Öz dilimizle İİ Satlıcan çekenlerin sonu İyi anlaşılan. Sakbcım, zatüleenp de since, satlıcan çekenlerin sonunu müna- kaşa edince ne bir gripten, yahut bir za- türrieden sonra peyda olan pilevera c8- rahatlerinden; ne de bir kanser; bir böb- rek hastalığı, bir yürek hastalığı netice- sinde göğüste toplanan sulardan bahset- mma Anlatmak istediğimiz ergen- lerin geçirdiği satlıcanlar ve onların te- peflüz uzuvlarında bıraktığı izlerdir Bu sn İş lake ve kuvveti olan — bilgiler ilelerce bilinmiş olsaydı no kadar faciaların önü- »e geçilmiş olurdu. Satıcan, zetülcenp nedir?.. Cenp zarı İammanıdır. Be zar ilühaplamzı- Cenp sarı akciğerlerin torbasıdır. Zatülcenbin bir de kurusu vardır. Bu nun altında bir akciğer hastalığı gizlidir. İşte münakaşanın düğümü burasıdır. Her bonçe biimmselidir ki âdi bir seli - Wi ni sulu bir zetülcenp bir akciğer Talak tercümanı ozi. ah besik ora dadır, Cenp gışasmdaki teamül, gışanm altında bulunan akciğerin gışada vukua gelen tabii bir müdafaasıdır. Görünüş, pilevra zarındadır; tehlike akciğerlerde gizlenmiş olabilir... Akciğerin sağlam, yahut ötesinde be- risinde gizlice kan © toplanmış veyahut hastalık yapışmış olup olmamasına göre tehlikede ax veyahut çok korkunç olur. | Akciğerde hastalığın da uyanması da bu-| Ba göre uzak veya yakm olur. Bir caki | satlıcanlının akciğerindeki | rahatsızlık bir çok aylar veya bir & çok senelerden sonra uyanır ve epin . . Sağlam ve sıbatte sıcaklığı birdenbire ei tali düz sürecek bir dereceye kadar fırlar. Göğsün bir noktasında bir sancı te Deffüse güclük verir... Çı k göğsün içinde su toplanır.. Gürültülü, patırb. k olarak başladığı için sizi korkutan — ei ei en iyisidir, m geçer, gider. (o Yalmz, böyle birdenbire gürültü ile, patırdı ile meydana çıktığına bakarak aldanmıyalım. Bu ilikin saldıran bir hastalık (değildir. Bir akciğer hastalığının üslü aksetmesidir. Sonra buna: ma,,dır da demiyelim. rada yardımcı olarak iş a e Gürle ad VE diyelim, geçelim. İşte bir başka hasta, hastalığınm ne zaman başlamış olduğunu © kestiremez. Bir kaç aydanberi U yürüyor, zayıflıyor. Bir gün tesadüfen ateşinin düşüp çıkma- sındaki intizamsrzlığın o farkma varır. Göğsünde biraz, ağrı, biraz su var.. İşte fena, berbat bir satlıcan.. Sinsi, uyuşuk. Bitmiyen, tükenmiyen bir veremle uzar, özümü ır bu sudan perde iten şeyleri gözden Ya ölmek, ya yaşamak. “satlıcan, dır. Bin arkasında © kaçırmamalıdır. bir vaziyettir.: El ile yeleği kulakla dinliyece- Hiz. Rontgen ışığı ile Yeni hekimlik atılgan | değildir, çe- kingendir. Göğsün içinde toplanmış su- i kadar ehemiyet verir. Onlarm kendiliğinden | kaybol. malarına yardım eder. İlkin küçük bir şırınga ile biraz su çeker, çıkarır. Bu bem isimizi teyit hem çıkarılan şeyi lâ- Tozlarumada Tetkik içisiie Yokaz zda Kir lüzum görmedikçe göğrün içinde topla” man suyu tamamile boşaltmayız. Çünkü di Bu esnadadır ki rontgen makinesinin ekranı üzerinde zatülcenbin tortuları gö- rünür, Bir cenp sarma bakarsınız hemen hemen sağlamdır. Çıkardığı suyu çek- ea Şi e Küre bn Bir başkası kuruyarak kalmlaşmış- karanlık bir perde, şeffaflığı üzerine çekilmiştir. Hâcizhica- binin az çok biçimi bozulmuş, tümsekli iken az çok düzelmiştir. o Artık körük gibi işliyemez. Zaman geçtikçe yapısık- klar peyda olur, yürek bir tarafa iğrilir. “Dolfüs,, ün E Ön iele Viyanada gene han gövdeyi gö #ürüyor. Ayaklanan “Nazi” ler, beylik yapıları basaark; ellerine geçirdiklerini . öldürdüler. Orta Avrupada kopan bu yeni fırtına, olduğu yerde kalacak mı? Pek ina nılamaz. Çünkü barat fıçısını a » teşlemek için elde fitil, bekliyen « ler var. Büyük snsayı Baylamıısına bir haç gün kala da, gene böyle bir Temmuz ayında, Prençip adlı bir Sırp delikanlısının attığı tohum, çabucak dallanıp budaklanmış, köklerini yer yüzünde yaşayanlı Tin kanile sulanan korkunç bir ö- düm ağacı “Dolfüs,, ün ölümü, belki kü - çük bir yaradır, iz bırakmadan ka panıp geçecekti, Yalnız, yeryüzünün büyük sar- sıntılar başlangıcında olduğunu gösterir ufak tefek belirti (1) ler karşısında, en ufak bir gürültüden kuşkulanmamak elden gelmiyor. Savaş, yakın mi, uzak mı, bilin- mez. Bildiğimiz şa ki irili ufaklı | Bütün beylikler (2) arasında ye- rağ (3) yarışı alabildiğine gidi - yor. Bu kadar, topun, tüfeğin, uça - ğın boş yere satın alındığım kim ileri sürebilir? Günün ibrinde belli ki, bir gü- rültü kopacak. Yarının ne olacağı. nt kimse kestiremediği için eller tetikte, kulaklar kirişte, bekleşili. yor. (Dolfüs) ün kafasında patla. yan bombaların yalaz (4) ları, Tanrı korusun da, Avrupayı sar - masın. Çünkü bu yangın, öyle gö- rülüyor ki, taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmıyacak!.. M. SALAHATTIN 1 — Belirti - Tezahür,2 — Beylik - Devlet, 3 — Yerağ - Si- lâh , 4 — Yalaz, Yalaza - Alev. ötisini emniyet altma © almak için daha başka vastalarımız var mı? Ateş derecesi tabiiye düşmedikçe e- ein olmamalı; vücut yorgunluğundan sonra ateş çizgilerinin intizamı bozulup bozulmadığını araştırmalıdır. Satlıcanı ber üç haftada bir tartmalı; tabii tartısını bulmalı, ve o tartıda malıdır. Mütevaliyen zayıflamak v hut tartı almamak verem basillerinin iş karıştığını gösterir. Birkaç ay ara ile radyografi plâkla- rı gözden geçirmeli; / plâklardaki do nukluk açılmış mı, yoksa şüpheli lekeler. mi peyda olmuş, anlamalıdır. Söylediklerimizi ehemmiyetle telâkki edersoniz, bir satlıcının nekahat zamıa- | mının me kadar uzun sürmesi lâzım gele ceğini anlarsınız. İstirahat ve hava tepdi li meselesi... İşe başlamada | — vücutla çalışmak, olsun, zihni meşguliyet olsun — acele etmek sonradan verem olmayı | kolaylaştırır. Hekimden © izin almadan, | hafif bile olsa teneffüs jimnastiği yap- | mamalı... tamamile iyi olduktan iki yl. geçmeden sporlarla meşgul olmamalıdır, Göğsünde su bulundukça satlıcanlı iyi ol. Braz sayılmaz. Nekabatte bulunurken ver! remlilerle bir arada tedavi olunmamalı; | ikin ona veremmiş gibi bakmalı... Ve- rem basili onu yalamıştır.. O.. ve hepi- miz sakmalım: Basil ısırmasın..... Dr. Rusçukdu HAKKI Milliyet'in romanı: S3 Bir muallim manyetolu telefonu yakaladı. Kışlayı istedi. Mektebe parasız aylıksız (e doktorluk eden yüzbaşı doktoru buldu. Hemen gel- mesini rica etti. Sonra (o müddeiu- mumiyi buldu, ona da hemen gel- mesini rica etti, Müdür afalladıkça afallaşmıştı. Kekeme türkçe muallimi gözle- rini yataklarından fırlata fırlata, suratı pancar kesile kesile zarzor söyleyebildi: — Arkadaşlar! (Ben bir zabıt varakası yapılmasını teklif ediyo- rum. — Tab'i yapacağız! Sansaros ağlı , haykır. mamak için (kendini o kadar sık- mıştı ki burnunun iki deliğinden fitil gibi kan © geliyordu. Bir iki hademe çocuğu © dışarya çıkarıp kanmı durdurmak istedler. Mu- allimler bırakmadılar: — Doktorla müddeiumumi gelin- eve kar-- eocuğa kimse ilişmiye- | l Yazan: AKA GÜNDÜZ Olurdu! Olmazdı! Handise iki taraf biribirlerine silâh © çekecek- lerdi. Bereket versin önce müd- deiumumi, bir iki dakika sonra da doktor yetişti. Buişler | olürken müdür bey yavaşça odadan çıkmış ve anbar memururnun odasındaki telefonla valiye telefen etmişti: — Paşa efendimiz hazretleri! Mektepte bir ihtilâl var. Evet. D. yüzünden bakarsanız basit bir dise gibi görülüyor, Fakat iç yüzü tamamen siyasidir. Temin ederim. Genç muallimler muhalefete sap- | mışlardır. Zavallı şehit yavrularmı | zehirliyorlar. Onlara (diyorlar ki devlet sizin babalarmızı öldürttü. Şimdi de sizi öldürtecek. Bu muha- rabeyi bırakmazsa hepiniz kıtır kı- | br kesileceksiniz. Namusuma ye- min ederim ki paşa efendi hazret- leri.. Allah ömürler versin efendim. Allah zatı devletini ve hükümeti mübeccelemizi vatan azizimize ba- girlnsım efendim. Evet efendim. Yeter Yalnız polis müdürü hafız MİLLİYET CUMA 27 TEMMUZ 1934 Bir katille mülâkat Hapishanenin altmcı kadmlar kavuşundayım. Karşımda kocası- nı ve görümcesini öldürmüş ve on beş sencye mahküm olmuş katil bir kadın var. Onunla mülâkat yapıyo- rum, — Siz kotanızı öldürmüşsünüz. — Evet sâde kocamı değil. Kar- deşini de. — Bu bir kaza mıdır? — Hayır kasit. Kasden, bile bile, isteye isteye seve seve öldürdüm. — Kocanız buna müstahak mı idi? — Tabii! — Sizi aldatıyor mu idi? — Hayır. — O halde? — Bana sadıktı. Beni aldatmaz. dı. Belki dünyada mevcut koca- ların en iyisiydi. — Peki neden öldürdünüz? — Güzeldi, çok güzeldi de on- dan. Benim hayretle baktığımı gö- rünce ilâve etti: — Onu severdim ve kıskanıyor- dı um. Kadın bir müddet durakladı ve sonra. — Kuzum banımcığım. Siz müd- deiumumi misiniz, avukat mı? Ne- den bana bu sualleri soruyorsunuz. sanki? Ben gazeteci olduğumu ve kari- lerimin benden her gün bir hikâye beklediklerini söyledim, dedi. Şimdi bunları i yazacaksınız. — Müsaade ederesniz yazarım. — Müsaade değil rica ederim. Zira bu macera, bu cinayet, bu ka- til hâdisesi, gerek kadın, gerek er- kek karileriniz için hem enteresan olacak hem de faydalı. — O halde sizi dinliyorum. Bu cinayeti nasıl ve niçin o yaptınız? Anlatın bakalım! Katil kadın içini çekti, — Oh dedi. Şimdi ne kadar müs- | terihim. Ne kadar rahatim bilseniz. Kocamla 1926.da evlendik. Bun- dan tam sekiz,sene evvel. Ben lise- nin son smıfında idim. Ona Kızıl toprağa giderken trende rastlamış- tım. Karşımda gazete (okuyordu. gözlerim dalmıştı. o Ömrümde bu kadar güzel bir erkek görmemiş- tim. Tahrirli elâ gözleri vardı. Bi- raz sonra hiç unutmam bugünkü gibi aklımdadır, cebinden bir yeni- ce paketi çıkararak cigarasmı yaktı ve bana dönerek: — Affedersiniz cigara dumanı sizi İ mi? diye sordu. Ben şaşalamıştım. Baştan aya- ğa kadar tatlı bir raşe içinde: — Hayır efendim. ne münasebet diyebildim. zıl toprakta trenden indi. Tu- eğil mi sevinmiştim. | Bütün bir yaz tatili hemen her- gün ona rastlıyordum. Sabahları, akşamları istasyonda görüyordum. | aksam birlikte İstanbula inerler ve * dönerlerdi. Ben, evde onlar gelin- küçük hanım | rahatsız eder | Yavaş yavaş ben de onun nazarı dikkatini celbetmeğe başladım. Belki de fazlaca ona baktığımdan ve istemiyerek zafımı ifşa ettiğim- den olacak. O da benimle meşgul | olmağa başladı. Uzatmıyalım. Gel zaman git zaman konuştuk. Sonra da evlendik. O bankada memur- Be geyik edip hâdiseyi © uzaktan | buyursunlar yeter. İma beyin baldızı, polis mü- ir ü hafız beyin kardeşinin karısı idi. Çenber sakallı, uzun boylu, zayıf yapılı hafız bey odadan girdi man Müddeiumumi bir takım kâ- gıtlar hazırlıyor ve doktor Sansaro- su muayene ediyordu. e Öteki ço- cuklar pencerelere trrmanmışlar, kapı aralığını siper almışlar, olanı biteni korku içinde seyretmeğe uğ- raşıyorlardı. Sansarosun kafasınm sol tarafın- da iki şiş vardı. Çenesi sıyrılmış sı- Yırığın ve kanı kurumuş. Sağ oru- | zunda ve sırtında üç dört sicim gi- bi morartı görülüyordu. Iki fındı- ğa benziyen sıska kıçın parmak mor lekeler gi Deynek lekeleri pr gibi kıçın- da duruyordu. Nefes alışı tabii de- gildi, Kalp vuruşu çok bozuktu. 'üzbaşı doktor o doğrulurdoğ. rulmaz sert sert söylendi: Bu bir eşeklikitr! Hem eşek oğlu eşekliktir! Bu bir vahşiliktir! hem domuz oğlu domuzcasına bir vahşiliktir. Aç sırtlan, kuzuya kar- şı böyle yapmaz! Kes'k bıyıklı, şık müddeiumumi sert sert söylendi: du, Fazıl (kocamm adı) kız kar. deşi ile beraber küçücük köşklerin- de yalnızca © oturuyorlardı. Evel- nince beni de yanlarına < aldılar. Babamdan ayrıldım. Zaten onlar da sonradan İstanbula inmek mec- buriyetinde kalmışlardı. Fazil kız kardeşi Meliha ve ben bu küçük köşte zırıltısız, gürültüsüz yaşıyor, geçinip gidiyorduk. Görümcem de Kolleji bitirdikten sonra bir sigor- ta şirketine girdi. Kızcağız, şirket- ten aldığı o para ile kendisine üst baş yapar ve erkek kardeşine yük olmazdı. Onlar iki kardeş (o sabah ceye kadar yemek ile, ve elişlerile uğraşır dururdum. Bu hayatımız tam iki sene böyle devam etti. Ben- de günden güne artan bir kıskanç- lık başladı. — Kimden kıskanıyordunuz? — Hiç. hiç... hiç kimseden. Şa- irin dediği gibi “onu ben kendi gö- zümden bile kıskanırım, Hemşire hanım bilmem hayat- ta hiç sevdiniz mi ? İn. san sevince canayar gibi o- luyor. Ben de tabii dişi bir len baleti ruhiyesi taşımağa başla- mıştım.Onu bütün kadmlardan,er- keklerden, sudan, havadan karde- şinden, herkesten, her şeyden kıs- kanmağa başlamıştım. — İçin erimeğe başlamıştım. Deli gibi muştum. Üzerime feci bir sinir buh- ranı geldi, Fazıl, o kadar iyi ve in- san bir çocuktu ki köşkü sattık. Kı- zıltopraktan İstanbula indik. Ca- aloğlunda iki katlı müstakil bir ev- tuttuk. Fakat ben kocama baktık- ça fenalaşıyordum. Yarabbi ne gü- zel çocuktu o. Düşünüyordum. Onu yanımda alıkoymak, hiç hiç salıvermemek istiyordum. Fakat (o bir erkek için kadın gibi eve kapanmak kabil mi? Bir gece. Dehşetli bir sinir buh- ranrbeni deli etmişti. Fazıl, karyo- Inda yorgun uyuyordu. Onu seyre e er Bir hayli | seyrettikten nra aklımdan şimşek gibi bir fi- yi geçti: Yerimderi fırladım ve lâv- bonun alt göznüden tabancasını al. dım, Ömrümde-silâh kullanmış de- gilim, Ben değil, o dakikrda çıldı. ran, dişi-kaplan © Fazılın üzerine hücum etti. Fazıl yuvarlandı. Alt katta yatan Meliha < silâh sesine koşup geldi. Zavallı kız. Zavallı. Ona ne kadar yanarım. Ağabeyi- sini kanlar içinde yerde yatarken görse hangi kardeş ( dayanabilir. Derhal Fazılm üzerine kapandı. Hınçkırryordu. — Meliha çekil. Dediğimi hatırlı yorum. Fakat elimdeki silâh ona da çevirmişim. O da kardeşinin ce - sedi yanına yığıldı. — Peki ama görümcenizin ne suçu vardı? — Tuhaf (söylüyorsunuz. Peki Fazılın ne vardı. Sizin anlıya- cağınız ikisinin de suçu yoktu. Fa- kat öldürdüm. İşte o kadar ve şim- di müsterihim, rahatim, Burada bu hapishane köşesinde istirahati kalple can © vereceğim. Bir cigaranız var mı? — Hayır içmem, Müsaadenizle. — Yarm yazacak mısmız? de Makbule ADNAN — Bu hâdiseyi basit bir dayak | vakası olarak takıp etmiyeceğim. Ceza konununca, mektep nizamın- <a, insanlıkça, ve nihayet vicdan- <a takip edeceğim. Milli bir iş ola- rak takip edeceğim. Muallimler hiddetlerinden titri- yorlardı. Çocuklar korkularından titriyor- lardı. Hafız bey mühim bir siyasi iş yakaladığı için keyfinden bitriyor- lu. Müdür bey intikam alacağının sevincinden titriyordu. Sansaros canacısından ve belli etmemek inadından titriyordu. Kekeme mual! — Her edebsizliğe şahidiz. Za- bıt varakasına imza edeceğiz. de- di. Öteki muallimler: — Evet. Şahidiz! dediler. Muntazam, mükemmel bir zabıt varakası yapıldı. Sıra imzaya ge- lince polis müdürü hafız bey: — Ben müstenkifim, ayrı bir rapor yazacağım. dedi. Müdür bey de aldığı göz işareti üzerine: — Bende omüstenkifim, dedi. Ben yalnız polis müdürü bey efen- dinin raporuna imza edeceğim. Sansarosu kışlanm hastahanesine gönderdiler. Yüzbaşı doktor kapı İ 32, 000 kilo Sade yağma veri- Bugünkü program 1230 Plâk neşriyatı. 18,30 Plâk | me 8 1020 Ajane haberleri, © 1950 Me > Ruşan, Cavdat, Övrik baylar Veciha b. Nazan Feridun, Nedime — hanımlar.) 21,203 Ajams haberleri, 21,30 Radyo orkestrası. 3S * 215 Haberler 55 Holanda maşriyatı, 2120 21,35 Müsahabe, 2110 Piyanoya ZI Radyo orkestrası, 2235 o Tagasni, 2005, Plük, 23,30 Carba: . BUDAPEŞTE 580 m. kil, 2220 Budapeşte Sigün musikisi, 2420 175 Khx. MOSKO' Müsabnbe, 18,30 Askeri meşriy, 21 Mütababe, Bir Çinli şarkım, 21: 225 Münahabe, 23,08, , 24,05 Almanca, 401 Kia. MOSKOVA 748 m. 19,0 Bir konser nakli, 22 Dame musiki 8000 Kir. MOSKOVA 49,25 e 22 Yüksek dalgadan makil, Khz. Prağ 470 m. 30,10: Mandolin orkesi 20,10: Tegannili komser. 21: er. 21,15. li temsil misikisi, 23,20: Haberler. 2345: Gece mat 211 23: Haberler, 23,20: Madi Zi Yaz gecesi (Orkestra mi 210: Genç sanal 22 strumpfa Vaelder,, isimli e 23,80: Holzer radyo or Burnova Fırka Sa. Al, Kom. dan: Kıtaat ihtiyacı için kapalı | zarf usulile (41100) kilo sade yağı münakasaya konulmuş - tur. İhalesi 4 - 8 - 934 Cumar- tesi günü saat 10 da yapılacak- tır. Şartları görmek isteyenler ber gün, iştirak etmek isteyen- ler teminatlarile birlikte ihale günü saatından evvel Burnova Askeri Satmalma Komisyonu- | na müracaatları, (3934) (3078) Istanbul Kumandanlığı kı-| atı ihtiyacı i için kapalı zarfla sı icra edilmiş 4272 len fiat pahalr görüldüğünden pazarlığa konularak (ihalesi 30-7-934 pazartesi günü saat 15 te yapılacaktır. Taliplerin e gün ve vaktinde Fındıklıda İstanbul Kumandanlığı Sa- tmalma komisyonuna müra- | caatları. (20) (4186) | Ez 5 Beyoğlu As, Ş. den : Hesap memuru mekteb:p9. nan ihtiyat zabit efendilerin 1-8-934 tarihinde sant 9 dai ka karargühinda ypasl lerin o zamana kadar mai edilerek yevmi mezkürd F! bında bulunmaları lüzumu YENİ NEŞRİYAT Havacılık ve b Mecmunlarımızın ©8 Havacılık ve sporun 123 çıkmıştır, İçinde pek çok K39 lar vardır. Tavsiye ederiz. Tepebaşı Belediye Şehir İssnbut Beldiyesi yaratırlar ŞehirTüyatosu “ - . YAPURC AD, ai in TURK ANONİM ŞİR İSTANBUL ACE Liman Han, Telefon:ğ Trabzon yf | TARİ PAZAR süsü sant rıhtımından kalkacak. vap 20 de guldak, İnebolu, Ayancık, Daye, Ordu, Gireson, Tü rele, Trabzon ve Rizeys bunlara ilâveten Of, ve uğrayacaktır. YAZ MEVSİM ADA rakısı nefaset ve w dolayısile neşe ve 2 bir kat daha arttır: “SATİE,, VANTİLÂTÖR ve fevkolâde tediye şartları sayesinde VERESİYE SERINLIB (693) BR 59© | dan çıkarken m müi — Senin ben imanını gevretir- dim amma, formama, mesleğime dua et! dedi. Bir muallim haykırdı.: — Çephede can verenlerin ço- cuklarınm canını istiyen- lerin Allah canlarını alsm? Yüzü sapsarı kesilen müddeiu- mumi dişleirnin gıcırtısını zapte- demiyerek çıktı, gitti. Yakası kalkık paltolu mubassırı hapsetmediler. Müdür beye gözün üstünde ka- şın var demediler. © Sadece, on beş gün Yüzbaşı doktor Da Sina na gölleri- ne atıldı. Ahçıbaşı kovuldu. Müddeiwmumi İstanbula çağrıl. | dı. Başta kekeme türkçe muallimi olduğu halde bütün arkadaşların fotoğrafları alındı, parmak izleri çıkarıldı ve (defteri mahsusuna ya- e üzere) İstanbula gö derildi. Gizli istintak günlerce sür- dü, Herbiri ıssız bir bucağa gön- derildi. Eğer darülitamlar babası deni- len umum müdür (o İsmail Mahir hoca olsaydı, bunları hiç biri olmaz dı, yapılamazdı. o Ve Sansaros ta mektepte şimdi yapay: dı. Çocuk bir hafta ” | U yattıktan sonra olanı bil tu, Gene mektebine ve €9 na döndü. Dershaneden ce bütün çocuklar mub gizli, Sansarosu onu iltimasla mektebe Bedavadan yiyor, si siye ve mektepte el kıran ediyotdu. Fakat yal 0, kadaşlığına rağmen S. caklamadı. Çocuk evde! / babasınm ne konuştu ği için Sansarosa karşı 8' beslemeğe başlamıştı. Sansaros hiç kimseye şeye ehenrmiyet vermi; onun bütütn gözünü, rakmı çeken bir şey Düğme ve düğme o O hastahanede tepte bu oyun çıkmıştı. yarısından arlığı düğ lardı. Düğme oyunu E ve idi. Yere, dikine, yi vi çakıyorlar. Üctüne veya ceket (o düğmesi aa 2 > gi