30 Aralık 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

30 Aralık 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KRONİK Yılbaşı gecesine Giderken... Tayyare piyangosunda büyük ikramiye, yahut oyun masasın » da büyücek bir para kazanamaz- sanız, ne size piyango biletini sa- tana, ne şansmıza, ne de hiç kim- seye kabahat bulmayınız. Kaba - bat yalnız kendinizdedir. Kaza - namazsanız, kazanmasını istemeği bilmiyorsunuz demektir. Atina'da “Psikoloji araştırma- ları kurumu,, başkanı doktor A. Tanagras öyle söyliyor. Bu dok- tor benim dediğimin aynini «öy - lemiyorsa da, bu aralık her taraf- ta pek çok rağbet gören “Talih ve Şans,, adlı kitabında kurduğu na- zariyeden o mana çıkıyor. Atina'lı doktorun nazariyesini iyice anlatabilmek için, ilkin ken- dinin kitabında gösterdiği bir mi sali tekrar edeceğim. Benikopulos adında bir borsa wcentesi Luros adında bir eczacı arkadaşı ile birlikte bir akşam bir kaç bardak şampanya (içtikten sonra Atina yakınlarında Diyoni- borsa acentesi, kendisinden iyice emin bir tavır ile, cebinden elli drahmi çıkarır ve oyunu idare e- den adama vererek: — Rica ederim, der, 26 numa- ralı küçük atı kazandırmız, gibi de olur. 26 numa- ralr attaki süvari kazanç yerinde durur, Acente kazandığı parayi yerinde bırakır ve bu sefer kendi- sinden daha ziyade emin oldu . ğundan, oyun memurunun Vasıta olmasma da lüzum görmez. Doğ- rudan doğruya küçük atlara hitap ederek: — Emrediyorum, 28 numara sen duracaksın!.. der, İkinci defa olarak 26 numara kazanır! Artık kendisinden büs- bütün emin olan borsa acentesi bununla da kalmaz. Üçüncü oyun- da tekrar: — Gene 26 numara Yirmi altı numaranm © böyle bir sırada üç defa kazandığı gö- ren bütün oyuncuların hayret ve heyecanları arasında borsa acen- tesi otuz bin drahmiyi cebine ko- yarak çıkar gider, B-nu uydurulmuş bir hikâye sanmaymız. Çünkü Doktor A.Ta- nafras'in söylediğine göre vak'ayi Atira'daki Psikoloji araştırmala - rı kurumu kontrol etmiş ve doğru- Tuğunu anlamıştır. Zaten dokto - run kitabında, kendi nazariyesini isbat edecek, yüz misal © vardır. Bir bilgi kurumunun kontrol et - tiği vak'aların doğruluğuna inan- mak istemesek bile, inanmamağa elbette hakkımız yoktur, Bilgi ku- rumlarmın sözlerine de inanmaz - sak, artık neye inanabiliriz? Atina'lı doktorun psikoboli a- dmı verdiği nazariyesinden anla. şılabildiğine göre, insanın kendi - sinde bir istemek kudreti vardır.Bu kudreti iyi kullanmasını — bilirse insan her şeyi (o yapabilir. İyita. emrediyorum, der, ! ih, fena talih, zayiçelere,- duala- ra, afsonlara uğurlu uğursuz Ve, kitap yığınlarını göstererek bir konferansa dönen sözlerine de- vam etti: — İşiniz yoksa, © kafa patlatıp bunları okuyunuz. Âlimler bulmak için değil hep aldatmak için uğraş- mışlar. Onlar iyi yolları hedefe kı- sa ulaşan yolları daima (tehlikeli gösterirler. Maksat? Bu yollardan gidip onlara yüksek menfaatler te- min eden müesseşeleri yıkmak iste- | yecek gençlerin adedini azaltmak- tır. Fakat bu — entrikalarıma uzun müddet şu dünya kanmayacaktır. Artık insanlar uyanıyorlar... değil mi Hilmi? i Korbo boğuk boğuk; — Evet üstat! — diye mırıldan- din Bu sırada Ömerof üç sigara kâ- gıdımı biribirine yapıştırmış ve or- tasına koyduğu bir parça tütünün İçine kavu yeşil bir toz serptikten şeylere, meselâ 13 sayısınm uğur. suzluğuna inanmak ve o itikatla « rin tesirini o görmek hep o irade kuvvetinden ileri gelir. İnsan o irade kuvvetini iyi kul lanmasını bilirse şansı, talihi, düz- gün gider, fena kullanırsa her şey e İrade kuvvetini iyi kullanmak için mühim bir nokta vardır. Bu da onu, şuur ile değil, şuurun al- tında denilen surette kullanmak» tır. Meselâ borsa acentesinin yap- mış olduğu gibi bir kaç bardak iş olan bir adam tamı yine sahibi olamaz. Onun ha- reketleri şuurun altında (sayılır, yani ne yaptığını büsbütün bilmez değilse de yarı bilecek bir halde —— ... Demek oluyor ki yılbaşı gece- sinde tayyare piyangosu çeki! çekilme- ğe başlanmazdan önce, yahut o - yun masasının gitmezden önce bir kaç bardak şampanya iç- istemesini iyice bilmek için iyi bir başlangıçtır. Fakat bu zamanda İstanbulda bir kaç bardak şampanya içe bilmek için tayyare piyangosünu daha ön- ceden kazanmış olmak gerektir. Bereket versin ki, doktor A. Tanagras insana şuurunu biraz kaybettirmek için daha ucuz bir Yasıta da gösteriyor.Bu da her han- gi bir Tanrıya mutlak sürette ve körüne inanarak— kendisi öyle de- miyorsa da, ben öyle sanıyorum — biraz sersem oluncaya kadar i- badet etmektir. Bu Tanrınm A- pollon olmasının, yahut gökten inmiş denilen dinlerden (birinin Tanrısı, hattâ Buda olmasmın hiç zararı yoktur. Elverir ki bir Tan- rıya bel bağlanılsın! Bu sefer yılbaşt gecesinin ra- mazan içine rastlaması, şampanya» dan ucuz olan bu kazanç vasıta - smm kullanılmasını kolaylaştırı - yor. Çünkü teravi namazı da dok- torun istediği şartı temin edecek kadar uzun bir ibadettir. Büyük ikramiyeyi mutlaka kazanmak is- tiyorsanız, teravi namaza bir de (Teheccüt) namazı ilâve edebi - lirsiniz. Ondan sonra tam gece yarısı vaktinde sizdeki piyango bi- leti numarasının büyük ikramiye- yi kazanmasını istersiniz, istersiniz. ve istersiniz. Ancak, teravih namazı kılmak ta haylıca uzun bir iştir. : Hattâ vaktile iftar ziyafetleri verildiği ramazanlarda: — Doğrusu bir yemek hatırı i- çin uzun bir teravih kılamam! Diyerek iftar ziyafetinden vaz- geçenler de olurdu. Tayyare pi. | yangosunun büyük ikramiyesi, es ki zamanın iftar ziyafetlerinden de fazla bir nimet olmakla bera - ber, bu nimetin de bir teravih na- mazı kadar külfete değeri olup ol- madığı düşünülecek bir şeydir. Dü şündükten sonra kararımız menfi çıkarsa, yorganı başımıza çeker ve gece yarısmdan önce uyursu - nuz, | MILLIYET | Öz dilimizle | Haşlanan, ezilen, ya- nan çocuklar.. Gün geçmez ki gazetelerde, şu- na benzer bir duyum (haber) gö- zümüze ilişmesin: “Bayan Ayşenin üç yaşında kızı, çamaşır kazanının yanında oynar» ken, kazan devrildi, çocukcağız kay nar sularla haşlanarak öldü.,, Yahut; “Dün, filân yerde oturan falan- <a bayın iki buçuk yaşındaki oğlu, kibrit çöplerile baraka yaparken, çaktığı bir kibritle etekleri tutuş - tu, odada kimse olmadığından kur tarılamadı, diri diri yandı!,, Bir başkası: “Tramvayın arkasına, asılmak üteyen sekiz yaşlarında bir çocuk, ayağı kayarak düştü, tramvay te - kerleklerinin arasında kalıp par- çalandı.,, Peki amma, sorulamaz mı ki, üç yaşında çocuğun çamaşır kazanı yanında işi ne idi?, İki buçuğunu doldurmayan yav- Tünun eline kibrit çöpü verilir mi? Sekiz yaşında çocuk kim... Tranı- vay yürürken, arkasına asılmak kim?... Bu çocukların ölümündeki ağır suçu ana ve babalarında aramak gerektir. Çocuklarını başıboş bırakanla- ra bu haşlanmalar, bu ezilmeler, bu yanmalar birer gözdağı olabilirse ne iyi... Yoksa, gazete yapraklarını ka - ralayan bu kara duyumları daha çok işitiriz. Nasıl ki adam öldüren bir ço - cuğun babasını sorguya çekiyorsak, çocuğunu başıboş bırakan babala- rida, öyle hırpalamak ister. On ye İT di yaşını bitirmeyen çocuklar, yasa Bun bile yetişemiyeceği yerdedir - ler. Böyle çocukların başlarına ge- lenlerden babaları, anaları yüküm- lü (mesul) tutmak gerek değil mi- dir? M. Salâhaddin GONGÖR YENİ NEŞRİYAT Büyük gazete Büyük Gazetenin onuncu sayısı, yıl başı münasebetile (O fevkalide (şekilde bugün çıkmıştır. Gayet güzel renkli bir kapak içinde intişar eden bu sayı- da, yılbaşı eğlencelerine dair merak- lı yazı ve resimler, hikâye, heyecanlı üç tefrika, bilmeceler, müsabakalar, «nema, tiyatro, spor sahifeleri ve da- ha birçok güzel yazılar vardır. Büyük Gazetenin bu sayısı Türk mecmuacı - lığınm en mütekâmil nümunesidir. O. kuyucularımıza tavsiye ederiz. Harik Hayat Kaza Sigortalarmızı Galatada Ünyon Hanmda Kâin UNYON SIGORTASINA yaptırmız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON Kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. Telefon : 4.4888, PAZAR 30 KANUNEVVEL 1934 Öz Türkçe ile Bilmecemiz mz öz kabili, şekli Sie öm ll hanelerine yerleştirerek kesip liyetı" Bil. maca mamarlı ” gönderiniz. balle- Te arm er giyer ve İn va hediyeler veriyorma. Müddeti Bugtn akşama kadardır. Bilmecemiz 1234567891011 1 2 3 4 s 6 7 5 > 1. n SOLDAN SAGA « 1 — Dön sergisi açılan bir resim teşekkü Nü (8), Dünya (4). 2 — Mabeyn (3), Kirli (3), letifham (2). 3 — Başma bir (0) getirince perhise gi - ver (3), mere (3). 4 — Demir lekesi (3) Nota (2). $ — Müller (9). $— Yel akan beyan vu (4), Şart sin (2). 7 — latlfham (2), Sarmısağım srkadaşı (8). 13 — Gevşek değil (4). Afrikada bir mem Heket (3). da (3). YUKARDAN AŞAĞI £ 1 — Geniş değil (3), Umumi (5). 2 — Güneşin batışı (4). Asmsktan © mir (2). 3 — Müihrace (4). Çep bıçağı (4). 4 — Teşhir edilen yer (5). 5 — letifham (2). 8 — Çok uzun (6). Af re 7 — Bir Banka ismi (2). Fı ya arasındaki mesele (3). 8 — Asmaktan emir (2). Ap (2) Yat (2). 9 — Duman lekesi (2). Kırmızı bir meye va (a). 10 — Dakik (2). şartedatı (2). Sonuna bir (1) gelince çınlar (2) , Flu değil (3) Hindistanda (8. ile Alman» Istanbul Ikinci Ticaret Mahkeme- sinden: Bakkal Ibrahim tarafından Cağaloğlunda Salih Zeki apartımanın da Osman Sudi aleyhine ikame olu - Ban alacak davasınm cari tahkikalın- da mumaileh mezkür iakmetgâhmı ter keylediği haki hazır ikametgâhmın da mialüm olmadığından bahsile tebliğ il mühaberi arkasma mübaşir tarafından verilen meşruhattön anlaşılarak ilâ - Den vâki tebligat üzerine muayyen 0- lan 25-12-934 tarihine müsadif salı günü saat 14 de mahkemeye gelmedi Hisden davacı avukatı tarafmdan dos yada ibraz edilen senetlerle ve haczi ihtiyati kararmdan bahsile hukuk u - salü muhakemeleri kanununun 401 nci maddesine tevfikan gıyap kararı itti- haz ve ilânen tebliğ'ne ve tahkikatın- da 7 şubat 935 tarihine müsadif per- sembe günü saat 14 de talikine karar verilmiş olmakla keyfiyet tebliğ ma- kamma kaim olmak üzere ilân olu - (4408) nar, Otomobil ve 9563 BERİGİTTE HELM 3 milyon lira sarfile yapılan U. F.A. şaheseri ZEUEZİ Bugünkü program ISTANBUL: 18 Çay santi: Otel Tokatliyandani sakil, 191 dimmaatik: Selim Ser. 19,30: Dünya haberleri. 1940: Kitar 20,10: Zirant vekâleti mamina konferans, 20,40: Plâk: Dans musikisi. 21,15: Anadolu ajansı - borsalar, 2130: Rad- yo orkastrmal, 22: Radye sax ve tango orkes- imar, 223 Kh VARŞOVA, 1S m. 18: Popüler Leh © musikisi, — 18 Sözler. 2020: Plâk. 20,30: — Hafif Viyana 22,10: Haberler. 22.20: Konfonuna, 2225: Lem- bergten: Neşeli papüler esnfonik konser. Jüt Kk KÖNİGSBERG,S2im. 17: Hafif musiki, — Muhtelif. 20: Berlin den nakil (Şarkılar) 22: Orkestra. 23: Haber ler, 23,30: Dana, 686 Kb. BELGRAT, 47. 19.30: Piyane - keman, 20,191 Haberler, mil- WE maşriyat. 21,30; Opara musikisi, 23: Haber- ler. 23201 Plâk, 24: Kahvehane konseri. 740 Khz, MÜNİH, 408.m. Şarkılar. 18,50, Piyano eserlerinden) 19,104 de, isimli «heç, 20, 8: Teveç maşrk panyal vodrili, 214 MÜ mans dillerle at 532 Kh. MOSKOVA, (Stalin) 301 im. 18; Edebiyat veshire, 1830: Çocuk progra mu. — "Yaşasın 1935 senesi, isimli meşriyet 785 Kis. LEİPZİĞ, 382. kestrası, T8,20; Şarkılı konser. 20; Münihten nakil, 21,40 seç Zi: Haberler, spor. 23,204 operas, (Berliner Stata 23: Haberler. 23530: Dana, 545 Kh. BUDAPEŞT 8 komsari. Ho Kör HAMBURG ölüm. ylü neşriyat. — 201 Lamta va şarkılar, 2020: Ruhi musiki, 2045; Spor haberleri, 21: Popüler musiki, 22; Münihten 231 Haberler, 23,30; Dana, 592 Kar VİYANA, Söf m. 10: Plâk. 18,40: Gitar oda musikisi, — ler. 20,20: Haberler. o 20,301 “Sürsusstan ra kadar.,, adlı RADYO POPURISİ, 22,08 Senfonik konsar. 22,30: Habarlar, 22,50: Kon serin devamı, — Sözler. Zâ: Bar künrteti hi Kb. BRESLAU,3l6m. i€ manik. 19; Mühtelif, Za “Keaeh dir wesikili köylü termeili, 284 Haberler. Zi: Haberler. 23,301 Dans. 1195 Kız. FRAKFURT,35im. 20; Mefif mesi Şarkılar. 23: Has ir. 2328; Aktünl spor, 2348: Dans. 1-3 Selrtgradtnm. Avr um * MİLLİYET” tr ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye içim Hariç için LK LK. İ Müeuli: Nazmi Şehap | sonra bundan kocaman bir sigara | yapmıştı. Kâh üstat, kâh gospodin | diye anılan kara sakallı masa üstün de duran ağzı kehribarlı uzunca ve | kalın bir yasemin çubuğu alarak; — Ver bakalım evlât... — dedi— Ve en aşağı hiç o açılmamış bir kurşun kalem boyunda ve bir boş dolma kalınlığındaki bu sigarayı çubuğuna geçirip yaktı. Ucundan yağlı alevler fışkırtarak bir kaç de- rin nefes çekti. Sonra çubuğu Öme- | rofa uzattı. O da tıpkı onun gibi iki üç nefes çekince, çubuğu Hilmi- ye tutuşturdular. Ustadın gözleri birdenbire ufa- livermiş ve Ömerofun mavi gözleri kanlanmıştı, Hilmi de çubuğu Naz- miye tutuşturmak istedi. — Ben istemem... — Bir nefes de sen çek canım... — Alışınca bu kokuyu duymaz- sın, — Nöye alışayım efendim? Bu pis kokuya mı? Bu münakaşa üstadın canını sık- mış olacaktı, hiddetle elini uzattı: — Ver bana, ver ver! Sigara bo- şu böşuna yanıyor... Ve ağzına bir şeker kamışı değ- direcekmiş gibi yutkunarak çubuğu dudaklarma dayadı. Derin bir ne- fes daha çekti. Sonra başını tavana bakar gibi kaldırarak / ciğerlerini boşalttı: — Pöööf1. Bu sigaranm yağlı bir dumanı vardı. Üfleyince havada âdeta bir hortum gibi, bir iki saniye kadar dağılmadan duruyordu. Artık ne göspodinin, ne Hilmi. min, ne de Ömerofun sesleri çıkı. yordu. Başlarım. önlerine eğmiş- ler, düşünür gibi durarak susuyor. lardı. Nazmi bu sessizlik içinde ağız- dan ağıza dolaşan yasemin çubu- ğun seyahatini, bir müddet seyre- daldı. Sonra yavaş yavaş, bu yağ- İhr dumanın odada nefes alacak ha- va brrakmadığını hissetti. O zaman yerinden kalktı; — Ben gidiyorum... — dedi — Üç kafadardan cevap çıkmadı, "Ban gidişöensü HİNME Ömerofun beline bir tekme vur. du: — Ben gidiyorum Ömeref. — Ulan ne oldu bu adamlara? Ve yarı şaşkın, yarı kızgın, lâm- bayı kapıp odadan çıktı. Hiç, “nereye gidiyorsun?,, diyen olmadı. > Taşlıkta, “belki bir kedi devirir de yangın çıkar,, diye lâmbayı sön- dürdü. Bir, saniye sonra Sarıgüze- lin karanlık sokaklarında bastığı yere bakmadan koşuyor, Arkadaş- larının oturdukları evden içinde mânâsmı ve sebebini araştırma- ğa lüzum görmediği bir azap duya- rak uzaklaşıyordu. Bir gün sonra, Adalara saat bir postasını yapan yandan çarklı va- pur, Modayı Kalamışı, Feneri geri- de bırakarak kınalıya odoğrudü- men tutarken kâh Hayırsızada açik larma, enginlere kâh Anadolu kı- yılarına göz daldıran yüzlerce yol. cu arasında Nazmi de vardı. Annesi çarşaflı kadınların otur- duğu yere geçtiği için üst güverte- de, durmadan fındık yiyen kara- tazenin karşısında, çıplak kollu, dolgunca kalçalı iki Alman kızına arasma sıkışmış, yalnız kalmıştı. Gemi kalabalıktı, İnsanları erkekli dişili, küçüklü büyüklü eksilten, yiyeceği, giyece- ği ber şeyi her şeyi azaltan harp, ilinemez ne garip (| sihirdir, Bü- yükada yolcularını sulh senelerinin bir kaç misli artırmıştı. Şapkalı, fesli, başı açık, bol saçlı, az saçlı ve cavlak kafalı bir kalabalık şar- kı söylüyerek, konuşarak, gülüşe- rek, bağrışarak adalara gidiyordu. Haydarpaşa önlerine kadar gele- rek gemi &torpilleyebilen düşman denizaltı gemileri; yan mahallerde vesika ekmeklerinden dizanteriye tutulup ölenlerin kötü (haberleri, ne kapı komşularmdan biribirine inin kimbilir hangi cephede öldüğünü bildiren kırmızı bir şe. hitlik kığıdı verilmiş olması, ne de parasızlık... evet parasızlık bile cephe gerisinde ( kalanlardan bir çoğunun cuma, pazar eğlencelerine mâni olamıyor. Kalay, bakır para ediyordu yal. Hiç düşünmüyorlar, mutpaklarında ne varsa Bitpazarlarına yığıyorlar- dı. Bunlardan sonra fazla halıların, sonra kalan halıların, daha sonra iç çamaşırlarının, yatak çarşafları ALTINI TEPEBAŞINDA ŞEHİR TİYATROSU Tenda Belit i Bu İS ba ŞehirTiyafrosu ml OZAN OPERETİ (Eski Süreyya) Dikkat: Bu gec? Ayşenin son gec“ si, fiatlarda tenzilât,. Ayşeyi Me lek Tayfur oynıyacaktır. Yarın ak” şam Çaresaz. Pek yakında Kırmız ay, ilk opera. ge» Dr. NIŞANYAN < j Beyoğlu Tokatliyan Oteli yanında Mektep sokak No. 35 e ee Dr. A. KUTIEL Karaköy Topçular caddesi No33 9724 İstanbul Asliye Birinci Hukuk Mahkemesinden: Galatada Manukyat hanında ikinci katta 1 numarada MU kim tüccardan Merko Eğiz Efendinin Holantse Banka terhin ettiği cemas 11738 kiloluk 167 - 640 numaralı As markalı 374 denk tütüne mukabil al nan ve 31-3-934 tarihinde tediyesi i” cap eden 3344,50 liranm tediye edil” ” memesi hasebile mezkür bankaca mef hun tütünlerin satılması talep edilmif ve mahkemece ticaret kanununun 768 ıncı maddesinin ilk fılerasma tevfi * kan ikametgâhı hâzırı meçhul bulu “ nan medyuna ilânen yapılan tebliğe” ta rağmen bir güna itiraz dermeya İ yada bu mevcut bulunduğu anlaşılan İ merhun malumul'mıktar tütünleri" mahalli şehbenderliği marifetile ve m# halli örfü âdete göre şehbenderliği tensip ecedeği şekilde satılmasına ka” rar verildiğinin ve işbu kararın keza" un neşri ferdasmdan İtibare9 üç gün zarfında dayini huzüru mahk? meye celbettirmek suretile itiraz edil” mediği takdirde karar malikemenif kespi | kat'iyyet (edeceğinin tebliği makamma kaim olmak üzere keyfi” yet ilân olunur. (6407), Onları da satıyorlar savıyorlardi. Ve bunlar da kalmaymca kimbilir neler yapıyorlardı? Herhalde bir çaresi bulunuyordu ki Ada vapur” ları gene kalabalık, gene şık insan" larla dolu... Marmarayı ça; i döverek, tentelerini rüzgârlandır” rak çamlıklara doğru yollanıyord Bugün ana oğul Sadun beyler? gidiyorlardı. Valide hanım sabah sabah gene sinirlenmişlerdi. Nasıl sinirlenemezdi zavâllı * kadın kİ perşembe günü akşamı e vapuruna mutlaka yetişmeliyiz di- ye sıkı sıkı tenbih ettiği halde, mahdum bey kendisini ancak cu" ma günü saat bir vapuruna, o d# ha kaçtı, ha kaçıyor!,, diye bin bir telâş içinde © bindirebilmişti! Bir gün evvel gidecekleri yere bir gün sonra gidiyorlardı. Valide hanımın canı burnuna — gelmişti. Vapurda elâlem içinde avaz avaz bağırma” mak için kendini güç tutuyordu. Bir kaç defa yerinde durams? olmuş, kalkmış kalkmış oturmuştu Bereket versin, beraberinde getir” diği Hüseyin Rahminin bir roman” nas. vapur yol — aldıkça, Hüseyi” Rahminin zekâsı yavaş yavaş tesi” rini göstermiş, kendini edibin ki” bilir hangi -amanıma hanımın çatık kaşlı yüzünde sesti* saat bef | Pek pis kokuyor... Hilmiyi dürttü: manlı, bitişik kaşlı, balıketinde bir | nin, perdelerin | sırası geliyordu. — Bitmedi —

Bu sayıdan diğer sayfalar: