18 Kasım 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

18 Kasım 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan : Bir kaç ay evvel, Kırımlı Cafer Se- yit Ahmet Bey, Türk dünyasının büyük evlâdı (Gaspiralı İsmail Bey) in hayatı ve işleri hakkında 250 sayıfalık bü - yük bir eser neşretti. Pek genç yaşında iken, asrın terak- kiyatımı takip, Avrupa oimilletlerinin ruhunu ve yaşayışmı tetkik eden, bil- hassa Rus ve Fransız milletlerinin psi- kolojisini iyice kavrayarak, Türklüğün buna göre bulunduğu medeni mevkii pek iyi takdir ile en zaruri tedbirleri almak için bütün hayatmca uğraşan Gaspiralı İsmail Beydir. Türk dünyasında, yarım asır evvel, Türklüğün (terakkisi ve istikbali için her şeyden ovvel fikir) lâzım olduğu- nu anlayarak (Tercüman) gazetesini çıkarmağa başlayan, Kurunu vüstai düşünüş, yaşayış, okuyuş ile yani bü - tün Orta zaman hayatile yalnız başın» mücadeleye atılan, yılmadan, yorulma dan bu uğurda ölünceye kadar didinen İsmail Beyin hayatı ve işlerini tesbit i- İc Türk gençliğine tanıtmak bugünkü neslin en büyük vazifelerinden biri idi. Bu vazifeyi en derinden hisseden Ca- fer Bey, eserinin o mukaddimesinde (dünyada her halde dostları pek olan bütün dünya Türlderinin biribir. lerini anlamaları ve ruhlarda besleni- len samimi duygulara kıymet ve ehem miyet vermeleri ve bunun inkişafına çalışmaları) icap ettiğini ve bunun i - gin de (Türkiyede gençliğin her şey - den evvel, sağlam ( enilli imanlı ve türkçü olarak yeti; i, yalnız matlüp değil, hattâ hayati bir zarurettir.) di- yerek Türk gençliğinin bu ütiyacını karşılamayı ve kuvvetli ka- lemile bu işi hakkı ile (ömer büyük bir boşluğu doldurmuştur. Kırrmın Bahçesaray şehri ne mütemadiyen çıkardığı o (Tercü - man) gazetesile tükenmez bir müca- ieleye girişmiş, Türk dil birliğini ileri sürmüş, medreselerle mücadele etmiş, tusu cedit) mekteplerini ortayâ koy muş, cemiyeti o hayriyeleri kurmuş, Türklerin biribirlerini daha yakından anımalarına çalışmış, medeniyet dün- yasına bakışı değiştirmiş ve bu suretle Türklük için yeni bir devir açmış olan Fenail Bey, bıraktığı derin izler saye - *— “üm Türk dünyasın gençliği arafından büyük takdirlerle anılmağa medeni hayatın icap ettirdiği değişik» likleri en büyük âmil olan bu'ulu Türkü elbetie rahmetle anacak» tar, Vlagivostokt'an, Rusyanın garp hu- dutlarına, Mısırdan Arkanjele kadar her yerde okunan (Tercüman) gazete- sine şiar olarak kullandığı (dilde, fi- kirde, işte birlik) düsturu, Gaspiralı- nm, yıllarca kafasında taşdığı, kafala- ra aş'ladığı, büyük ve mukaddes gaye sini; Türk dünyasman bütün istikbali- ni, ne kadar canlı, olgun ve müspet bir şekilde ifade ediyor. Yalnız o gayeyi göstermekle kal vara « bilmek için takip edilecek yolları da gösteren ve bu uğurda son o nefesine » kadar didinen İsmail Bey, o elbette Harik: Hayat “ Gaspiralı İsmail Bey ,, Kaza Kırımlı Cafer Seyit Ahmet Bey 250 BUYUK SAHİFE 10 RESIM Türk dünyasının büyük taledirine lâyık yüce bir Türktür. Bu suretle, bütün gayretile uğraşın İsmail Bey kendi hayatında sâyinin se merelerini o görmeğe başladı. Aruk (asırlardan beri kanaatle, tevekkülle mukadderatma boyun eğerek içtimai kudretini | kullanamamış olan (Şimal Türklüğünde) milli © imanın verdiği kuvvetle medeniyete ulaşma adımları atılmağa başlanmış (etrafmı göreme- yen Türkler yerine, istikbale ümitle, cesaretle, azimle bakan bir millet can lanmaştı.) (Bütün Türk âleminde © canlanan milli imanın da er geç bütün Türkleri de birleştirerek, şerefle tarihlerinin £, Ti geçirdiği emirle kendisi için bi - rer kudret âmili © olduğunu zikr ile (kendi benliğini bulmuş olan Türk â- lemi; artık, kaviden rahmet, zalimden şefkat, talihten medet umma devrin - den çıkmış, her tarafta kendi varlığı- ni: korumak, yükseltmek ve kurtarmak yolunda canla, başla savaşa atılmış - tur) diyor. Müellif tatlı üslübu ile, bu büyük lür kün tercümei halinden, dil birliği, mef küreciliği, Tercüman gazetesi, ilk - mektepler tesisi ve medreseleri mah meselesinden ayrı ağrı bahis ve Rusya da Türklerin dil bakımından bu günkü vaziyetlerini vesikalara istinaden tah- Hi ile, mahalli lehçelerin kuvvet bul » masınm Türklüğün bölünmesinde ne kadar büyük bir âmil olduğunu izah ediyor, ve İsmail Boyin bazı yazılarile rami yazılanları dercediyor. Da- if, Türklüğün ve Üürerülüzü üyük ve bahtiyar bası) hakkındaki eserine, çok ince bir hisle yazdığı (Son 15z) ü ile nihayet veriyor. Türklerin medeni uyanışlarımda bü- yük bir dönüm noktası teşkil (eden Gaspiralı İsmail Boy, yaşadığı ve ya - attığı zamanın en imanlı Türkçüle - rinden olduğundan, Türkçülüğün en ince teferrüatile bile yakından alâka- dar olmaları icap eden Türk gençliği- nin kendisini iyice tanmaları ve can- dan sevmeleri için Kırımlı Cafer Se - yit Ahmet Beyin bu büyük eserini okumalarını tavsiye ederiz. ... Mimar Her ay çıkmakta olan (Mimar) mec- muasmın 45 — 46 sayıları çalmıştır. Bu sayıların bir kısmı güzel sanatlar akademisinin 934 yılı telebe mesilerine tahsis edlimiştir. Bunlardan başka mes- Icki bir çok yazı ve projeleri ihtiva et- mektedir. Tavsiye ederiz. İlkbahar selleri Türkçeye çevirmiş, «Dün ve yarın» tercüme külliyatı arasında basıp çıkar gtr. Targenleyin diğer bir çok onar. Teri gli, tarsiyadan Gallağl olan bu romanı Türkçemize sadebir uslüpla çevrilmiştir . ve Otomobil Sigortalarınızı Galatada Ünyon Hanında Kâin UNYON SİGORTASINA yaptırınız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON Kumpanyasma bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. İ ğu sokağa saptı. Hilmi de, Nazmi de acmacak bir hale girmişlerdi. Sırılsıklam olmuş Şlardı. Hele Hilminin, sular paçala- ş rından akıyordu. Nazmi akıllı dav ş ranıp, saçak altlarından gittiği için İ gene biraz kendini koruya bilmiş- ) #i. Fakat bu korunma da bir müd- det devam edebildi. Kızın arka - sından sokağa sapıp henüz < dört beş adım atmıştı ki, birden yarısı 'kopmuş. bir künkten akan su- ların altında kaldı. Sunturlu bir kü für savurdu. Artık olan olmuştu. Gelişigüzel yürümeğe başladı. (9) Şimdiki Italyan Sefareti ii iz Müsuifi: Nazmi Şehap Kız yıldırım gibi, uçar gibi gidi- yordu. Yağmur altında ve çeke bu yürüyüş doğrusu bir rekordu. Nazmi adımlarını biraz daha Şimdi yürümüyor, dörtnala yordu. Başl-a çare yoktu, İlerde üç dört ayaklık bir merdiveni çiktik. tan sonra yol birdenbire daralıyor. |, du. Orada kıza yaklaşmağa, ne o- lursa olsun konuşmağa karar ver- mişti. Eğer bu fırsatı kaçıracak 0- lursa bütün bu ıslanmanın ve yor. gunluğun mânâsı kalmamış olacak- tr. Bu yol “Santa ame kilisesi- nin arka kapısma gelince sağa sa- pPıyor ve ikinci bir dirsekle Vene- dik sokağının tam karşisımda tram vay caddesine çıkıyordu. Kız oraya ulaştı mı iki arkadaşın da derhal tornistan etmeleri lâzımgelecektir. Bu daracık ve 1ssız yerde işini be- ceremeyen bir adam ana caddede yüzde yüz bir şey yapamazdı, ML İYET PAZAR, Yürümüyor, koşuyo: Yolumda, başka yoldaşlar gö - rüyorum... Elimi uzattığım gazete, bana “özdilden” söylüyor. Geçen haziranın başlangıcında, burada ilk yazım çıktığı gün bana — Ne yoruluyorsun, bu iş yürü- mez! diyenlerin kulağımda çınla- yan sesini yeniden duyar gibi ol - dum, Bu iş; siz de görüyorsunuz ki yürüdü yoldaşlar... akar sel olup sizide arkasından sürükledi, Biribirimizi aldatmıya - lum: Başlangıçta, hepimiz yazar - kendim için söylüyorum. İlk gün - lerde, bir yazıyı on gez (defa) ya- ıp bozduğum oluyordu. Şimdi ise o kadar içime doğduğu gibi yazı- yorum ki, sonradan okumuyorum bile... Arapça, acemce sözler, yaz- gacımın (kalem) ucundan arslan - la karşılaşmış köstebekler gibi fel- lik fellik kaçıyor. Karşılik bulacağım diye kafamı Şa, farsçadaki bilgimin üstüne 80- ğuk bir sünger geçirmiş olayım. Şu söze arapçada ne derlerdi? diye düşünürsem iş değişiyor. Demek, şimdiye kadar suç biz- de idi ki bu güzel dili işlemeği dü- şünemedik! Fakat, bugün, hepi - miz ona sarılmış, onu işlemeğe ko- yulmuş bulunuyoruz. “Bu iş yürümez!,, diyenlerin ya- nılmadıkları yer varmış. Bu iş yü- rümez, fakat işte böyle koşar... M.SALAHADDIN bugünkü program İSTANBUL: 18: Tokatliyan otelinden nakil. 19; Konferans (ibrahim Zati bey.) tarafın dan. 19,30: Dünya © haberieri, 19,45; Havayen kitar, 20,15: Plâk neşi Orkestra - neşeli musiki. 21,15: Ajans ve borsa haberleri, 21,30 Stüdyo | tan- &o ve caz orkestrası. (Hava müsait ©- dukça garp © memleekileri neşriyatı programımıza ilâve edilecekti.) 545 Khz. BUDAPEŞTE, 550 m. Çingene orkestrası, — Sözler, 18,35: 1850: Mesiki raportajı 20,15: Musahabe. 21,45: Çingene orkestrası 22,00 Spor ve haberler. 2280: (Avrupa konseri, Nandor Rekasinin idaresinde Budapeşte © pera takımının konseri. 23,40: Dams musikisi, 3030: Rae danla a: Ezmeli dileri Sap riya, Khz. 802 “Stalin, 201 m. VI: Pugininin “Toska,, oporasmın radyo için adapte edilmişi, 1930: Senlomik konse- vin nakli. 22: Dane musikisi. ve karışık meşri- yat, 223 Klan, VARŞOVA, 1345 m, 18: Dane musikisi, — Muhtelif, 20: Hafif musiki. 20,45; Muhtelif, 21; Litvanya miks. 2145: Habarler. leşeli neşriyat. — Mus ba: 2118: Konsarli raklâmlar. 2030; Dans mu sikini. Khz. LEİPZİG, 382 m. 18,18; Senfonik konser 10,45: Bir yerde — bir şey, 20: Musahabe, Aktünlite. 20,55: Spee <Sür Depe mesikle 5907 Beşinel sekme, ler konseri, 23: Haberler. — Spor, 23,30; Dune musikisi, 950 Khm. BRESLAU, 316 m. 17. Hafif, 18: Köylü meşriyatı. 1850; Akta” Tile, 19730: Şarkılar “piyano ile, 20: Musa- habe, 20,35; Mizahi maşriyet, 2230, Beşinci şaheserlerden konser. 2105; Haberler, 23,40: Noyali musiki. Khx. LUKSEMBURG, 1304 m, İngiliz akşamı, 21: Dana musikisi, 21,30: Ka- he preçremi. 2148: Marahaka, Eği Romana ler, 22,30: Haberler. 23: Dame musikisi 23,45: Karışık program. 24: Hafif © musiki 2430: Dana musiki. 1: Hafiti musik. Merdivözl ç irk kız yürüyü- şünü hafifletir gibi oldu. Bu sırada Allahtan olacak yağmur da birden .bire kesilivermişti. Hilmi bir buçuk saattenberi çek- tiği çileden aldığı bir hakla Naz- minin arkasına bir yumruk indirdi: — Haydi artek... Toyluğun lüzu- mu yek. ASD dört basamak merdiveni bir zıplayışta çıktı. Fakat (tuhaf şey... İki üç adım atar atmaz zen- bereği boşanmış bir oyuncak oto- mobil gibi, durakladı. Hilmi iki bir demeden, iki küreğinin arası- na bir yumruk daha indirdi: — Yürü... it! Utangaçlığın mo- i geçti deyen sen o değil miy- A Nüğlinin! sanki ayakları tutul muştu. Tabanlarından yere yapış- mi gibi bir türlü ileriye gidemiyor- bu, — Yi Hilmi elini sırtma dayamış, itiyor, onu zorla yürütmeğe çalışı yordu, artık nereye baştıklarını da bilmiyorlardı. Kız eN okadar hafif- letmişti ki, şimdi âdeta inde sayıyordu. Doğru iteekyo) divar 8 TEŞRINİSANI | 1984 are” Aman Bey geliyor Hizmetçi kız yüzü perişan bir hal. de, göğsü inip kalkarak telâşla birden | odaya girdi: çi, O pen hanım, Bey geliyor, de - | Geniş sedirde — Irfan Bey isminde bir gençle sıkı fıkı oturan Meliha har Bum hemen doğruldu: — Nasıl olur? O Dedi, Bey yalnız her hafta perşembe günleri gelir. Bu- gün pazartesi değil mi? Hizmetçi kız israr etti: — Evet amma, dedi, işte geliyor. Bahçe kapısından © girerken gördüm. Hem şapkasını gözüne eğmiş, yakala sını kaldırmıştı. Tehlikenin bu kadar yakınlığı kar- şısmda Meliha hanım derhal kanlılığını topladı: soğuk şıkkını şaplcasını eline vererek yüklüğe doğru itiyordu. Bu nevi vaziyetlerde her âşekim 60 | kulduğu yer gibi, Irfan da yüklükten | içeri girdi: — Eğer havasızlıktan ölürsem, an- Deme haber verirsin, dedi. Meliha yüklüğün kapısını henüz ka- pamıştı ki, dışardan kocasının ayak 50 sini duydu. Hemân karşıladı: — A, Hilemet sen misin? Niye gel din? Hayırdır inşallahi pr — ar İŞ dedi, mahvoldum. — Ne oldu allah aşkıma? Bir folâ- ket mi geldi başma? Hikmet Bey, demin İrfanın oturda- ğu henüz ılıklığı gitmemiş sedire ken- dini bırakıvı — işler öyk bir ters gitti hi... E- ğer iki gün içinde sekiz yuz İira bulup yı şii hep burada musın? Gitmi- yecek misin? — Bu halde nereye gidebilirim? Or- talıkta parasızlık olmasaydı, ben iki telefonla üç bin lira bulurdum amma, Beyninin içinden bin türlü şeyler geçi yordu. — Demek bu iş iki bin lirasız dü- zelmiyor?. a Genç kadının gözleri bir aralık gay- ri ihtiyari yüklüğe doğru kaydı: ! — Allahtan ümit kesilmez ya, de- di, haydi sen yorulmuşsundur, git bi- raz içeride uzan da, sowra bunu rahat kafa ile düşünürüz. Meliha derhal asıl mevzuya girdi: — Bu Hikmet Beyi kurtarmak lâ- zam! Gene iyı sağ elile kafasının ar. larin çal kulağının arkasmı kaşıyor- e Yy e men bulunur şey değildir » — Cansm senin baban zengin... — Öyle amma, parmaklarından da para öyle güç sızıyor ki. — Baban var, zengin akraban var, bu kadar dostlarım, tanıdığın var. Bu #dkiz yüz lirayi hemen bulalum da Hik- meti bir ayak evvel gönderelim. Ci- cim. O burada kaldıkça, biz nasıl bu - uzatmağa uğraşıyor, velhasıl halile Nazmiye ümit veriyor, daha- doğrumu genci çağırıyor ve bekliyor du. Nihayet onun da Kr yl ga liba ki birdenbire çevikleşti. Bekle- mekten vazgeçtiğini anlatmak isti- yormuş gibi adımlarını süratlen- üzerinde bir soldan geri adip gesi yesini kapadı. Gülümseyerek — Sizi bekliyorum Nazmi Bey... — dedi — beni niçin bu kadar bek letiyorsunuz? Üzmek mi istiyorsu- nuz? — Malın gözü!,. — diye söylen- di Hilmi — Ve arkasına son bir yumruk in- dirip arkadaşıma (Ohız verdikten sonra kızı görmemezli; gelerek yoluna devam etti, Şimdi yağmur a yollarda bekliyen âşık sev» le burun buruna idi... . Artık i dökmemesi için, hasretlerini, sevgilerini söyleyememesi için hiç bir sebep yoktu. Fakat Oşimdide Nazminin sanki, çenesini bağlamış- lar dudaklarımı dikmişlerdi. Önüne gelene cart curt eden, geveze bül- bül dili tutulmuşa dönmüştü. Yağ- murdan ipliği kopan © püskülünü 'KEDİ ve Ramon Novarro Unutulmaz “ AŞK RESMİGEÇİDİ,, yaratıcısının en güzel eseri MELEK 3 Pek yakında muvaffakiyeti BENBİRCASUSTU ACIK TEŞEKKÜR | Sevgili anamızın ölümü hasebile ge- | rek yazı ile ve gertkse bizzat acılarını. | za işlirak etmek lütfunda bulunan ak- | larımıza ayrı ayrı teşekkü- mani olduğundan de ğerli gazetenizle iblâğını rica eyleriz &- fendim, | Mahtumları : Sirt Jandarma Kumandanı: Közm. İnhisar memurlarından: Cevdet Ayvalık İş Bankası muhasebecisi: İrfan. Ziraat fen memurlarından: Münir Kerimesi * Saffet “TEPEBAŞINDA ŞEHİR TİYATROSU - DRAM ve PİYES KISMI Ttsabut Betiişesi Bu akşam saat 20 de ŞehirTiyafrosu yn BAN Ul Komedi 3 Perde 1 IN 1 3263 ... Eski Eransız Tiyatrosunda ŞEHİR TİYATROSU ÖPERET KISMI Bu akşam saat 20'de BU BIR RUYA Operet 3 perde Yazan: Selma Muhtar H. Besteleyeni Ferdi, SUREYYA OPERETİ Bakırköy Miltiyadi tiyatrosunda Bu gece 20,50 da KIRK YILDA BİR Operet 3 perde ılangıç tablo, Yar Salı akşamı Şehzadebaşı FERAH TİYATROSUNDA KADINLARDAN BIKTIM 9030 Mülimire KoşmiCapi Kan Ve li lir, sevincinden nasil kollarını açıp ken- disini karşılıyacakta. vi Kapıyı çaldı, açan hizmetçiye sor - Ti — Hanım evde mi? Hanım evdeydi ve İrfan Beyim he- sapladığı gibi de yalnızdı. Fakat Irfan Beyin hesaplayamadığı bir sahne ha- sl oldu. Genç âşıkınm geldiğini öğre nen Meliha, fırtma gibi kapıya geldit — Siz misiniz? dedi, yaptığınız iş * ten utanmnıyorsınız da, halâ kapıma mı geliyorsunuz? Iran B. böyle aksi bir muamele mişti. Sonta ellerini ceketinin cep- lerine soktu, yan yan yürümeğe Kızın yüzünde bir hayret belir. mişti. Beklediğini, ümit ettiğini, a- radığını bulamamış, yanılmış gibi bir hali vardı. Canının sıkıldığını belli etme- isek için olacak, gülümsemeğe ça» laşıyordu. — Niçin konuşmayorsunuz Naz- mi Bey? — dedi — maamafih ben de ama insafsızım Dn o ri ıslanmışsınız ki... siz gidiniz, elbi: nizi değiştiriniz, biraz kurulanınız efendim. Nazmi cevap vermek, bir şeyler söylemek istedi. Fakat sabun yut- muş gibi ağzı köpürüyor, dili güç“ lükle dönüyordu. o Anlaşılmaz bir kaç kelime mırıldandı; bunlar da akan suların şırıltısma karıştılar; bir şey duyulmadı. Bütün gayretini sarfediyor, zekâ sını işletemiyordu. — Buriyi bir alâmet - değil. — diye düşündü — > oluyorum? bu heyecana sebep ne? Şimdi beraber yürüyorlardı. Kız da susmuştu. Onu yan gözle süzdü. Gülerken, söz söylerken bu durgun Ti v JSANETTE MAC DONA KEMAN! D. sinemasının en büyük ol*caktır. Öz Türkçe ile Bilmecemiz Osmanlıca karşılıklarını yi Bilmecamiz 12345671894 ww —BOMANYAE 1 Ama (3), Aht (3). Ebeveyn 2— (m. 4 (8 — Bir içki (4), iptida (3), nidası (2). 4 — Kamer (2), Ankarada bir (0. 5 — Kuşun dudağı (4), iman 6 — Alel, zekâ (2), rabat edatı 7 — Kalay değil, cebir (3), sil nişan yeri (3). d 8 — Rabıt edatı (2), Allah g 9 — Emmekten emir (2), hal bıtası (3), bir meyva (3), 10 —L& (7). 11 — Pis (3), abus (4). Yukardan aşağı 1 — Tiyatronun babası (7), yet! rabıt odatı (2). 4 — Hançer (5), çayır (3). 5 — Nota (2), ücret (3h 6 — Büyük bir rakam (3), , gm gözlerinde çapkın bir i* yüzünün kıvıl gisinde bir be gümü beliriyordu. Bir aralık kuvvetini toplıyarak; — İsmimi o kadar. söylediniz ki. — | kadar kolaylıkla söylediniz Fakat bir türlü cümleyi t9P| | yıp arkasını getiremiyordu. — İsmimi öyle alışkan by ile söylediniz. — diye & O zaman, suratınm a; madan yürüyen kız birde” gözlerini gence dikti, ve; — Siz... — dedi — bir insan mısınız?,, yerlerde adınız sık sık geçi bil, sizi hiç görmediğim iğ mayordum. Fakat bir kaç £. öyle bir ısrarla beni takip nuz ki, nihayet sizi tanımak” için bir ihtiyaç oldu. Hele o adı her yerde geçen gen Zunuzu öğrenince... tahmin * niz ki... —ın,

Bu sayıdan diğer sayfalar: