Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
l . Ç U z Ahlâk İlık bir gün., Neriman kitap o - rken uyuya kalmış. odaya amca zadesi Fikret girer. Bardal bir Parça su alarak kızım yüzüne ser - per. Neriman birden uyanarak ye- rinden fırlar) Neriman — Kim o münasebet- sizliği yapan? Sen misin? Utan mı yor musun ? Fikret — Bunda utanacak ne var? Şaka yaptım. Neriman — Bu şaka değil, âde- ta ahlâksızlık.. Fikret — İzah eder misiniz ha- nımefendi ? Neriman — Ahlâksızlık ya.. Fikret — Ahlâk nedir ? Neriman — Ahlâk nedir mi? Ahlâk şeydir. Yani.. Biraz evvel kitapta okuyordum. (Kitabı ala - Tak sahifaları çevirir, okur) ahlâ - _İ_ım esası şudur: Kendimize yapıl- Masını istemediğimiz şeyi başka - sına yapmamak. Sen uyurken, bi - risinin yüzüne soğuk su attığını is- ter misin? Hayır değil mi? Ö hal- de bana su atman ahlâksızlıktır. — Bu hesapça “kendimize ya - pıldığını istediğimiz şeyi başkası- na yapmak ta ahlâk kaidesine uy- gun, öyle mi ? — Tabii.. — © halde müsadenizle.. (Fik- ret Nerimanı birden kollarma alır Ve öper) i Karını herkes beğeniyor, herkes takdir ediyordu. Neden boşadın?. — İşte onun için ya... Şaşılacak şey — Eyvah, hasta son nefesini ver di. — Hiç inanmam. Ö kimseye bir şey vermez. — Merhamet Dilenci — Merhamet edin, üşü - yorum, titriyorum.. Zengin — Sırtına bir palto giy- sene,. Lâtif sahil — Ne lâtif sahil değil mi? — Evet, geçen yaz kaynanam burada boğulmuştu. Yüzden beri Hasta — Doktor, acaba hastalı- ğım tamamen geçecek mi? Doktor — Hiç şüphe etmeyin, İstatistiklere göre hastalığınız yüz de doksan dokuz tehlikelidir. — O halde? — Tedavi ettiklerimin yüzün « tüsü sizsiniz. Doksan dokuzu öl « Şuğu için kurtulacağınız muhak « ak. Gezmek Misafir — Hiç gezmeğe çıkmıe yor musunuz Ev sahibi — Eve ayda kırk lira s-uz, istifade etmeye.im mi? Sebep — Ozlam, baban uyurken gü - rültü ediyorsun, uyandıracaksın. — Ne yapayım? Uyanıkken gü- rültü edersem, dövüyor. ve e R r — Gene sen beni beğenmezsin. Ken disine aşkımı ilk itiraf etliğim erkek — Bir de kadınlara xc_veudı.r, der« er. Ş Mangal altında Çocuk, mangal altında horuldı - Yarak uyuyan kediyi görünce he- men annesine koştur Z — Anne gel, kedi kavrulacak. — Neden? D < — Fikmtismi işitmiyor musun? | Benzeyiş Cezmi yeni tanıştığı Sedada an- latıyordu: — Annemden ikiz olarak dağ- 'dum. Kardeşmi bana o kadar ben- ziyordu ki, bazan annem bile al- danıyordu. Bu yüzden başıma gel- medik şeyler kalmadı.., — Vah vah... — Meselâ bir defa mektepte kar deşim hocanın altına iğne koydu, beni kağdular. — Vah vah! — Gene bir gün sokakta birisine dayak attı. Beni mahkemeye verdi- ler. — Vah, vah! — Daha sonra bir kız Kardeşim aldı. Cezmi daha anlatacaktı. Sedat sözünü kest: — Merak etme canım, dedi, Allah büyüktür. Eğer bir gün ölür- sen, senin yerine de onu gömerler. Muhabbet — Ah karıcığım, geçen günkü kazada sen de bulunsaydın, senin de bir tarafın kırılsaydı, kimbilir ne kadar üzülürdüm. — Allah vermesin, ben seni ü- zeceğime, kendim üzülmeği ter - cih ederdim. O vakte kadar — Ne o, hazırlık mı? — Evet, tayyare postasile Mı- sıra gidiyorum. — Mısıra tayyare postası var mı ya? — Karım hazırlanıncıya kadar o da olur. sevdim. Feraset Tüccardan Zafiru çırağını bir a- lacak tahsiline göndermişti. Çocuk biraz sonra geldi. — E, ne oldu, herifi gördün mü? — Gördüm. — Ne dedi? — Hiç... — Paraları verdi mi? — Yok. — Vermem mi dedi? — Demedi ama ben anladım. — Nasıl anladın? — Bana iki tokat vurdu, kapı dışarı etti. Sevda Çok zengin bir kadın genç Av- ram Leviyi sevmişti. Birgün kolları nı delikanlmın boynuna doladı: — Seni seviyorum, dedi, ben se- ninim, kendimi tamamile sana ve- riyorum. Avram Levi sordu: — Üstünüzdeki elmaslar da bera ber mi? Benden mi öğreneceksin? Biribirine candan düşman iki zengin tüccar bir yerde karşıla - şırlar. Aralarında bir münakaşa a- çılır. Bu esnada biri ötekine der ki: — Para kazanmak için yüz tür- Ki yol vardır. — Evet ama... Namuskârane kazanmak yalnız bir türlüdür. — Hangisi 0? — Bilmiyorsan, benden mi öğ- reneceksin? : Yardım İyi kalpli bir bay sokakta gider- ken, bir çocuğun kapı ziline yetiş- meğe uğraştığını görü. Acıyarak: di. Zili uzun uzun çaldı. Çocuk kah kaha ile güldü. Hayretten şaşıran bayın kolunu dürterek: — Haydi kaçalım, dedi, şimdi içeriden çıkarlarsa size dayak atar- lar. Ne zaman? Bir gün Sultan Murat sa - rayın başdoktoru ile sohbet edi- yormuş. Doktorun elbisesinde de küçük bir delik varmış. Murat bu deliğe parmağını sokmuş, hem oy- nuyor, hem konuş#yormuş. Oyna- dıkça da delik büyümüş. Murat söz arasında sormuş: — Siz deliye ne zaman zincir vurursunuz? — Doktorun elbisesi bir karış yır tıldığı zaman.. Evlilik Hâkim kadın şahide sordu: — Evli misiniz? Kadın içini çekti., Hâkim zabıt kâtibine seslendi: — Yaz, evli değil! Hâkim erkek şahide sordu: — Evli misiniz? Erkek içini çekti. Hâkira zabıt kâhihi:e ıeıle'n'diı — Dur yavrum, ben çalayım, de- ü . y Va Bereket On beş evlât babası Salamonun en küçük oğlu Rafael Balat ilk mektebinde okuyordu. Bir sabah mektebe gelince, hocasına müjde verdi: — Dün bir kardeşim daha oldu. — Ya?! Adını ne koydular? — Muidz... ” İki gün sonra hoca Rafaele sor- u: — Muiz ne yapıyaor, mu? — Onun adı şimdi Muiz değil, değiştirdiler. Hayim koydular. — Neden? — Annemle babam hatırla - mışlar ki Muiz isminde başka bir çocukları daha var. Ş büyüyor — Doktor, sekiz gündür harareti bahi, - 38 7 YS 1 ,7 , akş ı 39,5. — İyi ya, iyi ya, muntazam itiyad- lar sıhhat sayılır. Bir aynı daha var Efendi sokağa çıkacaktı. Önüne konan ayakkaplarına bakarak u- şağına seslendi: — Yahu bu ne? Biri rugan, biri videla... bu kadarcık şeyi de anla- mıyor musun? — Ne bileyim efendim... Bunla- rın bir aynı da aşağıda var. İster- seniz onları getireyim. Sehpa önünde İdam edileceklerin son arzuları sorulur. Müddeiumumi muavini de sordu: — Bir isteğin var mı? — Var efendim, çince öğrenmek istiyorum. Askerde Bir genç askere daha yeni alın- mıştı. Bir gün elleri ceplerinde ve lâubali bir tavırla karargâhta ge- zinip dururken alay kumandanına rastgeldiği halde selâm vermeden geçti. Kumandan kendisini çağır- dı: - — Oğlum, sen benim kim oldu- ğumu bilmiyor musun? — Hayır efendim. — Ben miralayım. — Tebrik ederim efendim. Ben- deniz daha askere yeni girdim. He- nüz neferim. Banyo — Bı'ı ne pislik monşer, yıkan- san a.. — Yıkanıyorum, her sabah ban- yo yapryorum. — Öyleyse banyonun suyunu de- ğiştir. Ameliyat Operatör, bir hastanın elini a - yağını kesiyordu. Bir aralık hasta çok inlemeğe başlayınca, operatör kızdı: — Sus yahu, dedi, sen inledikçe elim ayağım kesiliyor. N — Kocamla hep dargın duruyoruz. — Allah, Allah, neden? — Kavga etmemek için. Kayıp ettim ,, On senedir biribirini görmemiş iki arkadaş, bir yerde karşılaştı - lar. Uzun müsafahalardan sonra biri sordu: — Refika Hanım nasıl? Iyidir- ler inşallah? Diğeri teesüfle cevap verdi: — En ummadığım bir zaman - refikamı elimden kaybettim. — Vah vah, bir hastalık filân mı? — Hayır, bir muaşık: ticesi.. Aşikile kaçtı. * Dü a Gaf , — Taktim ederim, zevcem.. — Ya.. Şerefyap oldum efen - Eibiselerde bu' sene moda amprimlere doğru gidiyor KEMERIİN RENGİ BUTUN MODAYA HAKIM BIR ROL OYNAMAYA BAŞ LAMIŞ VEHER ŞEY KEMERE UYMUŞTUR Sokakta bir kalabalık.. Bir kala- balık.. Herkes durmuş elile biribi- rinebir şy gösterip gülüyor.. Ne var acaba?.. Tek tük cümle kırım- tıları kulağa çarpıyor: — Gördün mü?.. Bak.. Bak., Dansözmüş.. Varyeteleri için giy- diği elbiseyi değiştirmeği unut - muşta onunla sokağa çıkmış.. — Yok yok efendim.. Filânca yerdeki kıyafetli baloya gidiyor - muş.. — Gördün mü?.. Büyük annesi - nin paçalığını giymiş galiba.. Her kesin nazari dikkatini celbeden ba- yan bütün bu mütalâalara hak verdirecek bir şekilde giyinmişti doğrusu.. Eteği beline kadar kırmalı, kol- ları şalvar paçası gibi, yakası cici- li bicili bir entari giymiş, eline yi- ne kırmalı ve pembe ipekliden ya- pılmış bir şemsiye almış salıma sa- lma yürüyordu. . Efendim ne imiş?. Bu kıyamet 195 in de değil de 1936 nın mo- dası imiş. Eğer 1900ün —modası 1936 da tekrar moda olacak- sa daha çok vaktimiz var de- mektir. Moda olduğu zaman ve herkes öyle giyinmeğe başladı- ğı zaman biz de giyeriz. Herkese gülünç olmamak için çok sade o- lan şimdiki modaya uysak daha iyi değil mi? ç Filhakika bu senenin modelleri çok sadedir. Düz. veya emprime bir elbise, ve ayni kumaştan yapıl- tmış olan kemer, çanta, ayakkabı Ve eldiven.. Meselâ bunlar yılan derisinden çok şık durur. Fakat, ifrata varılmıyan hiç bir moda yok tur. İşte bunda da bir yenilik, bir hiç görülmemişlik icat edilmiştir: O da ayakkabı ve kemer hasırdan olursa çanta ve eldiven de hasır - dan olacak, kemer kumaştan olur- sa hepsi de kumaştan olacak, Moda icat eden büyük müesse « selerde emprime modelleri çok gö- rülmektedir. Hattâ — Ayakkabılar bile emprime kumaştan yapılmıs- tır. Eldivenleri nası!l temizlemelidir Geçen sene aldığınız yazlık be- yaz eldivenler berbat olmuş... Sim siyah! Yıkasanız da çıkmıyor. U - valasanız, çiteleseniz de çıkmıyor, Çünkü eldivenin arasında küçük küçük siyah noktalar hasıl olmuş. Bunları çıkarmak değme Yyiğitin daha doğrusu değme bayanın kâ.ı-; değil... — Peki şimdi bunları kal sokağa mr atmalı? vak Hayır; fakat bunları temizle < menin usulünü bilmeli. Eğer şimdi size bu üsülü tarif edecek olursak ve siz de üşenmeyip tatbik ederse- niz göreceksiniz ki o siyah nokta - lar sanki üzerinden — bir sihirbaz deyneği geçmiş gibi kaybolur. Eldivenin parmakları içine bir az pamuk doldurun. İyice tıkıştı . rın. Sonra bu puflalaşmış eldiveni içi amonyak dolu bir tasla bera - ber bir kutunun içine koyun.. Ku- tunun ağzını iyice kapayın. Eldi - ven böyle bir gece amonyağın ya - nında dursun. Amonyağın tebah - huru sayesinde lekeler yavaş ya - vaş sararır ve sonra ortadan kay « bolur. Bu usulü yıkayamayacağınız her türlü güdere eşyalar hakkında da tatbik edebilirsiniz. Deri kemerle. dim, Ben hanımefendiyi kayın val Fin.' de_ıi ı_'!üğmelerin üzerindeki le- PD 'Aksehti Akşehir San'atkârlar Idman yu lar i DZa AKŞEHIR (Milliyet) — Cümhuri- yet halk fırkası salonunda şarrmız sanatkârlar idman yurdu tarafın- dan bir çay ziyafeti verilmiştir. Zi- yafette memleketin büyükleri ve münevverleri hazır bulunmuştur. Sanatkârlardan bir arkadaş top- lafnma maksadını izah ederek, ken- di yurtları tarafından vücude geti- rilmiş ol_an bando mızıkasınm yurt- ıa_"“a bir çok zarurt ihtiyaçlar aç- tığı ve bu ihtiyacları belediye ve fırkanın yapacağı yardım ve mü- zaheretile temin edeceklerini ve bu hususta belediye ve fırkamızın Yardom ĞA mı esirg ini is - temiştir. Hazır bulunan belediye Bay Agâh Yalçın ve fırka Aziz Perkün gençliğin nun yerine getirilmesine çi larını vadetmişlerdir. Bunı ra gençler spor yurdu başkı kat Bay Mustafa Seker himaye ve teşci edilmesin ye ve fırkanın olduğu gib ze düşen vatani bir yüküm nu ve Akşehirde mevcut lüplerin himaye edilmesini miş, hasılı çok samimi çinde bu toplantıya so; tir. e İzmir vilâyet meclisin . verdiği karar : _İZMIR, (H.Muhabirimizden) — Vilâyet umumi meclisi devre mesa- isini bitirmek üzeredir. Bu meyan- a İzmir için çok kuvvetli ve fay- dalı bir kaynak haline gelen Şaşal suyunun idaresi keyfiyeti de bugün lerde kararlaştırılacaktır. , Şaşal membar otomobille İzmire bir saat mesafededir. Geçenlerde şehrın:ıze gelen mütehassıs Alman profesörü İzmir ve havalisindeki suları tetkik ederken Şaşal suyu- nun haiz olduğu evsafı çok parlak görmüştür. Şaşal suyu birinci derecde vali General Kâzım Diriğin alâkası ile meydana çıkarılmıştır. Membada büyük bir su deposi- le geniş bir havuz ve muhtelif çeşmeler vardır. Ayrıca bir arslan heykelinin ağzından da mütemadi- yen bol su akmaktadır. Vali, şimdiye kadar ayrılan az miktarda tahsisatla bu tesisatı yap- tırmış, parklar ve ağaçlıklar vücu- de getirmiştir. Şaşal membamın da- ha geniş kaidelere imkân verebil- mesi için bazı tasavvurlar vardır. Burada yüzme havuzları, sıcak banyo mahalleri vücude getirile- cektir. Membam İzmir tarafına dü- şen kısmındaki dağlarda körpe ve taze çamlıklar vardır. Mevcut tasav vura göre bu çamlıkların dibinde muhtelif kür evleri kurulacaktır. Cumaovasından kaynağa kadar olan yolun yapılması için de vilâ- yetçe çareler bulunmuştur; İzmir memurin kooperatifi, memba su- larınm satışını uhdesine almak için teşebbüs etmiş ve vilâyet umumi meclis âzalarınm mahallinde bir ıetkik yapmalarını temin için de Şaşalda bir kır ziyafeti vermiştir. Bu ziyafet dün yapılmış ve çok eğ- İüm'e.lî geçmiştir. Bütün âzalar, ga- zeteciler gitmişler, bu mevkiin ve suyun hakikaten İzmir için büyük b_n' kazanç kaynağı olacağı netiçe- sine varmışlardır. ,Asıl membada radyo aktivite 15 dir. Aşağdaki çeşmelere ini 12 Şaşal suyu için yeni tesisat ya nen yüz paradır. Şimdiki suz ve taahhütsüz şekil, nız şunun bunun istifadesi fiuctahi '-.ııı ctadır. birkaç gün içinde mecli sı bekleniyor. - Abidin Umumi meclisin ve verilen-k. içtima salonunda vali mi Kepeneğin başkan yaptı. Atatürkten gelen tel yazısı derin sevgi İk lendikten sonra geçen - İç zalarım intihap yerlerinde mazbatalar okunmuş ve bul edildiği halde Su şeh suf, Abdullah, » Kangaldı Ulusoy, haklarında gelei lerin encümence tetkik e rilmesine karar verilmi: isnat olmadığından b bataları da kabul edi İkinci konuşulan mesi gal kazasınım Sıvas, El üzerinde bir istasyon Dahiliye encümenine h tir. Ş Sıvasta mevcut dokuz: dört tanesi hâlâ icarla a: Satılığa cıkarılan Amı mesinin (6) bin liraya sa sı ve mektep ihtiyacının le karşılanması yolundi daresinin gönderdiği tez muş, fakat üç kısımda"” hastanenin mektebe elvi dığı anlaşıldığından tekl dil işti: ye düşmektedir. Azalardan büyük bişi kısmı kooperatifin ileri sürdü- gufll' kabul eî'l.' wlf- lıarğn-lu-. Bazıları da doğrudan Coğruya hususi muhasebe tarafın- dfm. idare edilmesi lüzumuna ka- nidirler. Keyfiyet meclisin verece- ği karara bağlıdır. Ancak şu var ki, kooperatife devredildiği takdirde mahallinde yapılacak - tesisat için bazı şartlar konacaktır. Şimdiki alde şişeler halinde satrlan sudan beş kuruş gibi yüksek bir fiat isten mektedir. Bundan başka bazı satı- <lar hile de yapmakta ve su; Çîı rıştırmaktadırlar İctan!'lan guwvurn T > Dr. Hafız C Dahiliye müteha Cumadan başka gün (2,30 dan 6 ya) Divanyolu No. 118. Muayenehane ve 22398, Kışlık telet