4 Ocak 1935 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

4 Ocak 1935 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Milliyet'in Romanı: 77 Marthe Richard Tercüme eden: M.F. Bir ses: Zavallı kadıncağız diyordu görmeseydik muhakkak boğulacaktı Hülâsa (Marthe Richard Fransa casusluk âit tarafından Ispanyaya gönde- casus Hi... Ona hakettiği mükâfatı vere- cekti SEKİZİNCİ KISIM Tuzak Kırmızı saçlı adam Bir ay sonra, İspanyaya geldiğim ilk zamanki havayı San Sebastiyen' de tekrar buldum... Ayni şey... ayni | dekor... tatil, kalabalık, plâj neşe- si, kumar... Yavaş yavaş iyileşiyordum fakat koltuk değneklerimi daha bırakma miştım. Baron peşimden ayrılmı- yordu. Karısını Grenado'da bırakmıştı. Ve bütün işlerini zabitlerine gördü- rüyordu... Ben ise biraz yalnız kal- mağı, gizlice Parise gitmeği, az bir müddet kalmak üzere bir seyahat yapmağı ne kadar istiyordum. Bu kadar hâdismeler arasında u muttuğum imzasız bir mektup “Sen Sebastiyen'den kaçınız,, demişti. Ben bilhassa Fon Krohn'un nasıl a. | çıldığımı bildiğim kasasını düşünü- doux'yu mümkün (olduğu kadar baron gibi ihtiyar bir adamın ya- nında yi o kadar içim sı- kılıyordu ki, Baron Fon Krohn ek- seriya bana refakat ediyordu. Bir gece masalarda oturacak bir yer arıyordum.. Ortadaki rolet- te boş bir iskemle buldum. Baron kolumdan çekti: — Oraya gitmemenizi tercih e- derim... dedi. Filhakika boş iskemlenin yanm- daki iskemlede oturan bizi gögün- den ayırmayan kırmızı saçlı olduk- ga bayağı kılıklı o bir adam gör- | düm, Baron galiba onu tanıyordu.. Bana da onu bir yerde gördüm gi- bi geliyordu. Fakat nerede?.. Bu a- dara kimdi!.. Merak içinde idim... Ertesi gün onu Konşa'da gördüm... beni selâmladı ve üldü... Nçin Baron bu adamdan kaçınıyordu?.. Bir kaç saat sonra ona gene gü- zinoda rastgeldim. Bana ( dostça bir işaretle gelip yanma oturmamı rica etti. Fon Krohn yoktu. — Fransız mısmız? diye sordu. — Evet. Ya siz .. 8 — Ben?.. hem evet, hem de ha- yır... anne tarafmdan Fransızım, .ereseereaşerersareserararasasaserrirereemaaeaıena aa eeeeseseseseesesde Kumar oynuyorduk. Oynarken insan fazla konuşamaz fakat ku- mar oyuncuları biribirine e rır ve bazan gizlice aralarında bii anlaşma bir rabıta tesis eder, Ku- madan otururlar, masadan kalkar- ken, aralarında bir kaç mânâsız ke- limeden başka bir kelime geçmedi. ği halde, hemen hemen dost olmuş- İn. Önce kazandım, sonra kaybet- tim.. Kalkmağa hazırlanıyordum. İsmini bilmediğim Fransız arkada- şim gazinonun bar kısmında bir $ey içmemizi teklif etti. — İspanyada çok eğleniyor mu- suuz?.. — Şöyle böyle... — Ne yapıyorsunyz?... — Yaşıyorum.. — Ben hayata yeniden doğuyo- rum... asker kaçağıyım... Harbi sev- miyorum. Eskiden genfi tayfası olduğunu söyledi. Şimdi hayatını kazanmak için balıkçı'ık ettiğini bu işin çok güç olmakla beraber kendisine ek- meğini çıkarttığını anlattı, Gazinonun ba: kısmına gelmiş. tik boş bir masa aradı, Şampanya ikram etti. Tayfa olduğu zamanlar daki hatıralarını anlattı. Öyle he- yecanlı mevzular buluyordu. ki Vaktin nasıl geçtiğini bu det zarfında ne kadar içki içti mi bilmiyordum. Hâlâ kendisi takdim etmemiş benira kim olduğu- mu sormamıştı. Benim de ona kim olduğunu sormak © aklıma gelme: mişti. Bir ara'ık gözüm saatime i- Tişti. O!.. Vakit hayli ilerlemişti. Baron beni gene kim bilir ne kadar merak etmişti... Gitmek için kalk. tam... Kırmızı saçlı adam bana refakat etmeği teklif etti.. Gecenin bu saatinde sokağa yalnız çıkma. nm doğru olmadığını söylüyordu. Hava o kadar güzeldi ki... Başım biraz dönüyordu.. yürür. sem belki açılırım dedim, Gazino arkadaşımla . yürümeğe Rıhtımı geçiyorduk. .. Birden... Ne olduğumu şaşırdım. Köşenin başından iki gölgenin Gökoeille kafama bir sopanm inmesi bir ol du. Sersemledim.. . kırmızı saçlı adamın cebinden © bir tabanca gr kardığını gördüm... Gölgelerin üze- rine ateş edeceğini sanmıştım... Ta- banca patladı... O muzumdan ya. ralandım... O anda şimşek süra ü hücum etti: Sen Scbastiyen'den mi Arkamdan itildiğimi hissettim... Ve... birden kendimi denizin di el de buldum. Soğuk su sersemliğimi gidermişti, Bütün kuvevtimi topli- yarak suyun yüzünü bulduk ve tek kolumla Mi başladım.. Aca- ler mi? tekrar ateş Sliikimi sefer muhakkak o mahvoldum de- mektir... ne kadar yüzdüğümü bil- miyorum. Gözlerimi bir balıkçı kayığında açtım... Burada işim neydi?.. Yanımda ispanyolca konuşuldu- ğunu işittim. Bir se — Zavallı kadıncağız, diyordu, görmese idik muhakkak boğulur. du... Fakat yara (hâlâ kanıyor... 'durmağa gelmez... haydi yeğitim sen kuvvetlisin al şunu omuzuna... Zaraux kasabasını bir bulsak... O- rada doktor vardır... Bu sefer doktor Montero'nun €- vinde kendime gelmiştim. Yarama pansıman yapılmış, temizlenmiş, bağlaşmışlı. Doktor çok insan, fedakâr, şef- katli bir İspanyoldu... Bana hiç bir sual sormadı. Gözlerimi açtığımı görür görmez yatağıma yaklaştı: — Bir şey değil yavrum, dedi, geçti bile... O geceyi dotorun evinde geçir. dim... Ertesi gün oldukça canlan- muştım,. Bu insaniyetli, hayn ver doktorun evinde kırk yıl kala- mazdım ya... Fakat Sen Sebastiyen e de derhal dönemezdim. Beni orta dan kaldırmağa teşebbüs edenler herhalde ne olduğumu daha doğru- su vücudumun ne olduğunu anla- mak için muhakkak otelin etrafın. da tarassuttadırlar. Acaba yüzdi mü görmüşler mi idi? Beni öldü mü zannediyorlardı? Uzun zaman dır Madritteki Alman şefleri beni yok etmeği düşünüyorlardı. Ya ben den süphe ettikleri | için yahut ta Fon Krohn'dan beni kıskandıkları için vücudumu ortadan ka'dırma- ğa yemin etmişlerdi. Ludendorf'un yeğeninin samimiyetinde bulun- mam gururlarını en derin yerinden yaralıyordu. Öldürülmem için e - mir verdikleri zaman, herhalde ken dilerinden birini, hemcinsleri için zehil südettikleri, hissi bir bağlan. madan kurtarmağı düşünmüşlerdi. Doktor Montero yaramı tedavi e- derken hep dürmanlarımım elinden | nasıl kurtulabileceğimi düşünüyor. dum. Şimdiden sonra beni yok et- mek için eskisinden çok daha faz- la çalışacakları muhakkaktır. Ta. rafımdan vuku bulacak bir şikâyet- ten ve polisin işe müdahale - sinden (o korkarlardı. Karanlık basınca doktordan bana bir otomo- bil bulmasını rica ettim, Nezaketle: — Size refakat edeceğim, dedi, yalnız seyahat edemezsiniz... Çok zayıfsınız. Kontinantal otele gittim ve ora- dan Fon Krohn'a telefon ettim: — Hans ,dedim, denize dalayım derken kayalara çarptım, omuzum- dan yaralandım. — Ne zaman??.. — Evvelisi gün, öğleden sonra... Buraya yakın bir yerde.. — Neredesiniz?... Ona sabaha karşı | bir balıkçı tarafından kurtarıldığımı ve dok- tora yarı ölü bir halde getirildiği- mi anlattım... Baron beni, çok me- rak etmemişti. Ona kendimi garip ahlâk'ı bir kadm olarak tanıtmış- tım, Sık sık ortadan kaybolmaları- ma artık alışmıştı. Ve bu bazan be- nim çok işime yarıyordu. Kontinantalı sebepsiz olarak in- tihap etmemiştim. Bu otelin sahibi madam Ester isminde bir Fransız- dı ve oğlu cephede müttefikler için çarpışıyordu. — Bitmedi — MİLLİYET CUMA 4 İKİNCIKANUN 1935 “e... — — w MUT 74 MÜT 75 İİ —— ——-—----------- sıklanmız (Bak: Tekallüs) MUTENEFFİZ, Sözü geçer (Bak: Nüfuz MÜTEKÂMİL, 1 —— 2 ze (Başka yerlerde heniz MÜTENEEKİR elele a , ermemiş, bekâr man.) 3. Erçin, 4. Gelişken. İŞTENEKKİREN, 1. Adını tmeden2. Gizlice, 8. “MÜTEKÂSİF, 1. Koyulaşmış, 3. Bıklaşmış. Kendini bildirmeki z MÜTEKASIL, 1 Çin, 2. Gevşek. MÜTENEVVI, 1. Adrek adruk ayruayrı, 2. i MUTEKATİ, Biribirini kesen, kesişen. MUTEKAYYIH, İrinli, (Bak; Tekayyâb). MUTEKEBBİR. 1. Beck leküm man) 2 Boylan, 3. gerikli, 4. . MÜTEKEFFİL, (olmak), El tetmak (Bak: Kefil, kefalet, MÜTEKELLİM, 1. Ayakça, MUTEKESSİR, 1. Çoğalan,çoğalmaş, 2. Urekli (Bak: Kes- vet, tekessir) a MÜTEKEVVİN, Olmuş (Bak: Tekevvün, tehaddüs, bu ml LAK, 1. Kavuşmuaş, 2. Ulaşmış, (Bak: Teliki, Mü. ) MÜTELASIK, 1. Calgas, 2. Ortancı. MÜTELEVVİN, 1. Alaca, 2. Boyalı, boyanmış. MÜTEMADI, 4 Arar, -— MUTEMAYIL, ie bir yana eğilmiş, (Bak: Meyl, Meyelan, temayül, MUTEMAYIZ, 1. Ayrılan MÜTEMEDDİH, 1. Maktançik 2. Maktançık, 3. Oğünen, MÜTEMEDDİN, Uygur (Mat, cemilekâr, taraftar, müt- MÜTEMEKKIN, i, Oturan, 2. Yerleşmiş, (Bak: Mütevat- tn, mukim, sakin) MÜTEMEKKİN OLMAK, 1. Alkonmak. 1 Dalgalanan, 2. Dalgalı, MÜTEMMİM, 1 Bitiren, 2. Bütünliyen, 3. Eksiğini gide- sen (Bak: İtmam) MÜTENAHİ, 1. Biten, biter, 2. Sona eren, 3. Sonu olan 4. Tükenen, tükenir, 5. Ucu bucağı var. MÜTENAKI, Biribirine uymaz, 2. Biribirini, çürüten in. Biribirine uyar, biribirini tatar, MUTENEMA 1 EE Uv; Bak: Müteyakkız i, 1. Bak, 2. Uyanik (Rak; Müt MUTENERBİM KILMAK, Taydurusak b elma OLMAK, 1 Esicmek, işlemek, 2, Onmak, 3 Oralmak 4. İMÜTENEPFİR, 71. Çekinen, 2. Iğeenen, 3. Kaçman (Bes yen man) 4: Tiksinen, JTENEFFİR OLMAK, 1. Bikmak, 2, İğrenmek, MÜTERADIF, 1. Adalış (Manaları bir &öz man.) 2. Ar. e, arda MÜTERAKIM, 1. Birikmiş, 2. Tekilen, .$. Toplanmış, 4. Yağılı, 5. Yağılmış MÜTRRAKİM SE VET, Dima. MÜTERAKKI, 1. ilerlemiş, 2. , 3 Önür, 4 Yukarı, yakarı çıkmış, 3 Yükaeimiş” Çk Hlimüp MÜTERAKKİP. 1" Bekleyen, 2 Gözeten, 2 Koh MÜTERAKKİP, OLM; zetmek, < Tera 1p) MUTERASSİT, 1, Gözeten, 2 Gözliyen (Bak; Taras- m MÜTERCİM, |. Çeviren (dilden dile), 2. Dilben, 8 Dilci- 1 O , Dü , MÜTEREDDİT, 1. Akıdık, Gi < MUTERENİ Irlayan (Yavaşça-) (Bak: Muganni) 1. Dibe çöken, 2. Durulan, (Bak: MÜTERESSİ Bak: Teres- süp). MÜTEREŞŞİH, 1. Sızan, 2. Terliyen, (Bak: Tereşşüh). MÜTERERİP, erettip” lin vesile v1 OE) kupan, tokuşam, 4. Varu- MÜTESALLIP, 1. Katılaşım, katılaşmış, 2. Serteyen, sert Tesmis, (Bak: Tasallüp) MÜTFSAYI, 1. Denk) 2. Ra, (Bak: Müsavi, muadi) MUTESAVİYEN, Düzü (Bak: Alesseviye) MUTESELLİ OLMAK 1 Mi ILMAK, X. A 2. A 3. TEŞEL AKL. Armmnak, 2. Avunmak, 3. Ay MÜTESELSİL 1. $ı Sıra dağlar — Ci Vi MÜTEŞAİF, 1.Dallanmış, 2 Dele adak 3 Kola a) IR, Utdığ (Bak: Teşekktir Mn Dağınık, (Bak; eye EL Alaz, REN RA İn m ea 2 Arar iii 3 arkâya gelen, 2. Artarda, 3, Birib “ Meyhaneciliğin sırrı! Kadehlere ölçü konacağı haberi gelince meyhaneci ne düşünür? Bir de ölcüsüz kad eh haberi gelince meyhaneci ne der? Son dakikada gelen bir emir, içine içki konulan kadeh ve şişelerin ölçü lü olması hakkımdaki kararı ortadan kaldırdı. Bu emir gelmeden bir kaç gün ön- ce, bir meyhaneci ile tezgâh başında konuşuyorduk. Adamcağız, telâş içinde idi; ikide bir miçosunun kulağını büküyordu: — Karabet!., Kendine geli. Sipa- rış vereli on gün oldu. Daha ne şişe var, ne kadeh... Hapı yuttuğumuzun resmidir oğlum!.. - Karabetin telâş ustasmdan aşağı değildi: — Allah seni inandırsın, geceleri, dü önleri > şecek, Hani çizgili kadehler diyecekler. Bizde, ellerimizi uğuşturup: — Yok, diyeceğiz. O zaman basacaklar cezayı... Ustası sordu: — Sparişleri alıncıya kadar, dük- küni, tezgâhı, kapatalım, dersin! — Ben bir şey demem.. Sen bilir. dinl. Bu muhavere olurken, akşamcılar da birer birer etmeğe başla - muşlardı. Eski bir müşteri, ustayı en nazik bir tebessümle selâmladıktan sonra, tezgâha sokul, — Ne haber var, üsta Vahan?.. — Şimd cek bizde onu konuşuyor idisek, bir şeye karar veremeorduk! Tukün kapamuzlı, yoksam kepengi indirip salt tanıdık müşterilere ver- meli... Ne edeceğiz deyi komuşuyor- idik. Peki siz ne düşünüyorsunuz ba- kalım... Gülümsedi: — Azizim, ben yalnız rakımı dü- şönürüm. Akşamları, şanün şurasın- da dört kadeh şey ziftleneceğim. Ka- dehi çizgili olmuş, çizgisiz olmuş, be- #m ne umurum.. Üyle adam var ucunu görmez yahu... Ayıp değil a, ben bu m zamdan bir şey anlayamadım! Müşterinin kendisine arka çıkması meyhanecinin pek hoşuna gitmişti. Kadehi, ağzına kadar silme doldur- duktan sonra uzattı: — Şu kadehte su koymak için bir milimetrenin on binde biri kadar yer kalmış ise, iki elimi de bileklermden keserim!.. Şimdi, kadeh çizgili olsa, nizammnca, bu gıdar rakı verecek - &m sanıyorsun? Yarısını bilem ver- mmiyecektim. Meyhanecilik ince zanaattır a ku- zum... Biz, müşterisine göre muame- Je yaparız. Kimi, rakıyı bir yudumda rinin ziyanı, 5 Şimdi çizgili kadehte rakı ver, dedin wi, sizin gibilere artı hatır gönül ya- pamıyacağı az. Bu ara, yukarı kat, akşamcılarla dolmuştu. Usta tezgâh başından emir verdi: dar meze yemez. Sen de dayarsın, rakıyı çenesine. i | ŞehirTiyatrosu dar dirayetsiz değildi. Fakat hiç boxz- madı: Baymıza tirilye zeytini verl., Sirkesi bol olsun!. Sonra gülerek işi açığa vurdu: — Malümya, zeytinin bir adı da si- yah havyardır! Tezgâh başı alemi, böyle sürüp gi derken, 6öz nasıl oldu bilmem, yine ölçülü şişe ve kadehlere geldi. Meyhanecinin bir defa daha can da- marma basmışlardı. Tezgâha bir yum rık savurduktan sonra, anlatmağa başladı: — Be bayım... Sözümüzde ölçülü olalım, masraflarımızda ölçülü ola - Ian, Yoksa, şişelerimiz, kadehleri - miz ölçülü olmuş, ne çıkar? Herif gidecek önünü ardını düşün- meden avuç dolusu para harcanacak, Sonra buraya gelip kadehte çizgi a- rayazak. Meyhaneciliğ. bırakıp başka bir iş tulsamdiyorum ama... Ihtiyar akşamcı, bir koca peynir parçasmı ağızına atarken: Sakm ha,. diye yutkundu, sen gi - dersen, bizim halim 2 ne olur? Ama usta Vahancığım, böyle iş edeyim deme... ... Kadehlerde, şişelerde ölçü aranma. 31 hakkındaki kaydın kadırıldığına dair Ankaradan emir geldiği akşam, meyhaneye yine uğramıştım. Baktım, Vahanın yüzü gülüyor. Sordum: — Gözün aydı diyem mi7 Hemen bir kadeh doldurup uzattı: — Çizgisizdir ama, kusura bak - mal. Sonra gülerek ilâve etti: — Ben neden korkuordum, bilir - sin. Belediye, bir kere bu işe el attı da kadeh çizgili olacak dedi mi, arkası mutlak gelecekti. Yarın, bakacağız bin emir daha: "Herkes çiçekli kadehten rakı içe - cek!,, Haydi, biz elimizde şişeler, ma.. Birer çiçekçi bulup kadehleri - mizin üstüne güller, erguvanlar, me nekşeler işletiyoruz. Derken, günün birinde; bir yasak: bütün rakı kadehleri, yeşil olacak. kim ki beyaz, yahutta başka renkte kadehle rakı verirse ceza görecek! Allah Ankaradaki büyüklerimiz » den yiz ölene Yoksa işimiz. du - yam a Salâhaddin GUNGOR TEPEBAŞINDA ŞEHİR » TİYATROSU Bugün matine 14,30 da Gatanbul Belüğiyesi Bu akşam Saat (20) de HAMLET 5 perde Yazan: W., ŞEKSPER Tercüme edeni Eituğrul Muhsin m 6-1935 pazar gününden itibaren İn- sanlık komedisi. Yazan: JBalzak, bay- kot - UZ La Maskot - Uğurlu kız Büyük operet Beyoğlu üçüncü sulh hukuk bâkim- liğinden: Alacaklı Elsavet laa Beyoğlu Tepebaşmda Tı « telinde yüzbaşı Salim Şevki aleyhine açtığı 128 lira elecak davasından dola- ve muhakemesi 26-1035 sant 10 a ta Bik kılınmış olduğundan o gün mahke- Yeni Soyadı alanlar İstanbul tapu müdürü Bay. ginalp), Istanbul kadastro baş disi Bay Emin (Arm), U; maddeler ve kaçak işleri takip fer (Vardar), Alemdar nahiye Bay Fahrinin almış olduğu Bayoğ yad: değiştirerek yeniden ( Fatih kazasi tapu memuru Sü (Polat), Yersbatan caddesinde Zİ maralı evde oturan Ibrahim 'deşleri Rize nafin fen memuru tü, Mustafa Nocati, anneleri F. aileleri (Bilgin), Eminönü kaza memuru Ali Reşat (Bora), za nüfus memuru refiki Rifat Ç soyadlarını alınışlardır. * General Zeki ve oğulları Zi; zet (Baraz), Mülkiye mü dinden omütekait eski İzmit busu Bey Ahmet Müfit ve ailesi Zehra Müfit, oğlu Ahmet Ferit, kardeşi mülgü şehremaneti dürü Fahrettin ve ailesi Bayan ve Şehit küçük kardeşi Binbaşı za oğlu Tayyare mühendisi Bay Haldun ve annesi Bayan Edibe ve! sı Bay Rifat, torunları Bay Vecifi eyyet, Ekrem, Faik, Rifat, Ke: di, Ferit, diğer amcası Bay Sü Zulları Ruhi, Refik (Saner), D last ikinci sınıfta Urküplü Emi Rafkı, Emniyet sandığı muhasdl bik refiki Kadri (Oktem), tün tüccar ve komisyoncusu Ab oğlu İstanbul iş Limited n dan Vehbi Ali, İzmir lisesi okuz Muhtar ve Şerif, kızları yine İz si okurlarından Melek ve Mihri (İ han), Çorluda posta memuru mül lerinden Hüseyin kızı Melek (İı yadlarını almışlardır. * Eskişehir Iş Bankası müdü met Muhtar ve İş Bankası hisse leri şefi Süleyman Sadi soy adı gene eski sile ismi olan (Köse oğlu), Yenişehir Salhane sokak marada Kemal (Kocasoy), Türkij Bankası İstanbul şubesi memurl dan Müzeyyen (Seşlân), Uçüneü ordu muhasebecisi Tevfik, oğlu sulh halimi Nafiz ve diğer © (Yaman), Göztepe ( İstasyon &i 105 berber Arif (Ozsoy), mü. yade kaymakamı 5. (Keskin), 5 ahmet Nakilbentte Müzeyyen oğlu! biye mektep alayı 2 inci sınıftan vet, diğer oğlu Mustafa ve amca leri Kadri Süleyman | (Birteşli Osmanlı Bankası memurlarından met Muzaffer (Beler) soy adi zmşlardır. * Jatanbul muntakası ji ” mandanlığından mütekait yy ibrahim ve refikası çocuk kurumu Alemdar nahiye kolu beji Mahfuze İbrahim (Biringen), sti ithalât gümrüğü muayene menu mi (Bilgiç), Emniyet müdürlüğü müdürü Enver (Bengü), Usküdar merkezi sivil memurlarından D hisarlı Galip ailece (Gökdemir), ) (Oktay) Ahmet (Ünüvar) Şükrü Minnie (Orkan) İde süre b e mir Tekin) iskele tahsildarı Ahemt Gin) Teali (Güner) Mehmet soyadlarını almışlardır. adı olacak.

Bu sayıdan diğer sayfalar: