ET Saplanıp kalmak yok azm yerli ufak bir yanlışlık kı, arapça bir sözün üstününü hire re ÇE) sini (İ) okumak, eskiliğe bağlı kalan yazarları küplere bin- dirirdi. Birisi böyle bir yanlışlık yapın. ca adamcağızın yüzüne varulma- benin ne bilgisizliği kalırdı, ne gör- lüğü... Muallim Naci ile yar. ame Ea ile ei glam dendi. “Şeyh Vasfi,.ler, “hoca lbrahim efendi,ler, ağdalı Osmanlı dilinin yıllarca eli sopalı bekçiliği: mıslardı. Bugünkü yazı dilimiz 2 böy le bekçilere yer vermez. Çünkü ko- nusulan dille, yazılan dil arasında ayrılık kalmadı. Arap, acem sözlerini çıkarıp attıktan sonra, geri kalan öz, ne ar- ri ne eksik, tıpatıp bizim ölçümüz- yi dille yazarken kimse yanıl- maz, İçinde bilmediği söz, bulun- muyor ki yanılsın. “Gül si “kel, Ççelği (sil), (kül) ü, küll okumuyoruz ki biribirimizin ye düzeltmeğe kalkışalım.. Diyeceğim şu ki: Yeni dilimizi osmanlıcadan « ha koldy işliyebi- leceğiz. Bizi günlerce oyalayacak için den çıkılmaz, sözler üzerinde sap- M. Salâhaddin GÜNGÖR Canlı ve motorsüz kara nekil vasıtaları sahiplerine Fatih askerlik şubesinden: Yapıl makta olan canlı ve motörsüz kara nakil vasıtaları sayım müddeti 9-12. kadar uzatıl. bu müddet zarfında Fatih askerlik şubesinde bulunacak olan sayım heye- €ne her halde müracaatları. Kışın yoksul çocuk- ları düşünelim Kış geldi. Kışm soğuğundan ve bu soğuğun getirdiği hastalıklardan yok» sul yurtdaşlarımızı korumak hepimi- 'n boynumuza borçtur. Bu borcu ö- demiş olmak için kullanamadığımız eski çamaşırlarımızı, çocukalrımızın eskilerini Himaysi etfal cemiyetine verelim, Evlenme merasimi Şehit binbaşı Bay Asmın kerime si bayan Ayşe Sehade ile kadastro mektebi talebesinden ve Muş vilâyeti merkez tapu memuru Bay Ismail Fet- hi ile evlemme merasimi dün icra edil- miştir tarafeyne saadet dileriz. MEVLÜT Peyte Elçisi Bay Bebiç'in refikası merhume Bayan Behiye'nin hatırası ni yad etmek için bugün öğle namazın | dan sonra Nişantaşında Teşvikiye car minde mevlât okutturulacaktır. Merhumeyi tanıyan ve sevenlerin teşrifleri rica olunur. Milliyet bu sütunda iş ve işçi isti. yenlere tavassurt ediyor. İş ve işçi istiyenler bir mekfupla Iş büro muza müracaat etmelidi İşçi aranıyor (Bay) rumuzunu verenin Ruhaniler Yeni kıyafet nizamnamesi ruha nilerin işine yaradı. Hele papaslar.. hele papazlar... o koca kavukları altındaki topuzlu saçlarile, zavallı lar, hiç biri de gidip sere serpe eğ- lenemezlerdi. Şimdi sokaklarda cübbesiz, ka- vukmız dolaşacaklar. Onların pa- Leri oldaklarını kimse anlamaya- Günün birinde, o bakacaksınız, danslı bir süvarede tüysüz bir de- likanlı... güzelce bir kızın beline sarılmış; fırıl fır dönüyor. Gözünüz ısırmadığı için soracak sınız; — Kimdir bu delikanlı? Kulağınıza fısıldayacaklar : — Tanımayor musun? Falanca kilisenin papası.... Şaşa şaşa bir hâl olacaksınız. Bir başka akşam da, sözgelişi, bir düğün evinde, bakacaksınız, birisi kalkmış, şakır şakır | göbek atıp zeybek oyuna oynuyor. — Kimdir? demeğe kalmadan birisi bağıracak; — Yaşşa be imamcığım!.. Ner ol yahu! O zaman anlayacaksınız ki yeni kıyafet talimatnamesinin verdiği müsaadeden istifade eden falan mescidin imamıdır.! Va Başına sarık takıp sırtına cübbe giymekle insanın bir takım masu- mane eğlencelerden de mahrum ol- ması ma icabeder? Şimdiye kadar, imamları benli horoz gibi nerede görsek tanırdık. Bundan sonra, tanıyamayacağız. Çünkü onlar da aramıza karıştılar. Kanun çıkmadan evevl, dışarda sarığını çıkarıp şapka ile gezen bir imama dün rastladım. — Nasıl, dedim, bay imam... har nundan memnun musunuz? Başını salladı: l — Ben kendi hesabıma memnu num ama, dedi, buna yetmişinden sonra gelen devlet derler!.. Sonra, dudakları arasından mırıl dandı: “Felek ehli dili dilşad eder am- ma neden sonra,, Kulakmisafiri af elncikne derilmemesi merhumun arzusu iktiza” sandandır. YENİ NEŞRİYAT Mevlânâ'da türkçe kelimeler ve türkçe şiirler Universite edebiyat fakültesi Islâm dini ve felsefesi © ordinaryüsü Bey M. Şerelettin'in Türkiyat enstitüsünün dör düncü sayısında basıldıktan sonra ayrı basım halinde (Mevlânada 'g günü akşamına kadardır. a i Bilmecemiz halledenler arasmda çektiğimiz kur'a- da birinciliği: İstanbul Kız hisesi tale- besinden 2212 mamaralı Bayan Me lek Zeynel, ikinciliği: Orman mektebi talebesinden 12 numaralı Bay Muzaf- Ceçen defaki bilmecemi- zin halledilmiş şekli 345678 91011 'NIMIŞ'MAJK MER ILAIŞIMAKE IS: Emme KIMEŞ Osmanlıca karşılıklarını yazdığımız kelimelerin öz türkçe mukabillerini bularak şeklimizin boş hanelerine yor- eştirip kesiniz ve “Milliyet: bilmece memurluğuna gönder'niz”, Bilmecemi si doğra halledenler: anisinğn ki'& çekiyoruz ve kazananlara hediyeler veriyoruz. Bilmecemizin müddeti: Pazartosi Bilmecemiz 1234567891011 “O AMRUMM Soldan sağa 1 — Fahr, haz, mosruriyet (6), ka- mer (2). 2 — AN, mavera, meşakkat (2), 1 saret sıfatı (2). 3 — Pens, ateş tutmağa mahsus alet (4), Hane, sakaf (3). 4 — Cezire (3). 5 — Sonradan ilâve olunan şey (7) ye mek (2). 6 — Fil (2). 7 — idam etmek (5). 8 — Genişlik (2). Mayi (4). 9 — Tenha, üzmekten emir )2). Ka- mer (2). Bey (3). 10 — Ham, olmamış üzüm (5), Uya- maktan emir (3). 11 — Nota (2), acele etmek (5). Yukardan aşağı 1 — Halk, Hepsi (4). Berrak, ha- lis, musaffa (5). 2 — Fari'g, karakter, (3), güş, ce bir (3). 3 — Alkıştan çıkan ses (6) Nota (2). 4— Cet(3). $ — Büluğ, idrek, vusul (4). Rabıt ri (2. ai m Şir (3) Valide NC 77 Covral (4). Y: 8 B — Genişlik (2), dendan 0), ye. mekten emir (2). 9 — Dahi (2), Pipo (5). 10 — Amca (3,) Beyaz (2). Nota (2) 11 — Emir, m vazife, memiri- yet (5). İki elini midesine dayayarak su- satmı Nazmi; — Ne oluyorsun? — diye sordu— — dedi — birdenbire içtim de rakı mideme dokundu. Ra ki.. Senin söylediğin iyi arkadaş bu olsa gerek. İçin yanmamışta bil- miyorsun. Eğer Ömerof bana rakı içirmeseydi o gece mutlaka deli- rirdim. Güneşin ışığı yavaş Yavaş ılık- laşmağa (o başlamıştı. Bir vapur, uzun bir öttürerek geçti, Onun birdenbi"e çarpan dalgalarile sallanan sandalın küpeştelerini tu- tarak devam etti: — Sonra... hergün bir dalda do- laşan seni bulamayacağıma akılım kesince, burada dolaşmağa başla- dım. Annem geceleri sandal sefası yaptıklarını söylemişti. Dün gece sandal yalıdan ay ılınca cesaretim birdenbire kırıldı. Derhal uzak'aş- Müellifi: Nazmi Şehap tım. Bu gece ise... İki şişe içtikten sonra gelmiştim ve Hiç te kolay ko- lay ayrılmak niyetinde değildim. Fakat... — Sandaldan tanıdığım bir ses... En iyi arkadaşımın sesi gelince... Ve hele bu en iyi arkadaşım çala kürek üzerime yüklenmeğe karar verince... Kaçtım. Bu dermansız kollarımda ne kuvvet varmış me- ğer! Yaa benim en iyi arkadaşım... Nazmi artık dayanamamıştı; —— Benim kerametim mi var? — diye haykırdı — Bunu nereden kes- — Al şunu! ANAL Sonra bir eli ile boğazmı sıka- sandalm içine düştü. Kafasını otu- rağa vura vura krvrandı. Can çeki” şen iri bir balık gibi debelendi.. manda oluvermişti. Şaşkın şaşkın — Imdat! İmdat! — diye ba bağı- rabildi — Ve akabinde maon boyalı san- dala geçerek onu kolları — arasma aldı: — Cavit! Cavit! o Kendine gel kardeşim... — diye söylenerek alnı. na, göğrüne bir kaç avuç su çarptı. Hiç.. Trbbiyelide en küçük bir kıpırdama bile olmadı. O zaman, kalbi büyük bir korku ile gümbür gümbür çarpmağa başladı. Arka- daşınm omuzları arasından sarkan başını iki elile kavradı, yüzüne bak- t tirebilirdim. Arkadaşlığımda; heye ne hakkın olabilir? Sai — Suss.. . Benim hiç ( bir şeye hakkım yok. Hele acimana... ne ta- Ml va «. Ne de.. lâyrkım. imdi yüzü yemyeşil kesilmişti. Pantalonunun arka cebini göster- & Ağzından köpükle karışık hafif bir kan sızıyordu. Çenesini tuttu: Gözkapaklarını açtı: makin iki göz, gözlerine di- i. DİKKAT: 2 devrelik olan kiz, muştu. Melek Hanım son da küçük hemşirezadesine yerli döşinden mavili bir rop dikmiş, diem na da hasır ve ön tarafında urmızı | gülden süsü bulunan zarif bir şapka almıştı. Süheylâ, her gün yataktan kalkıp kahvaltısı etti mi idi kesik, saçlarını bir kaç defa tarıyor, robunu arkasına takıyor, beyaz podü- süet sandaletlerini ayağına geçiriyor, kırmızı güllü hasır şapkasını çaplam- casına yana yıkarak komşu kızlarile gezmelere gidiyordu. Annesi ona bir türlü söz geçiremez olmuştu. Gülser kızın son zamanlardaki bu dik” başlılığına, bu evde oturamaz halleri- ne türlü türlü mânâlar vermeğe baş- Öz kızıma söz geçirememesin- deki bu kabahatı kendisine buluyor- du. Kocası Irfan eline Süheylâ yaşında bir bebek olarak gelmişti. Ö- vey babaya evlâdını ok. mak için daima müdafaa etmiş, koca» 4i çocuğunu tenkit edip, tekdir ettiği, —— bir kaç vee pr isten diği zamanlar da — Ben evlâdımı sana dövdür! let ı diye çıkışmırştı. Fakat şimdi... İşte Süheylâ baba- dan korkusu olmadığı için başıboş, inatçı, âsi b'r evlât olmuştu. Doğrusu zaman acayipti. Şurada burada türlü türlü lükardılar işitiyorda. Bakire kı zısın iffetinden korkuyordu. Kocası Irfan © da Süheylânm bu hallerini pek hoşgörmüyordu. Bir akşam va - purdan çıkarken onu konşunun hiz- metçisi Emine ile görmüştü. Yanların- da da bir genç erkek vardı. Sokakta Övey kızına yapılacak bir ihtarın re- zaletle | neticeleneceğini bildiğinden zavallı adâm ses çıkaramamış, geldiği zaman karıma: — Gülser, ben bu yaştan sonra nar mausuma İâkerdı söyletmem. Kızımı ar damakıllı muhafaza ot, yoksa fena o- tur. Diye haylcırmaştı. O gece Gülser ablası Melek'le, ka- eve xm sokaklara delikanlılarla konuş- |, ması dolayısile kavga etmiş, onun bu Hallerinin bep kendisinin kıza fazla yüzvermesinden ileri geldiğini söyle- yerek bağırmış, çağırmış ve nihayet bu kavga, karı kocanın teyze ile kızı bırakarak ayrı eve çıkmalarile neti- celenmişti. Lâkin İrfanla Gülerin ayrı eve çık- smaları daha fena olmuştu. Çünkü Sü- beylâ, teyzesinden büsbütün yüzbul. muş, mektepli çocuklarla, genç ©r- keklerle arabalarda, otomobillerde serbest serbest gezmeğe, gazinolarda hepsi birden gösterilmektedir Bugün saat 1l de tevzilâtı matine “m Topluluğu nerede? müracaat | leri de namuslarna bu film Senenin en zengin, DANS Biliyor musunuz? OZAN I San'atkâr Fahri gülünç işti gün “15 de marine Bayoğlu M siyam 20 da Beşiktaş Sümer Tai Tİ TELEFONCU KIZ Operet 3 perde TEPEBAŞINDA ŞEHİR TİYATROSU ' Bugün matine 14,30 da Tembii Bugi — Bu akşam ŞehirTiyafnosu Saat (20) de HAMLET 5 perde in LI IN Bugün matine 14,30 da Bu akşam enat 20 de BU BIR RUYA Operet 3 perde Pok yakm DELİ DOLU Büyük opareti Öyleyse mahkemeye et. Ablan manevi evlât olarak onu ya-! içinde yalnız yalar kalmışlardı >— O. K — Ooh... Fakat bu ölmüş! Avuçlarmda onun buz gibi soğukluğunu hissedince ürkerek irkildi. Ellerini çekti. Boş- re düştü. Bu sırada gözü pantalo- nunun arka cebinden yarısı fırla- mış bir tabancaya ilişmişti. Omu al mak için elini uzattı, fakat sonra bu eli tekrar geriye çekti: ... — diye mnuldandı — Elek ile gelmiş demek ki çok kötü kararlar vermiş bulunyor- muş. Şimdi sahilde otuz kırk kişilik bir kalabalık toplanmıştı. Bağrışı- yorlardı. Son süratle gelen bir san- dalın içinde üç polis bulunduğunu gördü. Meraklrlarla dolu iki san- dal biraz açıkta durmuştu. Polisler ona bir şeyler sordular. O polislere ln Eki ai komiser el farketti; iri; — Otur şu küreklere... çek be- kalım! Deyince bir mahalle sakası ita- in sandalı, ame kreşe indiği yere yanaşlırdı. Cavidin ce- sedini Bir > koydular. Ka- a il kesilmesi ko- Yüzünün yemesi resil miserin midesini bulandırmıştı. Za- bıta doktoru ile müddei umumi ge- linceye kadar Nazmiyi sıkı bir is- içtiği şişeyi denize attığını da söy- lediği için komiserin kafası bu se- fer de şişeye sapi Bir po- lis vaka mahalline gönderdi. Bere- ket versin şişe batmamıştı. Ve de- niz sakin olduğu için çabuk bulu nabilmişti. Polis şişeyi getirince e- linden Uzun uzun kokladı: — Rakı varmış bunun içindes. — diye mırıldandı — fakat cset- teki bu yeşillik neden? Herhalde şüpheli bir ölüm karşısındayız bu ceset ve şu şişeler mutlaka morga gitmelidir. Yarım saat sonra gelen doktorla müddeiumumide ayni fikirde bu- tundular. Bir kaç şahit dinlenince, Mm e mn ciddi bir isticvabr İmedi. Bu şahitler o- & bir sandalla geldiğini gö, i. Hele sandalcı bilhas- sa yas beklediği için memurları 'daha iyi aydımlatabildi. Sonra ma- on boyalı sandalda daha dört beş boş rakı şişesinin bulunması da gös | SUREYYA OPERETİ,. Haftanın en büyük muvaffakiyetiz Ekmekçi Kadın Boşta Mi E İLE K sinemasında en ibtişamlı - en güzel filmini görmek için daha bir hafta kaldı. RDEY AS Bu bir film değil, güzelliğin kendisidir. Baş rollerde: CLARK GABLE - JOAN GRAwFORD MAKSİM (Turkuaz) Yarın akşam İ VALS ve ZEYBEK SUVARESİ Jüri; Halktan seçilecektir. Mükitatlar; VALS ve ZEYBEK danslarında birinci gelene birer Yılbaşı Tayyars piyan; osu bileti verilecektir. KOTİYONLAR - SÜRPRİZLER Yazan: V. ŞEKSPER m Tercüme eden: Ertuğrul Muhsin 9778 .. Eski Fransız Tiyatrosunda | 5 ŞEHİR TIYATROSU ÖPERET KISMI a amam. a va a e mmm m mmm i 9803 ZEY Bugünkü program 12.30: Plâk neşriyatı. 18: Çay #nati. Otel Tokatilıyandan nakil, 18.: Çocuk taat; Hikâyeler, 1920: Dünya büberke 40: ajansı, Orkestra, 22.: den itibaren: Radyo, caz ve tango orkestrası. 873 Kks. BUKREŞ, 364 m. 13: Plâk. 13,45: Borsa haberleri 14.154 Har Barlar. 14,40: Plök. Hafif musiki 18: Radyo of kastrası, 19: Haberler. tras. 20: Konferanı, 20,20: Opera Senfonik konsere li 21,10: Senfonik koncen sözler. 22,15: Konserin deva" 23 Kir, VARŞOVA, 1345 im. 18,15: Odu mansikis. — 10,50: Sözler. 18,14 Plâk. (Sollet masiki). — Sözler; 20: Kabvehar se mpikii — Haberler. 283X Konserin des Eke LEEZİĞ, Baz m 1820: Şarlalar. 1850: Ölkenemik meşriyak 10; Amele grevi haklanda. 10,20: Neşeli ünsi hi, 2045: Haftanın spora. 21; Haberler, 21.10 Piâk ile kabara megriyali, — 2140: von Weimar, isimli dram. Zir Son haberler, spor. 23,20: Ünen musikisi. $48 Kis, BUDAPEŞTE, 530 m. e ZA *3ide Kiz FRANKFURT, 251 evertürleri. 21: Haberler, 21.10 178 Khx, MOSKOVA, 1714 m. 18,30: Mizah, — 10,30: Sözler. 19,588 Kalko | lar için konenr Çgarkılı) 2: Ecnehi dillerle po iz Kk MOSKOVA, (Sini) 281 e 17: Bizetnin "KARMEN, oporammı Mese“ ey sakil, 686 Ka, BELGRAT, 43 Ta. 20: Konfaranı — Plik. 20/40: aklim. 2050 m ŞARK DEMİRYOLLARIN- DAN: Ramazan münasebetile 48 ve 51 na” maralı katarlar 7-8 Birinci Kümen 1934 gecesinden Bayramın üçüncü gününe kadar (dahil) her gün Yeşilköy-İstanbel arasmda ve mütekabilen seyri sefer © decrklerdir. İstanbul, 6 Birinci Kâmun 1994 MÜDİRİYET « teriyordu ki genç tıbbiyeli Nazmi nin kendisine tesadüfünden çok e” vel gayri tabil şerait içine düşmüt belime Niyet han ii ki gibi çok erkenden işine yollans$ Calibenin babası ne olduğunu anlsr mak için karakola uğrayıp ta gen ci görünce, onun geceyi kendi evi" de geçirmiş bulunduğunu Bunun üzerine ifadelerin imzalan” masmdan başka yapılacak iş kak mamıştı. Şüpheli bulduğu bu ölü" mün sırrımı keşfedebilmek için ye” niden çalışmağa mecbur kalacağı” nı düşünerek canı sıkılan komise” istemeye istemeye ; — Nazmi bey... serbestsiniz... — dedi — gidebilirsiniz. Karakoldan zaman Calibenin babası üç beş adım öt9 de, bir bakkal dükkünmm önünde duran parlak körüklü bir faytonü işaret etti: 1 — Beraber gidelim... olmaz m Nazmi hâlâ dalgınlığından aj” eti. Arabanm yanına gelince Cali” benin babası; — Nası! beyendin elişi