7 Aralık 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İARİHİ TEFRYA: 24 İttihad ve Terakki! (BAHAEDDIN ŞAKIR BEYIN BIRAKTIĞI VESİKALARA GÖRE) Yazan : A. C. halifleri ve mazarratlarını tahdit tmek için cemiyete almak lâzım İ#miyete en namuskâr zatların sı meşrut ve muvafık ise de in hal ve mevkii pek ziya- ğişmiş ve şimdi büyük leke- kısmen imha edilerek kalan d da görünüşte beraatlerini is- ttmiş olduklarından vücutları- Hdmlmıu kabil olamayan ve &tçe büyük tanılıp bu haysiyet- htünaferet ve muhalefetlerinden at memul bulunan müellifei P kabilinden kesanın diğer fır- Fa girmelerini menetmek ve Ve mazarratlarını kaldırmak i- Onların da cemiyete idhali mü- |P olur fikrindeyim. tmiyetin meth ve sitayişi vadi- © gazetelerle neşriyatta bulun- eski devir mahsusatından ©- bir hal olup ortada filen mer- Ve nafi eserler bulunmadıkça il haller durendiş ve dakik nenlerin nefret ve istihzasını 'ıuhalıflerın de gayz ve haset- hi celp ederek cemiyete hücum k için vesile olmaktan başka hye yaramaz. Onun için gerek Yetın mılumıtı altında, gerek İür için yapılan neçnyıt kat j menedılınelıdır Bundan böy- ün — icraatın ve malümatın dığı bir mektupta diyordu ki: “Bundan altı ay evevl Kastamo- Bay Recep Unıversıtedel AVASIY v maaa aarar dün ilk dersini verdi (B.ışı 1 mcı nıhıfede) zenginlik, dı Beni di ıııek işini üzerine aldığı zaeman dünya daşlarda bir kımıldanış duyuyonım. Derslerimizin amacı (hedefi) o - Tan büyük vak'aları anlama yolun - daki hızımızın ifadelerinden bi'risi"de dil değişimidir. Bu değişiklik çizgisi hareketleri henüz bilin- miyordu. Osmanlı imparatorluğu Bağ- dattan Macar ovalarına kadar uzayan İıı.rı'lıvı'deGılılıglıhııhın dunyı!ıl- gini henüz d Bunu söyl ten bıtıOıınıdıTııklaı- da hüti'm içtimai gidiş'mize — uygun hız Ilk kelimeleri kullımrlnen anla - nudan heves ederek İstanbula git- tim. Lâkin keşki gitmese idim! Bi- zim hafiye olarak tanıdığımız zat- larm hepsi cemiyete intisap etmiş« ler, birer makam yıkılımışlır. Ne- rede adım varsa bin nııtıık irat etmek sa de bir elde etmeğ hiüvafbük olmuş! İltimas gene es- kisi gibi devam ediyor. Etek öpül- meyince memuriyet almak kabil değil. Nefyedilenlerin — içerisinde hafiyelik ederek nefyolunmuşlar ve daha bir çok ahlâksızlıkların- dan dolayı teb'it edilmişler var ki yaptıkları dalkavukluklar sayesin- de mühim memuriyetlere geçmiş- ler! Eyvah siz meşrutiyet efendile- rine ki bunlardan iş bekliyorsunuz. Bunlar hâlâ aldıkları bol paralarla Beyoğlu birahanelerinde keyif sü- rüyorlar. Sonra da meşrutiyet uğu- runda can verenler, mal verenler, menfalarda bir çok seneleri zulüm içinde kalanların çocukları ve ken- dileri ki cemiyetin müessislerinden idiler, bu biçareler gene sokaklar- da sürünüyorlar. İnsaf beyefendi, bu zatlar evvel ve âhır millete hizmet için meyda- na atıldılar. Gerek cemiyet, gerek- Aviyet dairesinde geçmesinin te- ü de elzemdir. ettiğim gibi cemiyetin İstan- “da mektep ve gece dersleri aç- & mühim semereler veremez. Sat taşraya ve bilhassa Anadolu ümelinin maarifsiz kalan yer- he muallimler gönderilerek bun- Vvasıtasile hem vatan evlâdını tmak ve hem ahali ile sıkı mü- *betlerde bulunarak meşrutiyet ti ve onun altında gizlicecemiyet tellerinin neşrolunmasını temin #tek ehim ve elzemdir. Netekim “melide ve Anadolunun bazı yer- de — Bulgar, Rum ve Ermeni ktep'erınde muallimlik edenle- emen umumi mühim mektep- *den çıkmış iktidar ve gayret er- Ordır ki az menfaatle büyük fe- ârlıklar yapmayı üzerlerine al- kîlıı-dır. Hiç olmaz gene yüksek  "ll!eplerden ve değilse idadiler- Mmezun ve cemiyete — mensup % henüz devlet memuriyetinde “nmayan natuk, muktedir ve etmeğe kadir fedakâr ve ha- 'etli kardeşleri şiddetle arayıp ak bu gibi vazifeleri onlara lim. Onlara iki sene kadar “vakkat bir müddet için buluna- o vazife mukabili maişetine gelecek bir para temin eyliye- Bence pek mühim ve her şeye ,“eccah olan bu fikir kabule şa- (N görülürse teferruatı hakkında ere etmek kolaydır..,, raporda İttihat ve Terakki iyetini yükseltmek için veri- fikirlerin tatbik edilemediği ve, asıl ola- t erkânı buna kızıyorlardı, çün Onlar gene eski vatan gayretile hamiyet hissiye çalışmakta de- ediyorlardı ve yürütmek iste- €eri cemiyet maksatlarının ne- ilerleyemediğini anlayamıyor- r. Halbuki bunu kendilerine an- isteyen kımeleı' az değıldı. Zat Kast cı reisi Ahmet Rıza beye yaz- se siz ve mebuslar bunları araya- caktmız. Onları iş başıma geçirme- ğe çalışacaktımız. Çünkü millete ancak o gibileri hizmet edebilirler. Yoksa Abdülhamit devrinden kal- ma ve üç kelime söyleyerek şarla- tanlık yapanlardan bu hükümet iş beklerse yazıktır. Bir fincan kahve- den vaz geçtik, fakat hiç ol i de her eski şe- yi bırakıp yeniye gidişteki hrbı- nin ne kadar geniş bir yere sahip ol- duklırılııklelıılııhımvuyuınıgoı- tanımıyan ılalaııo ile şişip geıuglîyof- dıı. Bu ıle'ı gı&ıg Osmanlı ı kış bir görünüş Eğer biz eskileri — yenilemede hafif ıd.ıgınuıdı bulunıırıık bir güçlük gö- Bıı bütün bu güçlükleri göze al- saydık şımdıye kadar yaptığımız iş- lerde geri kalırdık. Ve şu güzel u- lusumuz 15 sene evvelki kuşaklı, fes- li, gümrükleri düşman elinde bir se- falet manzarası arzederdi. Siz bunu yeni dile en önden inti - bak edenler olmalısınız. Dil işinde ileri gidişi ders mevzuu yaparken, bu kadar söylüyo- rum. Derse başlıyorum: Değişim hâdiselerinin sıyasal yönleri Arı ve bay olmak bakımından dün- yanm ea üstün ulusu olan Türkleri düş- kün bir halde ileriye ve üstün bir hale goturen büyük hâdiseleri gözden geçi- receğiz . Bu ders işinde benim payıma düşen vazife; bu Türk inkılâbı hâdiselerinden Yarı şaka, yarı gerçek “Aman allahım, mideleri- miz sana emaneti,, Kaybolan kediler pastırmacıya mı, kürkçüye mi gidiyor ? Kediler aşırılıyor! i devresi ilim heknıunchn dünyayı görme devri riye doğru gidiyordu. Bu yalnız kitapta değil hayatta da ilerleyip gidiyordu. 17 inci asra yaklaşdıkça insanların hayat duyguları felsefesi başladı. Hayat a ai kedilere bir hal oldu. | Sakın dudak büküp i lık et- lınınlıyıırı Bu myin. Kedilere bir hal oldu diyorum size... Yalnız biz'm mahallede, otuza ya- kım kedi, güpe gündüz ortadan kay- baldular. Bu mevıımde. kedıla— nere- ye zıda’? Mutlatı ş Hizel bakeik Iıır kere kıfııııı ıııuı Hır mıhılloden böyle otuz kırk kedi ortadan yokedilirse Kürkçülere gün doğdu! Malüm ya, koyunun bulun - madığı yerde keçiye Abdurrahman Çelehı derler. Tıllııınn, tavşanın bu- çarpıyordu . Herkes kendi yı;ayı;mdıln uı—tunlu. Osmanlı yıı- Hıç bir taraftan miyavlama sesi do gelmiyor. Oyleyıe, ne oluyor bıı kedi- lere?.. Sakın, şı tan u- dığı yerde de, kedi, niçin kürk. çü dükkânl. başlıca olmasın!.. y sanıp, dıglırı çek hıuş olmıımlır?. Benim de hatırıma i.kin bu geldi. Ü b ” 1 Burad. ğü öteki sında buluyordu. Osmanlı Imparatorluğunun genişle- me hâdisesinde en büyük yükü Türk unsurunun mukadderatı idi. Osmanlı- lık matbaayı Avrupadan 300 yıla yak- laşan bir gerilikle kabul etti. Bilgi po- Kitikanın, sryasanım her şeyde olduğu gi- bi kültüre dayanması lâzım gelirken bu devlet meselesini halledecek unsur; büyük b ılovlet ışlen:ı hallede- larını ik sıyasa bizden başka yer yüzündeki politika cereyanlarını ve bunlar içinde kendi po- b&ı cereyanlarımızı -karşılıklı bir bir gözden geçirmelktir. Dersin amacı Türk yaşayış hayatın- Çeşme D vel vâki olkmuş bir hâdisedir. 150 yıl ev- adlarını yazmıyacağım. Yalnız, bana söylediklerini anlatacağım. İhtiyar bir kadım, diyor ki: — Sorma yavrum. .. On gündenbe- ri, bizim Toraman meydanlarda yok! Aramadık yer brrakmadık. Desturur ayakyollarına varıncıya kadar... Ha |£ ni olur da düşer diye... — Yok, yok, | yok... Koskoca kedi, kayıplara lı.u-ı.ytıı gitti. Sade benim kedi değil ki... Kom (Ş şuların kedilerini de koydunsa bul!... Allah seni inandırsın, aramaktan ba- şım döndü. Daha da pek körpe idi a canım.. Huımyeııım kocası Vandan v:lki bir vak'a bize Oıınınl_ı pi da vazife almak üzere olanlara : O dersi - Rus de i : | nanması Akdenizde, Çeşme'de Osman- bizzat ılmıı kunıp kurmrmı ıg..ınd'eıy'ır Kü Yok ir, Vak'a 'le yeni unsura ışıl.ınılm'r Her soysalın kendine göre bütün kü- çük gidişlerde ana teşkil eden öz ina- nışları vardır. Bir hâkim elbette yalnız adliye ve hak fikrinin gösterdiği yoldan vazifelerini yapar. Bir gazeteci yazısımı yazar bütün san'at sahipleri, buhııı hıl:ı ,ıhıplen kendi hayatlı belli i ko- valarlar. Başka ınunş yollurmdul gidilen üs- onların hatırlarını almak için ken- dilerine bir kere teşekkür edilsey- di o da kâfiydi?,, Cemiyetin eski müntesiplerinin nasıl ihmal edildiği ve onların ye- rine kimlerin iş başıma getirildiği bu mektuptan pek güzel anlaşılı- yor. Bu vaziyet karşısında cemiye- tin günden güne sukut — etmesine hayret etmemek lâzımgelirdi. Bu vaziyeti kurtarmak için altı yedi kışı bir araya gelerek l:ir cemiyeti teşebbüse tesis eyl di. Bu ceınıyet muhtelif İttihat ve Terakki kulüplerine müracaatla u- mumi içtimaalarda tehyiç edici nu- tuklar söyleyerek kulüp azasının merkez heyeti aleyhine sevkedilme- sine çalışıyordu. Bu cemiyet hakkm da merkeze yazılan bir raporda de- niliyordu ki: “Vakiâ heyeti merkeziyeyi lâ- yuhtt bilmeği hiç bir kimse hatırı- na getiremez. Onun da müaheze edilecek hataları olabilir. İhvanı- mızın bu hntalan usulü ı:lııreıınde tözk di drsak bi W bmım muktezasıdır. Ancak €n ziyade sü- küne ve ittihada muhtaç olduğu- mMmuz şu stada ihvan arasında ihti- lâf çıkarmağa ve o ihtilâfları şid- detlendirmeğe sebebiyet vermek dü #ünülecek bir meseledir. Bunu ce- imiyetin menfaati namına tehlikeli Bugün cihanm nazarları bize matuf. Her şeyi yeni idarenin mü- essislerinden bekliyor. Bizzat efra- dı arasında ihtilâf çıkarsa buna çok teessüf etmek lâzımgelir. — İsmini ogrenemedığ-ım bir kulupçe, tenıı- kat için hareket ordusu 4 Lığıma müracaat yolunda bir karar (Bitmedi) Eger her şey sizi zararı yoktua, © , eger ulak bir aksilik fikirlerinizi alt“üst edıyorsa, eger gı:czlen uyku tutmayorsa, teşhis pek basittir: sinirlerinizin tenepbühiyeti artmıştır. henüz vakıl varken bu fenalığı ğidermeğe acele ediniz. Bromural .Knoll- bütün dünyanın tanıdığı bir müsekkin olup kaybettiğiniz rahatı, uykuyu ve afiyeti size iade eder. — Tesiri gayet seridir. — Bromural'in hiç bir 10 ve 20 kömprimeyi havi” tüp: terde eczanelerde reçete ile satılır. Knoll A-CG, kimyevi maddeler fabrikaları, Ludwigshaferni #/Rhin il lJerden lar bir müşte- rek varlığa ınınmışlam ne âlâ. İnanma- mışlarsa bazı tökezleyici işler olur. Hal- buki her insanm muayyen bir fikri sa- biti olmak lâzım gelir. Bugünkü Türk içtimai heyeumnın. bütün ıınıt ve b;ıı;ıı tanbulda haber alınınca hayıveı edildi. Rusya demek Karadenizdeki devlet de- mekti. SGunların donanması Karadeniz- hediye Bir hıgkı komııu da şöyle diyor: — Uç gün evvel, anası ka; Bugün de yavrusu meydanda yok. E- | vimiz sağlam ev... Kapısı beli, baca- sı belli... Kuyu yok ki, düştü de bo- ğuldu diyelim. Mutlaka, aşırdılar. E- | den nasıl geçmiş? Baştakiler Baltdı Atlas Okyanosuna geçen bir donanma- nın Çeşmeye gelebileceğini bir harita bilgisi olarak biliyorlardı. Silâh ve her türlü imha edici vasıtaları kullanmakta buyık kuvvet ve kudret sahibi olmak Yahilmek ” için kâfi değildir. Yenen ve korunabilen bunun heyeca- nanı bilenlere mukadderdir. Yenmek i- çin hars lâzımdır. Bu unsuru olmıyan ye- nemez, Basit bir boks oyununda hbile bunu görebiliriz. Osmanlılar ilimde, bilgide ıen kal- dıhr Fakat harp sanayiinde gen kal. Deniz harebeleri için mal- lek eshabının öz inanışa d lanması lâzımdır. Mektep tahsili esna- sında müsbet ilimleri ldasık uıııllerde Lmle k uş gibi biliyorum. Aşırdılar ayol!... K Bu iki komşunun sözlerini senet ka- dar kuvvetli bulamadığımı için kendim de etrafa başvurdum. Mahallede ge- zip dolaşmadığım yer, içinden geçme- diğim sokak kalmadı. Bir tek kediye rastlamayışma ne deraniz? Bu kediler hep birden başka mahal- leye göçedemezler ya... Etseler bile, bir kaç gün sonra dönerlerdi. Halbu- ki bir aydan beri, kendilerinden ne haber var, ne tebypr... Mahalleyi sa- ran bu kedi buhrını ln.kkmdı ne dü- lardan birine sor- ” zeme, gemi idaresi, top, barut yapıy lındı Fakat dünyanın umumi bilgisi her i teknikleştirdiği gibi harbi de tek- öğrendik. Meh mevzuları her bışkı yolda ogremp ye- tişmiş olanlar bu inanı ayni suretle tat- bik etmişlerse bir insan yığınından baş- ka fırkımız olmaz , ffakıyetimizin temel direği trer milletin kıııduıe göre sabit bir fikri olmasını izah eder. - Türk Universite ve yüksek tahsil gençlen lılebo kırşııındı ımıc edlen, mnkınml'dmıveıııkıadıı krsaca izahı budur. İlk hız Her büyük fikir hareketi, her inkı- ; bilhassa manası, destekli yeri itiba- rıle tesiri cihanşümul olan her inkılâp ileri gidiş d lar geçtikçi ğiştikçe ileriye doğru soğumağa hızını gıybetmezo mahküm olur. Ve verici da ana fikirlerdi hr, gerilemeler başlar. Bu heyecan ilk kuruluş ve kurtuluşun ulııı yaşayışı bo- nesile lıp asıl kuruluşunda ne kadar kuvvetli nik vaziyete sokmuştu. Hudutlarımız garba nisbetle Tunaya, mihayet Balkan dağlarına, Şipkaya, Er- geneye nlıayet lıoıızlım geldi, dayandı. Bunları 20 inci yüz yılına gehrıyu'ıız.h.. şıklık içinde bulunuyorlardı. bsereket versin baylığı, olan Türk kanı bütün bu dum: Tuhaf şey, dedi, bizim kediyi de kaç gündür, fellik fekik arıyoruz. Külhani biraz çı.pkıncadu- da ilk sa- vuşup gittiği gün aldırış ehneımştık. bqyle korkunç bir akıbete düşmeleri ıçmı sızlattı. Belkki de karktuğuma ama, bu sebepsiz ortadan luyholmı!ır pek te hayra — alâmet değil! Yı, bir takım lıııh lnaıııuyonwlıı uğramam okıvıı-kıvırmıvıılen,olurılıhqı— h: tekirleri, birer torbaya koyup a- gızlımukrcıbıglıdıktın sOnra, dükkânl Evlı'dobedıkılınıdıgıııınııçıılııı bur yese haberimiz olmaz. Her halde yeni bir cemiyet kurub Bir hafta bekledik. Gel ihtiyaç var: Kedileri kurtan ma kileri telâş aldı. Müthiş lardandı. Yedi mahalle aşırı yerden farenin ko- kusunu alırdı! kendi. kendime düşü Su ej e ae — Yoksa, Avrupaya kedi ihracatı- na ma başladık? Olur a... Yumurta ihracatı yapılır da kedi ihracatı neden yeti!.. Mahalleler, kendi aralarmda yapar lirler. Yıl.nıı, beni düşündüren bir Yeryüzü savaşı Yer yüzü savaşı dedıııııı büyük yapılmasın?.. hıluııddıçırh,nııılıeçüiınıno— — ticeler verdiği d- | T Y_ şındadır. Yer yüzü savı aşının dağıldı. Alman, Avusturya, Ramanofla- rım Rus imparatorluğu, Osmanlı İmpa- Ençukuilmer—ıınhııı_“- ratorluğu ile tek yüce savaş kuvveti o- en ezgin biıçttk. Daha ea Ü Pa b h s..., d. lar bizde olursa olsun ileri gidiş hızımı kaybedı Göeri SO hayat dokumağa, örmeğe kâfi kan ol- duğunda şüphe ediyorlardı. Nihayet bir Tablom !ıı&uı' Yer yüzüne nisbetle geçmiş zaman- lar yer yer, parça parça md-ya kı- Tei li Budumıumyayuk—d-ml— yı;ıdıuıdınconnhıtunyoı'yuzıınu yaşaması, çalışması bakımından derin, tüyler örpertici ka- ranlıklar bürüdü. Bu karanlık devir in- sanları hiç bir üstün duygu kaidesinin, cemiyet kaidesinin tutup tesbit etme- diği bir takım vak'alarla dolu geçti. Ni- hayet bu uzun karanlıklar devrinden sonra 15 inci asrın ortalarına düşen bir zamanda bugünkü bütün yer yüzünü kaplıyan medeniyet ışığının ilk müjde- cileri sezilmeğe başlandı. 15 incin asrın ortaları 2 inci Mehme- dınlıtınbuluıldıgııımınlır dünya; bakımından him vak'aları vardır. İnkilâbın tarifi Inkılâzm tarifine geçiyoruz: Inkılâp geriyi, e:nyı, fenayı, eskiyi, haksızı ve zararlıyı zorla yerinden - sö- küp onun yuıne doğruyu, ileriyi, fay- ? ml(ıdıuı,mıydkı.bılnhnı. rııehşcaoluı'ıınçuıı.lmnbıb farkedilmı A—ıAllıhnı.mıdıluınıı ııııı l j M. Salâhaddin GÜNGÖR * Başbakan geldi Edirneye gitti (Başı 1 inci sahifede) .d.yımîohnhçl-'lmnl-ı san di olarak bırakmak en güç Sıhhat ıçunııyudım bıl— Bay Refik 'ı:dogrualıudmlım— 'Türk inkılâbı ondan zvv& dç" ımolu&ırçı,ıdı"çakbh!—ll!*' mak mocburiyetinde idi ki bunu 10 - 15 sene içinde işlere sığdırmak aklın ala- cağı şey değidir . rek Tokatlıy General e ı-ııııına.üı'ııı Trakya | sahada.. Fakat Türk inkdâbı yalnız sryasal, yalnız ö sahada değişiklik de- çöl halindeki bir memleketi bir ha- Bunlınuıuwjobırlnm yah -*Tnkyınmd_"duıg' lenini TERE Ç ERÇ İA l dbiârlı hakkında yerinde karar vermek için- dır Bıı sebeple ıan zuınn.lın'lı TNİI- yaret edil. l ıhıl IU . Gene- at Zlühhınboledıı Edirneye gitm': ğ ç4 İl Başk kınveSıhluyobdımlçthh" vagon bağlanmıştı. General İsmet İ- Mn"&ymmhudıohn- den biraz evvel istasyona gelmişler- dir. Vali Bay Muhittin, muavini Ali Rı- za, ve emniyet müdürü Fehmi daha bir çok kişiler kuıdıımı uğurlamak kı.ll:iıı h bu seyahati Trakya in çok iyi neticeler — doğuracaktır. lkenin bu güzel parçasının noksan- [.nbuuyodoyıkmdınlomhlll!“ tamamlanmış olacaktır. ae ndidüdl nni ğkleni NAD ae llli l AO ha ye fı.ı_:* _i ŞaTER'

Bu sayıdan diğer sayfalar: