Dişlerinize İyi bakın! Bakmazsanız yaşınız iler- Ş€ pişman olursunuz Kizımızı dolduran dişlerin çok Bunlar Ni vazifeleri vardır. ia mai adam yüzünün derhal bu- di, ;ğvna tabii dikkat etmişsiniz- haz ider taraftan dişler hazım ci- €n esaslı yardımcılarıdır. Yil, bazı insanlarm hip kemik değil Di olması da kemik olmadık- I pek güzel isbat eder. Dişlerin mahiyeti — Dişlerin se i kemiklerden ayrı olduğu hiye <âmül ve inkişafları da ke- dar, Dikinden büsbütün başka - leri, iler, bazı hayvanların tüy- takım ları, tırnakları gibidir. Bir da o hayvanların dişleri de ağız- Salaş ine kemiklerinde değil, vü: | Şiar, ın diğer bir noktasından deil pek balığının bir cinsinin lerinden fırlayan dişleri bu id- Yazın en güzel delinin teşkil e- N Hatta bazan insanların da gay- dabi olarak ötelerinde berilerin- eyiler görünür, Profesör Laper- İsminde bir doktor Fransız Tıp İüdemisine göz çukurlarında diğ- man bir genç kız takdim ',, İnsanın dişleri tabit şekilde eç- m r. Hayat il eğe başladığı aman rn p tamamile teşekkülünden vel ağız muhati gışasnın bir kıs- kemikleşmek üzere olan kıkır- arasına girerek orada kalır. dişler bu sayede vücude gelir. nasıl çıkarlar? — Dişler in iki tekâmül safhası €s- Basmda çıkarlar. Muhati gışanın nliğinde bir hücre paketi var - » Bunun içinde ince bir kan da- “A ve bir sinir bulunur. Gitgide i ime etrafında katı bir teşek- X husule gelir. Muhati gışanın de- ha ücrelerinin bir kus - ki bilâ - dişin üstündeki mine tabaka- teşkil edecektir. - Bir zar ha - midir Bu zar kendi çukurlaşa - xe kemi nin boşluğuna kadar gi » “Diş yuvası, nı vücude getirir. Ürada kendi kat: mahfazasile ya Yavaş örtülmekte olan hücre Bi ine tesadüf eder. Bu paket i- ; ila, lamak istidadında olduğun - deri hücrelerinin zarını tazyik yerek geriye döndürür. Bu suret- ar onun her tarafını mükem - ln örter, üzerindeki mine taba- üsule getirir. Artık diş ta - N ia s iş vücut bulmuştur. Maama - Mmuhati gışanm derinliğindeki / paketi faaliyetinde devam deekledir. Bu suretle diş büyür, Yi delerek meydana çıkar. ağ nasıl yaşar? — Dişler üç iş mürekkeptir: Birincisi tacı,, ki parlak bir mine taba-- örtülüdür. Ağızın içinde bi- çanta halindedir. İkincisi diş ve grdur ki çene kemiğindedir Na ökü bunun içinde bulu - Badara diş bir yü taşı far - diş çukuru yüzükte taş tu- Güşge Yer mesabesindedir. Üçün - dir, tek veya müteaddit kökler - Yesil ieçrlerindeki lüpleri sa- tariç yaşarlar, Bu lüp yukarıda kiy, şttiğimiz hücre paketinin ba - Heç tinden başka bir şey değildir. damçi? kökü onu gıdalandıracak “ini hassasiyetini temin edecek yerle mücehhezdir. mile malümatı tam pi ,Betirme kiçin şunu da ilâve içtim ki muhati gışanın derinli - eg“ mevcut hücre paketi bir ta- - il aneği - İkinci defa diş Mevcüği, nci hücre paketinin JSiyeti temin eder, İkinci te- in | etmeğe başladı mı, birinci- düşü lerini tahrip ederek on - yöğürlir ve yerlerine kaim olur €nileri çıkmaya başladığı 20- ame süt dişlerini kendi Pkmek işmeğe bırakmayıp bu diye doğrudur. Çünkü bazan t mukavemet ederler, düş- değişi, etekileri | istikametlerini © Mep, “rek eğri çıkmıya mecbur Gn.” dişler bir çok ETER PEPEE, zi İği 27 / Bazı hayvanlarda On iki tane taş alınız. Bunlarla şekilde görüldüğü veçhile altı mu- rabba teşkil ediniz. Sonra refiki - nize bu altı murabbaı üç taş kal- dırarak üç murabba yapmasını tek Nif ediniz. Arkadaşınız yukarıdan aşağıdan veya ortadan taşlar kal- dırarak üç murbba yapmağa epey- ce uğraşacak, fakat muvaffak ola- mıyacaktır. Meselenin hal şekli şöyledir: Yukarıdan soldan iki taş kaldırı- nız. Bu suretle yukarıda bir ve a- şağıda dört murabba kalır. Son- ra sağdan aşağıdan bir taş kaldı - rmız. Meydanda üç murabba kalır ki mesele de halledilmiş olur. Büyük keşifler ve keşfedenler 1860 Telefon - Reis, 1860 Gaz 'motör - Lenoir, 1865 Martin çeliği (zırh) - Martin, 1867 Yazı maki- nesi - ?, 1867 Dinamit - Alfred No- bel, 1870 Demir beton - Monier, 1877 Fonograf - Edison, 1878 Mik- rofon - Hughes, 1879 Elektrik de- miryolu - Werner Sienens, 1884 Bu har turbini - Parsons, 1885 Hava gazı tenviratı - Auer von Welsbach, 1885 Benzin otomobili - Benz, Da- imler,1885 Sun'i ipek - de Char- donnet, 1887 Gramofon - Berli - ner, 1893 Dizel motörü - Diesel, 1895 Röntgen 2: - Röntgen, 1895 O Sinematograf - Lumiere, 1896 Telsiz telgraf - Marconi, 1890 Motörlü 1903 Telsiz fotoğraf - Korn, 1906 Telsiz telefon - Gesellschaft für drahtlose Telegraphie. defa düşer ve yerine yenileri çı - kar, Fakat insanlarda dişler an - cak iki defa çıkarlar. Insanların dişi yin köpek dişi, 8 i azı dişidir. Dişler nasıl ölürler? — Kâinat- taki bütün mahlükatın âkibeti diş- lere de mukaddedir. Onlar da ih- tiyarlıyarak ölürler. İnsanda yaş ilerleyince dişin içindeki lüp kan damarlarmın faaliyetinin azalması yüzünden o korunmıya, sönmeğe başlar. Hattâ onu içinde bulundu- ran boşluk ta kapanır. Diş salla - nır, Diş etleri çekilir, Katı kısım zahmetsiz ve ıztırapsız kendiliğin- den düşer. Bu şekil dişlerin tabii 0- larak ölüşüdür. Fakat dişler de diğer uzuvla - rımız gibi muhtelif hastalıklarâ uğrarlar. Bazan kaza neticesi fır- layıp çıkarlar. Kaza neticesi fırla- yıp çıkmış dişler büsbütün kaybol- muşlar demek değildir. Onlar der- hal yerlerine konursa yine yaşarlar, Kaza neticesi kırılan dişler tamir olunabilir. Dişlere | musallat en müthiş hastalık katı kısmın çürü mesidir. Bu çürüme az zamanda dişi yer bitirir ve lüp kısmını mey- dana çıkarır. Şişer, ağrır. Hasta bu acılardan o derece bı- kar, usanır ki dişini kaybetmeğe, çektirmeğe çoktan razıdır. Halbuki bu diş ağrımıya baş - Tadı mı, a eyi esi kal mak do; leğildir. veya m bir Mr ile o diş çok defa kurtarılabilir. Dişin lüp kısmı çı - karılır. Çürük doldurulur. Bir müddet daha yaşaması temin edi- Mir. Diş deyip te geçmeyiniz. Hayat ve ehemmiyeti rençlikte pek anlaşılmı İktiyorlayınıza farkına varılır. O halde dişlerimizin bozulmaması, hastalanmaması ve ai ma : memesi için onları temiz ya dikkat etmeliyiz. Hastalandılar mı, derhal diş tabibine müracaat ede- rek tedavisi çaresine bakmalıyız. Dişlere dokundurulmaması i - cap eden bir kaç müthiş zehir var- dır ki kurşun, civa, fosfor arasındadır. balon - Graf Zeppelin, | k| Jundurulur, ellerinde fotoğraflı i tanedir, 8 i ön diş, dü | PAZARTESİ 28 IKINCIKANUN 1935 Kırmızı küreyveler milyarlık ordulardır Kanım kırmızı rengi, içinde yü- zen kırmızı küreyvelerden ileri ge- lir. Bu küreyveler ötedenberi dik- kati calip bir ehemmiyet haizdir, Bir santimetre mikâbı kanda milyon kadar olan bu küreyveler bir insan vücudündeki vasati 5 ki- lo kanda 25 milyarlık bir adede va- rırlar ve 4000 metre muri bir saha arzederler. Bu saha eni boyu 64 metre olan bir şehir meydanı ka dar geniştir, ve bize, ihtiyacımız olan müvellidülhumuza ile harice alacağımız asit karboniği ne ka - dar süratle ve ne kadar kolaylık. ibadele edebileceğimizi izaha a kâfi Yeni ve faal küreyveler için i- mal mahalli dalak ve kemik ili olduğunu biliyorduk. Fakat bu i- mal işini gözle müşahede ve tetkik edebilmek te son zamanlarda İn - giliz âlimi Murraya nasip olmuş- tur: Bu zat, yeni aşılanmış bir ta- vuk yumurtasında, yumurlanın ka- buğunu ayırdıktan sonra ve kan se- romu içinde hayatiyetini muhafa- za ederek ( uzvi parçaların nasıl teşekkül ettiğini, nasıl inkisama uğ radığını ve bunlardan kırmızı kü - reyvelerin ne suretle vücut buldü- ğunu gözle takip edebilmiş ve ta- biattan çaldığı bü sırları fotoğraf la tesbit etmiştir. İnsan kanının bazı hususi va - sıfları olduğunu bize gösteren de yine kırmızı küreyvelerdir. Muh. telif insanların muhtelif kanları olduğu, bazı kimselerden alınan kanın diğer bazılarının kan kürey- velerini bir araya topladığı ve fa- aliyetten bıraktığı anlaşılmıştır. Keza bazı hastalıklarla bazı kan gruplarının hususi bir alâkası ol - duğu tebeyyün etmiştir. o Meselâ (A) gruplarmdakilerin kızıldan ziyade difteriye | tutuldukları ye (O) gruplarındakiler de ise bunun berakis olduğu anlaşılmıştır. , Kânvericiliği evvelce Ameri- |: edil kada bir meslek olarak kabul miş ve bunu Berlin, Paris ve Buda- peşte takip etmiştir. Bunlarda kan vericiler tıbbi nezaret altında bu - rer vesika taşmlar. Bunların mı kayyet bulundukları merkezler, i - cabında istenilen kan grubuna ait bir çok kan vericiyi her zaman ta- lebe âmade bulundururlar. Fakat bu da servet temin edecek bir mes- lek addolunmamalıdır. Temin et- tiği yüksek faydaya mukabil be - her kan naklinde alınan yarım lit. |5 relik kan için 40 - 50lira verilir. Kan verici bir nakil esnasında ken di kanının onda birini zayi ettiği - ne göre ikinci bir defa ancak bir aydan aşağı olmıyan bir fasıladan sonra tekrar kan verebilir. Nakilden sonra kan verende kır muzı kureyve adedi o 5 milyonda 300,000 nisbetinde bir sukut gös- terir. Bunların telâfisi için uzun fasılalara lüzum vardır. Fakat kan nakli yalnız kanı alan hasta için de- ğil, kan veren için de bir iyilik ha- li uyandırır. Tetkik edilen 500 va- kadan alınan neticeye göre kan vermeği müteakıp kan vericide de hücre faaliyeti artmakta, gıdai mü badeleler daha kolaylık ve intizam bulmaktadır. Nakledilen kanın, zayi edilen kanı telâfi etmek ve damarları dol- durmak suretile hastaya fayda te- min ettiği zannolunmamalıdır. Hastanın vücudünde yabancı ka- nın suyu da küreyveleri de bir kaç saat zarfında kaybolur. Fakat has- tanm kendi küreyvatı şayanı dik- kat surette artar, süratli bir imal faaliyeti husule gelir. Yıkılan ya- bancı küreyveler hastaya kendi membalarından yeni küreyveler te minine vesile olur, Bir insan kanı- nın enkazı diğer insanda hayat u- yandırır. Bu canlanmayı temin eden mü- nebbih maddeyi bulmak ve bunu doğrudan doğruya kandan, belki de hayvan kanından çıkararak şı - rmga suretile hasta (o vzviyetlere sevketmek mümkün olursa, bu, kan naklinde tabeb in bugünkün - den çok geniş istifade yolları a - çacaktır. Islanmıyan şeker Camdan dört köşe bir kap, ya- hut çinkodan bir gerdel ve bir de çanşeklinde bir şişe tedarik edi - niz. Gerdeli su ile doldurunuz. Böy İe bir şişe yoksa ayaklı bir bardak alınız ve bu bardağı baş aşağı gel- mek üzere gerdeldeki suyun içine daldırınız. Göreceksiniz ki barda- ğın içine giren suyun sathı gerde - lin içindeki suyun sathından çok aşağıda kalacaktır. Bunun sebebi bardağın içinde- ki havanın tazyikidir. Suyun üzeri- ne dört santimetre kalınlığında bir mantar koyunuz ve mantarın üze- rine de bir parça şeker birakınız. Sonra bardağı bunları üzerine ka- patarak suyun içerisine batırınız ve elinizle tazyik ediniz. Elinizi bardağın üzerinde istediğiniz ka - dar durdurunuz; sonra yavaşcacık bardağı kaldırınız. Şeker de man- tarla beraber suyun yüzüne ıslan- mamış olduğu halde çıkar ve su - yun sathında yüzer. .— Uslu oturursan, sana yepyeni bir on kuruş veririm. — Epeski bir yirmi kuruş verir- seniz daha memnun olurum. Takma diş Annesi sofrada esneyen küçük cemile dedi ki: — Yavrum insan esnediği za- man elile ağzını kapar, Benim de öyle yaptığımı hiç görmedin mi? — Evet ama, ânneciğim, benim saklanacak takma dişlerim yok ki. Noktalı yerleri kurşun kalemle dold urunuz? Bakalım ne resim çıkacak? — Iki yüz sene evvel insanların m eçkulü olan iki şey söyleyiniz. — Siz ve ben efendim. Çin feneri İncie bir mukavvadan biribiri - ne müsavi sekiz şibihmünharif ke- siniz. Bunlar fenerin yanlarını te$- kil edecektir. Bir de murabba ke- siniz ki bu da fenerin dibi olacak- tır, Bu murabbam dılıları 12 — 12 olmalıdır. Şibihmünhariflerin alt kaidelerinin tulü 12 santimetre ol- malıdır. Büyük kaidelere ve irtifa. lara gelince: Bunlar sizin fenerin vermek istediğiniz büyüklüğe tâbi- dir. Biz büyük kaideleri 16 santi - metre itibar edelim. Şibihmünha - riflerin dört tanesinin içinde daha küçük olmak üzere dört tane şibih- münbharif resmediniz (o ve bunları kesiniz. Bunlar fenerin camları o- lacaktır, Diğer dört tanesinde de ya bir hattı müstakim veya müsel- les teşkil edecek surette üç tane delik açımız. Aydınlığın dağılması için açılan bu delikleri kırmızı ve- ya sarı ipek kâğıdile veya saman kâğıdile örtünüz. Artık fenerin her bir şeyi hazırlanmış, iş dip ile yan- ların birleştirilmesine kalmıştır. Bunları ya kola ile yapıştırınız ve yahut dikiniz. Bu ameliye bitince sepet gibi bir şekil hasıl “olur. Bu fenerin alt kısmıdır. Sonra diğer dört şibihmünha- rifi biribirine yapıştıracak veya di- keceksiniz. Sonra bunları evvelce yapılmış olan fenerin alt kısmının üzerine fenerin kenarlarına dike- cek veya yapışlıracaksınız. Bu su- retle fenerin her iki kısmını bir - leştirmiş olursunuz. Sonra sepet şeklindeki fenerin alt kısımların - da açılmış olan şibihmünharif şek- lindeki delikleri saman kâğıdile Gİ, örtesiniz. Fenerin dibine mum için İ bir teneke koyarsınız. Üst kısımda da bir delik bırakır ve buraya fe- nerin kulpu olmak üzere kalınca bir demir tel tesbit etdersiniz. Bu suretle fener tamamile vücude gel- miş olur. Eğerbufenerin altı satıhlı olma- «1 istenilirse tabii dibin de altı dr- lı olması lâzım gelir. Şibihimünha- rifler de on iki tane yapılır, Bu fe- ner gerçi daha güzel olursa da ya- pılması o nisbette güçtür. Gıdaların hassaları Süt en mükemmel bir gıdadır. Hayata elzem olan bütün cevher- leri havidir. Bu sebepten yeni do - ğan çocuklara ve hastalara pek na- fidir. Kolay, çabuk hazmolunur. Fakat çabuk bozulduğu ve kolay- ca tağşiş edilebildiği cihetle kay- natmak lâzımdır. Şeker bahusus kahve süt hazmı- nı bir kat daha kolaylaştır.r Taze tereyağı diğer yağlardan çabuk hazmolunur. Hava ile çok temasta bulumuş ve çok pişirilmiş tereyağı bozulur. Eritilmiş tereyağı kadar iyi değil- dir. İçine tuz katılmış tereyağı her halde ona müreccahtır. Tereyağı yemeklere katılınca onlara daha mugaddi yapar ve hazımlarını ko- leylaştırız. Salamura peynirleri mugaddi ve hâzımdırlar, Bazı doktorlar pey nirin et yerini tutabileceğini söy- Yüyorlar, Bununla beraber pişirilerek ya- pılan peynirler tahammürle mey- dana getrilen peynirlere her halde müreccahtırlar. Çünkü hassalarımı kaybetmeksizin uzun zaman mu - hafaza olunabilirler. Su ve buz TTermometrenin sıfır dereceden aşağı bir dereceyi gösterdiği 80 - ğuk bir gecede içi su ile dolu ve mantarı sıkıca tıkanmış bir şişeyi pencerenin dışma bırakmız. Ertesi sabah şişenizin manları- nı şişenin ağzından on beş santi - metre yukarıda bir buz sütununun üstünde bulacaksınız. Bu hâdise bize gösteriyor ki su mayi halinden sulp haline geçmek için sair cisimlerin aksine olarak inbisat ediyor. 5 Bu inbisat o dereceyi bulur ki eğerşişenin mantarı şampanya şi- şesinde olduğu gibi bir cisimle sı- kı olarak bağlanmış olsa şişe mut- * lak kırılır, parçalanır. İşte bu se - bepten kışın hariçte olan tulumba ve saire borularını susuz bırakma- ğa mecburuz. Eğer boruları su ile dolu olacak olürsa su inbisat eder ve boruyu parçalar. Yine bu sebepten havuzların buzlarını kırmak lâzımdır. Eğer kırılmıyacak olursa havuzun du - varları çatlar. Duvarda go.ge oyum.a.ı 13 rakkamı 13 rakamını bazıları uğur sa - yarlar, bazıları uğursuz bilirle! bir telâkki ve itikat meselesidir. Fakat 13 rakamının kendine mah- sus bir hususiyeti vardir. Meselâ şu tabloya dikkat ediniz: 153846 Xx 13 — 1999998 230769 Xx 13 — 2990997 307692 Xx 13 — 3999996 384615 Xx 13 — 4999995 461538 Xx 13 — 5999994 538461 Xx 13 — 6999993 615384 x 13 — 7999992 692307 x 13 — 8999991 769230 Xx 13 — 939"990 Görüyorsunuz ki hasılı zarpla- rın ilk ve son adetleri mecmuu hep 9 çıkmaktadır. * Bilkimya temiz mavidir. * Yeni Kinede Manos adasındaki çocuklar daha yürümesini öğren- meden evvel yüzmeği öğrenirler. * Eski Mısırda tunç (o yüzükler yerine kullanılırdı. * Mozart sekiz yaşmda iken ken di eserlerini çalarak bütün Avrupa yı dolaştı. 10 yaşında iken meşh'5 15 Opus,, adındaki | senfonisini besteledi. 35 yaşında öldü. * Bir büyük vapur ambarların- da on bin tondan fazla taze su ta- şir, * Çıngıraklı yılanlar güneş cep- heden vurursa ölürler. * Bir fili yıkamak için kırk litre kadar hususi bir nevi yağ lâzım suyun rengi