Sıhhi bilgiler Kaç sene Yaşıyacağım? Insan hangi yaşta olursa olun, za - man zaman zihnine esrarlı bir sual ta- kılır; Acaba daha ne kadar yaşıyaca - öm? Hayata karşı merbutiyet ruhuna kök salmış bir aşktır. En esli zamanlardan beri bu büyük üzüntüyü halletmek için çareler aranmış, kâhin - lerden, ve ve falına kadar İser şeye başvurulmuş - tur. Bunlardan aldığımız cevapları bi- Biyoruz! Fakat fen bu suale ne covap verir? dalın doğrusu bir cevap verebi- Tar mi? Bu suali bir ba şahs için değil bir cemiyet için sormalıdır. Çünkü tabi- at ancak büyük adetlerle meşguldür; tek bir şahsın © ona göre ehemmiyeti yoktur. Bütün bir ık birden tekâmül eder. Allahın her bir ferdi ayrı ayrı dü- şünmekte olduğunu düşünmek (e teselli verisi bir şeydir, fakat ilim maalesef bu tesellimizi takviye etmiyor. Şu halde meseleyi umumi üreti is tatistiklere istinaden halletmek lâzım güle Ye bü Yekilir smmdiyyn snlğn de, muayyen yaşlar için bör ömür wüd- deli kabul etmek mümkün olur. Bunu nasıl bir hesapla bulacağız? Bir çok çocukların — faraza yüz bin nevzadın — hayatını takip etmişler ve her sene vefat ödenlerle borbayat ka - İsniarm miktarını kaydetmişler. Alman neceye göre vefiyat o miktarı Şark memlekeüerinde daha ziyadedir: Avru- padaki çocukların © (480 i dört yazına vâsıl olduğu halde Hindistandakilerin m Nİ Öz dilimizle re) ancak “67 si bu sinne varabilmektedir. Gene Avrupa çocuklarının yarısı 55 ya- gını bulmakia Hintlilerde ise çocukların yarısı İZ yaşından evvel ölmektedir. Vefiyat nisbeti yalnız memleketlere göre değii yaşayış tarzına ve vaziyeti çtimaiyeye göre de değişmektedir. U - mumiyet itibarile fakir sınıf daha az ya. şmaktadır. Amerikada zencilerin ömrü beyazlardan daha azdır. Her yerde pro- fesörlerle rahiplerin ve yüksek rütbeli zabıtanın çok yaşadığı söyleniyor .Fa- kat doktorlarda ihtiyar olanların az ol- duğu ve umumiyetle kadınların da er- keklerden daba fazla yaşadığı anlaşık maktadır. En çek vefiyat çocuklar arasında vu- kubulmaktadır, Ve insan çocukluktan uzaklaştıkça uzun yaşamak ümitleri de artmaktadır. Faraza bir yaşında 500 ço- cuktan ancak 150 si 50 yaşına gelebildi- ği halde, yirmi yaşında 500 gençten 250 si 60 yaşma varabilir. lsveçte yeri doğuş bir yocuğa har yat listesinde verilen o numara 57 dir. Yani bu çocuğun 57 yaşına kadar ya - şaması memül edilmektedir. Bu yüksek bir ümittir, çünkü Isveçte çocuk vefi- yalı nisbeten azdır. Fakat 57 yaşma ii diği zaman 20 sene daha yaşayacağı tah. main edilir. Sanki insanın yaşı artmakla hayata karşı, yaşamaya karşı kabiliyeti de ürtmaktadır, Eğer 77 yıçına gelirse hayat ona 7 sene daha bahşediyor! Bun- dan da nasibedar olur ve $Â üne varır. 3a dahn 4 senelik bir imtiyaz alıyor! , Almanyada 1925 senesinde yapılan bir istatistiğe göre: Nevzat 56 sene $ yaşında bir insan 60 10 » " .. 20. » m 7 w ». » » 33 » » ,. » v ., ” ." 2». a O A e eş rain 7 Bine O. » ” 3 5 daha yaşayacaktır. Bu istatistiğe göre meselâ 10 yaşm- ğa bir çocuk 56 sene daha yaşayacağı < ma göre 66 ya varacağını ve gene 30 ya- sında bir insan 39 sene daha yaşayacar ğına göre 68 yaşına varacağını umâbilir. Her memleketin istatistiği o oradald şeraili hayatiyeye ve o memleket hal - kımın hayati kuvvotlerine i olduğu” na nazaran bu istatistikler de ait olduk- ları milletlerde şu veya bu yaştakilerin ne kadar yaşayabileceklerini tahınin et. | .tirebilir. ” Bumu herkes için ayrı ayrı ve deha ta suratlı, hayta tavırlı bir adamdı garsona seslenen: Ve... sigarayı uzatınca pasta yer gibi ağzında çiğneyip çiğneyip... is ya- ağıza dolaşan siga- pılışlı, ağızdi rayı yutuverdi: — Oooofff! derdim var Aliil Ciğerim yanıyor Aliii! Ben bu ha- le düşecek adam mıydım be? Garson, sigarasının iç edilmesi- ne fena sinirlenmişti ama sesini çıkaramadı. Hiddetini duvarda a- sılı bir takvimden aldı: — Cart! Cırt! Curt! Üç yaprak koparmıştı; bunl avucunda burustururke” cenesii çarpıtarak ve ke''welerut yarısını yutarak; — Salim ağabey.. — dedi — me- telik verme!.. bak dün temmuzun “Yedi-iydi, evvelki gün altısı; daha Böyle günler içindi Avrupada değimli bir yeri olan Yeni Türkiye, dış tıyasa bakımın- dan hiç bir vakil, bugünkü kadar gücüne inanır ve birliğine daya- i nır bir görünüşle ortaya çıkma - muştı. Balkan yarımadasının bir u- cunda; çelikten varlığımızla dirlik düzenliğin çetin ve yaman bir bek- gisi olduk. Bu dirlik düzenlik bir aralık, ağır denemelerden — geçti. Sınır komşun Yananda sonu mereye varacağı kolayca kestirilemiyecek Büyük bir firtina kopınuşta.Bu fern Gia 5, ne biz önlü kk Bununla iş bitmiş olmadığını görü- yoruz. Almanyanın kalkınmasını göre- rek, kendileri de onun yaptığını yapmak isteyen uluslar var. Andlaşmaları, ortadan kaldıra- rak; silâhlanma yarışı alamında doludizgin at koşturmağa yelte- nenler, içlerinde gizli kalan iste- ği, birdenbire açığa vurabilirler. ulke andlaşması, bunu gö: nünde tutarak, herhangi bir Bal - kanlının, apansız o kalkışmasına karşı şöyle bir şey düşündü: Silâhsızlık bağını koparmak iz- tiyen biri çıkarsa, dört Balkan ül. kesinin, orduları ayağa kaldırıla- cak. Balkan andlaşması hükümetle- rinin sözbirliği ve iş birliği etmek için içtikleri and, işte bugünler ve böyle günler içindi. Türliyenelzin diş ieyasösinu çök sağlam ellerde, ve çok sağlam te- meller üstüne kurulmuş olduğunu yeniden görerek göğzümüzün ö- ğünçle kabardığını duyuyoruz. Salâhaddin GUNGÖR YENİ NEŞRİYAT Holivud Holivut'un 27 mart nüshası çıkmıştar, Aneisre uğüd Çocuk Esirgeme Kurumu (Himayei Etal) Genel Merkezi mama çocukları- nm nasıl besleneceğini ve mamalarının nasi hazırlanacağını öğreten (Arnele- re Oğüt) ün 2 nci sayısını 1 imci öğütleri ve bu öğütü i lere Kurum parasız olarak gönderir, An- karada Çocuk Esirgeme Kurumu Baş- * kanlığına bir mektupla adres bildirmek kâfidir, Tariki madaiyecilik Meşhur Borhard'ın eseri olup Hay- | dar Rifat tarafından kültür serisinin on yedinci kitabı olarak tercüme ve neşre- Bu bahse dair ddimizde ilk e- serdir. Tarih okuyanları çok yakından alakadar eder yepyeni bir mevzudur, 60 kuruş. “ÇAGIRIŞLAR Farmako oğler ve cezana sahip.dri kongresi 26 nisan 1935 cuma günü saat 14 te Istanbul Halkevinde yapılacak müşte- vek genel kongreye © bütün diplomalı meslekdaşların gelmeleri rica olunur. Ruzname: 1 — Iki kurumun birleşmesi 2 — Yeni nizamnamenin görüşülmesi 3 — Seçim 4 — Serbest konuşmalar. İ e m — —— —— La olarak tayin etmek kabil olamaz | mi? Olamıyor, ve olmadığına da şükret - meliyiz! Dr. Muhip NURETTİN Müellid: Nazmi Şahab evvelki gün beşi... bugün tam seki- zidir. Ve kahve ocağmın tam üstünde bir aynaya yaldızla yazılmış şu üç kelimeyi okudu; — Bak ne diyor keramet sahip- lerinden biri... bu da geçer... yahu! Katalâvenis? Anloorsun ne doo- rum? Hayta kılıklı O adamın bir şeye fena halde tutulduğu veya son de- rece züğürtlediği anlaşılıyordu. Fa-| kat garsonun yarı rum, yarı ermeni taklidile karıstırdığı cevap hoşuna gitmişti. Lütfen gülümsedi. Bu sı- rada kapıda * * otomobil durmuş- tu. İçinden © * bir bavul taşıyan bir adam çıki, Garson gene bir il. tifat mani ie — Buyur Tonyalı ağabey. Ve hemen bavulu kapıp merdive- ni trmandı. Kö “bir odayada- Lp teklif beklemeden bavulu açtı. ve de) plak 1030; Haarları Ha0ı Bale > My Son haberler - B: » Radyo caz ve balye 175 Kk. MOSKOVA, im. 1720; Parti yayımı. 18,30: Tiyatro, Virtüor musiki parçaları, 19,30 Kolke: konser. 21: Senfonik konser. 22: Ah yım. 23,051 Sözler. 24405: Fel Söz Kir. MOSK 19,30: Bir konser 24; İspanyolca yayı 23 Kb. VARŞOVA, IM m. 18,18: Koartet konseri. 1633) Keilelem kon cez 1850: Sözler. 19: Şarkilmr. 2430: Sözler, 2348: Salon musikisi. Kh. LEİPZİG3iZm. 18,20: Şarkılar. 1850: Aktüalite. 19: Kon farana, köa5: Radyo orkostram. 2040 Je. Zi: Duyum. sikisi. 545 Kb. BUDAPEŞTE,SS0M. 18,50: Rater idlareninde opera orkestrası, 1940: Fransızca dere. birliğiyle Khz. PRAG, a70m yarka, 2080: Şeye Kiraromu, 2240) Ginde: ne orkestrası, 2250: Piyanp İ Plâk. 1,05: Duyumlar, ! 16.30: Almanca deva. 18,15: Kunrtet konsa” | 224 Duyumlar. amina radye orkestrası. 23,151 PİS. ilizce duyumlar. We FRANKPU 30; 42 lik toplara dair Duyümlr. 19:50) Radyo | or! Sözler. 21,18: Ulusl yayım. 22: Me seeleriner kı Sözler r “rkesiri 050 Böler Alı Küle duyum” 8; Ulmenl yyam. o 22: Beh » Hendanl Köme ae Duyumlar 23250 Rdyo bahsi, 23,38: Orkestra plâkları Te KE MÜNİH, d05 m 19: Ders, 1841 lar, 20, Bresla Duyumlar. 2115; K (ğarkale) 22: “Mektebi yen, 234 Al no kanseri, Zi Haraburydan akşam konseri, T.S üc meli Yerini program ISTANBUL: 18: Frunamca ders, 18,30; Jimnastik « Ba- 18,50: Muhtelif plâklar. 19,30: Ha Moneloğ - Bayan © Halide 204 Maarii Bakanlığı namına konferans. Galata saray İinesi 4301 Balalaylır orkestra e Çelik) 21,20: Son haberli ar 210: Emdr ye Tüzün va Mehmet Münir (çan). 224 Reklya, vw caz orkestralar gaimayer” ABONE YERETLERL 8 70 w— “— 28 — k geri verilmez.— Müddeti . Gazetemiz ilânların mes'a: etini kabul etmez, Merkezi idaresi : Telefon : İçinden bir salepçi pr ril pırıl parlayan bir bakır güğüm çıkarıp bir kenara koydu: — Araba ile geldiğine bakılır. sa... işimiz iş... Ve odayı kilitleyip anahtarını cebine attı. Uzun boylu bir adam ağır ağır merdivenlerden iniyordu. Arkasm- dan öfkeli öfkeli baktı, sonta ba- gırdı: — Heey efendi! — Ne var Ali efendi.. Bu efendi kelimesi garsonu bir- az yezmuşatır gibi oldu. Fakat çe- nesi. " n uzunca bir sakal sarkan, saçları kirli ve gözleri kıpkırmızı bu adam durunca gene şirretliğini takındı: — Hani beni arâyorsan.. burada- Sakallı adam, müthiş bir iç aci- sı ile; — Peki. peki.. — dedi — Zan- nederim bu akşam... — Evet bu akşam bir şey yapa- bileceğim. Şimdi otaya gidiyorum işte, — Ama hep böyle diyorsun da sonra'sonu gelmi; Allahın bu- günü yarını, sal zadym pek bol- dur ağabey. Bereket versin bu sırada merdi- İstanbul İkinci Iera Memurluğun- m. - Di o.za Htihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Hurik ve hayat üzerine sigorta muameleleri icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Galatada Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. . 4.4887 Oz Türkçe ile Bilmecemiz Geçen defaki bilmersmisi doğru halle baamıza kadar teşrif ederek hediye İmaları kendilerinden rien olunur Geçen defaki bilmecemi- zin halledilmiş şekli 56718970n RİA Osmanlıcı karşılıkların yazdığımız ke- Timelirin öz türkçe mukabillerini bularak sek limizin boş henelerine yerleştiriniz ve kese - rek “Milliyat bilmece memurluğuna” gönd nir. Doğru halledenler arasmda kur'a şekiliyor ve kazananlara hediyeler veriyoruz. Hal mid deti perşembe günü akşamına kadardır. Yeni tilmecemiz 24567891011 SORAR SOLDAN SAĞA tecayire vapurlarının ade 4. 2 < Bir içki & İsim 2, Dem 3 3 — Aralarını genişletmek 8. Nota 2. 4— Bap 4 $ — Cezire 3, Yaya 2. 6 — Meyan 3. Beygir 2. 7 — Genişlik 2. 8— Millet 4. Bir oyun 6 9 — Etajer 3, Nota 2; Köpek 2. 10 — Kuşum eli 5. 31 — Büyüle bir bayvan 3. Ham üzüm 8. | YUKARDAN AŞAĞI 1 — Bie wekilimizin soyadı 4. Dünya 4 2 Bart 3. Erkek 2 Rah edatı 2 3. Gari, 4. Oztürkçe bir âsim 4. 4 Sene 3. Şöhem 3 5 — Trakyada bir mehir 4, Kapan 3, 6 — Eksik değil 3. Asi 4 Notu 2 7 — Dilek 4. Bir çaler âleti 8 — Bie vilâyetimiz 8. 9 — Yama 2. 10 — Ahruita ©. 11 Valide dan: Mahcuz ve paraya çevrilmesine karar verilen rak ampul 28-3-935 Per #embe günü saat 16 dan itibaren Bey- oğlu Küçük Kabristan sokak 15 No. ha dükkânda satılacağından talip olanla” | rin mahallinde hazır bulunacak me > | arı İlân olunur. | (9723) | muruna müracı Ünyon Hanında Dic3 venin alt basamağında (Fatihte Dersiamı soyan iki serseri beliri- vermişti. Onları koltuklamak için on basamağı birden atlayıvermiş- ti de sakallı adam kahvede oturan- lara rezil, kepaze olmaktan kurtul- muştu. Moş! Bu kahvede oturanlar- dan ne bir ses çıkıyordu; onede biribirlerine bakıyorlardı bu adam- lar... Hepsinin © gözleri cam gibi parlıyordu. Bazısı hiç kımıldama- dan, taş gibi dimdik duruyor, bir kısmı ise fasır fosur esrar çekiyor. du. Bu kımıldamadan duranlar yut- tukları afyonun midelerinde patla- masını mi bekliyorlardı ne? Bu ne garip kahve idi! > lun ne kadar serserisi, hırsızı, sa- bıkalısı varsa hep burada toplanı- yordu galiba. Fakat şu üst kata çı- kanlar nereye gidiyorlardı? Kara sakallı adam yavaş yavaş len geçti. Halinde bir ağır- Ik, yürüyüşünde bir ahenk vardı. Fakut o ne üst baştı. efendim? Bu bir kirlilik ve bakımsızlık şampi- yonu idi. Acaba nereye gidiyordu? Kimbilir... Koltuğunun altıma kırmızı bir paçavraya sarıl mushafa benzer bir şey srkıştırmıştı. Hiç... etrafına Karanlıkta iki gö ge Bay Memduh zengin mülk sahip- lerindendi. Yeni karısmdan da son derece : sa.ınundu, Necmiye Yeşilköy» de güzelliği, zenginliği ve zerafetile şöhret almış bir duldu. Memduhun hiç bir şikâyeti yoktu. Yalnız karısı- nın Arasıra eski kocasının kuvvetin - den ve cesaretinden bahsedişi bir an canını sıkıyordu. Necmiyenin eski kocasinm sayıdı o- bulardan olduğunu, bir oturuşta kuzu yu nasıl parçaladığını, bir gece köşke gele, hırsızdan birini nasıl vurup, ötekini nasıl kaçırttığını hep işitmişti Başkaca meziyetleri, Necmiyenin far» #z teyaddiden ölen eski kocasının me- ziyetlerinden aşağı değildi. Yalnız bu kuvvet ve cesaret bahsinde onun ka- dar sporcu olamadığına esef ediyor ve bunun için karısının gözünde küçük düşmekten korkuyordu. Bir gün dalgın dalsm istasyona i- hbablardan Bay Samiye ras? düğününe davet edi daveti kabul etti, O gore karısı ile be- raber geleceğini vadederek ayrıldı - lar, > ... İstasyonda ikon vaktile hizmetinde çalışmış Abdürrahman kendisini gö - rünce hemen yanına koşarak, elini öp — Nasılsın Abdürrahman, iyi wi- sin? — Ne diyelim efendim, neyi diye- lim de alem. iştesin? len beriden konuştular. Biraz Ayrılacakları sırada Memduhun ak - Ima bir şey geldi: — Abdurrahman be, dedi, bir gece- de on lira kazanmak ister mirin?. Abdürrahmanın gözleri dört açıldı. — istemez olur muyum beyim? , teklif ede- — Öyle ise sana bir i rum. Gece yarısından sonra dönec pim. Sen o nmada kötebatında bizi bekle... İstersen yanına bir de ahba bini al. ikiniz birden üzerimize cum ek Ben o zı doğru yürüyeyim, bağırıp haykıra - yım, siz de yüya korkmuş gibi hemen kaçınız. Olur mu?, — Hay hay efendim, bundan ko- lay ne var?. Memduh beş lira uzattı; — Öteki beş lirayı yarın fstanbula İ gel, yazıhaneden al... Abdürrahman söz verdi, Memduh ta, o gece karısma göstereceği cesaret sahnesinden metnun, ellerini uğuştur dr. Gelen trene bindi. Akşam üstü eve geldi sırlandılar, Necmiye ded — Elmaslarımı almasam — Neden?. zaman ha» Yarınki çarşamba akşamı SARAY siren ında Orjinal danslarla ahenkdır musiki esas: ” yapılmış ARIOKA Aşk ve temaşa romanının İlk iraesidir. Yerden 10,000 metre irtifada bu- lunan bir tayyare üzerinde 200 genç kız birden havai balet dans ediyorlar. KARİOKA Bütün İstanbul halkını SARAY sinemasını celbedecektir Oymyanlar DOLORES del RİO, GİNGER ROGERS, GENE RAYMOND FRED *ASTAİNE İstanbu! halkının sevgilisi en şen, en sevinçli, en güzel filimlerin yıldızı FRANZISKA GAAL En son, en neşeli en güzel filminde: SOKAK ÇİÇEĞİ| Pek yakında .......... sinemasında — Kimbilir, belki bir taarruza uğ” rarız, Şimdi hırsızlar öyle çoğalmış ki Memduh kahramanca güldü: — Hab, hah, hah, korkduğun şeye bak, bize taarruz etmek kimin had « dine? Düğüne gittiler. Gece yarısından sonra dönüyorlardı. Köşe başma yak- laştıkları zaman Memduhun yüreği garpmağa başladı. Acaba Abdurrah- man orada mı, yoksa gelmeğe unuttu mu? Hani unutmuş olmasını âdeta te- menni ediyordu. Fakat köşe başına iki” karaltı görünce kendisini toparladı. Artık rolünü oynamak zamanı gelmiş" ti. Iki gölge yaklaşınca, Necmiye te * lâşla kocasına sokuldu: — Korkuyorum, dedi, bize doğru geliyorlar. — Ben varken sen korkma! İki karaltı karşılarma dikildi. Bi sali —Durun bakalım, dedi. Memduh sordu: — Ne var, ne istiyorsun? — Ne isteyeceğim be salak, uçlan bakalım mangizleri. Bunu söylü en fiile geçti Memduhun üstünü ağa koyuldu. Öteki de Necmiyenin elçantasmı al - mış, boynundaki broş çıkarımağa uğ raşıyordu. . Memduh için artık ii haydutları ko yalamak zamanı gelmişti. Birden bas « tonunu kaldırdı ve hücuma geçti: — Utanmaz edepsizler, defolun şa radan... Yoksa kafanızı parçelarım, diye bağırdı. Hırsızlardan biri Memduhun bile - ğini kıvarıver. ce. ö.meki bastonuma aldr. Memduh şaşırmışir. Yavaşça: a Yahu, ciddi mi yapıyorsunuz? de li — Alay zamanları çoktan geçti, daha öğrenemedin mi?, Hülâsa Memduhnn saatini, cüzda * mını, Necmiyenin çantasını, gerdanlığını, yüzüklerini aldılar ve or tadan sır oldular. Memduh ertesi gün polise haber ver meğe giderken, yolda Abdurrahmı karşına çiktir — Alfedersin beyim, söz verdimi asi ma, dün gece gelemedim, ömrinizi yapmağa vakit kalmadı, dedi. Memduh büsbütün şaşırmıştı: — Peki, dün gece yolumuzu kesen son değil miydin?. — Yoool Dün ben Istanbulda bir han odabaşılığı buldum. Hk gece han da yatmak lâzrmgeldi, orada yattım... Abdürrahmanın sesinde doğru söy lediğini ifade eden bir safiyet vardı. küçük parmağı çıkmış yır- tık, patlak kunduralarından utan - madan yürüyordu. Eminönühe ge- lince gümrüklere doğru saptı. yağının Bu garson, iyi yetiştirilmiş bir köpeğe benziyordu. Hani işkem- beci dükkânlarının kapılarında, sinek avlayarak bekliyen köpek- ler vardır ya. biydi bu Ali. rm, plaçkacıların yataklığını ya- pan patronu rdu ki ona zırnık bile koklatmıyordu. Fakat buna rağmen patronunun alacak- lılarına bir şahin gibi atılıyordu. Dükkânda ağırlanacak müşteri aza lınca bir aralık koşa koşa iknci kata çıktı. Kapısına büyük bir ca- mi perdesi asılmış bir odanm ö- nünde durup seslendi: — Usta! İçeriden bir homurtu geldi — Söyle! İZ Efendiyi me yapayam'baaks şam? — Para getirmedi mi? — Nanay.. güya şimdi getire. — Ya getirmezse? kolundan tu- savurayım mı? vur!,, dese savuracakmış gibi kei dinden emin gözüküyordu. Max mafih içeride homurdanan 809 böyle olmasını istemedi. Ve gali ba bu müşterisini hiç görmemiş 9 lacaktı ki sordu: — Nasıl bir adam bu? — Barbayağı adam işte.. analı” tar deliğinden ne zaman gözetle" sem yazı yazıyor. Bir haftadanbe" ri işi zeytin ekmeğe ( dökmüştü Dün gece baktım ki o da Nanay! kokozun biri, — Geldiği zaman bana gönder” Belki eski ustalardandır, bir yan” lışlığa meydan vermiyelim. Eğef efendi bozuntusu ise basarız tek” meyi! Malüm a... tam efendi ols# Tophaneye düşmezdi. Bir dalan resi olmalı... Akşam. Balıkpazarından yaygaralar. yükselirken Bebek tramvayla” sıklaşmağa başlamıştı. Bütün gü” çamurlara yaslanmış yorgun dalar gibi Tophane çeşmesinin Se. ye laklarından taşan sular içinde BÖ” bet bekliyen © otomobillerin YE, çoktan boaşlmıtşı. Şimdi acele ifi lan şehirliler; —Aanah bir araba geçse de 69 ii Bimel). a 5 iğ m