TİlHİKAYE Lİ? Yolunu şaşıran âşklar Üniversiteye girdiğim zaman on sekiz yaşlarında idim. Arkada Sezai de beni: ba oraya değmemişti. Koca Üni- Teyeite işinde ben nadir sayılır Sezai ile beraber, paramız ol - madığı için, bir yere gidemiyor, yağmurlu havalarda kütüphanede okuyor, güneşli günlerde de par. ka çıkıyorduk. İşte gene böyle parka gittiğimiz bir gün Cemileyi tanımıştım. Sarı- şın bir kızdı. Yüzü şeffaf denecek kadar temizdi. Koyu mavi gözle- rinin öyle tatlı bir gölgesi ve ca- ma yakın bir bakışı vardı ki.. Oturduğumuz kanapenin üstün- | den geçerken, başmı bana doğru çevirdi. Gözlerimiz ilişti. O vakit kalbimde ilk tatlı sarsmtıyı duy- dum, Sezai hiçbir şeyin farkında de- ğildi. Genç kızm © uzaktan gelir- ken siloetini görmüş olsa bile, yak- laştıktan sonra dahi bu vücuttan taşan bilinemez nasıl sırlı cazibe- yi sezememişti. Birden lâkırdısını him çekti: — Yahu, dinlemiyor musun? — Şey, afedersin, budala gibi dalıyermişim. O tekrar nutkuna başladı, ben gene düyama daldım. İ Ertesi gün parka yalnız gitmeğe hezırlanıyordam. Bir gün evvelki gibi ayni saatte mavi gözlü, şeffaf yüzlü kıza rastgeldim. Parkın bu | taraftaki tenha yolundan aheste beste geliyordu. Gene bir gün evvelki gibi başı. rı bana çevirdi, gözlerimiz bir da- “ ba ilişti. Genç kızın uzaklaşırken | iç'ni çektiğini sezer | gibi oldum. Benim yerimde bir başkası olsay- dı, hemen kıza yaklaşır, konuşma- ğa çalışırdı. Fakat aksi gibi ben çok çekingen tabiatli bir gençtim, | Sokulamadım, iki o defa tattığım | sihirli heyecanı bir kere daha tat- mak için ertesi günü beklemeğe mecbur oldum. Bu çok kısa tesadüfleri çoğalt- mak arzusiyle ondan sonra tatbik ettiğim manevralardan bahsede- cek değilim. Bir gün yol pek tenha idi. Kız da karşıdan geliyordu. Du e bütün cesaretimi toplryarak ağ a: : NE göm ve hattâ... hattâ şap- ef sarârak selâm verdim. Onun da bana (gülümseme ile mukabele edişi, hattâ yürüyüşünü yavaşlatması benim için bütün hü- | viyetimi altüst eden bir sürpriz ol- muştu. Bu sefer durdum, bir şey- ler söyledim ama, neler söyledim bilmiyorum. Yalnız — hatırımda şu var ki, o gün ve onu takip eden diğer gün- ler hep havanın güzelliğinden, 1s- tanbulun manzarasından, bir par- ça Si rem edebiyattan bahset- keserek ko- miştik. Arkadaşım Sezai son günler - MIM tefrika: 144 — Hoş! Bu tatlı tarafı yok değildir. Baş ğı silâhların parasmı fabrikada al. dığı için tabit olan bitene metelik, vermez. Fakat Abdülkerim siper” rişlerini alamamağa (başlayınca düşmanmı öğrenmekte gecikme. miştir. Derhal mukabil taarruza geçti, Şunu da söyliyeyim ki Atlas dağlarının köylerinde de az çarıklı erkânıharp yoktur. Faraza bunlar- 'dan biri Siklât adaları arasında bir gece İtalyan bandıralı bir şilebi bombalayıvermiştir. — Denizde müthiş fırtına... her taraf karanlık. (Birden elek- trikler sönüyor. Nöbetçi çarkçı iki rüreğ ya saplanan öğr bir hançerle soluksuz yere yuvarlanır. r. Baş anbarda ve baş alimdaki de halimdeki (değişikliği farket. mişti. Çünkü ondan mümkün mer- tebe uzaklaşıyor, hele park zama- nı, mutlaka yalnız kalmağa çalışı- lum. Benden sebebini sordu. de saklamadım, söyledim. — Bir gün parkta önümüzden geçen mavi gözlü, sarışın kızı ha- tarladın mı? — Yoo! — Öyleyse, ben seni tanıştıra- yam, — Oh, bilirsin ya... benim kız- larla, kadınlarla o kadar alışveri- şim yoktur. Fakat © güzel hatırın için bizi biribirimizden ayıran bu hanımefendiyi de selâmlarız. İtiraz ettim: — Bizi ayıran mı? Yok canım.. şey... maksadım ilk zamanlar onu korkutmamak için yalnız kalmak- t17. Bugün öğleden sonra benimle gelir misin? Sezai, o gün öğleden sonra be- nimle beraber geldi, onu Cemile. ile tanıştırdım. Fakat genç kızın arkadaşımın elini sıkarken âdeta titrediğini ve derin bir heyecan geçirdiğini hissettim. Cemileyi o kadar sevmeseydim, böyle bir gay- ritabiiliği abdallığına verirdim. Birkaç dakika konuştuktan son- ra, kız- — Ben artık çok işim var, de: Gitti, Kendisine hergünkü gibi ideceğim, buzün İ yoldaşlık edemediğime içim yanı- yordu. Sezai: — Galiba kız dedi. Belki doğru söyliyordu. Çünkü Cemileyi ne ertesi © gün, ne daha ertesi gün görmedim. Ümitsiz bir halde boyuna parkı arşımlıyor- dum, yahut ta onu iki defa gör- düğüm pastacıya uğrar diye, ora- da da bekliyor, bekliyor, bekliyor- dum. Acaba hasta mı oldu? benden korktu, Yoksa İ tatlı maceramıza bir başkası ka- rıştırdığıma mı cani sıkıldı? Dördüncü gün, parkta Cemil her zaman beni beklediği kanape ye oturmuş buldum. Elini sıkarak: — Ne oldun o Cemile? dedim. Bilsen öyle merak ettim ki... Allah aşkına söyle, birkaç gündür neye gelmedin? Ben de yanıbaşına oturmuştum. Küçük elini avucumun içine aldım. Birden Cemile bol gözyaşları ile ağlamağa başladı: — Ab, dedi, neden bunu bana yaptın? Biliyordun ki, arkadaşın beni sevmiyordu, neden onu bana | takdim ettin? Eminim, o beni sev- miyor, o gün başını kaldırıp bana bakmağa bile tenezzül etmedi. Ne olurdu, ben gene hülyalarımla kal saydım, işte pekâlâ avunup gidi- yordum. Ellerimin birdenbire donduğu- nu hissettim. O dakika Cemile de, ben de ilk aşklarımızın inkisar ve ıstırabını tatıyorduk. Nazmi Şaha» lıyor. Bu da kâfi gelmiyor, belki içerdekiler denize flika indirip ka- garlar diye flikalara da birer kü- çük saatli bomba yerleştiriliyor. Tabii gümbür gümbür denizin di- bine . — Bütün bunları o yapan yirmi beş yaşında bir Rifli genetir. A- ma sırım mu sırım. İşi tuhafı, dok- san dokuz bin azrailin felâketler ve âfetlerle tenis oynattıkları bu geminin ( güvertesinden bu yirmi beş yaşındaki gencin kaçıp kurtu- labilmesindedir. —r.. vet sandallardan birini de- nize indirmiş ve kaçabilmiştir. — Tuhaf şey... — diye mırıldan- | mez. Bakmadan görenler ölduğu- dr Tahsin — — Daha tuhafı var. Gemi batar- ken ancak yirmi metre açıkta bu- nuş. Malüm m — R i < Öz “dilimizle” || © Kısa sözler * Kendi bildiğini başkalarının bilmediğini sanmak, bilimsizliğin en kötüsüdür. * Açık; “gözlülükle, en gerekli şey, Kirasında “kapalı gibi görün mektiri * Bâkmali; başka, görmek baş- kadır. Görmek için bakmak yetiş» gibi, bakar körler de vardir. * Kendini dev aynasında gören- ler, ayna ile yüzyüze * gelmekten. çekinen kimselerdir. * Para kazanmak için, ilk önce yürek kazanmalı. p * İki su, bir ekmeğin yerini tu- — Ancak bussu'iyi su olmamalı er. * Tutunduktart işe, , kendilerini den bir şey wermiyenler, o ilen bir şey beklemesinler! i *lk owran kazanır, fakat, Karşı: lığına da dayanmak ister. * Konukumduğunu yemez, bül- duğunu yer, demişler. Ummadığı- ne yiyen, bulmadığını yiyen könukü lar yok mutlur? Salâhaddin GÜNGÖR Oz Türkçe ile Bilmecemiz Osmanlıca karşılıklarını yazdığımız ke limelerin öz türkçe mukabillerini bularak p Himizin bop hanelerine yerleştiriniz ve k cek “Milliyet bilmec Müddet: Bugün akşama kadardır: .eni bilmecem.Z 4567891011 | son temsili SOLDA MSAGA 1 — Umumi 5, Husaki 4 - Yemek 2, Mülliyetim yeni ada 3, - İsim 2. Eser Bir vasıtai nakliye 8. Valide 3. Emin 6 6 — Ayı yuva 2. Kayık 3. Erkek 2 7 — Kamer 2. Eğri kulenin adı 4. 8 — Siyah 4 Köpek & 9 — Nata 2 Aşikâr 4 7 : : s 10 — Duvar 3. Bir renk 5. İl — Notr3 8. Yama 2. YUKARDAN AŞAĞI 1 — Çörek 4, Iptida 1 Yet 2 — Arkadaş 2. Milliyetin yeni sele 3. Kar mezi 2 3 — Bir rakam 2. Bir vekliimizin soymdı 4. 4 — Elması ile meşur bir memleket 6. devlet 3. Şişenin tapesin- i bir Türk medeniyeti 3. Ayı yu Trabasulu 3, Çabuk 3. D tan 3, batarken sular (o etraftö'ne varsa İooop içeri çekerler. Riflinin bat- tığı yere geliyormuş. Fakat Allah- tan olacak, deniz çok dalgalı oldüs ğu için açılan sular, çabucak ka- panmışlar, gömülmemiş... Ve ne olmuş Bilir misiniz? Gemi- nir güvertesinde denize yışvarla- nan bir yolcuyu dalgalar almışlar ve... getirmişler, sandalın İğirle bi- rakmışlar. — Hayret! . — Evet Lâpacı zade bey. Fakât asıl hayret edilecek nokta kosko- ca bir gemiyi batıran, çarhçıya hiç acımadan hançeri indiren bu katı yürekli Rif fedaisinin yaptığı in- sanlık vazifesidir. Böyle bir felâ- kete sebep olan adamdan ne umu- lur? Dalgaların getirdiği baygın adamı bacağından (o çekip tekrar dalgalara atmak değil mi? — Hayır.. Rifli bilâkis. döthal kulağmı onun göğsüne «dayamış, ve kalbinin çarptığını anlayınca o dalgalarda, o borada deliğe galla- nan sanadalı başı boş bırakmij ve baygın adam ayılıncaya kâdar.şa- kaklarını, kollarını “ha babam ha!,, uvalamıştır. vi — Ne buyurursunuz beyl bu ; ğa... 5 Biye bar” iyeceğik EW Bügünkü program 175 Kis MOSKOYA, Im. 21: Tiyalro yayımı, 22: Almanem yayım. 23, 05. İngilikce yayım. 2105: Macarca , MOSKOVA, 1830: Moskova operı ma verilecek opera 75 Kh VARİO VA, 1345 m. MAS: Piâle ie Çoruk Sözler. 18,10: Şarkılar. 19,25: Sözl AS arkasi e Koni Sözler, 21,10: Oda musikiri. 21/41 K. 220 Şarkılar. 22:30: Saksofon musiki. & Duyumlar. 23.28: Hafif musiki, ., 428 561 Sözler. 20,00 214 Sözler, 210: radye orlkestrası. 231 i 21, SW Kb BELGRAD, GT. 1940: Alinancn ders. 20: | Reklimlarlar ve Biâk” 204157 Duyumlar. 20,30: Ulusal yayım. İ ZisBelerad operasmdan nakil Kemasri. Kh, PRAG, 470 m. 1830. Pisk, 1425: Sözle. Şahar, 19,05: Almanca yanlar” Çalmanen). 1955: Pİ 5: Rusça dre, 2030 Ork wi 1835: Plâk. 18405 Duyumlar. — Plük. 21,30 Konferana, Ziy48ı Salar. 23) Piyane - Kaman kar 592 Kiy. VİYANA 507 m. İ 19,10: Hafif musiki; 19,35: Ders. | 20: Duyumlar. 20,10: Güzel (sanatlar, | 2020; Sözler. 20:40: Haftanın duyum | icmali,. 21: Şen yayım. 22,30: Halk ha- vaları, 23: Duyumlar. 23,10: Akşam | konseri. 24,20: Duyumların sonu. 24,40: | Çarli Gaudrio cazı, şa rransız Tiyatrosunda Gece saat 20 de UÇ SAAT 3 perde Yazan : Ekrem Reşit. Besteli- yen: Cemal Reşit. san salr günü akşamı mevsimin 1784 is ve İsçi Milliyet bu sütunda iş ve işçi isti yenlere tavassut ediyor. İş ve işçi istiyenler bir mektupla İş büra - muza müracaat etmelidirler. İş arayanlar Utü, çamaşır, ortalık ve saire hiz. metlerinde kullanılacak becerikli, te- miz bir genç bayan iş arıyor. Şerait ehven. Adres Pazarcık oteli 8 muma- rada otelci Ahmet vasıtasile Şem: h sulh üçüncü hukuk hâkimli- inden: Halen Bakırköy emrazi akli- ye ve asabiye hastanesinde bakım al- tında bulunan İstanbul polis müret - tebatından 1791 mumaralı polis Ce - male karısı Hayriyenin 30-3-935 W rihinden itibaren vasi tayin edildiği ilân olunur. (9950) ZAYI — 4255 numaralı ve 12:8- 34 tarihli beyanname © muhteviyatı eşya için verilmiş olan teminat sene- dine ait 118 numaralı ayniyat mak - puzu zayi olmuştur. Yenisi almaca - ğindan hükmü olmadığı ilân olunur. Muammer ğırdi peynirci zade Pehlivan bey — büygın adamın harikulâde tali- ivarmış derim. — Haniya beyler! Üç tane kal- dr! Piyangodan alan © yok mu? | kağanan iki yüz bin lira kazanı- yor... Talii olan! Talii olan! Bif piyango satıcısı cıyak cıyak bağırarak sokaktan geçiyordu.Şiş- manların üç adım ötesinde durarak bağırdı: — Taliine güvenen yok mu | beylerim... haydiii... Üç tane kaldı. | ii ?, Haniya taliine güvenen?.. Şişmanlar can sıkıntisiyle başla- rını çevirdiler. Nazmi siye: rek; » «— Gel.. gel.. — dedi — Ve satıcının uzattığı üç biletten ,birini çekti. Garsonun getirdiği buzlu limo- nâtalara yutkunarak bakıyorlar ve kamışları saran kâğıtları acele acele yırtığorlardı. Lâhanacı zade; — Bu sene mahsul çok iyimiş... — dedi — Buğday fiatleri düşe- cek söhirim. Tahsin düşünceli düşünceli mr- | rıldaridı: > — Düşerse ben yanarım., Elim- de geçen seneden epey mal var. Bu sone için de bir sürü tarla kar Asipin Kenan Sizi soğuk algınlığından, nezleden, gripten baş ve diş ağrılarından koruyacak en iyi ilâç budur. İsmine dikkat buyurulması 42394 Deniz yolları İŞLETMESİ Acenteleri : Karaköy Köprübaşı Tal. 42362 — Sirkeci Mühürdarınde Han. Tel 22740 gı İSKENDERİYE YOLU İZMİR Vapuru 2 Nisan SALI günüsaat ll de İsken- deriye'ye kadar. (1618) 2416 KABIZLIK HAZIMSIZLIK Mide ekşilik ve yanmalarına karşı iyi ve zararsız çare İAZON MEYVA TUZU dur. Mide ve barsakları alıştır- maz ve zarar vermez. MAZON isim ve markasına dilek; Deposu : Mazon ve Botton ecza deposu, İş Bankası arka- anda No. 12 Bahçekapı Balarköy sulh hukuk mahkemesinden: Bakırköy Zeytinlik mahallesinin Orta 80 kağında 30 numaralı hanede mukim iken 15 mart 935 tarihinde © vefat eden Bay Bozcaada $. Hukuk Hâkimliğindeni Bozcaada kasabasından Yorgi Yarı - naki vekili Sokratın, kasabadan e Panai Yarınaki ve halen mütegayyip Zafiruda Yarmaki haklarında açtığı şuyuun ize- lesi davasının nakza tebaan câri muha- kemesinde, ikametgâhı meçhuliyeti- ne binaen müddeazleyhimadan © gap Zafirudaya, müddenbih bahçetsin kabili- yeti taksimiyesi bulunmadığına mütedair ebli vukuf raporu mazmınuna tevfikan ilânen gıyap kararı tebliğine karar ve- İ rilmiş ve muhakeme de 24 - 4 - 935 çar. Şemsinin terekesine mahkememizce va- | ziyet edilmiş ve ölüden alacaklı ve borç- lu olanların kanunu medeninid56l inci maddesine tevfikan bir ay zarfında ala. cak ve borçlarını deftere kaydettirme - leri ve varitlerin de kanunu mezkârun 534 üncü maddesine tevfikan üç ay zar- fnda ispati veraset ile mahkemeye mü- racaat etmeleri, aksi takdirde terekenin hazineye devr ve intikal edeceği alâka- daranın malümu olmak üzere ilân olu- nur, (0977) Fatih sulh üçüncü hukuk hâkimliğinden: Mahkememizce terekesine vazıyet ©- lunan ölü Hüseyin Hüsniye ait (522) li- ra kıymeti muhammeneli Karagümrük- te Derviş Ali mahallesinde Karakol 50- kağında 6 numaralı bir bap hane ile ge- ne mütevaffaya ait (114) bira kıymeti muhammeneli Otakçılarda Ahçıbaşı ma- hallesinde ve sokağında 9 numaralı bir bap hane 2 - 5 - den Perşembe günü saat 11 de mahke - mede bilmüzayede satılacağından talip olanların yüzde yedi buçuk pey akçele- | rile birlikte mezkür gün ve santte mab- keomede hazır bulunmaları ve fazla taf- silât almak istiyenlerin her gün 935/304 numaralı dosyaya müracaat etmeleri lü- pattım. Buğday bir kuruş düşerse ben sırtüstü yerdeyim. Narin beyin yüz: dişe eblirmişti. Peyı livan Beyin gözlerinde bir memnu- niyet sezen Nazmi müdahale etti: — Hata ediyorsunuz... Avrupa gazetelerini hiç (o okumıyorsunuz beyler.Bilmiyor musunuz ki bu se- ne Amerikada müthiş kuraklıklar oldu. Arjantin Pampaslarında top- rak kavrulmuş kıymaya dönmüş... ilâki: sene buğdayda büyük lerim Bolşevik- rememiğşler. Zi- le temasa girişmek ü- zere imişler. Bir Kırım kıtlığı da- ha olmasından korkuyorlarmış. Ve sonra pek mühim bir haberi istemeden ağzından kaçırmış gibi, sustu. Lâhanacı zade: — Ha.. Bak bunu ben de duy- dum.. — dedi — dün Beyoğlunda Rus Lokantasında garsonlar konu- şuyorlardı. Hattâ Okraynada is - yan bile çıkmış. Narin zade gözlerinde bir ihti- İ ras parlayıp sönerken sordu: — Tahsin bey depolarınızda ne kadar mal var? yüz vaşondan asla, A Sn br Gr: Sli : tarihine tesadüf e | şamba saat (14) raddelerine bırakılmış olduğundan, mumaileyhanın, belli du - ruşma gün ve saatında Bozcaada sulh bukuk mahkernesine gelmediği veya tas tikli bir vekil göndermediği / takdirde davanın gıyabında rüyet ve intaç edilo- ceki tebliğ makamına kaim olmak üzere ilân olunur, (9956) Beşiktaş ikinci hukuk mahkemesindent Beşiktaşta Şenlikdede mahallesi Şe- hit Mehmet sokağında 5 sayılı evde o- turmakta iken ölen Ahmet terekesine mahkemece el konmuştur. Olünün bı - raktığı eşya 7 nisan 35 pazar günü saal 14 te açık artırma ile satılacağindan is- teklilerin o gün mahallinde hazır bulun maları ilân olunur, (9997) Bakırköy Sulh hukuk mahkemesinden: Yeşilköyde Şevketiyo mahallesinde Ba- demli sokakta 8 No. lu hanede mukim iken 28 şubat 935 tarihinde vefat eden Suryadiranın terekesine mahkememizce vaziyet edilmiş ve ölüye borçlu ve ala- caklı olanların kanunu medeninin 561 inci maddesine tevfikan tarihi ilândan itibaren bir ay zarfında mahkemeye mü- racaatla alacak ve borçlarının deftere kaydettirmeleri ve iddiayı verasetle bun lunanların da mezkür kanunun 534 üncü maddesine tevfikan üç ay zarfında ispatı veraset ile müracaatları, aksi takdirde verasetin hazineye deve ve intikal olu- macağı alâkadaranın malâmu olmak üze. ro ilân olunur, (9978) yalıyor” ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye için Hariç için ELE inler için müdüriyete mü. . Geetemiz ilânların mev Tiyetini kabul etmez. — Tarlalardakini hangi liman. da toplryacaksınız? — Bir kısmını İzmirde, bir kıs- mını Antalyada.. Maamafih daha- bir karar vermedim. Bu sırada bir garson Nazmiyi hürmetle selâmlamıştı: — Ne var? — Çamaşırcı emretmiştiniz be- yefendi? — Eey.. al matmazelden arah- tarı... Çamaşırlar kanape üstünde duruyor, — Siz ufak bir zahmet yapacak. smız efendim, Çünkü (biz buça- maşırcıya lâf anlatamıyoruz. — Kovunuz, öyle ise!.. Nesine aksilik ediyor? — Efendim, ©. otelin adamı de- ğildir. Otelde çamaşırcı | tutmadı patron bu sene... — Yaa.. peki öyle ise... Beyler bana müsaade ederler mi? > işte... bunlar. Üç ipekli göm- lek... bir düzüne mendil. İl ipekli çor-p... bir me“dil... bi sonra şu yerdekiler... Bir de.. Loş koridorda duran çamaşırcı kadınm önünden hızla geçmiş ve onun arkasından odaya girdiğini hisesdince çamatırları göstermeğe i (Bitmedi)