Yugoslav hududundan İtalyaya geçebilmek Seyahat intibaları :7 Otomobille Avrupada 9000 kilometro Sıra para harcamaya gelince Felek insana nasıl şampanya içiriyor? için- zorla harcanan para - Seyyahlara yerinde bir Köyden ziyade kereste fabrika- sının amele yatağına benziyen ve bir bataklığın kenarında bulunan Metkoviç'ten hareket ettiğimiz za- man, o gün Yugoslavya'dan çıkıp Italya'ya gismek kararında idik. Bunun içindir ki sabahın saat dör- dünde yola çıktık. Fakat ne gezer? Yollar o kadar fena, dar ve taşlı ki mesafe katetmek mümkün olmu - yordu. Akşama kadar Italya hudu- du olan Fiume şehrini bulamıyaca- ğımızı çok geçmeden anladık. Fa. kat her halde hududa mümkün mer tebe yaklaşmıya karar verdik. Metkoviç'ten sonra 54 kilomet. relik taşlık yoldan sonra Koziçe'ye geldik. Bundan sonra tekrar müt - hiş bir dağa çıktık ve gene sahile doğru inmeğe başladık. Makarska denilen deniz sahilinde çok güzel bir sayfiyeye doğru olan bu iniş, Karadağ dağlarından daha dik ve daha tehlikelidir. Kasabaya iner - ken az kaldı bir kaza geçiriyorduk. Virajlardan birini yavaş yavaş dö- merek inerken, ansızın karşıdan “s- tümüze doğru süratle bir otomobil geldi. Hemen direksiyonu azıcık biz kırdık. Azıcık o kırdı. Kurşun gibi yanmmızdan © geçerek taşlara çarptı ve hizını aldı ama otomobil de epeyce hasara uğradı. Bize çarp- sa idi büyük bir kaza çıkmasına sebep olabilirdi. Makarska'da (deniz kenarında kahvaltı yaptık. Bundan sonra yo- la çıktığımız zaman tekrar dağlara tırmanmak lâzımgeldiğini görünce canımız sıkıldı. Fakat Makarska ile Spalado arasındaki yol iyidir. Altı ay evvel yapılmış olan bu yo- lun büyük bir kısmı deniz kenarın: dan gidiyor. Altmış beş kilometre sonra Spalade'ya vardık. Bu, Dal. maçya sahilinin büyük şehirlerin- den ve belli başlı sayfiyelerinden biridir. Yüksek binalar, Büyük bir park. Güzel bir plâj, Palmiyelerle süslenmiş bir denizönü caddesi, iyi giyinmiş halk. Tekrar medeniyete dönmüş gibi idik. - Saat on birde Spalado'dan hareket ettikten sonra deniz kenarı yolunu bırakmak lâ- zımgeldiğini görünce canımız sıkıl. dı. Anlaşıldı ki bu Dalmaçya yolu, arasıra deniz kenarıma (inen taşlı bir dağ yolundan ibarettir. Bu dağ yolundan kırk elli kilometre kadar ilerledikten sonra tekrar deniz —————— O zaman gazetecilerimizin Matbu- at Cemiyetindeki içtimada istedik leri Bir sürü perakende şeyler bir noktada bir prensip etrafında top- lanmış olur ve eder. Matbuat Müdiriyeti umumiyesin den şu veya bu yardımı istemiyo - ruz. Bir prensip istiyoruz. O da memleket dahilinde gazeteciliğin rejimin en kıymetli yardımcıları dan biri olarak tanınmasıdır. FAİK — O bıçkı eskidir. Onu bana es- TE amaci e sela ver Ve nihayet son delil olarak kuzu nun derisini Sansarosun ağaç dalı- a astığı dağarcığı içinde buldu: m ve ee ir açış açtı ki... vuş bunun düzme bir şey olduğunu he- men sezdi, — Bana hırsız Sansaros derler a © ma işte bunu ben yapmadım! — Hırsız olduğunu kendi ağzı © ile söylüyor. — Köyümüzde hırsız istemeyiz. Şaban Çavuş Sansaros'a karşıda yatan iki tavlı kuzuyu işaret etti: — Onları al gel, Kuzular gelince Kör Ahmede: — Bir kuzu yerine işte iki kuzu veriyoum. iü i -— Ben kuzuda muzuda değilim. İ Köyde hırsız tutamayız. Hülğmete tes'im edelim. i —- Han,ı hük, 4 nasihat kenarına Sibenik kasabasına indik. Surlarla o muhat eski bir Venedik kasabası olan Sibenik'te öğle yeme. ğini yedikten sonra tekrar dağ yol- İarını tuttuk. Senj kasabasına kadar deniz sa- hilini terkederek dağlardan geçen bu yollar çok fena ve karışıktır. |. şâretler olmadığmdan da ekseriya yanlış yola sapmak tehlikesi var - dır. Sabahleyin yola çıktığımızda İtalya hududuna varmağı ümit e. derken, akşama güç hal ile Gospiç kasabasına varabildik. Fiume'den yüz elli kilometre kadar uzakta bu- İunuyorduk. Bu, uzun bir yol olmakla bera - ber, dik, virajlı, dar ve taşlı olma- sı dolayı ertesi gün hududa var- dığımız zaman öğle vakti olmuştu. İtalya ile Yugoslavya arasındaki hudut büyük bir şehir içinde bulu- nan bir köprüden ibarettir. Köprü- nün Yugoslavya tarafına © Susak şehri diyorlar. Italya tarafının adr da Fiume'dir. Yizmi metre kadar uzunlukta olan bu köprünün bir ba. şında İtalyan gümrük ve pasaport memurları, diğer başında da Yu - goslavya memurları vardır, Yugos- lavya ile İtalya arasında bir harp çıkacak olursa, belki bu harbin ilk kanı bu köprü üstünde akacaktır. Susak şehrinden de:hal Fiume'- ye geçebilirdik. Fakat üstümüzde- ki Yugoslav paralarını İtalya'ya geçirmek memnu olduğundan bu muameleyi yapmağa mezun olan yegâne müessesenin, Devlet Ban - kasınm, açılmasını beklemek lâ - zımdı. Susak'ta bankalarla bera- ber bütün mağazalar öğle vakti ka- panıyor ve ancak dörtte açılıyor. > Sırası gelmişken şunu söyleyim ki bugün turistliği müşkülleştiren en ehemmiyetli mesele, muhtelif memleketler tarafından ikambiyo halkında vazedilen kayıtlar ve tah- ditlerdir. Her memleketin kendine göre kayıtları vardır. Birçokları kendi paralarının memleketten çıkmasını menetmiştir. Hemen hemen her memleket yolcunun memlekete ge- tirdiği ecnebi kambiyosundan fazla memleketten para çıkarmasını me- neden kanunlar yapmıştır. Ekseri- ya bunu tayin için | takip edilen usül şudur: Yolcu memlekete gi - rerken ne kadar kambiyoyu hâmil olduğu pasaportuna kaydedilir ve dışarı çıkarken bundan fazla para yz müsaade edilmez. An- vaziyeti müşkülleştiren bi ta şudur ki ecnebi Pi vi ig defa memleket parasma çevrildi mi onun o memlekette sarfı lâzım. dır. Bu kayıt yolcuyu şöyle bir za. ruret karşısında bırakıyor: Üzerin- de her memlekette | sarfedilecek para miktarında para taşımak. Da- ha az taşırsa, para eksilir. (Daha çok taşırsa beyhude yere sarfetme- Yazan: AKA GÜNDÜZ Eskişehire, — Eskişehir bizde mi ki? — Ya nereye gönderelim. Iki cephe arasında oturuyoruz, — Ben onu evimde saklarım. Bi zimkiler Eskişehiri alınca o zaman ne yapacağımızı düşünürüz. Şaban Çavuş Sansarosu davar - dan aldı, köydeki işlere verdi. Ve Aşağrbatağa gitmemesini sikr sıkı tembih etti. —Gidersen Kör Ahmedin adam- ları dayaktan canını çıkarırlar, de- di. İşte o zaman başımı belâya 80- sin, Sansaros hiç sesini çıkarmadı. İki gün sonra bir sabah Yukarı- batak köylüleri köy odasında top- lanmışları konuşuyorlardı, — Allah büyüktür. 7 Amennü. . insan bu kadar Sip Böy dablamamalı — Kimbilir ü sa kaç günahsızın âhı , T,Acaba çeteler kalabalık mr imiş? MILLIYET PAZAR 26 AGUSTOS 1934 Bugünkü program 223 Khz, VARŞOVA, 1345 mm. Sı Piyano musikisi, — Muh senfonik konser. 21,50; H sambergteni Neşuli neşri» yat Munahabe, 23,15: Spor. 23,30: Plâk. 1AMG: Dans musikisi. 686 Ks. BELGRA' 20,10: Plak. li rayo orkestr. Saat yarı, haber se konseri, 2470: Dans plkları 825 Khz. BUKRES, 364 m. A: Musahube, 14,15: Haberli 18: Masahabe. ve üler Romen musil 21: Dans musikisi, 2170: rışık İngiliz musikisi. 25: Haf Dans musikisi, 15: Berlin sergi- sinden pakil. 175 Khz. MOSKOVA, 1714 m. 16,15: Taehaikovcakinin “Eugene Onegülme,, Ji operası. 17,18: Musahabe, 18,10: Ask iki. 19,30: Orkestra ve enfanik konser 22: Mutteli riyat, 852 Kl. MOSKOVA, (Stalin) 261 m. 22,30: neşriyat 20: 0: Konferana, “BARBİER DE SEVİLLE,, “ (Brün oporasından.) 23,20: Pİâk, berler. 23,30: Askeri komser. 545 Kr. BUDAPEŞTE, 880 em. 20: Tagannili radyo konseri. 21; Uç perde- Haberler. 23,25; Dame mu- takımı tarafından popü ini. 950 hr. BRESLAU, 316 ım, 21: Sonmein Gilas isimli tagannili tenmsil 2845 Berlinden neşeli masiki ve Barsak Dr. Fethi Bey Cerrahpaşa hastahanesi bakteriyolo- gu Dr. Fethi Bey bazı tetkikler için Av rupaya gitmişti. Fethi Bey seyahatin - den avdet etmiştir. ————- si lâzımdır. Biz Susak'ta ikinci vaziyet ile karşılaştık. Sibenik'te de beş İngi- liz lirasını Yugoslav parasına de- öiştirmiştik. Susak şehrine vardığı. iniz zaman bu paranm bir kısmı ce- bimizde idi. Yugoslav parasını dı- şarıya çıkaramıyacağımıza © göre tekrar İngiliz lirasına veyahut ğer ecnebi kambiyosuna değişi meğe çalıştık. Memlekete girdiği - nizde yanınızda Yugoslav parası olduğu pasaportta kayıtlı değildir. Bununla ecnebi kambiyosu satın a- lamazsınız, dediler. Bunun üzerine parayı Susak'ta sarfetmek icap (o ediyordu. Fiume serbest mıntaka olduğundan ora - | Öz dilimizle | Dilde değişiklik yok ki. Birisi bana soruyordu: — Peki, şimdi ne yapacağız? Artık konuşurken, . yazarken hiç Arapça, Farsça söz kullanmıya - cak mıyız? — Hayır... dedim. — Ya, Türkçede karşılıklarını bulamazsak? Güldüm: — Türkçede karşılığı olmıyan söz yoktur! Durdu, düşünür gibi yaptı, sonra yulkunarek: Söz gelişi “derman,, dedi, türk- çede karşılığı nedir? Tetiğimi bozmadım: — Dermanın karşılığı derman. dır. — Derman farsça değil mi? Dedim ki: — Farsça derman, “derman- den,, kökünden alınmıştır. Güçten kalmak, demek olur. Türkçede i- se derman, darı , (1) em (2) dir. Farsçada küllanılan derman baş- ka, bizim kullandığımız derman başka... Onlarınki güçten kalmak, güçlen kesümek, bizimki büsbü- tün tersi: Dertliye derdinden kur- tarmak için verilen nesne... Belli ki farslar dermanı bizden alıp ken- di dillerine çevirmiş, dermanden yapmışlar. Bunları söyledikten sonra de- dim ki: — Aransa türkçede umulma- dık sözlerin çok yerinde © düşen karşılıkları bulunabilir, Elverir ki bu iş üzerinde raz yorulmağı göze alalım ! Dediklerimin o doğruluğuna kanmış olacak ki bana sordu: — Dil değişimi (3) nin başa- rılması için - daha kaç yıl ister, dessin ? Sorgusunu bitirince atıldım: — İşte, burada da yanılıyor - sun. Dilde değişiklik yapılacak de- ğil hi... Gene İstanbul ağzı (4) konuşacağız. İstanbul ağzı yaza - Cağız. Yalnız, dilimizden bizim aldı- riş etmememiz yüzünden < başka dillere geçen söz yığınlarını top - ve yerli yerine koyup sıra- bi» rimize alıyoruz. Dil çalışmaları da benzinin Susak'a nazaran daha pek çok ucuz olduğunu bildiğimiz halde parayı sarfedelim diye, de- poyu benzin ile doldurduk. Para - mız bitmedi. Bir lokantaya gittik. Dondurma ısmarladık. Ne gezer? Para bereketlendi. Listede en pa- halı olduğunu gördüğümüz bir şe- ye işaret ettik. Garson gülerek git- ti. Bir de baktık ki ısmarladığımız şey şampanya imiş, Dondurma üs- tüne şampanya. (Bu, midemizde buhran husule getiren bir kombi - nezon oldu. Parayı bu şekilde bi - tirmekten vazgeçtik. Çarşıya çık « tık. Lâzım olmadığı o halde birer çift terlik aldık. Şuna buna sarfet- tik. Para hâlâ bitmiyor. Tasarruf edilmek istenildiği zaman elde a- vuçta durmıyan para, sarfedilmek istenildiğinde (de bir türlü elden çıkmıyor. Nihayet zafer bizde kal- dı ve elimizde tek bir Yugoslav di- narı bulunmadığı halde göğsümü- zü gere gere köprü başındaki Yu- goslav gümrüğüne yanaştı çeteler mi yoksa Yunan müfrezeleri mi? — Ne değirmenci biliyor, ne öte- kiler. Hepsi uyuyorlarmış. Alevler birdenbire bütün değirmeni sarmış. — Az kalsın hepsi yanacakmı$. Canlarını zor kurtarmışlar. Şaşkın" lıktan hi çbir şey anlıyamamışlar. Kör Ahmedin dördüncü karısı da değirmende imiş. Etekleri tutuş - kurtarmışlar, pi Bunun düşmanlık Si olduğu ile değirmencinin kancık eşeği si de yaralı. Karmlarını deşi de- şivermi: — Bizim milli çeteler yapmaz bunu, — Ötekiler de hiç yapmazlar.Ne- ! ye yakıp deşsinler atı, eşeği, unları munları ne varsa alır giderler. — Seferberlikte Kör Ahmet Ba- şucu köyünden Muradın güveyisini | vurdurdu diye bir lâf çıkmıştı. Mah kemeler işi anlıyamamıştı. Acaba onun bir öcü olmasın. Neyimize genek. Elin kulağı- na gider de Murat gillere bir fena- lık gelir. Şaban Çavuş yanında duran bir gence: >> Sansarosa bir seslen, tesbihi- mi evde unutmuşum, alsın gelsin. Samanıman gala. bir değişim değil, bir benliğimizi bulma işidir. Serin” anlıyacağın, şimdiye kadar şünâ buna bağışla- dıklarımızı, bundan sonra üçer be- şer toplıyacağız. Yoksa senin ve sana benzerle- rin düşündükleri gibi ortada ne değişmiş, ne de değişecek bir dil var. Yıllar yılı biribirinden ayrı düşen ana ile evlât, sarmaş dola- şacaklar . Yabancı sözler ağzımızda tak- ma bir diş gibi sırıtmıyacak. En büyüğümüz Gazi böyle is tiyor, Gazinin istediği, Türk ka- | mu (5) uman istediğidir. Düşünen başımız 0... Görür gö- zümüz o,.. İşiten kulağımız 0... Konuşan dilimiz o... Başlaması, yürütmesi, başarması ondan... Ar- dı sıra yürünmesi ve ona uyması bizden!... M. SALAHADDİN (1) Darı — İliç (2) em — çare, ilâç (3) Değişme — inkılâp (4) ağız — şi- ve karşılığı (5) Kamu — halk, Arme, nenin sıtmadan yattığı odanın ka- pısında görününciye kadar bulun- madı. Sansaros'un sol bileğindeki ya- nık yeri işte Kör Ahmedin değirme nini yaktığı geceden kalmıştı. sı düştükçe kullanmak işini üze - | Harik Höyat Kaza “ve Otomobi ME e 2 alk — Sigortalarınızı Galatada Ünyon Hanında Kâin UNYON SIGORTASINA yaptırınız. Türkiyede bilâfasrla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON Kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırmayın!Z di Telefon : 4.4888. Haydarpaşa Lisesinde 1 — Kabataş ve İstanbul Liseleri leyli talebesiniB tebimize müracaatla kayıtlarmı yenilemeleri. 4 2 — Orta ve Lise kısmmao yeniden leyli olarak gif isteyenlerin de mektebimize tırmaları lâzımdır. müracaat ederek ka; 3 — Leyli tam ücret 225 liradır. Birinci taksit 75 lira kayıt yapılırken alınır. Resmi memür çocuklar ve kardeşlere tenzilât. 4 — Leyli talebe kayıt günleri çarşamba saat 9 dan 12 ye ve paşa da Eski Tıp Fakültesi bi nasında yapılır. : 5 — Nehari talebenin; evvelce ilân edildiği gibi, köy Lisesinde kayıtlarına dev am olunacaktır .(5077) : <a cumartesi, pazai 13,30 dan 17 ye kadar İstanbul Cumhuriyet Müddeiumumiliğindef Istanbul Adliye Dairesi için mübayaa edilecek metro yerli Kanaveçenin pazarlığı 28 Ağustos müsadif salı günü saat 15de İstanbul Vilâyeti 934 tari liğinde müteşekkil alım satım komisyonunda icra edilet€ lân olunur. (5094) ———————ğşşş———————————— Tevehaar Belediye bahçesinde | Türkiye İş Bankası9f Farsnbal Beleğişözi Bu akşam ŞehirTiyatrosu zı KOKTEYL in Büyük Operet” Yazan Ekrem Reşit Besteleyen Cemal Reşit LI İN VAPUR CULUK TURK ANONİM ŞİRKETİ İSTANBUL ACENTALIĞI Liman Han, Telefon: Trabzon yolu TARI vapuru 26 Ağustos PAZAR sünü saat 20 de Galata rıhtımından kalkacak. Gidişte Zon- guldak, İnebolu, “Ayancık, Samsun, Ünye, Ordu, Gireson, Tirebolu, Gö- rele, Trabzon ve Rizeye. Dönüşte bunlara ilâveten Of, ve Sürmeneye uğrayacaktır. Diilliyet “ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye için Hariç için LK. LK. geri geçen müshalar 10 kuruştur — Gazete ve matbaaya ait işler için müdiriyete müra. taat edilir. Gazetemiz ilânların mes'uliye- timü kabul etmez. ralık sokaklarında sa; ralamıştı. Elektrik getirtmiş, çifte telefon koydurmuştu. İstanbuldan getirdiği eskimiş kızları, körpe, tur- farda diye burada barındırır ve dı. şarıya kiralardı. Bundan daha em- niyetli bir iş olamazdı. Evde hiç bir şey yok. Ev sadece bir kısrak deposu. Sansaros uzun keşiflerden son- Sansaros hep Emine'nin söyledi.| ra anlamıştı ki bu evde geceleri hiç ğini düşünüyordu. Buralardan gidelim. Hisarın te- pesinde bir oda tutalım. Orada ne toz, ne sıtma var ne de kavga gü - rültü. Fakat Sansarosun parası yoktu. Hem iki limonla bir okka buz ala- cak parası yoktu, Bu odanın daha yirmi günlüğü vardı. Bakalım yir- mi güne kadar ne olur? Sansaros ertesi gün boş şişe sa « tan küçük Haymanak'tan otuz, bir arkadaşından yirmi, bir başkasm- keş karş öd; Ve hepsine de banka çekinden daha sağlam birer senet verdi: — İlk vuracağım vurgunda öde- rim. Yetmiş beş kuruşla üç gün idare etti, İyi bir vurgun bekli: Gö- zü İstanbullu beli kırık Binnaz Ha- nımın evinde idi. 3-“ke inna Harıdoğanın a- kimse kalmaz. Aşağıda orta hiz - metini gören çok ihtiyar bir kadın vardı ki yatsıda yatar, | Belikirık Ayşe de depoyu boşaltıncakonyağı çekip sızardı. Sansaros ortaklama iş yapmağa tövbe etmişti. Kaç defa ortaklama voli vurmuşsa iki güne varmadan ya biri gammazlamış, ya öteki kor- kudan her şeyi söylemiş olurdu. zü, Benli Mihrimah'ın odasın. . Benli Mihrimah İstanbulu yıprattıktan sonra Hacıdoğana tur- fanda bir güneş gibi (o doğmuştu. Yüz paralık hıyarın tanesini kırk beş kuruşa satandan © tutunuz da imtiyazlı imtiyazsız şirketlerden gıcırı bükme kazanana kadar hepsi o Benli o Mihrimahm vur. gunu idi. Bir onun odasmı bel. liyebilse. Hiç bir bulama- ii e ğğarlnz pe falan bulurdu. ! Türkiye İş Bankası i bul Şubesinden: Türkiye İş Bankası h bul Şubesinden: (| Kelepir satılık eş)? Bronzlu yatak odası tali çük ipekli salon eşyası, ağ lap, biri çini, biri ei soba, sekiz çekmeceli ger dikiş makinesi, küçük levhalar, bronz mangal, ri edevatı satılıktır. La Türki M. rumuzuna müracaat, * 24318, zeyl oddo be MR Dr. IHSAN SAM Gonokok ai Belsoğukluğu ve pek tesirli ve taze aşıdır. Dir Sultan Mahmut türbesi Ni na bitişik viran ev, metrik d tendi. Boştu. Yatsı vakti zamanı bularak boş eve van arasından öbür evin © küçük balkonuna sıyrılıP pek kolaydı, Ve ertesi gün gazete eri, tanbullu Ayşe Hanımın © yi) muş. Dört beş yüz liray? ra ve elmas çalınmış. inde kişi imişler. Ayak izlerim * imiş. Birisi nalçalı kund!. iskarpin, üçüncüsü de ii bıkalıları, bu işte şüphe si lâzımgelenleri bıtanm bulduğu mübini, şırtmamak için bundan lât vesmek münasip <9 #ızlar yakalanmak üzer*