iLLİYLI PERŞEMBE 25 MAKİ Te kos 5 baki Halk mı? m mm MILLIYET : Bu sorgusu ile şehir halkının dilek beraberliğine tercüman oluyor Bugün de Eay Esad Muhlis ve Bay Hidayet Hadi'nin cevaplarını neşrediycruz Belediye sular idarssinin fazla su parası tahsili için tatbik ettiği usulün | sakatlığı otrafıdaki anketimize de- vam ediyoruz. Bu hususta avukat Bay Esat Muhlitin de mütaleasını sorduk. Suallerimiz şunlardı: Neler sormuşluk ? I — Terkos Şirketi kurulurken yani 1889 tarihinde yapılıp bu şir- ketin İstanbul belediyesine intikali üzerine aynen onun üzerine geç - miş olan “abonelerle idâre arasın- daki mukavele,,nin #üncü mad- desinde: (Şayet sarfolunan su abone se - nedinde muayyen miktarı yevmisi bilhesap, bir seneye isabet eden mecmu miktarı (o tecavüz ederse beher metre mikâbr o fazlasının derhal ödemeğe abone mecbur tu- tulacaktır) deniliyor. Bu sarahate nazaran terkos idaresi henüz se- nelik asgari su miktarını bitirme- miş bir aboneden senelik asgari miktara değil de üç aylık taksitler ile birlikte fezla su bedeli alabilir mi? 71 — Terkos Idaresinin bu mu- kavele harici olarak istediği üç ay- lık fazla su bedelini vermeyen bir abonenin suyunu kesmesi halinde idareye ne gibi mes'uliyetler dü- şer? Nâ cevap aldık? Dedi ki: — “Bir koro taahhüt seneliktir. Ve bunu her hangi bir hâdise vukun gel - mediği takdirde böyle kabul etmek za- rureti vardır. Çünkü söylediğiniz mad- delerde geçen sözler hep sene üzerine geçmektedir. Taksitlerin üç ayda sir alınmış olması senelik taahhüdün ma- hiyetini tebdil edemez. Taahhüdün nelik olduğu kabul «- ? su sarfiyatnm fazlalığı veya ek- yani abonenin sarfettiği suyun Rt etliği miktarın fevkinde veya dununda olması ancak sene nihayelinde yapılacak hesap neticesinde anlaşıla - cağı cihetle, dalın üçüncü aym O hita. munda senelik taahhüdün fa edilip e- dilmediği anlaşılmaksızın bir aboneden fazla sarfiyat bedeli almıvermesi doğru olmadığına ve abone hukukunun ihlali demek olacağına şüphe yoktur. Malümunuzdur ki taahbütlerde mu- çengelli tahtadaki eşyanın ağırlı. ğına dayanamnayan bir çiviyi ye- rinden çıkarmıştı. Tahta bir tara- fa sarktr. Bu sarkış © paltoyu asılı olduğu çengelden kurtarmıştı; ye- “ Nazminja yöreği ” Bir böy edi- rada Bu, yenleri ve — yakasn, kirden lele anlaşılmakta bulunmuştur. Eğer sular idaresinin o mütalcnsı kabul | dilmek lâzım gelse idi, o vakit samed rin üç ayda bir değil, her gün muaye mesi gereketi.,, Bay Hidayet Hadi de ayni fikirde Avukat Bay Hidayet (© Hadiye de sorduk: — Sular idaresi ile aboneler arasın- daki mukavelenin 4 üncü maddesinde (şayet sarfolunan su abone senedinde muayyen miktarı yevmisi bilhesap, bir seneye isabet eden mecmu miktarı te- cavüz ederse, beher metre mikâbr fazla sinin bedelini — tarifedelsi fiyat üze - rinden derhal ödemeye abone mecbur tutulacaktır) denilmektedir. Bu maddenin sarahetine göre sular idaresi © heniz senelik asgari su mik- tarmı bitirmemiş bir aboneden üç ay - hik sarfiyata bakarak taksitle birlikte fazla su bedelini tahsil edebilir mi? — Hayır edemez. Çünkü bu madde gayet | sarihtir. Maddenin içinde (bir seneye isabet e den mocmu miktarı Hcavüz ederse) kaydı olduğuna göre, iazla su sarliya- tinin ancak sene sonunda tebeyyün e deceği anlaşılmaktadır. Binacnaleyh, idare üç ayda bir yap- tığı hesaba göre fazin su bedeli ala: maz. — Sular idaresi mulesvelenamenin bu maddesi hilâfına hareket ederse, muka- velenin feshi lâzım gelir mi? — Mukavelenin bir maddesinin ye- rine getiriknemesinden (feshi oOlâzm — Sular idaresinin talebi © üzerine yalnız fazla su bedelini vermiyen abo- nenin © suyumu kesmesi halinde ken - disine ne gibi mesuliyet düşer? — Bu hale göre, suyu kesilen abo he sulh mahkemesine mürcaat ederse, hem suyunu açlırabilir, hem de suyun kesilmesinden doğan zararların öden - mesini istiyebilir.,, Oz Türkçe ile Bilmeceiniz Osmanhen karşılık'arın yazdığımız ke- Ümelerin öz türkçe mukabillerini bularak şek- mizin boş bemelerine yerleştiriniz ve kese - rek “Milliyet bilmece memurluğuna” gönderi: niz. Doğru halledenler arasında kur'a çekiliyor va karananlara hediyeler yeriyoruz. Müddet: Bugün akşama kadardır: Yeni, ti maçemz 1734567891011 5 d SOLDAN SAGA 1 — Sevahili mütecavire vapurlarının adı 4 “ içki 4. İsim 2. Dem 3. 181 genişletmek 8. Nota 2. 8 Millet 4. Bir oyan 5. 9 — Etajer 3. Nota 2 Köpek &. 10 — Kuşun eli & 11 — Büyük bir hayvan 3. Ham üzüm & YUKARDAN AŞAĞI 1 — Bir vekilimizin soyadı & Dünya & 2 — Berf 3 Erkek 2 Rabet olu 2. alran Müsilifi: Nazmi Şahab katran İmer dönen palto... 1935 e | Öz dilimizle | Istanbuldan çıkamıyanlar Bir tanıdığım geçen gün bana Istanbulda geçim güçlüğü çektiği- ni yana yakıla anlatıyordu. — Anadoluya gitmeği denesen e... dedim. Yüzünü buruşturdu: — Istanbuldan ayrılmak kolay değil... Analoluya gitsem belki, elim biraz daha genişliyecek... Fa- kat ; buraya öyle alıştık ki... Sonra da, tutalım ben gitmeği göze al- dem. Bizim bayan biliyorum ki, gitmek istemiyecek!,, z Kendimce bu söze, canım sıkıl- e — Senin karın, sana bağlı de- gil mi? — Bağlı olmasına bağlıdır a- ma, İstanbuldan o ayrılmak ona güç gelir. — ; — Çünkü, buralıdır. Bütün ya- kanları, baradadırlar. Anadoluya giderse, kimsesiz kalacağım sanı- yor. İşte en aykırı ve kötü düsü- nüşlerimizden biri: İstanbula bağ- Idığımız! Sultanlık çağında, mantarlar gi- bi, başkalarının sırtından geçin- meğe alışanlarımız, İstanbul sınır. larından dışarda sudan çıkmış ba- liğa dönerlerdi. Eski Istanbul, A- nadolu ananın memelerini durma. dan çekiştiren açgözlü bir daya çocuğuna benzerdi. Bugün o eski Istanbul kalmadı. Fakat eski İs tanbullulardan kalan bir takım gö- renekler, o bugün de yaşıyorlar. Kaplumbağa gibi kabuğumuz için- de yaşamaktan daha bıkmadık mı? Salâhaddin GÜNGÖR Kutlu Bir Nişanlanma Dış Bakanlığı Müsteşarı Bay Agâh Aksel ile Haseki hastanesi operatörlerinden Avni Aksel'in kız kardeşleri Bayan Şefkat ile keres- te tacirlerinden Bay Rasim Cafer ve gün Tokatiryanda nis - töreni yapılmıştır. Her iki gön- Se allıhıllar dileriz. e İstanbul Vilâyeti Ziraat Müdürlüğünden: Az kullanılmış veya yeni 200.—400 yumurtalık bir kuluçka makinesi alına - cağından sütmak istiyenlerin vilâyet da- iresinde Ziraat Müdürlüğüne müracaat- (1467) Babıtli, Ankara caddesi vilâyet karşı sında *ğ numaraya nöklermiştir. Gölsel'in oğlu Turgud Gölsel'in ev- | i O gece son vapuru kaçırmıştım. Otelde yatmaktan başka çare yok- tu. Bir tanesine girdim. O ka - dar yorgunum ki, yatağın temiz! ği, odanm şusu, busu, o hattâ fi Ne bilesöz söylemeğe mecalim , Gösterilen (o odaya girdim. Ceketi atarak kendimi şöyle kıtır kıtır yatağın içine bırakıverdim. Ne kadar © uyuduğumu bilmiyo- rum. Galiba vakit geceyarısını ge- çiyordu. Yandaki (odadan gelen helecanlı seslerle gözlerim açıldı Doğruldum, kulak verdim. Biri di- yordu ki: — Sus canım, fazla gürültü et, me, yan odadakileri uyandıracak- sm. — Onlar davul çalsan uyanmaz- İ lar yahu! Horultuları duymıyor- musün? — Peki ama, ben sendeki asa- biliği anlamıyorum. Buiş mü- kemmel oldu işte.. . — Orası öyle.. Nasıl Samiyi en- sesinden kestim. Birdenbire tüylerim ( ürperdi. Komşu odaya — gelen bu herifler kimlerdi? Birisini ensesinden kı. mişler... iki odanın arasında kil olduğu anlaşılan bir aralık kapısı vardı. Onun için yan odadan ge- lan seyler daha vüzuhla şidiliyor- du. Muhavereye kulak kabarttım: — Fakat o da ama uzun çırpın- dı ha.. Az kalsın tadını İraçırıyor- du. — Lâkin o senden güçlü kuv - vetlidir, iri yapılıdır. Mukavemet etmesi tabit değil mi ya?.. İçime bir korku geldi. Ya bun- lar aralık kapıyı şöyle zorlayıverip, benim odaya da girerlerse... belli ki bunlar katil herifler... Bir cina- yet işlemekten geliyorlar, Aklım. dan birçok müdafaa tedbirleri ge- çirdim. Onlar konuşuyorlardı: — Eğer odada olmasaydı da, bir arsada olsaydı, daha iyi olurdu. — Eh, öyle tertip | edilmiş, ne yapalım? Dehşetim gittikçe (artıyordu. Sesleri biraz yavaşladı. Daha ku- lak kabartarak dinledim: — Ama çaldığın parçalar da en- festi, Bu fiskos arasında oObazanda kahkahalar fırlatıyorlardı. Ne vic- dansız adamlardı bunlar? Ölüm- le bu kadar alay olur mu? Daha fazla tereddüt edemezdim. Tam mânâsile haydut, katil cana» var insanlarla komşuluk edile. mezdi, Ayaklarımın ucuna basa basa yavaşça kapıyı açtım. Merdi- venleri o gıcırdatmamağa çalışa- w aşağı indim, Otelciyi uyandır- | dım. | Adam uykudan daha açılama- İ mıştı. Söylediklerimi dinleyince Dr. A. KUTIEL Karaköy Topçular caddesi No,33 1743 3 — Cari 4, Öztürkçe bir işim 4. 4 — Sene 3. Şöhret & 5 — Trakyada bir mehir 4 Kapan & 5 — Eksik değil 4 Asi 4. Nota 2 7 — Dilek 4. Bir çalgı ületi 2. 8 — Bir vilâyetimir 8. 9 — Yama 2. 10 — Ahzita 9. 31 — Valide 3 lup derhal Tekirdağına dönebil- miş olsaydı, tayyare geldiği za- man “İsmet,jin yanımda bulunabi- lecekti. Acaba © gece, küçük bir ih- tiyat, genç kızı o kötü ecelden kur- taramaz 2, Bütün bu felâketleri bağlayan se- bep hep bu palto idi ve bu paltoda gene Ömerofun evinde bulunabili. e Aash bütün felâketlerinin başı hep bu Ömeroftu. Demek bi- riktirdiği paraları da o yemişti. Gözleri kararmmt. Ha taban- ağ astarı bakla. | canın tetiğini va, baklava dikişli bir palto idi. Bu palto, onun paltosuydu. Yüzü i. Ba- şı döner gibi oldu. sürü fena hatırlar kafasınm içinde ardarda şimşeklendi: N Aly e arası niçin açılmıştı? iye ettiği pırlantalı ij ö- iz gi p ar iğneyi “En tecrübesiz senelerinde bir- 'denbire parasız kalmasına kim se- bep olmuştu?,, “Ömerofun süt ninesinin evinde si göstermiyor. muydu ki onda büyük hakaretlere tahammülü ri bir onur var- dır? O genç kızı delirten hakare- la sebebi de bu palto değil miydi? Eğer paltosunu ierik yeti bu- bereket versin ki paltoyu kumaş em de Ye e tarm sapasağlam durduğunu far - kedebildi.. Bu sefer içi | sevinçle hoplayıvermişti: — Paltonun astarı sökülmüşe ben- zemiyordu. Hemen tabancayı indirdi ve bir ve karyolaya yanaşıp paltoyu 5 — Ömerof ! Mademki bütün ser- yetim bundan ibarettir demek isti- yorsun. O halde ödeşelim. Paltoyu bana ver. Ve, yüzünde alaylı bir gülümse- me belirirken; — Hem kim bilir... — dedi palto afal afal yüzüme baktı: — Hemen polise haber ver, de- dim, otelinde katiller var. Burada da bir cinayet yapmasınlar. Çabuk yakalatalım. Otelci şaşkınlıktan don gömle- ğin üzerine pantalon ceketi giydi- ği gibi başı açık fırladı. Az son- ra polisle beraber geldi, polis ba- na sordu: — Ne var, nerden biliyorsunuz? Anlattır;, Katillerin nasıl mu- haverelerine şahit olduğumu söyle- dim. Hemen tabancası çekti. Fi- LLER şek sürdü. Otelci (o eline bir soba maşası geçirmişti. Benim de elime bir süpürge (sopası geçti, Polis önde, otelci ortada, ben en arkada merdivenleri hırsızlar gibi çıktık. Sofada polis otelciye dönerek sor- du: — Odanın balkonu falan var- mı? Başka taraflardan kaçamaz- lar ya... — Kaçamazlar, ama pencere- den kendilerini aşağıya atarlarsa o başka... . Sonra beni gösterdi: — Yalnız beyin yattığı odada bir ara kapısı vardır, fakat kilitli- dir. Polis başını salladı: — Biz onu açmağa vakit bırak- mayız. Birden bastırırız, onların ilk şaşkınlığından istifade (eder, kelepçeleri geçiririz. sen yalnız ih- tiyaten beyin yattığı odanm kapı- sının önünde dur. Polis gösterdiğimiz kapıya yü- rüdü, vurarak yüksek sesle: — Açımız, dedi. İçeriden evvelâ (hiçbir ses du- yulmadı. Bunun üzerine polis ka- Pıyı tartakladı: — Açmız diyorum size! Kapı" yı Ikırdırmayınz. Bu defa kapı açıldı. Uzun saçlı, solgun benizli bir baş göründü. Polis şiddetle emretti: — Eller yukar! ie bütün heybetile odadan içe- ri gidi. Odada kesik bıyıklı, çük sele orta yaşlı başka birisi daha vardr. Şaşkın şaşkın bize ba- kıyorlardı. Polis sordu: - Hüviyetiniz? Orta yaşlı zat: — Otel defterine yazdırmıştık, dedi. — Ben hakiki hüviyetinizi soru- yorum. Kapıyı açan genç (o karyolanm ucuna astığı ceketinin — cebinden hüviyet varakasını çıkarıp göster- di. Polisin omuzundan © gözücile baktım. O zaman ne haltetmiş ol- duğumu hemen anladım. Zaten mesele de orada anlaşıl- dı. Gençler bir yerde verilen tı önüyorlarmış. Sami ismini işittiğim ensesinden kesilen adam, haydutlar reisi, uzun saçlı ye se bu haydudun sevgilisini ğı âşıkmış.. Hawâ polise o gece temsilin bir de programını verdiler. Temsil- den manda, bir de konser vermiş- ler. Utandım, utandım. Kimsenin yordum. Şimdi bir yerde bu sefer haki- katen katillere rastlasam, galiba gidip polise vermeğe cesaret ede- miyeceğim. SEM SUMER muvaffakiyetle gösterilmekte ola; MOSKOVA filmi bir kaç gün daha gi FOX JURNALDE: Yunanistan İstanbul'un ber köşesinden koşan halk kütlelerine SİNEMASININ : Büyük salonu dar gelmektedir. eee görülmemiş bir | terilecektir. Henüz görmiyenlerin son etmeleri tavsiya olunur. Mi BAUR - P. EA ve yeni şapka modelleri Bugünkü brogrii ISTANBUL: > lolrlâp dersi. — Üniversiteden sakil” mat Esat Boskürt 2120, Son haberler, borsalar 2130; Radye orkestrası 23: Redye caz ve inngs orküntesi 175 Kh T MOSKOVA, Im iler. 180: Tes Köylü : Almanca yayım, 23 24,05: lapanyolea. Kiz MOSK O VA, (Stalin) 361 19,30: Komser nakli. 22: Dans musikisi. 23 haa VARŞOVA, IM M. © Yİ m ime yaldönümü 1; Sitar konser “ 2430; İngilizce konferans, kil ETP Zİ Gm 18: Piyano musikisi, 18,30: Sörler, 18,80 Okonomi. 19,10: Konferans. 18,30: Halk şa Si Ea, lamalar sil sk. | 8 KE BUDAPEĞTES60m. | Kusrtet konseri. 183 İrgiliren d düğünü, adlı opera, 2245: Duyum” jandor Bura çingene orkestras, Pi 7: Bacımann kuarteti. 1,05: Son duyumlar Kir. PRAG, 470 m 1820: Şarkılar. 1844M ( Zirmat, 1850: AK paye yayın A0, Alman dazamlar, 20,10 Anton Brückmerin Es - dur konseri. 22,20 Neşeli konser. yanlar. iü Daim morlerieden konser. 28 Becslandan nakil. 950 KI 2 Gece musikisi Kiz BRE STA U 316 m, skç. 2140: Yemi şiirler ve balladlar, 22: Me 23,25: Musikili. revü. 24: Mr 740 Kiz. MUNLH, dö$ m. i 18,50: Ode musikisi, 19,30: “Kan ruhtur S0: yurlar. 20: Musiki gür ye balk görleri, 21: Duyamlar, 21,10: Sen 23: Doyumlar. 23,20; Program ars eni m SUTTGART, (Mühleker) 523 m. il 19,18: Sözler, 19,30: Plâk. 20 | “Yarınki proyram ISTANBUL 17,30: İnkılâp dersi, Üniversiteden nakil” Izmir sayliv Profesör Esat Bozkurt. 18/05 imnastik - Bayan Azüde. hel gökler, 1990. Haberler 5, Ni Zayi makbuz Galata Ithalât Gümrüğünün 937 umarak böyannamesi için almış oldu" gum 1193 lira 98 kuruşluk 222047 m mara 2-12.934 tarihli depozito mak” buzu zayi olduğundan yenisi almacağ” tr. Hükmü olmadığı ilân olunur. G zel genç kızları, dansörleri, komikleri ve musikisi ile beraber Pek yakında SUMER sizemasında geliyor m ei ve GECELER a en öö teferruat mağa mecbur olursun.. Karında | bu pis şeyden kurtulur. Değil mi ii geri kapıya kadar gitti. Sakallı adamm nihayet gülümse- miş olması garson Âliye cesaret vermişti. Doğrulmağa çalıştığını görünce ensesine bir tekme indirdi: — Köpek! Ömerof bu köpeğe iyi bak. Cinsi nadir bulunur bu mel. unun? Tabancayı cebine koydu: — Bu bana lâzım olur. Elinden kaza çıkmış, artık böyle oyuncak- larla oynama. Ve odadan gili Merdiveni ya- veye müşteri- ; 2 di kendisine bakmadı- sini bir yıldırım süratile muayene etti. İşte o zaman ie kaldırdı. Ağzmdan uzun a; — Ooooh! — çıktı. Sonra birdenbire (o kendini to- suz kalırsan belki yeni bir palto al- | parladı. Koşar gibi, uçar gibi yü- rüyüşle tramvay caddesine çıktı? Galata hanlarından birine daldı. imei katk helkya girdi. Girdi- * rak dişliyerek yırttı. Bir banknot tomarı dı, acele acele saydı: ks <> ğü ni luk ve beşlik banknot çıkardı: — Şimdilik bu kadarı çok bile... Paltoyu, yırtılan yerlerinden bir şey için (dikkatle katladı. On dakika sonra Galatanın kü- çük bir hazır elbiseci dükkânma giriyordu. On on beş liralık bir ha- - | zır elbise beğendi. Bu dükkânda ! gömlek, çorap ve kundura da satılı yordu. Derhal değişti. Eski kundu- ralarile eski ( elbiselerini bıraktı. Paltoyu alıp Karaköye yollandı. Orada büyük bir mağazaya girdi. Evvelâ bir valiz satın aldı ve para» smı verip paltoyu içine imi tan sonra ikinci katına çıktı. tündeki elbiseden daha iyi bir b tüm, daha iyi bir o gömlek ve bir çift iskarpin aldı. Ve gene derhal Edi Bu sefer çıkardıklarını vali- ki terzisi yağlı müşterisini görü” ce çılgın bir neşe ile kollarını aç” rak koştu, — Aman beyim nerelerdesin? Ve üstündeki elbiseyi yadırg” yan bir gözle süzerek; z — Kuzum paşam.. — dedi ” herhalde Anadoludan nuz. Bu çuvalı nasrl ii Sorma.. kumaşlarını — Beyefendi... da — Beyefendi... götürelim beji , (Bi