İngiltereden yazılar | l ZE SİRK bem EE De ikanlı bayram Londra sokaklarmın düğün evi salonları gibi süslendiği günlerde gene buradaydım, Londra o za- manlar, aradan aylar (o geçmesine rağmen, ilk fırsatta bir sosyalist saylavın, İngiltere kurultayında, “bu tufeyli kral ailesinin keyfine hizmet ettiğimiz yetişmez mi?,, di- ye bağırmasına sebep olacak kadar donanmıştı; halbuki Kembriç, hep kendi hayatını yaşıyordu; içten gel meyen, gönlü sarmayan bir bayra- mın Kembriçin kapılardan gir- mesine imkân yoktu.. Din bayram- larında yalnız çanların sesi havayı rtıyor ve olsa olsa sokakların s€s- iği huşudan bir eser sayılabili- yordu... Dün; Kembriç, kendi bayramla- rından birini yaptı; dün gece, Kembriçin bu yılki gecelerinin en coşkunu idi; içten gelen bir bayra- mın bir gençliği nasıl coşturabile- ceğini görmek tadma doyulmaz bir şeydi; bu coşkun kanlar, bu ol- gun kafaların ve bu içli gönüllerin sevgisini kazanmak ve 8 cini yaratmak, ne büyük bir muzafferi- yeti, Onlar, yalnız kendilerinin, gençliğin, çevik adalenin ve çalâk ruhun; sporun bayrammı kutlayor- lardı... Kollejler arasmda, Came İrmağı boyunca, yapılan kayık yarışları dün ikindi üzeri bitmişti; sessiz akan ırmağın iki yanımda iki üç kindiden beri çalkalanan kalabalık dün gece de kentin alanlarını bas- mış, sokaklarını doldurmuştu... Hergün, bir Lâtince dua parçası mırıltısile ve bir ibadet sessizliğile başlayan bir aradaki akşam yemek- je: dün, çığlıklarız başladı nara- larla bitti... İngilizleri coşmuş, nezaket ve ri- ya maskesini bırakmış, sahte ve ki- bar vekarını atmış, ruhunu soymuş görmek, çok boş, çok zor ele geçer bir fırsattı! Kazanan kollej talebeleri bah- çelerinde ik yalazlar tutuştur- muşlar, dört yanına çesrul nmişler, bitip tükenmeyen Pasin aalaylarnıt andırır bir sıçrama içinde kendile- rinden geçmişlerdi; şampanyalar, bira bolluğu açılıyor ve biralar, su gibi akıyordu ve gene ruhlar, üst- lerinden bütün ağırlıkları atmış, Aristokratlığın ve münevverliğin nüfuz edilmez tabakalara benze- yen kayrtlarını parçalamış, birer arteziyen gibi, birer şidırvan gi- bi boşlukta fışkırmakta, köpür-| kakların bütün ışıkları taşlanarak mekte; kopup dağılmaktaydılar.. e ülüyordu. rin başkal rmızı, uzun, ihtiraslı alev dil- am lk peleilerile | le, karanlığın artıma ve dudağı gezmek ürkekliğini gösteren tale- beler yakalanıyor, siyah örtülerle dört köşe külâhlar, bu mutlu (1) ateşe atılarak bırakılıyordu.. Birer orta yaş rahibinin giyii işini hatır- latan “Gavn) ları, ve “Skoer,lerile her gece köşelerden sessizce gelip geçen bu genç “târiki dünya, larm hepsinin gönlüne bu akşam bir bü- ülü ve alımlı “ T sokulmuş gibiydi. Sınıfların, ulusların, göre- neklerin, ya; n verdiğibütün ayırdımlar silinmiş, yalnız gençlik, tek başına, güzel ve vahşi, çılgın ve asil, bu coşkun ruhları, bu azgın küheylânlar sürüsünü önüne kat. mış, alandan alana, yamaçtan ya- va Tanrı». ” çoban gibi sürük- | Öz dilimizle | Yunanistandaki Ayaklanma.. Kabinelerin sık sık değiştiği, fır- kaların biribirlerine saldırdı yerlerde devlet otoritesinin bir tür- lü kök salıp yerleşemediği herke- sin apaçık gördüğü şeydi. Fırkacılar elinde, yurt işlerinin nasıl bir çıkmaza girebileceğini an- lamak için gözümüz önünde en ya- kan ve çok taze bir örnek belirdi: Yunan denizcilerinin ayaklanışı... Komşumuz Yunanistanda dönen bu kanlı oyunun en acıklı yanı, s- yasanın ordu içine girmiş olduğu, bir kez daha anlaşılmasıdır. Ülkelerini kan ve ateşe boğmak için kendilerinde hak gören fırka- cılar, yurda yaptıkları kötülükleri seçemez oldular. Dağılmış bir ordu ve başı boş bir donanma... Yun. tandaki kargaşclığın ilk görünüşü bu oldu. Çaldaris kabinesinden,ya- hat onun yerine geçecek başka bir kabineden bu ayaklanmayı yatış- tırması beklenebilir.Ancak, bileme yiz ki, aykırı düşüncelerin yer etti- ği bir ordu ve donanmadan, ne iş, beklenebilir? Komşumuzda © Beliren bu başı boşluğun önü alınmazsa sonu sar- pa saracak gibi görünüyor. Salâhaddin GÜNGÖR ELİM BİR ZIYA Edirnenin şöhretli doktorlarından ©- peratör Bay Kemal'in validesi şubatın 24 üncü pazar günü vefat etmiştir. Hâdi- se, doktoru candan sevenleri kendisi ka» dar mütecssir etmiş ve Eskişehire malle- dilen cenaze otomobilini Karaağaç istas- yonuna kadar teşyi edenler içinde başta vali, fırka ve belediye reisleri bulunduğu halde güzide tüccarlar, o münevverler, halk ve esnaf teşekküllerinden pek çoğu gelmişlerdir. ——> di bu! Ellerinde ağızları kırılarak açıl- mış şişeleri yanlarındakine sunan sportmen vücutlar, yüzlerine vuran alevle tunçlararak birer eşsiz “He- bâ,,yi andırıyorlardı; Alevin kızıl lığı havayı bir şarap buharına ben- zetiyor ve bunu teneffüs eden genç göğüsler, birden sermestliğin en sonuna, en yükseğine erişiyorlardı! Hiç durmadan yanan büyük ya- laz, derileri yakmadan, etlere do- kunmadan ruhları yalıyordu san- ki! Yalazın yankıları, yakın'evle- rin camlarını tutuştursun diye s0- na dokundukça. ve bunların kara ve heybetli gölgeleri, sessiz birer kamçı gibi, omuz başlarına indik- çe, gecenin birden şahlanacağı, bir yeni tabii hâdisenin doğuvereceği akla geliyordu... Bu dinç ve coşkun hava, ruhu- mun ciğerlerini doldurmuş, ona ay- lardan beri bulamadığı bir esenlik, bir gürbüzlük vermişti... Sesimi Ankaraya duyuracak ka- dar bağırmak istiyordum! Gözlerimi yumdum, iki yıl önce Cemre suya düştü.. Havalar, yaz günlerini kıskan- dıracak kadar açık ve güneşli ge- çerken, tekrar bozdu. Yağmurlardan göz açamaz ol- duk. Arkadaşlardan biri, dün bundan bahsederken: — Kuzum, dedi, Cemreler ne va kit düşüyor? Eski takvimi iyi bilen birisi an- lattı: — İlk cemre birkaç gün önce ha-| vaya düşmüştü. İkinci cemre, geçen | gün suya düştü. Üçüncü cemre de, yakında toprağa ( düşecek. Artık kıştan korkulmaz.” Ben dedim ki; — İyi ama, mart havası pek bel- li olmaz. Böyle aça kapaya, kışı ge- ri getirebilir. Omuz silktiz — Yok; canım. düştü! Bilmem ama, dedim havalar böyle giderse korkarım cemre ile beraber, bahar da suya düşecek!.. Kulak misafiri » Cemre suya Bugünkü program ISTANBUL : 17,30: Univ inop 18,30: Jimnastik, bayan Azade, 18,50: Dans musikisi plâk ile. 19,30: Haberler, 19,40; Bayan Semiha (gehir tiyatrosu artistlerinden) şan piyano | rofakatile. 20: Maliye bakanlığı — namma konfe- Demir caz, şan Bayan Ro- za. 21,15: Son haberler. 21,30: Radyo orkastrası, 22: Radyo © car ve tango orkastrası, 223 Kh. VARŞOVA, IS Sü: sarkılar 173 Kl, MOSKOVA, TI20m. 17,30: Pari programı — 1820: Edebiyat 19,30: Konser, 22: Almanca neşriyat, (Marka). 2305, Fransızca maşriyat. 2405: Felemnek.e 832 Kiz MOSKOVA, (Sülin) âöl m. 1725: Şüirler. 16.20: Moskova operasında verilmenk temsili nakil. 22,30: Dana musikisi 24: İspanyolca neşriyat 686 Kır BET GRAD, AT 20,154 Haberler, 20,30: Ulusal Radyo piyesi. Zi40 Belgard i9, Or Ziraat. 19.20: Almanca meşris rag operaşmdam makil. lük, 23, 30 İngilirce Karışık konser. 22: Sözler, 2218: Eski ay kerin saati, 22.30: Spor karışık neşriyat. Kh. LEKPZİG,38Z m. 18,30: Siyasal masal, 18,501 Sözler. 19,481 Hafif romantik musiki. 20,25: Aktüalite, 20,40 Konferanı. 21: Haberler. 21,10: Karnuvul meş- > Haberler, Ss Kıs BUDAPEŞTE,S80 1830: Dans musikisi. 1910: Deri 20,0: Haberi 350 Kh. BRESLAU, 36 m. 17,30: Şen notalar. 18: Muhtelif. Şiirler. 20: Günün kıa haberleri. 22,10: Neşeli musiki, 231 tunsnimr, sh,z5: Sözler. 23,351 Küçük radya, tea, Y rınki program ISTANBUL : 18 sızca ders. 18,30: Jimnastik Atatürkü bağrına basışının on dör- düncü yıldönümünü kutlayan An- karayı hayalimde yaşattım; atları- nm üstünde, güzel ve er, yerli kılıç oyunları oynayarak geçenceymen- le: gibi Bayan Azade, 19: Dans maarif bakanlığı namına Heybeli: ada orta mektep muallimlerinden Hay- rettin. 20,50: Balalyak orkestrası, ko ; haberler. 21,30: Radyo Her zaznğdan dalib sebbar ve daha irin Perşembe günü İPEK'de SEVDA GECESİ timinde yarklarle herkesi mest e Tecer g7 Yarın akşam SUM ER sinemasında ge “ BİTMEMİŞ SENFONİ ,, yi şerefine verilecek BÜYÜK GAL A evelden aldırınız. WİLLİ FORST; PAUL HÖRBİ GER -DOLLY HAAS- THEO LİNGEN ile beraber bir sureti fevkalâdede temsil ettikleri Öz Türkçe ile | Bilmecemiz Geçen defaki bilmecemizi doğru halle ler arasında çektiğimi almaarı kendilerinden rica olunur. Ceçen defaki bilmecemi- zin halledilmiş şekli 1214567891011 LİANE matinelerden iti Böyle Bir Kız Pek mükemmel şarkılı ve musiki |i san'atkâranesini İlâveten : 'TANGOLİT -EDANARAN Osmanlıca karşılıklarını yardı kçe mukabillerini yazarak geklimi- lerine yerleştiriniz. ve keserek illiyet Bilmece memurluğuna, gönderidiz. imecemizi doğru halledenler arasmda kura çekiyor ve kazananlara hediyeler veriyoruz ünü akşamına kadardır. Yeni bilmecsmz 345678 970)1V eau SOLDAN SAĞA |, Millet 4 i 2, Yumuşak değil 4, İ SM rüknü” 25 Çeki değil 2 15 Bir rakam 4, No2. b— Tir 2 4 —Noa2Cak 7 — Beçak kılıfı 3, Halk 4 — Ab 2, Lahim 2, Sin3. Meclis 8 Büyük 3, Tekdir 4 Dakik 2. Tevem, aya: hatından 4 YUKARDAN AŞAĞI 1 — İktisat 7, Sonuna lü barlli birhece ge Tinee koyunun yavrusu obur 2.“ 2 — Rabıt edatı 2, Müyi 4 3 — Genişlik 2, Vakit 8. 4 — LA. s Beyaz 2, Dumen 4. 7 — Uzak midas 2 8 — Akıl 2, Beyaz 2 İntinkp 5. İsim 2. Nota 2. Beygir 2. Bir yanar dağ 4, bii VEFAT “Kazasker merhum Ismet kızı, eski Sefirlerden merhum £ Baki'nin zevcesi, sabık Marsilya Başkonsolosu Ragıp Ba- ki'nin valdesi, Istanbul Maarif Müdürü Haydar ve Doktor Muammer Nuri'nin Kayin Valdesi , Şerife Ali, e urun bir hastalikdan sonra vefat eylemiş ve e8- i il adına sa- Telefon Memur aranıyor Almanca ve Türkçe yazı maki- nası ve stenografi bilen bir memur veya memureye ihtiyaç vardır. (Mo- mure tercih olunur) * taliplerin (F) rumuzile İstanbul 176 No. lu posta ku-; tusu adresine #ahriren müracaatları, ILAN Istanbulda Çiçek pazarında Fendıkli- yan hanı altında 54. numaralı mağazada fanila ve çorap tcaretile iştiğnl eden Hüseyin Fehminin konkordato akdi için mühlet itası talebile vukubulan müra- caatı İstanbul icra hakimliği tarafından kabul edilerek komiseriik vazifesini ifa ekmekliğim tekarrür etmiş olduğundan: 1.— Hüseyin Fehmide alacağı olan- ların alacaklarını müsbit vesikaları Ba- emilen 7-3-935 tarihinden 26-3-935 tarihi ne kadar yirmi gün zarfında saat 17-18 arasında Istanbulda Aşir efendi cadde sinde Basiret hanında 24 numaralı ya- zhaneye müracaat ederek lacaklarıı kayit ettirmeleri ve bu müddet zarfın da alacaklarını kayit ettirmemiş olanla" rin konkordato müzakeresinden hariç ka lacakları. 2. Alıcaklarını kayit ottir- iş olanların — 27:3935 tarihinden 6-4-935 tarihine kadar on yün zarfmda edebilecekleri. 3. — Alacaklarmı - kayit ettirmiş olanların 11-435 perşembe günü saat 15 de mezkür yazıhanede vu- kubulacak alacaklılar toplanmasına gel- meleri ilân olunur. (8885) conkordato Komiseri Kemal Yörük FOX JURNAL Büyük bir film TA GİTTA ALPAR HANS JARAY (SAVOY OTELİNDE BALO) . 5 . “ya İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Herik ve hayat üzerine siğorta muameleleri icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Merkezi idaresi : Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. 4.4887 HAİD ibaren yaratan WİLLY FORST'un MÜSAMERESİ için yerlerinizi Unutulur mu? i komedisinde bütün dehsi göstermektedir. 1608 lı Kin Küle) TEPEBAŞİ | hirTiyafeeso ŞEHİR, UN Tiyatrosund” fi, Buge*, Sant 2040 LI MÜFETTİŞ ii 5 perde kame | Yazan N. Ge Yarım akşam ç Fransız Tiyatrosunda | Sant 20 de © UÇ SAAT 3 perde Yazan : Ekrem Reşit, Besi#i yen: Cemal Reşit. £ dar) iş ZAYL. — Maaş cüzdanında Kul, dığım tatbik mühürümü kaybetti” e. di nisi kazdırıldığından zayi mühürü! ” hurunda hükmü yoktur. ei ; Usküdarda Balcı sokağında 13 Mehmed | k — Hoooop! Bunun kuyruğu simsiyahtı; ve h'çbir şey olmamış gibi gene sak- sofonunu üflemeğe başladı. Öbür- leri ona bakmıyorlardı bile.. Kendi- lerini sazlarının ahengine daldır- mışlar, çalıp oynuyorlardı. Fakat bir iki saniye sonra, siyah kuyru- ğun yavaş yavaş kalınlaştığını ve uzandığını görünce acı acı bağrıştı. lar. Saksofoncu duymamazlıktan ge- liyordu; ve parmakları daha ka- lın sesler çıkaran perdeler üzerin- de gezdirdi. Bunu üzerine kuyruk daha fazla kalınlaştı ve uzaya uza- ya ... öbür direğe ulaştı. Kendisi hâlâ sivrisinek kadar- dı. Öbür maymunlar bundan kork- muslardı. Acı çığlıklar atarak ka- gretilar. Yalnız kırmızı kuyruklu maymun hiç istifini bozmadı. Bi- le çapkı n oyna: i: Nazmi Şahab tarak Aydadan bir parça calmağa | başladı. Kırmızı kuyruk o anda rengini değiştirivermiş, penbeleşmişti. Bu penbe kuyruk birdenbire yarıldı; ve içinden fırlayan bir pire, artık bir ari kadar kalınlaş- mış olan kara © kuyruğun üstü id EE “Çılgın bir feryat, odanın dört © tarafındaki dağlarda yankılan- ir. Pire o anda büyümüş, bir kartal oluvermişti; saksofonu kapıp uç- tu. Saksofoncu maymun kollarını açarak, bağırarak tekrar yere düş- müşlü. Yerden, bir çakıl taşı bir çe- | lik parçasına uş gibi bir kr. yılım çaktı, Bu kıvılcım kuru bir 0- tu yaktı. Bu ottan bir kuru çalı ve ondan bir pırnar yığını tutuştu. P, ın ya kuru bir incir aa e ib v Birdenbire yapraklandı ve yaprak- lanınca her yaprağı üstünde is çı- kararak yanan büyük ve kalın fi- tilli mumlar belirdi. Sonra şiddetli kasırga kocaman bir şamdana dönen bu incir ağacını kökünden! çıkardı. Hayret !.. Mumları sönmüyordu. Ve kasırşa onu uçura uçura uçsuz ve sonsuz bir çam ve gürgen orma- nma götürüp fırlattı. Yağlı çamlar derhal tutuştular ve gürgenleri altlarına çıra konul- müş otlar gibi tutuşturdular, Kasırga bu yangını körükledi. Şimdi, Erciyeş dağından on kere daha yükseklere uzanan alevler bir cehenmer- yapmışlardı Birden ku- a sağır eden bir gürültü işitil- li: Gök © yarılmıştı ve bu yarıktan kırk kulplu kocaman bir kazanın yavaş yavaş indiği görüldü. Bu s rada her birinin kuyruğu bir başka renkte kirk küçük maymun belir. mişti. Bunların her biri birer kul- puridan yakalayarak bu kazanı ge- tirdiler, Yangının en alevli yerine yerleştirdiler. Sonra elele tutuşup kapkara bir katranla ağız ağıza do- lu olan kazanın etrafında, e ri kaynayınca; Kasırga biran di tu, Fakat birdenbire, daha büyük bir şiddetle ve yangının alevlerini kazana çarpa çarpa esmeğe başla- dı.. O zaman kırk maymun kuyruk kuyruğa tutuşarak kanatlandılar ve h ındılar. Uçtular, uçtular, uçtulr... ve “Zülkifl, in türbesi üzerinden süzülerek Ösmaniyede- ki hanın avlusuna indiler. Nazmi, onların çığlıklarını işit- mişti. Ürktü. Boğuk bir inilti çıka- rarak sağından soluna döndü ve merdivene saldırdıklarını görünce korkusundan yüreği duracak gibi oldu. Kalkıp kaçmak istedi. Fakat, sanki bir pazar günü Karaköy köp rüsünün yaya kaldırımda yürü- yormuş tabanları katrana yar pışlı. Haddin varsa çek ayağını da İ ürü, ..» Tabii maymunlar derhal yetişi- vermişlerdi ve betbahtı çalyaka e- dip handan dışarı çıkardılar. Ge- ne kuyruk kuyruğa verdi İç- lerinden biri, kuyruğu yeşil renkli olan, kırk çubuklu bir araba teker- leğine benzeyen bu © kuyrukların tam biribirlerine düğümlendikleri yere okkalı bir tükürük kondurdu; o anda Nazmi dehşetli bir mıknatıs la çekilmiş gibi kendini o tükürü- , -güntam üstünde buldu; ve bu ga- rip tayyare derhal havalandı. Ge- uçtular, uçtular, uçtular ve. Kazanın bulunduğu yere gelince kırk kuyruk biribirinden ayrılıyor- du. Nazmi, beş Himalâya yüksek- liğinden kâh fırıldak gibi dönerek, kâh korkunç taklaklar atarak... — Jıvwv! Veğji! Haaayvv!! Bu- uuvvv! ... Okyanus dalgalarile kabara» rak taşarak kaynayan, kara katran dolu kazana balıklayıverdi. İndi, indi, indi... bir türlü dibi gelmeyen kazanın dibine doğru in- di... Her tarafı çayır çayır yanıyor- du. Fakat hayret! Buna rağmen öl- müyordu. Birden geğirir du. Ve yanarken yediği tavuk ağzın- dan fırlayıp kanat çırparak uçtu. O zaman eskiden yediği hindiler, ördekler, kazlar, inek ve koyunlar hatırına geldi. Her tarafı çayır ça- yır yanarken korkarak düşündü; — Bak sen hele.. biz onları kay- atıp pişirince (o öldüler sanırdık. Meğer ölmüyorlarmış. Demeğe kalmadan midesinde dehşetli bir ağrı duydu. Ve o anda doğuran bir kısrağn kasıkları gibi gerilerek açılan ağzından, karma- karışık bir kümes hayvanları sürü- sü biribirini itip kakarak çıkmağa başladılar. Bu epey uzun sürdü Sonra gırtlağı delinir gibi İN “velâ bir öküzün sonra bir manda i- oldu. Ev |-i yi le sığırın ve m kay larını KE, bataklıktan ine e — diline göme göme En arkadan gelen bir koçun dü, Katran bunları 1 boynuzlarından biri damağ edi h | lanmıştı, fena halde cani Birden alnmdan bir şeyler “1. hissetti.Kaynar katranları ei çk a 1 yük kara dişlerini gösterip süt ninesi, elindekoca bir katranları karıştırmıyor mu? far ; miyi görünce küreğin tersile “en sına biülirre vurdu. Haydilli ye gene aşağı inmeğe başladı. Bir kii rae fatal. Bu “Ye şaşı Süleymanla göz göz€ geler başını onun başına dayamıf nan Ömerof ucu parlayarak X Af esrar sigarasını burnuna soktu. A karadaki müstantik ile bidin bey de kazanı bir