeler, yalancı vaitler, bütün maksat- larını meydana koymuştur. Hem cahil, hem yı-- kıcı olan bu adamların bizi halâsa götürecekle- ! rine hiçbir ümidimiz kalmamıştır. Artık mukad- des din ve şerlatımıza, cihan mütefekkiılerinid alkışladıkları büyük Peygamberimize dil uza: : tariları rehber ve mukteda tanımak suı'etıyle z hamakati kabul edemeyiz. Acizane müsbet ilim ” ve mantığımız buna müsait değildir. İmam, hatip, vâiz yetıştu'ecek kurslar, saz:: kın Hasan Âli'nin İ y Enstitülerine benzeme- smı Din ve AJlah mevzuu hakkında hiç bir bi - "gisi olmuyan bir genç kursta birkaç ay içinde , elde âdeceği basit bir malümatla minbere cıkıp hutbe okuyacak, mıhı*aba geçip namaz kıldıra- - cak, kürsiye çıkıp vaiz “edecek.... Heyhat!.. Bu:: zavallılar halkı irşad etmek, halkın dini ihti- yaclarım temm etmek soyle dursun, sozlerıyîe, :