* gel a Yazan: Marthe Richard Hülâsa (Marthe Richard Fransa casusluk teşkilâtı tarafından Ispanyaya Sen Se- bastiyen'e gönderilmiştir. Vazifesi ora- da Alman casus teşkilâtna (girmek ve iki cihetli casusluk yapmaktır. Orada kendisine kur yapan Walter isminde şişman bir Almanla tanışmıştır. Bunun- la bir parkta gezerken Stephan ismin- de birisine rast gelmişlerdir. Stephan bir Alman casusudur. Onu Alman ca- 8us teşkilâtı reisi Baron Fon Krohn'a tanıtmıştır. Kendisini bu teşkildtn içine | almış lar ve casusluk yapmak üzere Fransa- ya göndermişlerdir. Martbe Richard Fransada casusluk teşkilâtı reisi M. Ladoux'tan izahat almeş ve tekrar İs- panyaya Sen Sebastiyen'e ve sonra Fon Krohn ile beraber Madrite gelmiş- tir. Orada Almanlar kendisine ziyafet vermektedirler.) — Bir tek çare var, dedim. Ben burada kalırım. Ve size Fransada bir muhabir bulurum. Bize istediği- miz malümatı gönderir. Bunu söylediğim zaman Zozo aklıma gelmişti. Ancak o, o bu işi başarabilirdi. Kendisine karşı dost- iuğum baki idi. Vatanına hizmet et mek isteyeni bir kimseye karşı kin duymanın imkânı var mı idi? Sonra ilâve ettim: * — Fakat ben de burada aylak 'durursam olmaz. Sonra beni işsiz gören Franxızlar şüphelenirler. Hiç olmazsa bir ticaretle filân uğraş - malıyrm. BERE —— Evet, burada kalmanm bir se- bebi olmalı idi. Bu, vatandaşları- mın gözünü boyamak için olduğu kadar, ecnebi devlet mümessilleri- ni de kandırmak için lâzımdı. Baron postaya kadar bana refa- kat etti, Arkamızdan bir otomobil geliyordu. Bizi takip ediyor gibi i- di. Markası ve numarası İspanyol. 'du. İçinde iki adam vardı. fi arımı almak için posta- dairesine girdim. Dışarı çıktığım zaman iki adamla otomobil beni bekliyordu. Önlerinden geçtim ve bızlı ilerlemeğe başladım. Otomo- bil kâh yavaşlayarak, kâh durarak | beni takip ediyordu. Bu işi biran evvel bitirmek için Palace - Hotel'e döndüm. Çay vakti idi. Ben içeri girince nedense bilmem, bütün gözler be- nim tarafıma döndü. Kenarda bir masaya oturdum. Biraz sonra üç Bdam yanımdaki masanm başma geçtiler. Bir tanesinde Lejion do- nör nişanmı vardı: Her halde bun- ılar Fransızdı. i İtiraf edeyim ki onları büyük bir evide seyrettim, — Nişanlı adam Fransız ataşemiliteri General Den Vignes idi. Otel komşumdu. Kemaii nezaketle konuşmağa başladffar: . — Madrid'te çok kalacak mısı- | — Harbin sonuna kadar kalmak İstiyossm. Benim vaziyetimi, vazifemi, Fon Krohn ile olan münasebatımı “bil. miyorlardı. Ben de kendilerine karşı nazik davrandım. — Tekrar görüşelim, dediler, Reddetmedim. Eğer reddetmiş plsaydım, O muhakkak ki bir kaç 'düşman daha fazla tum. Bir taraftan da gözlerimle salo- nu araştırıyordum. Nihayet otomo- bille beni takip eden iki adamı gördüm. Mütemadiyen beni tetkik #diyorlardı. Fakat acaba kimin hesabına aşıyorlardı? e Gizli vazife esirliğin en müthişi- dir. Her yerde, nerede olursa olsun, hangi vaziyette bulunursanız bulu, Mun casus, hafiye, daima tetik dur. mağa mecburdur. Tatlı bir bakış, dostça yapılan bir davet size bir tu- azırlayabilir. Bu işe giren bir asus harp zamanında kendi ken: e ve yin etmelidir: en daima herkesin karşısında yalnız kalacaksı, üp- he edeçekula berkatan şü İşte bunun için o zaman hiç bir vakit basiretten ayrılmadım. Gece gündüz, daima ifa edeceğim rolü düşündüm.. Bu vaziyette ne şahsi bir his, ne kalp, ne bir arzu , ne de ir buhrana kendimi terket- meğe imkân yoktu, Kendimi kapıp koyvermek, me.elâ bir âşikdaşlık yapmak, Fon Kroha'un beni kov - durmasına sebebiyet verebii durmasına sebebiyet verebilirdi. Tercüme eden: M. F, Otomobil kâh durarak kâh hızla- şarak beni takip ediyordu Onun için berayi ihtiyat kendisine sadık kalmam lâzımdı. Gizli hiz - met insanı sade aşktan değil dost- luktan da menederdi. Ve benim için de en fecii bu idi. « «. En mühim nokta, sizi ara- dıkları zaman sizden ne istedikle- rini anlayabilmektir. Köpeğimi ça ğırdım. Ve Fransızlardan ayril - dım; Hötel-Place'ın o civarındaki parkta gezmeğe gidecektim. Bir - denbire beni dikiz eden damn otomobili yolumun üzerinde du: - du ve önümü kapadı. İki adamdan biri arabadan indi ve nezaketle şapkası çıkararak dedi — Sizinle bir saniye görüşebi - lir miyim Madam. — Buna ne lüzum görüyorsu - nuz, efendim? Bu zarif, kibar bir adamdı. Söz- lerinin arasında bir İngiliz lehçesi saklı idi. Önce biraz tereddüt eder gibi göründü ve sonra bana bir mektup uzattı; — Okursanız, dedi, anlarsınız. Yalnız sizden ricamız, en kısa bir zamanda bize cevap vermenizdir. Gülerek: — İçinde adres var mı? diye sordum. — Evet... Lâkayıt bir şekilde omuzlarımı silktim ve ilâve ettim: medi — ” Dış panayırlar (Başı 1 inci sahifede) şehrimiz Hcaret ve sanayi odasına bağ hk olarak bir (milli komite) kurula »- cak ve bu komiteye Türkefis müdür. lüğü de iştirak edecektir. Komite ile ihraç merkezlerindeki oda ve borsa- larımız arasında bir yakınlık temin ©- dilecek, i lardan han- ıracaktır. Türkofis, bu işti - raklerin kollektif şekilde yapılmasını doğru bulmuştur. Böylelikle, az mas- raf göze alınmaktadır. Milli komite nin çalışmağa başlaması artık bir gün işi sayılmaktadır. Verilen malümata göre, bu komite kuruluncaya kadar, Bari, Paris ve Brüksel şehirlerinde a- çılacak panayırlara kollektif olarak iştirak etmemiz düşünü! ir, Trakyaya yerleş- tirilen Türkler (Başı L inci sahifede) Çorkada iki ay zarfmda yeniden iki büyük köy yapılmıştır. Bunlardan maada bir çok İcüçük köylere mühacir yerleştirile- rek vüs'at ve inkişaf verildi. Nefsi Çorlu kasabasında iki yüzden ziyade mühacir evi yaptırıldığını gördüm. Peyderpey ge len mühacirler şimdi de Hayrabolu kaza- #n.. şönderilmektedirler. Kendilerine, ber yerde, halk ve memurlar tarafından büyük (yardımlarda bulunulmaktadır. Gelen mühacirlerin hiç biri açıkta kal - madığı gibi henüz evleri ikmal ie olanlar da komşuları tarafından misafir edilmektedirler. Çanakalede, Evreşe ve Erenköy nahi- yalerimle de büyük 'g m imiştir, Gelibolu köylerinde de çalışma lar devam ediyor. Mevsimin ilerlemiş ol- masına mühacirlerin hallerini 5- Yi buldum. Sıhhatleri © bozulmamıştır. Kendilerinde bulaşıcı hastalıklar da çık” mamıştır. Sıhhatlerile meşgul olmak üze- zere, bilhassa Tekirdağ vilâyetinde, sıbihi bir heyet çalışmaktadır. Gelen bütün mü hacirlere Türkiyeye girişlerinden itiba- ren bazı hastalıklardan korunma aşıları yapılmakta, vücutları, eşya ve elbiseleri temizlettirilnektedir. Bundan sonra gelecek olan mühacirler Saray ve Malkara Kazalarma yerleştiri- Teceklerdir. Bu işlerin muntazaman yü- Bn Yemi Müfettişlik manlaka » sandaki ve memurlar, elbirliğe, ışmaktadırlar, Mühacirlerin les teayidi ciheti de ayrıca vadolunmuştur.,, .».. Sofyada çıkan Mir gazetesi Trakyada ki iskân münasebetile 15 ikinciteşrin 34 tarihli nüshasında Istanbuldan gönderi- len bir muhabir mektubunu neşretmek- tedir. Muhabirin bu mektubunu aynen Deyrediyoruz: “Balkan Yarımadasma dağılmış olan Türkler ağır ağır Türkiyeye hicret et - mekte idiler; Bir kaç semedenberi bu şe- kilde devam edön bu mühaceretle âni bir sürat görülmeğe başlamıştır. Bulgaris - tandan ve Romanyadanı yeni gelen mü- hacirler Trakyaya iskân edilmektedirler. Trakyadaki dört vilâyet idaresi, vali - lerile birlikte, Tali Beyin idaresine veril. miştir. Türkiye hükümeti, gelen muhacirlere karşı, hiç bir şeyi esirgememektedir. Go- ride kalanları peyderpey celbedebilmek içim hicret edenlere iyi bir hayat hazır- lamakta elden gelen mesaiyi sarfetmek- ten hâli kalmamaktadır. Filhakika, Türkiye hükümetinin (Lo- RL. YEN (Başı 1 inci sahifede) I Madde : 2 — Söyleyişte, yazışta, im- zada öz ad önde, soyadı sonda kullanı- Söyleyişte ve yazışta öz adsız yalnız soyadını kullanmak ve imzada öz adın ilk harfini veya harflerini ve soy adının tümünü (tamamını) yazmak caizdir. Madde: 3 — 2-7-936 tarihinden son- ra Nüfus kütüklerine yazdırılmayan s0y- adları kullanılmaz. Soyadında yapılacak değişiklikler Nüfus o Kütüklerinde ya zılmadıkça sayılmaz. (Muteber tutul 4 4 — Soy adları kanunu me- i hükümlerine göre mahkeme kararı ile değiştirilebilir. Ancak 2-7-936 tari « hine kadar bu nizamname hükümlerine göre soyadları alakadarlarıca yeniden seçilebilir. Bu yeni seçimden kendini za- rarlı görenlerin mahkemeye müracaata Madde: 5 — Yeni takılan soyadları Türk dilinden alınır. Madde : 6 — Soyadı ya yalmız ola- rak yahut “Oğlu,, ile birlikte kullanılır, tarihde ön almış olanlara ve kanunla taayyün eden ünvanlara ilişik bildirilen soy adlarında “Oğlu ,, ekinin kullanıl. dir. : Soy adlarma (Yan, Of, EF, Viç, Iç, Is, Dis, Aki, zade, mahdum, bin) gibi başka milliyet anlatan ve baş- ka diHerden alınan ekler ve kelimeler ta- kılamaz. Takılmış olanlar kullanılamaz. Madde: 8 — (Arnavut Oğlu, Kürt Oğlu) gibi alelıtlak başka milliyet gös- teren; (Çerkes Hasan Oğlu, Boşnak Ibrahim Oğlu) gibi başka milliyet anla- tan; (Zoti, Grandi) gibi başka dillerden ve milliyetlerden alman soy adları kul- lanılmaz ve yeniden takılamaz. Madde : 9 — (Kaçar Oğlu, Çapan Oğlu, Baban zade, Bodirhani) (gibi bir âşiret veya kabileye ilişik anlatan s0y- #dları kullanılamaz, yeniden de takıla- yaz. Madde : 10 — (Alemdar zade Zaim Oğlu, Bayraktar Oğlu, Çavuş Oğlu, On- başı Oğlu, Bölük başı Oğlu, Uçüncü zadeler, Alaybeyi Oğlu, Paşa zade, Si- lâhtar Oğlu, Kaptan zade) gibi alelit- lak rütbe ve memuriyet bildiren soyad- ları kullanılamaz ve yeniden konamaz. Ancak (Hasan paşa Oğlu, Orhan o Ça- vuş oğlu, Mehmet Onbaşı Oğlu) gibi SALI 4Vv Soyadı nizamnamesinde neler var? şahıs anlatan soy adları kullanılabilir ve yeniden takılabilir. Madde: Il — Umumi edeplere uygun olmayan veya gülünç ve | iğrenç olan veya hakaret anlatan soyadları kullanı lamaz ve yeniden takılamaz. Bu adların mufassal İisteleri Dahiliye vekilliğinden Nüfus dairelerine yollanır. Madde : 12 — Tarihte ön almış bü- ü işik anlatan soyadları bu kişi- ik resmi kayıtlar, vesikalarIn sabit olmadıkça kullanılamaz ve yeni- den takılmaz. :13-—(7,8,9,10,11, ve 12 inci) maddelere aykmı olarak takılmış adlar Nüfus Kütüllerine ve doğum kâ- İıtlarına yazılamazlar. Yazılmış olanlar Nüfus Kütüğünün bulunduğu yer kaymakamın veya va- isinin o yazılı emriyle çizilir ve bir #erhle yenisi yazılır. 7 inci maddedeki &kler ve kelimeler yerine de (Oğlu) konur, Madde : 14 — Bir soydan gelen ev- ler, soyadları yoksa veya değiştirmek is- tiyorlarsa, ortak bir soyadı seçip Nüfus Kütüklerine ve doğum kâğıtlara yaz- dırabilirler. Ancak bir soydan olmayan- lar ortaklaşa ayni s0y adımı alamazlar. Madde : 15 — Bir köyde veya bir şe- hirde ve bir kasabanın bir mahallesinde bir soydan olan aileler ayni soy adımı kullanabilirler. Ancak bir soydan olma- yanlar ayni soy adını birden | kullana” mazlar. Bir köyde, bir şehir ve kasaba mın bir mahallesinde bir soydan olma- yanlar ayni soyadını seçmiş olurlarsa bu ad bunlardan ilk müracaat eden için kabul olunup diğerlerininki | değiş - tirttirilir, Değiştirmemekte israr edenler olursa bunların adlarma o (Büyük, Kü- şük) gibi öbürlerinden ayrılmağa yara- yacak ufatlar katılarak ayrılık yapılır ve yolda Nüfus Kütüklerine ve doğum kâğıtlara geçiril BÖLÜM 11 Soyadı seçim hak ve vazifesi Madde : 16 — Nesebi sahih olan ço- cuklar babalarının soy adımı taşırlar. Nesebi sabih olmayan çocuklar mta- larmın (Ama babalarının) soy adını ta kınırlar. Ancak babanın tanmması ile veya hakimin kararı ile babanm soyadı- Be alırlar, Madde : 17 — Evlit edinilen çocuk evlât edinenih soyadını taşır. Evlâtık mukavelesi bozulursa kendi babasını soyadını alır. soy adına dönmek isteyen kadın bunu bir yıl içinde Nüfus kütüğüne yazdırma» fa mecburdur. Madde : 19 — Evlenen dul evlendiği günden itibaren yeni kocasının soy adı- Br alır ve eski kocasının soy adıma bir daha dönemez. ayrı yaşayan küçüklerin soy adını baba seçer ve Nüfus Kütüğüne ve doğum Kütüğüne yazdırır. Bu çocuk- lar bu odi kullanmağa mecburdurlar. Ayrı yaşayan erğin (Reşit) çocukla- rın soy adlarını baba seçer ve Nüfusa ————— zan) muahedesi mucibince Yunanlılarla yaptığı mübadele esası sayesinde büyük bir muvaffakıyet gösterilmiş, yüz bin lerce Türk #sühacirinin Türkiye dahilin- deki yaşayışları, refahlı bir hale rağ e dilmiştir.,, BEAŞMAPMAPE — EY yazdırır. Ancak bunlardan erkek erğin- ler ve dullar akıl hastalığı ve akıl zayif- liği ile 'malül değillerse babalarının seçtiği soyadma — haklı sebebler dolayi- siyle — itiraz ederek (kaymakama ve merkez kazalarında Valiye bu adı değiş- tirtebilirler. Ayrı yaşayan evli erğin erkekler, kıl hastalığı ve akıl zayilığı ie mali değillerse kendi soyadlarını kendileri se- gerler ve Nüfusa yazdırırlar, Evli kadmların soyadlarını kocaları seçerler ve Nüfus Kütüklerine yazdırır» lar; Madde: 22 — Evliliğin feshi (O veya boşanma hallerinde de, çocuk anasının yanında bile olsa 21 inci maddedeki çon cuklara soyadı seçme hak ve vazifesi ba- banmdır. : Madde : 23 — Baba ölmüş ve karısı evlemnemiş olursa veyahut baba akal hastalığı ve akıl zayifliği inden ve- sayet altmda bulunuyor ve evlilikte devam ediyorsa 21 inci maddedeki ço- cuklara soyadı takmak ve Nüfus Kütü- ğüne yazdırmak hak ve vazifesi anaya geçer, Madde : 24 — Babanın ölümü ile ana evlenmiş veya baba akıl hastalığı ve a- kıl zayıflığı yüzünden vesayet altma a- lmmış ve evlilikte zeval bulmuş ise 21 inci maddedeki çocuklara & soyadı seç- me ve Nüfus kütüğüne yazdırma hak ve vazifesi baban kan hısımlarından en yakm erkeğe ve bunların en yaşlısma ve kan hısımlarından ergin (reşit) er- kek yoksa vasiye ait olur. Madde: 25 — Alal hastalığı ve all zayıflığı yüzünden vesayet altına alın» mış bulunan erginin *(reşidin) soyadımı babası, yoksa anası o da yoksa vasisi se- çer ve nüfusa yazdırır. Madde: 26 — evde yaşayan öz, övey, kaynana, baba, büyük ana, büyük Baba ve kardeşlerin ve diğer kan, civar ve sihri hısımların soyadlarını seçtirip nüfusa yazdırmak vazifesi evin başkanı" ma aittir. z Bu akrabalardan bir soydan olmayan- lara bir soyadı takılamaz. Bu akrabalar. 'dan ergin olmayanların, akıl hastalığı ve akıl zayıflığı dolayısile vesayet altında bulunanların soyadını takmak hak ve va- zifesini taşıyan başka kimge yoksa bu er başkanı bunların soyadı” seçip nüfusa yazdırır. Ancak bunlar ergin olmayanlar erginlik çağma girdiklerinde ve hastalar iyileştiklerinde mahkemeye müracaatla. bu adları değiştirebilirler. Madde: 27 — Babası, anası, baba tara- fından erkek kan hısımı olmayan veya olup ta akal hastalığı ve (o alal zayıflığı yüzünden vesayet altında bulunan kü - şüklerin soyadını vasileri seçer ve nü- fusa yazdırır. Ayni vaziyette bulunup akıl hastalığı ve akıl zayıflığı yüzünden vesayet altın- da bulunan erginlerin de soyadını vasi- leri seçer ve nüfusa yazdırır. Madde: 28 — Anasız ve babasız ve ba» ba tarafmdan erkek kan hisımsız ve va- ,,sisiz bulunan veya anası ve babası befli olmayan çocukların soyadlarını köylerde “ huhtar ve ihtiyar heyeti azaları ve ma- hallelerde belediye mümessilleri kayma- kamların ve merkez kaymakamı bulun- mayan merkez kazalarında valilerin mu- vafakatmı alarak seçerler ve nüfus kü- tüklerine yazdırırlar. <eği kimseler tarafmdan soyadı seçilip Nüfus kütülderine ve doğum kâğıtlara ve bu suretle seçilen soyada. rını bu kimseler kullanmağa mecburdur. Madde; 31 — Soyadı seçiminde kendi- ierini haklı ve vazifeli görenler arasında çıkacak ihtilâflar kazalarda kaymakam- lar ve kaymakam bulunmayan © merkez kazalarında valiler veya bunların me - mur edeceği kiniseler tarafından kat'i - yetle hallolunur. BÖLÜM IV Soyadlarının yazımı Madde; 32 — 2 ci künun 935 tari - hinden 2/7/936 tarihine kadar her ev reisi evinde yaşayan bütün fertleri soya- dı seçmek bakkına malik o olduklarının bu adlarını seçerek ve bu hakka malik al duğu kimselerin bak ve vazife sahibi 0- Kendi evinde yaşayanların soyadı seç- mek ve yazdırmak hak ve vazifesini haöz olan babalar, analar, akrabalar ve vasiler bunları yukarda yazılı müddet içinde soyadlarını seçip fa bunların (o yaşadığı evin reisine veya yaşadıkları köy muhtar #mümessiline yazdırmağa lar, adlarmı seçip (bu defterlere det içinde yazdırırlar ve doğum kâğıtlarına koydu- rurlar, ğa ve bunu valilere veya kaymakamlara imzalatmağa mecburdurlar, Madde: 34 — Köy muhtar ve ihtiyar heyetleri Nüfus dairelerinden verilecek bümünelere göre kendi köylerinde yaşar yan — yerli ve yabancı — her fardi, yer- iileri ayrı ve yabancıları ayrı | deftere almak üzere ev (sile) srrası ile soyadı delterlerine geçirip hizalarnda soyadla- lere kendi haneleri hizasını imzalatmağa | Uzağı seçemiyenlerin | uğrak yeri! Gözlükçünün anlattığına göre | gözlük. taşıyanlar azalıyor | “Boksörmüdür, pehlivanmıdır, bilmem, ikide bir i gözlüğün penceresini kırar gelir!..,, İçinizde gözleri, benim kadar m seçemiyenler varsa, gözlük © taşmna| mecburiyetinin ne olduğunu bilirler. Geçen gün, gene bir cam değiştir mek lâzemgeldi. e Bizim ceki o Ermeni özlükçüye baş vurduk. O, beni her e — Canım, hu nöyle mi olacaktı?.. Ayda yılda bir yüzünüzü görüyoruz! diye takılır. Müşterilerini sebepten ile bep, onlara karşı bulüs ça ne daha Fazla ısndırmak, bepte Benden aldığm pözlüklerin ne ka- dar dayanıklı seyler olduğunu sen de anladın ya mânüsma gelen küçük bir tebessüm savurmak içindir. Fakat bu sefer, her nasılsa bwni pek güler yüzle karşılamadı. Asık bir çebre ile: -> Hoş gelmişsin, otur bakalım: Bir emrin vardır? dedikten ve camekânın önüne'yığılan yüzlerce gözlüğü yerli yerine koymak için bir müddet ğraş- tıktan sonra; — Şu bizim gözlük satıcılığı da san- kilim zanaattır?.. iş bulama - muşız da gelmiş gözlükçülüğe saplan- ! Nerde o ca... nm müşteriler, gözüne taktığı gibi parayı sa- yar, giderdi. Şimdi beyin karşısma dikil... eline aynayı ver... gözlük yakıştı mı, yakış- madı 'mı deyi, © takkelerce uğraşam... Sen de bırak işini gücünü, onu seyret. İnsan gözlüğü, şık görünsün deyi mi alır, a efendim?.. Gü'meğe başladım: — Anlaşılan buzün müşterilerden şikâyetçisin? — Salt bugün mü? Allahın günü şi- kâyetçiyim! Hele bir tanesi var, bok- sördür, > pelvandır, beş gün geçmez, © İkarşılaması iki relse gerek... Birinci se p kendi ikinci se , medir, on gözlüğün çifte pen- ceresini kırmış gelir; — Aman bana bir gözlük. Böyle sık sek gözlük kıran müşteri- ye kul kurban olmak ilâzım ama, bu efendi, senin bildiğin gibilerden de- Yün gözlük çıkarmam, hiç biri be- ğenme irinin camı çok kalmımış... yok, ötekinin ki çok ince imiş... Numara ile değil mi, gözümün bebeği... diyecek ol- san kızar. — Gözümemi inanayım, sana mı? der. Kendi kendime söylenirim: — Sen de inanacak göz olsa, göz- lük takmazsm! Ama işi açığa vura mam. Müşteridir, kalbi kırılar deyi... Burada sözümü kestim: işte. Göz Derhal yüzünü ekşitti: — Neyime ilâzım... Amerikan göz- Tükleri çıktı mı, çıkmadı mı? millet on senede bir gözlük eskitiyor. Eski burundan takma gözlüklerin en kabadayısı üç ay giderdi. Kalabalık la tramvaya binerken birisi dirsej dokunduğu gibi, gitti. Şimdikiler, ada- mm gözünde lofça çivisi ile çakılmış gibi duruyor. Bari bir kibarlığı olsa... Biçim desen, biçim yök, gusto desen gusto yok... Ama, ne yaparsın, bir kere ———— veya mühürletmeğe ve mühür de yolesa parmak izi ile tastik ettirmeğe mecbur. derler, Köyde yaşayan her terdin bu defter dere bridir. da kayıtsız işareti verilecektir. Madde: 35 — Her belediye şehir veya kasabalarının ber mahallesine birer mü- messil veya memur tayin ederek 2/7/8936 tarihine kadar bu mümessillere mahalle. erin yerli veya yabancı bütün dertlerimi ve bunların soyadlarını nüfus dairelerin. den verilecek nümuneler dairesinde yerli veya yabancı soyadı defterlerine yazdır. mağa ve her ev hizasında o evdekilerin soyadlarını seçmek hakkına melik olan iimselere i ğa ve 32 nci ve 33 üncü maddedekilere de kendi hizaların- da imza koydurnağa veya bunlara mü- bürletmeğe ve yazı bilmiyenlere parmak izi ile tastik ettirmeğe mecburdur. Belediyeler kendi hudutları içindeki göçebeler için de ayrı bir defter tuttur- mağa ve bunların nüfusa yazılı oldukla. rı yerleri de bu defterlere yazdırmağa ve yazısız olanlara kayıtsız işareti verme» ğe mecburdurlar, o — Arkası yarın — moda! ille kulaktan geçme gözlük'İ lacak. — İstanbulda miyoplar artıyor Bu sorgu, onu düşünceye vard Epeyce düşündükten sonra, — Vallahi, ne söylersem boş. Pf| bakıma artıyor. Bir bakıma azi — O nasıl şey? — Dur anlatayım: Miyopluk yer, gözleri uzaktan görmez insani | çoğalıyor. Fakat, gözlük takanlar, gide azalıyar, — Acaba neden? — Neden olacak, parasızlıktas Çatlak camlı gözlükle Beyoğlu sinde âşıkdaşlık eden züppeleri göğ. müyorsun? Daha olmadı mı, ça gözlüğü çıkarıyor da öyle dolaşı İnsan, neye alışmaz ki, miyop, süzlüğe alışmasın?.. Demek isterim, uzağı görme; il kını görmeyen istedi gözlük satışları dü labildiğine... Bir zamanlar, gözlüğün bir yeri| ufak bir sakatlık oldu mu, müşteri "| | tar, yenisini alırdı. Şimdi, pek gelmedi Yani randevusu olmadıkça — gençler bile aldırıf mez oldular. Bir ihtiyar tanmım, bir alt. ğü vardır. Olmaz olsun, öyle nel gözlük!.. Yirmi sekiz yıl önce, fi ki kâğıt liraya satmıştım. Hâlâ, | zünden çıkarmaz. Ne düşürür, n€ rar, ne de bir yerini sakatlatır, Hes? oğlu, göründen çok gözlüğünü faza ediyor! Geçende sordum, vaa bir ui ? Bir daha beni dükkânda zor gör sün gibilerden yüzüme şöyle bir u, yürüdü. ki... Gençterin şey okudukları yok. Ne gözlü” Ben şu tükânı niçin açmışımdır İİ lirsin? ğ — Yok, nerden bileceğim... — Gözlük derdinden çı Gençliğimde öyle gözlük kırar ki para yetiştiremezidim. Benimkisi ©) radan çıksm deyi, tuttuk şu gö lük işine başladık. Şimdi de, mesi! lacak 2, bir gözlük üç yıl, dört yıl G diyor. Aacep, para kıymeti te kii düğümü il arada benim de gözlüğü mmı takmıştı. Uzatırken: — Oteki camı da istersen değişti yim... Gözlerini bozarsa karışmas& dedi. Ben, ses çıkarmaymca anlattı? Çİ — Camda çizgiler çoğalmca; nın gözlerini alır. Yavaş yavaş b ler zayıflar. Şimdi, evropada, üç ajf bir gözlük camı değiştirtiyorlar. © Işi şakaya bozdum: k — O senin dediğin Avrupaya d bizim gözlerimiz, çizgili camdan, Pf| zulmaz! * | Homurdanır gibi cevap verdi: gi — Doğrul Dünyanm en kıyak gözleri şimdi burada yetişiyor. M. SALAH, Sil bir ği Vapur oturdu * hack gil PE mede) süren bu sis bazan o kadar meydani” ismindeki lüles ta vapuru, İtalyadan İstanbula geliri evvelki sabah kesif sis yüzünden İ9”. Adasında Atika burnunda karaya ©”, maştar. Vapurun kaptanı tarafından ge sizle vaki imdat talebi üzerine Türk Ö. mi kurtarma Şirketinin Çanakkalede isann Alemdar tahlisiyesi derhal yöffiği ma gitmiştir. Helouan'ın oturuş vasif oldukça mühim olduğundan yardım? larak Sezar tahlisiyesi de İmroz'a derikmiştir. Geminin oturduğu yer Irktır. Zararm büyük olduğu sam Kurtarma işine büyük bir gayreti lışılmaktadır.