Yazan: Marthe e Richard Tercüme eden: M, F, Baron her yerde şifreli telgraflar alıyordu. Benim bütün düşüncem bunun anahtarını ele geçirmekti Hülâsa | Marthe Richard Fransa casusluk teşkilât; tarafından Ispanyaya gönde- rilmiştir. Vazifesi orada Alman casus teşkilâtma girmek ve iki cihetli casus- luk yapmaktır. Marthe bir sürü mace- zalardan sonra Alman casus teşkili; reisi Baron Fon Krobn ile tarışmıştır. Bundan bir çok malümat almış Fransa- ya Bitmiş tekrar Tepanyaya, dönmüş. İmdi Madritte Baronun kendisi i- gin hazırladığı apartımandadır.) Aramızda kavga eksik ri Hergün bir şey buluyordum. t, nazar ihtilâflarımız çoktu. Ve bu gürültüler patırdılar, Baronu, Bro- mür kapsüllerinden daha çok tes- kin edebiliyordu. o Benim en çok- korktuğum şey şu idi: Günün birinde cakm O suratına hakikati olduğu gibi haykırmaya- yım?.. Çünkü artık tahammülüm kalmamıştı. #3 —— 5 Cadix'e gidiyorum dedi, Derhal cevap verdim: — Gene beni yalnız bırakıyorsu- nuz, âlâ. Ben de yapacağımı bili- rim. . Asabileşti. Bende sesimi yükselttim. Bu asabiyet halinde al. manca olarak: — Pis Fransız, Edepsiz millet! Ne zaman senin kökünü kazıyaca- ğız? diye söylendiğini / duyuyor. dum. w. Bu sözlere daha ağır küfürler de ilâve ediyordu. Benim almanca anlamamam lâzımdı. Onun için an. lamaz görünüyordum. & Baronun böyle ekse: dilinde çoştuğu vâ- kidi. Onun için Baronun bu sözle- rine artık — alışmıştım. Pek kulak astığım yoktu. Kaşlarımı çattım, gülümseyerek dedim ki: — Ne ileniyorsunuz Baron- cuğum, ne dille istiyorsunuz. Sinirleri yatıştığı zaman yanıma yaklaştı. Özür diledi. Bu sefer hakikaten beni beraber götürmesi- ne imkân yoktu. Seville'den geçersiniz, o zaman beni gayet kolayirkla götürmeniz kabildir. Eğer burada yalnız kalır. sam başıma geleceği biliyorsunuz. Bir gece m köşesinde... Sözümü kesti: — Bu da iyi bir fikir, dedi, S&- ville'i beraber gezeriz. m —— Seville şehrini gezdikten sonra bizzat Baron bana Cadix'e kadar b refakat etmemi söyle - li Gayet iyi yoldaşlık ediyordum. Hiç sıkılmıyor ve bilâkis çok eğle niyordu. Cadix'e geldiğimiz za - man bir telgraf aldı. Kendisini El. cezireye çağırıyorlardı; > — Beraber gideriz olmaz mı, de li Bu “beraber” tabiri çok hoşuma gitmişti. Bu suretle uhdeme aldı - ğım vazifeyi daha güzel görmem kabil olabilecekti. Elcezirede Baron deniz kena - rında, Kraliçe Kristina otelinde bir oda kiraladı. Bu seyahatin be- nim âsabım üzerinde çok iyi bir tesir yaptığımı söylüyordu. Onun kanaatine göre artık ben tamamile değişmiştim. Eski Marthe değil - dim, Kendisine birçok tavsiyelerde bulunuyor. Yardım ediyordum. Fa kat buna rağmen çok. sabırsızlan- mağa başlamıştım. Çünkü Zozo malümat vermekte geçikiyordu. Elcezireye vâsıl olduğumuz za - man bir hissi kablelvuku bana mü- him bir işe girişeceğimi zannetti - riyordu. Fon Krohn ise çok endi- şel idi. Kendisile kavga etmek çin vesile aramadığımdan dolayı min- mettar görünüyordu. Konsolosluğa gidip şifreli bir telgrafı almak için bir müddet ya- nımdan ayrıldı. Baron ister Mad - rit'te ister, Cadix'de isterse başka herhangi bir şehirde olsun, her gün Almanyadan şifreli telgraf zlyor- lu Bu telgraflar radyo'ile geliyor - du. Filhakika Eiffel kulesindeki ahize bunu alabiliyordu. Fakat Fransızlar için bunu anlamağa im kân yoktu. Çünkü şifrenin anahta- rı malüm değildi. Bunu ancak Fon Krohn biliyordu. Kaç gündür fikrimi bu düşün - te kurcalıyordu: Nail olsa da şu şifre anahtarını elime giçirebilsem. Baron geldiği zaman bana de- di ki; Zor bir işim var. Kafamm dinç olması lâzım. Eğer beni biraz yalnız bırakırsanız çok müteşek - kir kalırım. —M ederseniz burada kalayım. Sizi rahatsız etmem. Va - dediyorum. Kabul etti. Fakat alnı endişe ile buruştu. Zannedersem yaptığı iş çok dik kat istiyordu. Çünkü kafasmı ma- sanın üzerine iğmiş, bütün fikirle- rini ğin üstüne temerküz lerini dikiyor ve şüpheli bir tarzda bakıyordu. Bana çok emin olmasına rağ - men gene kendisini alamıyor, vü- cudümden sinirleniyor, ıztırap du- yuyordu. Kafasını bir şüphenin ke mirdiği muhakkaktı. Onun yerin - de bulunan hangi adam: “Ya bu bana ihanet ederse?,, diye şüphe- ye düşmezdi? İşi bitiği zaman, kırmızı kaplı büyük defteri kapadı, Cetvellerini bavula koydu. Şifresini * çıkartığı telgrafı yırttı, Küçücük parçalara ayırdı. Kâğıt sepetine attı. Dirseklerimi pencereye dayamış dışarısını seyrediyordum. Yanıma geldi. Şefkatle beni kucakladı. Be- raberce Fas sahillerini seyre dal - | mıştık... Deniz gülüyordu... Parma ile işaret ederek: — Taner burada dedi... Çok ya kın bir zamanda harp olacak. Cevap vermedim. Bana bu havâ disi niçin veriyordu? Şüphesiz ö - | ğünmek için, Kendisine sualler sor | maktan ietinan ettim, Filhak''a bir gün. bir muhavere esnasında böyle ufak bir basiretsizlik yapmış ve ye şu cevabı almış - — Yoksa Fransızlar hesabına mı çalışıyorsunuz? Şüphesi bereket versin gelip ge- çici idi. Kendisine casusluk muhi- tinde yaşaya yaaşya çok şüpheli bir adam haline geldiğini söyledim. Fakat, her Baronun ba - na karşı körükörüne bir merbuti - yeti, şefakati, sevgisi ve itimadı MİLLİYET PAZARTESİ 26 TEŞRİNİSANI MEMLEKETTE Çanakkalede Yerleşen Muhacirler Çanakkale valisi muhacir- lerin evlerini dolaştı ÇANAKKALE, 25 (A.A.) — Vak Süreyya Bey iskân işlerile tavzif et - ökleri viliyet © mektupçusu ve nüfus müdürünü refaketine alarak Çanakka - le kasabasile civar beş köyde yerleş - trilen yeni muhacirlerin bulunduğu ev leri birer birer dolaşarak ihtiyaçları - İ nı bizzat tetkik ve istirahatleri öçin ted- birler almışlardır. Muhacirlere verilen tarlalar emece suretile köylü tarafından sürülmekte ve teberrü suretile temin edilen tohumlar bir taraftan ekilmektedir. Aydın belediyesinde AYDIN, (Milliyet) — Şehir mecli- simiz ikinci toplantısını yaptı. Evkaf idaresinin Tekke alanımda asri ve fen- ni bir kasap ve sebzeciler hali yaplır - mak için belediyeye yaptığı müracaat konuşuldu. Belediyece bağlanılmamak üzere ka- bul edildi. Birinci toplantıda üç imza ile reğsliğe verilen sorgu küğidma reis Nafiz Bey cevap verdi. Belediyenin belodiye zabıtası tali- matnamesine uygun gördüğü ve çalış- tığı lokanta ahçı ve kasap dükkânları nan sıhhi ve fenni kalıba | döküldüğü sıra ile diğer esnafın da talznata uy - malarına çalışıldığı anlaşıldı. Meclis reis Beyin izahatmı ittifakla kabul ct- ti. Şehrimizin su projesinin sıhhat ve- kâleti tarafından tatdik edildiğini yaz- muştm. Dün gelen bir telgrafta pro - Nafin vekâleti tarafından da tas dik edildiği bildirilmişti Su projesinin tasdik edilmesi bütün Aydınlıları çok sevindirmiştir. Beledi- İ yemiz projeyi ele alınca bunu başarı- cak tedbirlere hemen başlıyacaktır. ei kendisini menedemiyor lu. Fasa dair biraz gevezelik ettik - ten sonra özür diledi ve benden müsaade alarak konsoloshaneye kadar gideceğini söyledi. Yalnız kalınca Baronun telgraf parçala - rını allığı sepet beni cezbelmeğe başladı. Bunun içinde Fransa için mi sokup almam bunları öğrenme- ğe k'5i idi. Fakat hayır!. Kendimi tuttum. Casuslukta kolaylık daima tehlikelidr. Belki bir yerine işaret | koymuştur, belki bana bir tuzak kurmuştur. Netekim Baron tekrar geri gel - diği zaman evvelâ bana değil, se - pete baktı. Hiç bir şey yerinden oy namamıştı, Onun için tekrar gü - İümsemeğe başladı. (Bitmedi) TUR — | faideli olabilecek sırlar vardı. Eli- | SR 1934 Bir küpte Gümüş paralar Selçuk devrine ait olduğu anlaşıldı ÇANKIRI, (Milliyet) — Beledi- yenin yaptırmakta olduğu istasyon İ caddesinin kanalizasyonu kazılır. kon 2 metre derinlikte içi dışı çer. Pim ufak bir kü lü gümüş mil Fakat işe hükümet görmüşlerdir.Fa kat işe hükümet vaziyet edip para- ları almıştır.Ancak 750 tanesi hü- kümete verilmiştir. Küpten çrkanmı kaç tane olduğu malüm değilse de de fazla görüldüğünden 1000 ka- dar olması kuvvetle muhtemeldi Paralar gümüştür. ve iki nevidir. O zaman paralarm kıymeti dirhem hesabile olduğuna göre bu küp için de oldukça bir servet varmış de- mektir. Bu gümüş paraların iki yü- | zünde Arap yazısı vardır. Birinin bir yüzünde “Lâilâhe illâllah Mu- hammedünresulullah ,, ve öbür ta- rafında “Essultanınzam Alâeddün- ya veddin ebülfethi Mes'ud, di- ğer nevinde de bir tarafı “Elmülkü lillâh Konya,, öbür tarafı “Essulta- nâzam Alâeddünya veddi ül fethi Keyhüsrev bini Klınç Ars- lan,, Bazılarının kenarlarında da ta- rih vardır. 245 ve bazıların da Sı- vas diye yazı olduğu söylenmekte- dir. Bu paralar tarihi bir kıyraeti yoksa da Çankırı tarihi için belki işe yarayabilir. Aydın - Çina yo'unda Uç köprü AYDIN, (Milliyet) — Aydm - Çi- | ne yolu üzerinde yaptırılan üç ars | me köprünün inşaatı o tamamlanmış- tr. Geçen sene muntazam şose yapılan ön birinci | kilemetreden, yani Çiftlik burnundan Gargal: buruna kadar olan kısmın üzerinde hızla çalışılmaktadır. Bu kısımda blokajlar ferşiyata başlanmak üzeredir. Kış bas- madan bu kısım da tamamlanacak, gi- diş gelişe açılacaktır . Aydınlı Himmetin kardaşini vurdular AYDIN, (Milliyet) — Aydının meşhur o bir himmeti vardır. Milli mücadelede aklın oy- natan - Himmet daima ağzı i- | le top patlatır. Bomba atar, mitralyöz tıkırtadır. Himmetin do- malan köyünde epeyce zeytin ağaç ları varmış. Bunları şimdiye kadar kardeşi Tahir ile eniştesi Aydınlı Halil İbrahim silker ve götürürler. miş. Domalanlı Tahir ( evvelki gün Himmete elbise yapmak bahanesi- RKiy İ san bey, Kemani Alaturkacılar arasında Rumbayı ilk okuyan Semiha Hanım ne söylüyor ? Halkımız, hep şakrak parçalar arıyor. Ağır, ka“ tl havalar k mseyi sarmaz oldu.. Tepe üstünde hem eve, heri apar | tmana benzeyen bir binanın önün: | de durdum. Demir 'parmaklıktaki | zile dokununca yaşlı bir hanım içer | — Semiha hanım burada mı? — Evet efendim... Birinci kat... Merdivenlerde ökçeli bir hanım terli; n tıkırtısı duyuldu: — Affedersiniz, şimdi yemekten kalktım. İçeri buyurmaz mısınız? Semiha hanım, önüme düşerek beni temiz döşenmiş bir odaya al- dı. Genç sanatkârın, çekingen, ve utangaç bir hali var. —Garp motifi ile bestelenmiş şarkılar hakkında ne düşünüyorsu- nuz? Diye sorduğum zaman yüzü ha- bilmem ki.. ziyade, garp tekniğine göre yapıl- mış şarkıları okurum. Bu tarzada yapılıp piyasaya çı kan şarkıları ilk okuyanlar Seyyan hanımla ben olmuştum. Meselâ Rumba... niz ya, Rumba pek çabuk (tuttu. öyle hafif şarkılara halkımızm alâka, garp tekniği se. venleri ümide düşürdü. Yeniden bir çok şeyler bestelendi. Öz musi- ki hareketi, başlamadan çok önce, Alafranga dediğimiz tarzda eser- ler veren kompozitörlerimiz vardı: Muhlis Sabahaddin bey ,Kaptan zade Ali Rıza bey, Dramalı Ha- Haydar bey. le zeytinliğe gelerek zeytinleri silk» meğe başlamış, bu sırada Halil Ib. rahim de gelerek kain biraderine ağaçtan inmesini ihtar (etmiş. Bu yüzden kain biraderile enişte ara- sında başlayan kavga ( büyümüş Tahir elindeki zeytin sırığı ile H: Ki İbrahime hücum etmiş, Halil İb- rahim de bıçağını çekerek Tahirin sol böğrünü yararak bağırsakları. nı dışarı dökmüş, hastahaneye kal- dırılan Tahir yaşamayarak, ölmüş Halil İbrahim de adliyeye © veril miştir. Himmet kardeşinin tabutu arkasından giderken bermutat bam bum tık tak patlatmakta devam e- diyordu. Düğün evinde yangın M. KEMALPAŞA, (Milliyet) — Pazar gecesi sabaha karşı kazamız- da acıklı bir yangın olmuş, düğün yapılan bir evin böcekliğinden çı- kan bir ateş birden bire büyüyerek etrafı sarmıştır. Yangına başladığından epeyce sonra yetişilebilen belediye arazö- zü, böceklik yandıktan sonra ancak bir kısmını kurtarmış ve yangının diği mim geçmesine mâni ola- bilmiştir. Düğün dolayısile evde misafir bulunanlar feryatlar üzerine uyana rak perişan bir halde kaçmışlardır. Eşyalar tamamen kurtarılmış fakat ahırda bağlı bulunan iki manda ile bir malak, iki keçi ve iki kuzunun etrafını alev sardığından kurtarıla- mamıştırlar ve hayvancağızlar acı bağırışlarla yanarak ölmüşlerdi Belediyenin yeni ve iyi bir arazö zü olmasına rağmen bundan lâyr- kile istifade edilememektedir. Bu yangında göstermiştir ki itfaiye esaslı bir teşkilâta muhtaçtır. Çinede temsiller ÇİNE, (Milliyet) Mad. ran spor kulübü temsil kolu şimdiye kadar bir çok temsiller ver- miş ve çok muvaffak © olmuştur. Yak kolun kadın azası olmama- sından temsillerde kadın rollerini yapacak eleman bulmakta sıkmtı çekiliyordu. Çinenin münevver an İhsan ve o Güzide hanımlar kola yazılmışlar, ve ilk olarak uyanış piyesinde rol almış- lardır. Temsil çok iyi başarılmış ve çok muvaffak olan İhsan ve Gü- zide hanımlar halkın büyük takdir ve alkışlarını toplamışlardır. Sıvas silosu SIVAS, (Milliyet) — Şehrimiz is- tasyomunda kurulan silo faaliyete geç- miştir. Civar köylerden buğdayın sat- mak için günlerce yağmur ve soğuk al- tmda pazar yerlerinde bekliyen para pm in üç dört günde buğda- adamm arkasından koşan Köylümüz şimdi kendisine büyük bir eren ve buğdayın o koruyan siz de bilirsi- ; | yol hükümetimizin ğraks, aşıklar yollardan giderek buğdayını teslim ediyor. Kâğıdın alıyor, ve Ziraat Banka. sından parasını , kagrısınin üze- rinde rahat, rahat köyüne dönüyor. fifçe kızardı: Bunlar arasında hatıra gelebiliil lerdir. Pardom.. Piyanist Şefik yi unuttum. Diyeceğim, şu ki, cereyan çok başlamıştı. Hatırlarsmız ya, U sene evvelki “Mazi, © tangö halkımızın çok hoşuna - giti Bundan başka ayrılık, sarr Ya) cak, efenin duası, Anlat | bant A > bik. ez Semiha H. i gözler bana hâlâ... Yavaş yavâf ve daha buna benzer şeyler ef” ce alâka oandrdıla. a Bundan dolayıdır ki biz, hıksız değiliz. Zaten zezincliii halk şarkıları, öteki ağır şarki yerini çoktan aldı. | Bu hafif tangolarm, buçol çocuğun ağzına düşen Rumbala/” öz musikinin yaratılışı büyük değerde şeyler olmad biliyoruz. Fakat, halkı alıştırmak çin, böyle hafif şarkılardan işe P İamak fena olmaz, sanırım.,, Biz Semiha hanımla kon: odaya bir genç girdi. Semiha hanımın bana: — — Kemani Necati Bey... diye” nıttığı bü zat ta söze karıştı: İ — Ben de geçenlere kadar, yoda çalışıyordum! Fakat, rmusii” de tutulan yolun çıkar bir yol ol! dığı görmüyor değildim. mw İ inkılâba geçen milletinin, kendine mahsus, yü? £ ğartacak bir musikisi olmak ti. Benim yalnız bir noktada terti| düdüm var: Garp | tekniğile eserler vücude getirirken Anadol, terennüm eden du e a istifade &. miyecek miyiz? Eğer | edec: bunları kim harmonize Sözce m en iş, kolay bir iş lir. Bizim malımız olan bir mil yaratmak için, Türkün ezgil Saski baci bep eri kompozitörler yetiştirilmesi if, ediyor. Kısa bir zaman içinde, duğumuz musikiye kavuşmak if, g # hemen faaliyete geçileceğine he etmiyorum.,, Necati Bey, sözünü bitirince; miha e başladı: Kaç zamandır, dikkat edif”” ram, halkımız, hep şakrak'paiiii lar arıyor. ize iz ezici, ağır, eve yalar, kimseyi sarmaz oldu. Memleketimizin her tarafın? inkılâp havası eserken, bizim eski bir göreneğin çerçevesinden k' lamayarak, hâlâ peşrevler, taksi -ler, ahlâr,oflarla herkesi uyumalı sa gülünç oluyordu rusu... Sonik haa yanından ayri ken, inandım ki öz musiki i bi Jafrangacılar alaturkacılar elel recek ve çala çala mutlaka bir ye benzetecekler... GÜK M. Salâhaddin GUNG”, Bey - Ba; y. yedi > yl İH — Ankara Ç gündenberi bey ve Hmelerinin mukabili olarak ri Bay ve Bayan kelimelerini artık kul” mıyacaktır, Konğreye davet ği C. H. F. Beyazıt Nahiyesi reji len: Nahiyemize bağlı Beyazıt 8. gali ai nın 835 senesi kongresi bu ayın mm'e # cu perşembe günü alışamı sami ali Letafet arm da fırka merkezi salonunda Yi tir. Ocağa ayzılı fırkadaşların gün ve saatte kongreye gelmel