e ŞA ep AN MA a İ YP yy Ag YA ga A AŞ AN Askerlik bahsi On iki ada kimin olmalıdır? Yunan büyük erkânı harbiyesi- | nin eski başkanı (Ceneral Dusma- nis) in on iki ada hakkımdaki ya- zısmı bugün herkes okudu. Bizim kendi işimiz olmasma rağmen şim diye kadar ağzımıza almadığımız, basın sütunlarına geçirmediğimiz birçok düşünceleri burada gördük. İş yabancılar tarafından bile bu denlü açığa vurulduktan sonra bu- nun hakkımda kendi düşünceleri - mizden birazını olsun ortaya dök- memeği yurt severliğimize ve izze ü nefsimize sığdıramadım. Eskice bir asker olmak, bu göz ve kafa ile ulusumuza biraz deşilmek yükü- münü bana vermiştir. (Düsmanis) in, on iki ada hak- kında yazdıklarının kısacası: “Bu on iki adayı Yunanistana verme - lidir.,, e varıyor. Yani, Akdenizin bu doğu kısmında barış sürdürül- mek isteniyorsa, bu adalarda yal - nız Elenlerin bayrağı dalgalanma- lıdır diyor. Besbelli, ki Ceneral Düsmanis bü adaları Elenlerden başkasına armağan etmez. Bize gelince, bizim bu yazıdan çıkara - cağımız faydalar büsbütün başka- dır. Biz, (Dusmanis) in, adaları Elenlere vermeği haklı çıkaracak delilleri ve yürüttüğü muhakeme- yi yakalayacağız. Bunları kısaca tekrarlayalım: (İtalik ve tırnak içinde olarak Dusmenisin 8öz- leridir). (1) “On iki ada, bir toprak par- kazanı il çası mak için zaptedilmemiş tir. Çünkü bu adalar kendi ahalisi- ni bile doyuramıyor. Nerde kaldı ki İtalyanlara fayda getirsin Bunun mânası şudur: Bu adala- ra İtalyanlar fazla nüfuslarını yer leştiremezler. Buralardan İtalyaya yiyecek, yakacak tedarik edemez- ler. Pamuk, yün gibi şeylerle mü - him madenler çıkarıp yollayamaz- lar. Bu halde bu adalarda kalma- larındaki ve yerleşmelerindeki a - (2) “Bu adaların sevkülceyşçe de bir ehemmiyeti yoktar.,, Bunu izah edelim: Bu adalar Malta gibi, yahut hiç olmazsa Kıb- rıs gibi büyük denizlere giden yol- ların üzerinde değildir. Bu adalar, İtalya ile Trablus Garp arasında veya hiç olmazsa Italya ile Soma. li arasmdaki yolun üzerinde veya yakınlarında bile değiklir. Yani İtalya ile onun kendi müstemleke- leri arasındaki gidiş geliş yolunu emniye'le bulundurmağa veyahut İtalya ile uzak ve dış denizler ve uzak Acun parçaları arasında bağ İanms yapmağa yarar şeyler de de ildir. Bu adalar, Anadolunun kıyı larından ancak bir kurcg'ı erimi iraklıktadırlar ve Coğrafyaca A- nadolunun bir parçası sayılırlar. (3) Bu adalar, ancak komşu As- ya kıyılarma asker çıkarmağa ve Türkiyeye karşı bir savaş açmağa yararlar. İşte, eski Elen Ceneralinin te - mel düşünceleri, bunların cevapla- rını da kendisi vermiştir. Omun söz lerinin altını çizeceğim ve ayrıca ben de cevaplar katacağım. (1) “Türkiyenin, bugün, kav - vetli bir deniz filosu yoksa da, ha- ra ordusunu düzelttikten sonra kuv vetli bir deniz gücü yartabilir. Bu halde, İtalyanların, bu adalardan Anadoluya karşı bir saldırım için Milli tefrika: 49 üzüm... Lâzım mı? Size bulursan durma al mı dedi... İyi öyleyse. kaçırmayalım demek-. Merhaba Kirami bey.. Hoplayarak, zıplayarak odasma çıktı; fesini kapınca tekrar geriye döndü ve bir yıldırım gibi verdi. Yenlerden inerek sokağa fırladı. Türbeden tramvaya binerken sa- etine bir daha bakmıştı. Üç buçu- Zu beş geçiyordu. Akrebi ile yalkovanı altı rakamr- nm üzerine, üstüste geldikleri Za- man bu saat Nazminin cebinden bir daha çıkmıştı; ve o anda Nazmi Galatasaray yakın sokaklardan bi- rindeki küçücük aartımana henüz irmis bulunuyordu. Kapıyı hizmetci Tereza açmıştı. — Metmazel Mariyi çağıracak mv? istifade etmeleri de suya düşüyor demektir. Gazete sütunlarında bolca yer olsa buna katılacak çok sözler var dr. Biz kısaltarak söyliyelim: Tür- kiye, kara ordusunu düzeltecek de Zil, düzeltmiştir. Hem de, pusad- i, kadrol cephanesini, teknik malzemesini düzelteli ve ta mamlayalı altı yedi yıl olmulşur. Tabii ker yıl da ayrıca yenilikler yapmaktadır. Deniz güçlerimiz ise, yabancıların kıyılarımıza bir saldı rma karşı durmağa en uygun go lecek yöndemde kurulmaktadır. Dostumuz General Dusmanis te bilirler, ki bir kıyıya zorla asker çı ki işi, bundan yirmi yıl evvel çok zor bir iş idi, günümüzde ise en zor bir iş olmuştur. İngiltere gi- bi, gemisi bol, parası bol, askeri bol, topu, cephanesi, kömürü ve her şeyi bol bir devlet, büyük sa- vaş esnasında Çanakkale kıyıları. na yaptığı çıkarma hareketinde yeuvaffak olamadı. O zamandan sonra her tarafa ölüm yağmuru sa çan makineli tüfekler ne kadar art ti ve nedenlü ilerledi.Topların te- sirleri, sayıları beş on kat arttı. U- zak yerlerden asker doldurarak en gin denizlere çıkan vapur katarla- rma karşı denizaltı gemilerinin artan tehlikelerine bir de havadan saldıracak bombardıman uçakları- nm yenilmez tehlikesi eklendi. sacası, karaya sü çıkarmak işi gü- nümuzce en tehlikeli ve nâzik as- kerlik hareketidir. Bu silâhlar ve onları maharetle kullanacak olan- lar Cumhuriyet Türkiyesinde ek - sik değildir. On iki ada hakikatte, Anadolu kıyılarına çıkarılacak bir düşman ordusunun yiyeceğini, yakacağını depo etmeğe yarar, fakat bugünkü kara, deniz ve hava silâhlarmın yüksek saldırım ve müdafaa va - sıfları karşısında ve uyanık bir gö- zetleme hizmeti sayesinde düşman larımızın bir çıkarma baskınını bu on iki adaya güvenerek başarma- ları ihtimali yoktur. larsa kabahat düşmanlarm değil, müda- faacıların olur. (2) “Kemal Atatürk, kendi mem leketine karşı asker çıkarılmasına engel olacak tetbirleri almıştır.,, Evet, bu söz çok doğrudur. Ata- türk, gelecek bir savaşta başku - mandanlığı eline alacağı ordunun barış tertiplerini de iyi almış, ek- bugünkü tertipleri ile gerek ağır ağır ve bir plân içinde yayılacak ve ansızın ve ilceyşe w- zun erimli bir baskın hareketi ile 4x, en küçük tafsilâtma varıncaya kadar her şey düşünülmüş ve anık- lanmıştır. z Biz, coğrafyaca, uluslar arası ka idelerce, bütün haklar bizde olduğu halde, barışm yük - sek menfaatleri adıma bu yaraları deşmekten hep çekinmekteyiz. Şimdi, madem ki, bir başkası de şiyor, şunu söyliyelim, ki on iki a- danın kimin olacağı işbaşında bel li olur. Cinoğlu (APAK) Mütekait Miralay — Her tarafı sildim, süpürdüm. Yatak çarşaflarını değiştireceğim. — Bugünlük bu temizlik kâfi... Onları da yarın yaparsın. Zaten kimse yatmayacak, Kadına beşlik bir banknot tutüş- turdu: — Bunu ikisi senin... Geriye ka- lanile biraz havyar, biraz da reçel, al! Yarm getirirsin. Haydi git artık evine. , Ve Tereza içi kirli çamaşır dolu bir sepeti alıp apartımandan çıkm- ca hemen sokak kapısınm zicirini taktı, yatak odasıma girdi, perdele- ri sıkı sıkı kapayıp elektriği yaktı, — Yaşadık.. — dedi — bu voli Don tam altı yüz elli lira kazandır. in. Caketinin iç cebinden ikiye bü- Öz dilimizle | Kökü Türkçe olan sözlerimiz... Dilimizin etine yapışmış, öyle ki, koparılmak istense de, kopma- yan, bir takım söz bağlantıları var. Osmanlıcadan gelme olduğu- nu ileri sürerek bunları kullan - makta çekinenler yanlış düşünü - yorlar. Osmanlıca, köle bir dildi. Efem di, kölesini, nasıl, istediği gibi 0y- natırsa, Arap ve Acem de, eski 08- manlıcadaki türkçe sözlerden bir çoğunu, kendi dillerinin kalıbı içi- ne alıp benliklerinin hamurile yo- ğurdular. Söz gelişi Arap, şu bildiğimiz türkçe “dolab” ı, elense edip ken- di diline sokmuş. Birçoklarımız, bugün bile (dolab) « arapça sanar. lar. Nastl sanmasınlar ki, arapça- da Eddevalib dolaplar demektir. sokak, sözü su karışmamış türkçe iken, Arap bana diline sokup, Ez» zekak yapmış. Ezikka da sokak - lar... Sokak ise, türkçede sokkak, içine sokulunan yer anlamına ge - lir. Aransa, bu dolap, sokak gibi Araba, Aceme karışmış nice sözle rimiz bulunur. çok yerinde olarak gösterdiği (ve) ile (kadar) da, Arabın bizden alıp kendi dil buyruğu altına geçirdiği söz bağlantılarındandır. Bunların gelişi güzel, kullanmak doğra olmasa da sırası gelince, söz lerimiz arasına sıkıştırabiliriz. Dilimize yer eden ekler arasın - « TÜRK OLARK GABLE-CLAUDETTE COLBERT En güzel Eransızca sözlü filmlerinde : Bu akça, sinemasında Gala suvarei Bay Ibrahim Necmi Dilmen'in | da bizden başka hiç bir dilde bu- lunmayan kalıplarından, bizim ol- duğunu sezip anladıklarımızı, se - ve seve kullanmak gerektir. Ibrahim Necmi gibi (dilmen) le rimizin yeniden yeniye yapacakla- rt araştırmalarda kökleri türkçe 0- lan pek çok sözler ele geçeceğine inancımızı bütün tutmalıyız, M. Salâhaddin GÜNGÖR Matbuat Balosu (Basım Kurumu) Basım Kurumunun balosu bu sene 31 ikincikânunda Maksim sa- lonlarmda verilecektir. Matbüat balosunun ne derece mükem- mel olduğunu söylemeğe lüzum yoktur. Birçok kimseler yalnız bu baloyu beklemektedirler. Ha- zırlıklara başlanılmıştır.Balo Yal nız cemiyet azalarile davetlileri- ne tur. VEFAT serliğinden mütekait Bay Saim Hüsnü- nün karsı ve iktisat © vekâleti maden mi inden Bay Sadi ve Iş Ban- Pş basabe müdür İLÂN Osmanlı Bankası Osmanlı Bankasının Galata, Yenica- Yi Bk Nİ yerle ye Yılbaşı dolayısile 25 Birincikâinen 1935 ka külmüş bir zarf çıkardı; masanm üstüne silkince bir kaç yüzlük bank mot uçuşarak düştü: — Hamallığa ne lüzum var?.. — diye söylendi — dört tane yüz- lük, beş adet te ellilik... Şimdi bun- ları bizim bankaya tevdi edelim ba- kalım. Enai Arapkirli! Ne de tatlı tatlı söylüyordu! Gardirobun kapısı açtı, bir çen gelde asılı duran paltoyu aldı: Eli- le bir tarttı gülerek; — Banka... Banka... işte benim bankam... — dedi —en sağlam banka... Çömlek bankası. Bu paltonun yakası kahve rengi bir kadifedendi. İyi bir tiftik ku- maştan yapılmıştı. Fakat omuz ta- rafları aşınmıştı. Gardiroptaki küçük bir dolap- tan bir teneke kutu çıkardı. Bunun içinde siyah bir o makara iplik ve bir kaç iğne vardı. Uslu akrllı bir . Tireyi tonun ötesini, be: RE onun ötesi risini yoklayarak küçücük bir makasla astarı bir ye- rinden dikkatli dikkatli söktü, Ma. #anın üstündeki banknotları, ince bir bez parçasma sararak bu sökük yerden içeriye soktu. Bir gün evvel bir zarf içinde gardiroba koyduğu paraları karıştırarak büyüklerini seçti. Onları da bir başka © tarafa . . .. .. o * İKİ GÖNÜL BİR OLUNCA (NEW - YORK MİAMİ) , Amerika ve Avrupada hamlat rekorunu kıran bir şıheser, Eşi bulunmaz bir aşk ve zevk fili ; Yerlerinizi evelden tutunuz. Tel. 40694 i — — —— — ii ” . e — ğ Öz Türkçe ile gaz» Bu akşam: SARAY Sinemasında ) 5 ” İki meşhur sinema yudın 4 Bilmecemiz RONAD GOLMAN ve LORETTA YOUNG e e | sw İ PRENS AHMETİİ Hill a re 1 iddet: Bogün : İ İm izni Dram, komedi ve esrar romanında ; 1234567891011 | > FOX JURNAL « > | 2 i Sinemanm keşfedildiği günden beri yapıl : 3 filmlerin en müazzamı - en mithişi 1 Akıllara hayret veren bir film: Hakiki i T | 6 ARZAN-EŞİİ!: : Bu min İruvvetini anlatabilecek cümleler 1 bulmaktan aciziz. k I R SOLDAN SAĞA l JOSE MAJA Bugün matinelerden itibaren i Mya A, Dim, gelme | Dee İPEK ve MELEK |J/: SÜMER SİNEMASINDA sanamalapmin bein h esiri ele ÇARDAŞ FÜRSTİN | (: , Mevcut operetlerin' en güzeli venesif' ği j5 en nefis filmi k 11 — Enemuraş 5. Derakap 3 KAZAK KALBİ SILVA VARESKU rolünde z ARALARI A 2 İl eee mürver einen MARTHA, ECGERTE EN e Güzel iapanyolen tangoları taganai ve Dün akşam Melek sinenasında P#İ $ 2 Bendi halet 5 Müşerrik & e fazla kahıbalık olmasına binsen IPH İİ & ROSİTA MORENO k il See gir — — beraber dans ediyor. R — el ? İlâveten : FOX JURNAL OZAN OPERETİ İs MAKSİM de deli CUMARTESİ 29 BIRINCI KANUN rah tiyatrosunğf | U saat 16 dan 19 a kadar çocuklar için Fahri - Gülünç İf i e a mail Dünbülüb“ |, sömenie.... İ Noel Ağacı Moeeğöm |: lon orkektram, 10: Haberler, 19,18: Salon © Opümz 5 pördö i haşarı davam, MN Ki eği Sr SÜRPRİZLER HEDİYELER 1 az Kia VARŞOVA ilam D A N S Doktor Vamık İ 16,48: Hafif musiki, — Ders vesaire, 19,15: iş mal Ka RR a ölün, İ ser şi cem e Ma ml m 475) öz İz Hi um m Deve. | TEPEBAŞINDA ŞEHİR "| KURALIK HANE — Geçen : es Ki. BELGRAT, Gm 'YATROSU »İ mi sokağında 4 ola 1 mastik va ENİ 38: Radye orkestra 19481 Plâk. 20584 çök bahçe ile terkde ve je lr emerek Vi 48 No. ha hane kiralar. Si l kestrası. 2118: Son haberler. — Plâk. eczanesine müracaatları. a S4 Kı. BUDAPEŞTE,SS0m. 1830: Caxhand. 18 Spor 19,15 Keman kom- a sari. 19.55; Sözler, 20,10: Haberler, 20,30: ? Peşte operaumdan nakil 23,30: Kumrine çim gene 24 Plük. ROMA-NATOLİ-BARI 18: Şarkı komser. 1855: Sözler. ve pâk. 71,45: Senfomik komsur. 23,30: Dans musikisi. 24 Son haberler Khz LEİPZİG İZ m u fomi mel) 27; Köylü piyesi Zi: Haberler, 592 Klan. VİYANA 507 mu 18 Noel meyriyatı, 18.80 Sözler, 20 Haber. rolakatile Eski Fransız Tiyatrosunda Bain ça Vi m e | > ve am get süratle yapmıştı . usta bir terzi çabukluğü, tekrar dikti: a — İşte bu kadar! Benim anladı. ım banka budur ne koyarsan da- ima yerinde bulursun... Sonra paltoyu tekrar çengele as- te. Banknot zarfmı da aldığı yere koyarken — Bunları da biran evvel büyük paralarla değiştirmeli... — diye söyleniyordu — Şimdi... bir traş... dooğru Bebek... Bu sefer de yeme. ğe ir saral artık ayıp olur. idin beyin sofrası bu gece pek kalabalıktı. Komisyon listesi çıktı i üç gece sıra ile dostlara bü- iyafetler vermeği hanımefem di - Se göbekli Rüstem bey, Şakir bey nammdaki hoca, ticaret neza- reti umumi müdürlerinden gözlüklü bir bey, komisyon kâtibi ve hanıme- fendinin bütün poker dostları bü- yük salonu bir baştan bir başa kap ve sofranm başında toplanmış. rd. Nazmiyi Calibenin yanına ve Re. fika hanımın tam karşısma oturt. muşlardı. Refika hanımefendi bu gece bir kat daha güzelleşmişlerdi. Hem koyu yeşil ona ne kadar da ya kışıyordu! Ticaret nezareti umumi müdürünü sağma ve koca göbekli Rüstem beyi soluna almışiz. Şak- kahkahalar atıyor, kev- yaşında bir kızı olduğunu söyleme- sine bakılırsa en Calibenin anası yaşmda olması lâzımdı. Fa- kat Calibenin bir ablası kadar genç gösteriyordu. Arasıra Nazmiye gö- zü bir parça kalıyor, sonra İs bir Ni lane atarak ya Rüstem , ya müdürü umumiye bir Kr oayiiyümde: Vi Bir aralık genç onun aşktan, sev- giden bahsettiğini duyar gibi oldu. Calibe ile könuşmasma devam &- derek kulak kabarttı. Merak etmiş- ti. Acaba Refika hanım aşkı nasıl anlıyordu? Civelek kadm yüksek sesle; .— Erkek... dünkü erkekti... — diyordu — genç te dün gençti. Hem hatırlarsmız değil mi? O zamanın gençlerine delikanlı derlerdi. Haki- imi onlar kanları kaynayan insan vz Balık dağıtılıyordu; Cahibe — Mayonezi çok mu ko; ? Deyince onunla konuşmağa mec bur oldu: — Nasıl istersen elmasım... Dalgınsm Yemekleri Jale dolaştırıyordu. sine kendimi yoruyorum.... malms bilmeli. ha bir eksik ba bir fazla... Nazmi bu sözlere bir mânâ “İğ memişti. “Zahir bizimkinin SO kıskanclık damarları kabarm!f cak!,, diye düşündü. . Bu serada Refika hanımın — Calibe kızım. — di tabağı iter misin? — Buyur teyzeciğim. Refika hanrm gene Nazmi sağ göze gelmişti. Gene biran kelfağir daldırır gibi oldu. Sonra tuzu “iy tem beyin önüne sürerek yarrd# raktığı sözüne devam etti: — Hiç unutmam... Zeynep M3 konağının önüne, tam talebele, dağılacaklarr saatlerde bir kafi kadaş gider, beklerdik. O gen$'iy sokağa çıkışlarını seyre can M5 meli yanırdı!