Devrim ve yapım Bugünlerde öz dilimiz. için yeni bir sözlük hazırlandığını gazetelerden duy- duk, Bu duyum bütün okur yazarlarımızı Çinli), bele Türk Çinklâbe) yalar devrim demek mi dir? Hayır. Bu yeter âizliğe katlanacak bir tek Türk belan- maz. Çünkü biz yalnız devirmedik, yap- Örnek mi istersiniz?,.. Orta Anadolu- pün çorak sandığımız. toprakları çocuk- luğumuzda işiltiğimiz i de lâl. sünbül içildi, Kuş uçmaz ker. genişliklerinde, fabrikalar van geçmez önümüzde * eğilerek sustu, Bütün acunun (Hasta Adam; diye bel. lediği Türk, sanki eliksir içmiş gibi bir- denbire belini o doğrulttu ve gürbüz ve çevik bir er kesildi. Örtüler ve baskılar altında bunalan Türk kadını, geniş adım- larla kağnıdan Atatürkün menkuütaşma kadar yükseldi, evlerin dört duvarı ara- sından kurtularak Ulusal Kurultaya ka- dar çıktı. yalerrim mi? Yok, bu yetmez. On beş dır geçirdiğimiz günleri anlatmaz. ein yol gösteren Yüksek Önderin, durmadan işleyen büyüklerin, durmadan yürüyen Türkün on beş © yıllık bu eşsiz savaşmı geleceklere öğretemez. Bu savaş devirici olduğu apıcıdır da. İşte öz dilimizin yeni sözlüğünde bu devrim ve yapımı anlatacak ve öğretecek bir olgun söz isteriz. Etzayiş Suat YALÇIN Öz Türkçe ile Bilmecemiz Şemanlca kargılılkarımı yazdığımız. kali inderiniz. Doğru halle- kura çekiyoruz ve kazananlar ra be veriyoruz, Müddet; Pı. pmnbe günü akşamına kadar - dar, Bilmecemiz 34567891011 SODAN SAGA si CE Mz ÇE): Dem (3j vi saman, (2). Esp (2). yina (w) sonuna (ua) getirince "zar (2). Çevik (4), mani, duvar (3). 5 — Bir meyva (5). çift değil (3), 3). Geniş (4). (2). Güç, karevet (3), A- 2. 8 — Kuvvet (3). 9 — Valide (3). Ahbap, Akıl (2). Ye mek (2). 10 — Akal (2). Aktörün yaptığı (3), İ- sim (2) 11 — İatirkam (2). Huzur, int, mesi (3), Yat kulüpten az ( ötede büyük turun başladığı yere gelince sola saptı bir lari ileride sağa dirsek yapan bu sokakta epey yürüdü. Et rafı demir parmaklıklarla çevril- yaz boyalı büyük bir köşkün Sr önüne gelince biran dur du; — Kendini topla Nazmi! — diye söylendi — bu kadar (heyecana sebep ne? Yüreği gümbür gümbür vuruyor- du. Elindeki sigarayı bir tarafa fır lattı, Kravatını Oyokladı. Sonra bahçe kapısını itti, Bir çmgırak sesi işitildi. Çiçek tarhlarr arasında kıvrılan, kumlu çakıllı dar yoldan geniş a- dımlarla yürüdü. Köşkün asıl ka- pısındaki zile parmağını uzatırken birdenbire ve e e peri veya şeytan görmüş gibi irkilerek g. di. Maamafih gene birdenbire ken- Onlar bizden iyi kavradılar Hik okulaya giden altı yaşındaki çocuğum, dün akşam ablasına an- latıyordu: — Bayan öğreten, yarın “kar - ne” lerimizi verecek! Sizin “kar- ne” ler daha verilmiyor mu? Ablan; se sine; kiiçlik hahleşiğ- den dört yd daha eski, daha geri sayılır. Küçüğüne yan yan baktı; — Bayan öğreten de kim oluyor? Muallim hanım, desene... Küçüğü, daha açık anlatmak is. tedi: — Öğreten... öğreten..: Sözü iyi anla... Bize öğretmiyor mu? İşte Onun için öğreten... Altı yaşında bir çocuğun ağzın dan çıkan bu sözün bir değeri var- dur. “Öğreten,in “maallim,, de « mek olduğunu, kulak dolgunluğu ile gelişigüzel bellemiyor, “öğre - ten” in, kendisine okuyup yazma- yı öğrettiği için bu adı aldığını, bi- liyor. Öz dili, bu çağdaki çocukların biz yaştakilerden çok daha iyi kav- rayacaklarına, çok daha iyi benim seyeceklerine kim inanmamazlık edebilir? M. S. GÜNGÖR Kültürel toplantı Kasımpaşa merkez ocağı başkanlı- ğmdanı Ocağımızda yapılmakta olan kültü- ral toplanmaların üçüncüsü | 3-1-935 perşembe akşamı saat 8 de başlıyacak ve aşağıdaki program yapılacaktır. Her istiyen gelebilir. Program: 1 — Yarının savaşları ve zehirli gaz- dan korunma çareleri. - o Muzaffer ,,2 — Kabiliyi 5. Abaç ve B. Bayı YENİ NESRİYAT Gürbüz Türk.çocuğu Çocuk esirgeme kurumu genel mer- kezi tarafından her ay muntazaman çı karılmakta olan Gürbüz Türk semiz mecmuasının 96 ıncı sayısı değerli ya- zılarla çıktı. Mecmunda doktorların anne ve babaları alâkadar eden kıymet- li yazıları vardır. Her anne ve babanın bu mecmuayı okumasını tavsiye ede- riz, Gaip aranıyor Anadoluhisarmda Çavuşbaşı çiftli. Zinde bahçıvan 18 yaşlarında Ali oğlu Sadık 20 gündenberi | kaybolmuştur. Ne olduğunu bilenler lütlen Bakırköy seabiye ve akliye hastanesi 20 nci pav- yon hemşirelerinden valdesi B. Fatmaya haber vermeleri, ——— cari, çeşme (4). YUKARDAN AŞAĞI lneğin erkeği (4). Kâtip (6). Bir sineme çalı 5). ltilkmm (2). Erek 2, mayan ökk hip ai Yayan da edek, Bir renk (4) (5). Ateş, Hayvanm yedi . 7 — Bayaz (2), Mektep (4). — Şöhret (3), ücret, vücut suyu (3). Yokuş değil (4). Müsulifi: Nazmi Şehap dini toplayarak ve gülümsemeğe çalışarak; Kapı, zili çalmasına meydan kal. madan açılıvermişti. Ve... bir kız, Sadun beyin büyük kızı turunu yap mış, banyosunu almış ve öğl kusundan yeni kalkmış bir Bü; da kızi naşesile gülerek, çok güneş görmüş çıplak bir kolun ucunda, tuttuğu yerden kolay kolay ayrıl- mayacak bir beş pençeye benzeyen elini uzatmıştı: — Geç geldiniz ama.. İyiki geldiniz. Bilseniz evde yalnızlık- tan ne kadar sıkılmağa başlamış- tım. Yat, uyu, kalk! Yat, uyu, kalk! A'ahın günü böyle geçer mi? Nazminin burnuna podrasız, lâ- vantasız bir genç kız kokusu gel- mişti. Biran da bunu sarhoşluğu- na tutuldu, sonra kızın, o avucuna Eğer Mükerrem bir çok kadın. lar gibi sadık ve temiz kalpli bir kocanm kadrü kıymetini bilmiş ölikyde bayan yirmi DR ket gelmiyecekti; çünkü Vassaf, doğru ve içinin duygularını kafa: sının mil il vurmadan “kül- On bir snelik beraber yaş: mış bir karı koca (o saadeti böyle uzun uzun düşünülmüş, plânlarla süslenmiş, kurmazbkklirin çorgeno> lenmiş bir desiseye feda edilmiş- &. Mükerrem, bu zorlu yaşayıştan Eskiden vakit vakit hiddetlen- — Adam seni istemiyorum. Gençliğin, güzelliğin, tahsilin be- ni alâkadar etmez. Hırçınsın, kıs- kançam. Tahammül edilmez balle- rin var, Seni bırakıp iki dişli bir ihtiyarla evleneceğim. Derdi. Kocası onu çok severdi. Bu sev- si, kafasında ve ruhunda kıskanç- lığın esirgeme zehirlerini uyandır- dı. Fazla sevip te sevdiğimizden istediğimiz mukabeleyi görmeyin. ce aşkımızın timsali olan kadına karşı incizabrmızın şiddeti bizde bir ıstırap doğurur, Ve bu acılar bir kin, biriken © kinlerin heyeti mecmuasi ise müthiş bir intikama kadar varır, Netekim Vassafla Mükerrem için de böyle oldu. Genç adam ka- rısımın üstüne ttredikçe beriki kendisini naza çekti. Kocasını üz- dü, hırpaladı. Sebepli sebepsiz: — Kocam genç olacağıma iki dişli bir ihtiyar olsa da bana iyi baksa. Beni mes'ut etse, rahat ya- şatsa.. dedi, durdu. Fedakâr kocanm takdir edil. meyen emekleri, nankör ve asi ka- dının huysuzlukları ile eridi. Ve bir gün geldiki kadının sık sık tekrar ettiği bu iki dişli ihtiyar sö- zünü Vassaf — İki dişili bir ihtiyar şekline soktu. Fena bir mantık nihayet bu fik sakalmı uzattı. Kadın, kocasının bu değişen halleri karşısında şaşa- ladı. İlk evvelâ buna hiç bir mâna veremedi. Sonra: — Kahrından yapıyor. Dedi. Halbuki Vassaf bu feragat per- desi altında intikam plânmı hazır- layan kurnaz bir aktör vaziyetin - de idi. Komşularınm kızı Şükriye ile işi pişirmişti. Ona ayrı bir ev tuttu. Ve kızın gönlünü ederek eş- yalarile beraber önu yeni evine ta- şad. Şimdi evde sabahları hiç yok- tan kavga çıkararak bazı geceleri eve geç geliyor, bazı da eski evi- nin hiç semtine uğramıyordu. Mü - kerrem, kocasının bu kahırlı, bu sinirli hallerini gördükçe eskiden yaptığı haksızlıklara (pişman ol- mağa başlamıştı. Şimdi, azap içi- ni yakıyor, onu geceleri böyle otel odalarmda yaşamağa kend mecbur ettiğini düşünerek ü; yordu. Bu uzamış sakal, gözlerin altmdaki yumur halkalar, yüzdeki yorgunluk ve sarılık neydi? Ah.. Zavallı kocasını, sevgili Vassafmı nihayet hasta etmişti. Adamcağız yapışan ılık elini | bırakmıyarak köşke girerken; — Yalnızlıktan o bahsediyorsu- nuz... — dedi — Tuhaf şey! Am nem gelmedi mi? — Geldi ama eve girmedi. — Neden? — O sırada annemle kız karde- şim bir dostun köşküne gidiyorlar- dı. Onu da beraber aldılar, neyse... — Dün o gelmemenize rağmen bugün geleceğinizi tahmin ettiğim için... bir bahane ile evde kalmak istemiştim. Nazmi, kızın sözlerinden dört » gözle beklenildiğini anlamıştı. Günün bu saatında Adayı yakıp ka sıcak içeriye girmesin di- ye köşkün bütün pencereleri ka - palı olduğu için alt salon yarı ka - ranlıktı. Bu karanlık içinde her a- dımda bir parça daha bıribirlerine sokularak ilerlerlerken kız çok şey» ler vadeden bir heyecanla: — Ve... tahminim doğru çıktı.. — diye devam etti — Cidden pek ince hareket ettiniz... Evet bugün tam bir yıl oldu. Geçen sene de bu- gün bize gelmiştiniz. Nazmi gülmemek için kendini güç tuttu. Zavallı kız! Kendisinde ne incelikler vehmediyordu. ! Geçen sene burada iki gün ge - İki dişli ihtiyar ihmal ki kahrından ölecekti. Hiç seven bir adama: — Ben senden ayrılıp başka bi- rile evleneceğim denir miydi? Ne haksızlık. Artık genç kadın yola gelmiş- &. Erkeğini türlü sözlerle avutma- ğa şekalıyor, ona hiç göstermedi- ği kadınlık alâkalarını fazlasiyle gösteriyordu. Bu sefer kadın üstüne düştük- Şe'o kendini naza çekmeğe başla- mıştı. Nihayet bu haller o kadar katı ve insafsızlaştı ki kadın şüp- helere düştü: ! — Sen dün akşam nerede idin yoksa başka bir kadınla mı sevi- #iyorsun?. Demeğe başladı. Adam, kadının bam telini yakalamıştı. Artık ona yeni karısını göstermek: te hiç bir beis kalmadığını anla- Buştı. Sevgi bize bir çok fedakâr. | lıklar yaptırır. Hele seven, bir ka- dın olursa. Genç adamm şüpheli vaziyet- lerinden kuşkulanan Mükerrem, o- mu bir gün daireden çıkarken bek- ledi. Ve arkasını kolladı, Vassaf, doğruca başka bir mahalledeki ye- ni karısınm evine gitti. Kocası ka- pıdan içeri girince kadın dışarıda dondu, kaldı. Başı döndü. Bir an- de kapıyı kırıp parçalamak, yer- pbvssizaş k,, o evmbf cwvmb mbmb den alacağı taşlarla pencereleri, camları aşağı indi irmek istedi. Ni- perdeden atladı. fak kapısını yokladı. Açıktı. İçeri Bahçeden mut- girip merdivenlerden o yukarıçı- | karken kalbi Oo gümbürdüyordu. Karşısına gelen ilk (kapıyı açtı. Şükriye kocası Vassafla yanyana kanapede oturuyorlardı. Bu bek- lenilmeyen misafiri görünce telâş- la ayağa kalktılar. Mükerrem sen- deliyerek bir o sandalyaya ilişti. Yüzü balmumu gibi sarardı. Elle- rini göğsünde birleştirdi. Kocası- nm, bu sakalları uzamış, ihtiyar i ürünün adamın önünde diz — Vasif bana yaptm mı yapa- cağıni.. Dedi. Beriki soğuk kanlılıkla güldü: — Sen, senelerden beri iki dişi- Mi bir ihtiyarla evleneceğim demez miydin. şte, şimdi ben iki dişili bir ihtiyarım. Şükriye (o ablanm elini öp. ükerrem, ellerini saçlarından geçirdi. Uzakta kaybolan bir şeyi arar gibi düşündü: — İki dişili mi? Elini öpen Şükriyenin sarı saç- larına gözlerinin iki damla incisi- ni takarken hıçkırdı — Haklısın Vassaf. Ben, kendi “ kazdığım kuyuya düştüm! — O.N Dr. Hafız Cemal Dahiliye mütehassısı Cumadan başka günlerde saat (2,30 dan 6 ya) kadar İstanbul Divanyolu No. 118. Muayenehane ve ev telefonu! 22396, Kaşık telfon 22519. çirdikten sonra, uzun zaman unu- tamadığı bir hatıra ile ve yakasma takılan bir helyotrop ile evine dön- müştü. Günler geçtikçe bazan bu helyotropu sakladığı yerde aramış, tozlarını koklayarak burada ge - çirdiği kırk sekiz saatın lezzetini hayalinde tatar gibi olmuştu. Son- ra helyotrop onun için hava gibi, su gibi bir ihtiyaç haline girmiş, ne si varsa, eline ne geçmişse der - hal (helyotrop) a bulamıştı. Fa - kat o günün tam yıldönümünü he- saplayacak derecede bir incelik? Nazmi böyle bir inceliğe kahkaha ile gülmemek için kendini zor zap- tedecek derecede uzak ve yabancı idi. Salon, öbür tarafta, camlı bir kapıdan maltataşı döşeli bir tera- saya ulaşıyordu. Orada üç beş da» kika mütereddit mütereddit bakı- şarak durdular, Sonra bir mermer merdivenden arka bahçeye indiler. Kız, başı ile bir ağacı gösterdi: — Gene kocayemiş toplayacak mısınız? Buna henüz hiç kimse el değdirmedi. Geçen sene kocaye - miş topladığınız ağacı hatırladı - nız, değil mi? Bugün saat 2,30 - 4,30 - ws Harik Hayat Telefon : Bugünkü program i ISTANBUL: pereti Deli Dolu, 223 Ku VARŞOVA, 1348 18: Sebukertin yarkılarından. 7 Köomfe- Ch 22,30: Konfaranı (Esperantoca) 22,0 Sar kılar, 73: Reklâm konseri, 23,181 Dans musi- kini. 1081 Ki KONİGSBER GAM. 17; Dana. 19: Aktünlite, — Zirnat erler. 304101 Şen plkkler, Zi Gençlere, 2218 kaç. 23 Ma Haberler. — Mill neşriyat, 21 Jubliyanadan nakil 73: Haberler. 23.20 Rad yo orkestra. MUNLH, 408 m. ocuk. 18,80: Gluekem eserlerinden arklar, —- Bachin © eserlerinden O çarkılar, 230: Tübliyanadan maki 23: Haberler. 23203 Radyo orkestrası. 740 Kh, MU NLH, 405 1830: Gocek. 1850: Glurkun eserlerinden sarkılar. — Bachin eserlerinden — şarkılar. — Sözler. 1020: Avodik. —— Haberler. #0: Dana Zile Heherler, 21, 101 Sar bindir. Zin 22. Şarkılar, telerinden parçalar. 1020: Kalkma seşeiyat, Zir Senfonik konsar makli, 221 * Muhtelif dillerle maşriyat, 832 Kb. MOSKOVA,ITAMm. 173 Oda musikisi, (Brahma). 18,30: Çocuk 19, Zi: Sörler. 22) 45: Çocuk tiyatrosu Bu akşam MELEK sinemasında BRİGİTTE HELM ve PİERRE BLANCHAR Tarafından emsalsiz bir surette yaratılan Fransızca sözlü ALTIN U, F. A. süperfilmini takdim edecektir SİNEMA TEKNİĞİNİN SON SÖZÜ OLAN BU ŞAHESER U. F. A. şirketine 3 milyon liraya mal olmuştur Biletlerinizin evelden alınması rica olunur. Telefon: 40868 630 matinelerinde son defa olarak ŞOPEN VE AŞKLARI ekme Cama gözü şamdan han büzük m İPEK SİNEMASINDA Sönetin biricik tamamen Türkçe «özlü ve şarkılı memleket ilmi AYSEL |JBataklıDamınKızı|| Filmi yapan: MUHSİN ERTUGRUL Yazan: HASAN CEMİL — Musiki: CEMAL REŞIT Orkestra: Konservatuvarın 40 kişilik yaylr sazlar heyeti Oynıyanlar: İstanbul Şehir Tiyatrosundan: BEHZAT — 1, GALIP HAZIM — MAHMUT — TALAT — SAİT”— MUFIT — FERIHA — CAHIDE — NAFIA Fiyatlarda zam yoktur. Biletler Lai satılmaktadır. Kaza Sigortalarmızı Galatada Ünyon Hanmda Kâin UNYON SIGORTASINA yaptırmız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON Kumpanyasma bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. ii programı, 18,20: Almanca © program, 20: Ha- 1830: müz Pik 2 Amele Plik. — K 2030: Koro nız. Bakınız, örümcekler gene ha- vuzun her tarafını yuva ile doldur- muşlar, Dün uşak burasını temizle- mek istiyordu. Yukarıdan gördüm, bağırarak koştum... Ve, eğildi, bir çiçek tarhının ke- narından iki büyük tuğla çıkardı. Birini Nazmiye uzattı: — Bakalım nişancılığı hangimiz ilerletmiş... Üç adım uzaktan, havuzun ke- narmdaki örümcek ağlarını taşla» mağa başladılar. Tarhların etra - fındaki tuğlaları söküp söküp atı. yorlardı. Kızın vücudu eğilip kalkarken, nişan alır ve taş fırlatırken gerili- yor, tenine giydiği dar keten elbi- se, bütün güzelliklerini en güzel hatlarla göze vuruyordu. Nazmi gözlerini ona daldırdığı için, tabii, attığı tuğlalar hep bo- şa gidiyordu. Kız onun ıska geçiş- lerini gördükçe şakrak kahkaha - larla gülüyor, bu kahkahalar gen- ci gerdikçe geriyordu. Nihayet... olan oldu. Kızm bir kahkahası daha yükselirken Naz- mi dayanamadı. Hemen belinden tutup kendine çekmek istedi, O za- man kız atik bir hareketle silkine- rek kurtuldu ve... kaçtı, Naz mi du: rur mu? haydi arkasından... Otomobil ve 4.4888, Asrın umdesi “ MİLLİYET” tr. ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye içim Hariçi; LK. L& geçen müshalar 10 kuruştur — Gazete ve matbaaya ait işler üdüriyete mü- konseri. Çoperetlerden) 21,50: Edebiyat. 21,55 Jeremiyan orkestrası. — Son haberler. 23,18: Esperanto dilile operet musikisi. — Fransiz” <a haberi 2055 z 21,10: Sar bizimdir. ve a çiya musikisi, 23: Haberler. önde: TARI 5 (Kuma dalga) 18 m 68 Mr Hal 1530: habarlar. 19: Nepal orkestra kanseri, Zi Haberler. 2öğm Mararum heman eeeie İğ ve seali filmlerden. sk BÜBAPE $TE,550m. 18: Orkestra konseri, 24,20: Macar şarkıları, 1 » 5 Gece musikisi. 574 Kh. STUTTGART, S23m. 171 Hafif musiki, — Sözl veri. MALAR İLA Mn ye 17: Çay dansı. 18,30: Sözler. 1850: Şarka, görler. 2000, Piç Çiğil anaları) Jayasa konferans. 19,55: Haberler, 20; Bando mızıka Zi: Haberler, 22484 Sar, 2l4Bı Stettgarttam 3215: Plâk, 28: ler. 23254 Musiki pare saları. 24: Akşam koni © Taflanlar, şiçekler've kocaye- miş ağaçları arasında uzun süren bir kovalamaca oldu. Koştulaz, koştular... durdular, biribirlerini aldatmak istediler, tekrar , döndüler, dolan: dilar... Nihayet mev'ut âkıbet gel di çattı... Siper aldığı bir ağaçtan uzak - laşmak isterken eteği bir taflan da- İma takılan kız bir ân durmağa mecbur oldu ve o ânda da zir gencin v üzerinde buldu...... Kn ina ie kardeşi ve mi- safir valide hanım bir dostun evi- ne gitmişlerdi ve evde kei Yok Sall iin 4 ebe Canin geçi, pi cidi) Sli ra o kadar erken (o çıkmışlardı ki Madene geldikleri zaman güneş eğ ısıtacak kadar yükselmemiş- SG hep beraber çamlara doğ- ru bir mehtap gezintisine çıkıldı. Yaşlılar, iki gencin kâh pek geri- lerde, kâh pek ilerilerde yürüdük- lerini Mr zi davran- dılar.