2 ği > © sinin rengini e mevsimin modasına ş Mirasyedi gençlik: İngiliz geriçliği w LONDRA: 30 - 5 - 934 — Mek- teplerde, parklarda, sporsahaların-. da, dans yerlerinde; nerede rast geldimse, hallerine baktım, sözleri ni dinledim, düşüncelerine nüfuz ettim ve nihayet hepsinde en ba- riz ve müşterek vasıf olarak bunu buldum: Mirasyedi gençlik... Bu hükmü verirken; Hayd park nümayişlerinde kızıl bayraklarm altında yumruklarını tutararak ge- çen ve geceleri köşebaşlarınm iğ- reti kürsülerinde seslerini tüketen genç işsizlerini; dünyanın en zevk- siz ve bayağı giyinişi ile dünyanın en basit ve aptalca kinlerine kapıl- muş genç işçilerini hesaba katmı- yorum.. İngiliz derdemez aklrmıza getirdiğimiz kibar ve oan'anepe- rest sınıfın gençliğini gözönünde tutuyorum.. Babalarının belki eski Osmanlı Burjuvaları gibi küplere küflendi- rerek sakladığı servetlerin birden meydana çıkmasile açılıp saçılan yeni ve hazır bir refaha konan bu delikanlılar, hayatın meşakkatine 'dokunmadıkları, onun çetinliğini haftada bir harçlıkları tükendikçe şöyle bir tadıp © unuttukları için; ateşe gösterilip çekilmesi bir olan, yalnız dışı kavrlup içi hamur ka- İan somunlar gibi sporla adaleleri sertleşmiş vücutları gelişimiz fakat ruhları çiy ve tuzsuz kalmıştır... Yoksa kendini veren, boksun mut. lak ka'delerile kendi kuvvetini e- bediyyen gemlemiş bulunan bir a- matör boksörün ummadığı bir za- manda girişeceği bir kavgada kar- şısmdakinin ilk nizamsız yumruğu ile hiddetlenip şaşırarak hakem dü üğü bekleyişi, hakem müdahalesi umuşu gibi hayat mücadeleseinde kudret ve kuvveti hiçbir şeye ya- ramıyacak olan bu gençliğe başka ne vasıf bulmalı; bilmem... Mirasyedi tipini (o herkes bilir; böyle indi vasıflar ve benzeyişler- le onu anlatmaya, açmaya çalışmak bile lüzumsuz sayılabilir. Kibarlı- ğı vaktinden evvel öğrenen, mana- 8ız gururu kendine biricik jest edi. | 'nen, eğlencenin envaını icat eden fakat hayatla başbaşa kalınca şa- ıracak, sürünecek olan genç a- 'dam, mirasyedi işte... Kibar İngiliz gençliği, mirasye- di gençi'kttir. Golf ve tenis sahasınm intiza- mını bozacak ve keyfini kaçıracak “diye bahçelerle | tarlaların dört gözle beklediği yağmurun ilk dam- lalarile yüzü buruşan; sıcağr deri- göre yakmak imkânma kavuşmak için bekliyen bu nesilden artık bir iş, siyaset, ilim ve edebiyat adamı ğını aklım kesmiyor. Birkaç yüz şampiyon sivrilecek, bes on yıl dız türeyecek tanıyorum; o kadar.. Behçet KEMAL Bu satırlar, âlimane bir tetkikin, psikolojik bir etüdün ifadesi değil; hayata uygun, ameli bir görüşün krokisidir. Bilhasa şarktan bahse- derken olaorta atıp tutan garp mü- nettiklerinin taslağı olmak aklım- dan geçmez. Dört beş ay evvel ye- ni Türk edebiyalından bahseder- ken romanda Reşat Nuriden ve fık rada Falif Rıfkıdan neredeyse lüt- fen bahsederek Hikmet Feridunu her iki janrdada yekta sayan | ecnebi münekk'di (!) hatırladıkça | bugün bile gülüyorum. | Bir yığın saman kucağı, bir çöl | bedevisini Arkanjel'in kânunların © da üşütmez. İnanmıyanlar Sansa - ros'la arkadaşlarıma sorabilirler. Sansaros'un mahzen arkadaşı © boş rakı şişesi toplayıp beş para kârma toptancıya satan Haymana- İk bir çocuktu. Onun yalniz barı. nacak yeri yoktu. Hırsızlık falan etmezdi. neşe Kr sz ço cuğu emniyet supabı olarak oraya ö eN Ola Bedata ver beli YE “ye Sansaros'un emrinden çıkmı - yordu. © Ortalık karlı, fırtınalı olduğu i- © gin oralarda kimseler görünmüyor Di M Mliyet'in romanı: 8 (emin elan YT Özdilimile |) Akşanıcılık.. Akşam olunca, çeşitli işler üze- | İğ rinde yorulan başları dinlendir - mek isteğile aramızda düşünmeğe başlarız: — Bu gece nerede toplanaca « ız? Bu, nerede toplanacağız demek değildir, nerede toplanıp içeceğiz, demektir. Dilek (1) toplanmak değil, içmektir. Ve içmek derken, kahve, çay, limonata, gazoz anlaşılmaz, rakı, şarap o da değilse bira anlaşılır. Bu içkilerden birini, az çok. ev- de, sokakta, ayak üstü yahut otu- rarak içmek, tıpkı karnı acıkunın yemek yemesi, susayanın su içme- si gibi hepimiz icin bir bun (2) ol. du. İçmezsek, edemiyoruz. Bu gece, ben seni ayartıyorum yarın gece sen beni... Ertesi gece, hepimiz, biribirimizi.. Ve böyle sı- kıştıkça ağman (3) « biribirimize yükleyerek her akşam bir başka iç ki sofrasının başında bulanuyo- ruz. Bundan ötesi belli. Dolgun bir | kursak (4), ağırlaşmış bir kafa, paslı bir dille, tunak (5) araların- dan, sallana sallana eve dönüş. Ve bu her akşam böyle.. Kısacası bi- zim kuşak, akşamcılığı, bir göre- nek olmaktan çıkaramadı. Hiç ol- | mazsa yeni yetişenleri kurtaralım! İçmeden de yaşanılabilece, genç beyinlere çekiçle vurur sağlamca yerleştirmezsek, çocuk- larımız da, bizim gibi postu mey haneye serenlerden olacaklar! M. SALAHATTİN 1 — Dilek - Maksat, 2 — Bun- | Maksat, 3 — Ağman » Kabahat, 4 — $ — Turak - Mahafle. İRTİHALİ MÜESSİF Kefeli zade Hafız Ahmet oğlu Hacı Yusuf ve Sabri Bey- lerin valdeleri Hatun Hanım, müptelâ olduğu hastalıktan rehayap olamıyarak İrcii em- rine lebbeykzeni icabetle ve - | fak etmiştir. Cenazesi bugün- | kü pazar günü, Kadıköyünde ModadaÇınar sokağında 9No. İk: hanesinden saat on bir bu - çukta kaldırılarak Kadıköy Osmanağa Camii şerifinde ce- naze namazı badeleda Karaca Ahmet civarında ihzar edilen metfeni mahsusuna defnedi - leceki TASHİH — Gazetemizin 22 Hazi- ran 934 tarihli nüshasının son sahifesin- de münteşir IHTIRA İLANI Serlevhalı ilinda ihtira mumaresının 1931 olduğu yazılsenkken sehvi tertip | cek ve benden | olmasın? olarak 1391 şeklinde dizilmiştir. Tas- hihi keyfiyet olunur. Hurfk Sezer Sigortalarmızı Kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. Telefon : Beyoğlu 4.4888 3836 Yazan: AKA GÜNDÜZ nalı geldi. am Haymanalı işeci çocuğa bu adı vermişti. e Neye geç kaldın ulan!? Çocuk korktu. — Korkma, benim! — Sen misin Sansaros Abi? — Yiyecek bir şeyin var mı? — Ekmekle zeytinim var, İster- sen gidip daha alayım. Otuz beş kuruş kazandım. Eğer rakı fabri - kacısı Selim Efendi belime bir tek me vurmasaydı daha çok kazana - caktım. İkindiden sonra bel ağrı- sından hiç çalışamadım. — Lâfı kes! Bu gece hava çok soğük. Tahan helvası, Oo pekmez, ekmek al. .i rayon va Haymazak geldi. Otuz uruşun yirmi ış, Ama Sansaros'a Kaza “Galatada Ünyon Hanmda Kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırınız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan — A Bedia neden ağladm? Bu suali gayri ihtiyari sordum. O birkaç senedenberi (o her hafta evime gelir, paltosunu, şapkasını portmantoya astıktan sonra pence- renin önündeki bir iskemleye otu- dikiş sepetini önüne alır, bir çamaşırlar içinde ihtiyacı o- lanları ayırır ve dikmeye başlar. Boyunun sakin yüzü ensesinde ör- gü ile toplanan kestane rengi, kr- vırcık saçlarla çerçevelidir. Onu hiç bu kadar meyus görmediğim gibi taşkın bir neşe içinde de gör- medim. Sevincini de, kederini de içinde saklayan ağır başlı bir kız- cağız. Bu perişân yüzile, kıpkırmı- zı gözlerile ilk defa © görüyorum. Onu uzun o zamandanberi tanıd. ğım için derdini anlamağı kabilse bir çare bulmağı vazife £ addede- rek açiyordum. — Ne oldun? Cevap vermemek- te ısrar ediyordu. — Yoksa oOhasta (misin? Hasta olmadığı aşikârdı Elindeki işin üstünde iğilmiş san- ki kumaş bir yol, her iğne batış bir | adım, iğneyi ne kadar çabuk çıka- rırsa o kadar bu (yoldan ilerliye- kaçacakmış gibi çabuk, çabuk ( dikiyordu. Sabırlı bir kadın £ olduğum için o daha fazla ısrar etmedim. Fakat odadan çıkarken herşeyi anlamağa karar | vererek: — Ayıplamıyacağmızı de bilsem, | Ayıplamak mı? neden? Beni müteessir eden şey o ka- dar gülünç kü... — Sakın bu bir aşk ümitsi — Öyle bir şey. Ona dikkatle | bakin, Bedaiya çirkin denemezdi. dudaklarında tecssü örülüyordu. Birdenbire i dizlerinin üstüne bıra- karak anlatmağa başladı: — Teyzemin kızile beraber otur duğumu biliyorsunuz. o Dün ucuz bir şey bulmak ümidile bütün eş- yaları müzayede ile satılan bir eve gittik. Satılan eşyaların arasın- da Serviden yapılmış küçük bir di- kiş masası pek hoşuma gitti. Za- ten bana da böyle bir şey lâzımdı. Müzayide sırası ona "gelince satış memuru beş lira dedi. Ses çıkma- dığını görünce: Öyle'ise üç liradan başlıyalım dedi. Masayı almak is- teyen bir eskici onun iki Liraya bi- le pahalı olduğunu söyleyerek u- zaklaştı. Bilmem neden ben birden bire arttırmağa başladım. Nihayet bu küçük dilciş masası yedi liraya üstüme kaldı. Müstehzi nazarlar al tmda sokağa çıktım. Çünkü yedi lira küçük bir dikiş masası için pek yüksek bir fiatti. Büyük olma- ğ ikinci i ve Otomobil — Polis mi? — Hayır. Avrat mı, kız mı anlı yamadım. Hem zangır zangır titri- yor, hem ağlıyordu. -— Ulan böyle soğuk gecede bu- ral ecin ? — Ben ecinniden, gulyabaniden | korkmam ki. — Ya kimden korkarım? — Bir senden, bir fabrikacı Se- lim Efendiden, bir de seyden, be- AN — Benden neye korkarsın? — Buradan kovarsın diye. — Selim Efendiden? — En az kızsa bile adama tek- me vuruyo. — Ya belediyeden? — Ruhsatiye istiyor. Bir silmük çekiş sesi, bir diş ta- kırtısr, bir inleyişe benzet mırıltı... İkisi de irkildiler. Sansaros ihti- yaten Haymanalığı gönderdi. — Demin dediğim avrat, — AL içeriye. — Keriye aklılar. Sansaros sor- in etti: © — Otuz beş kuruşu da verdim. — Borcum olsun. Dışarıya çıkar sam öderim. Hem neye böyle ya- “vaş konuşuyorsun? Dinliyen var - mış gib: Kİ Sen kimsin? — Ben kimsesizim. — Avrat mısın, kız musm7 Kızım. © En elim aşk hikâyesi bir tramvayın arka koyarak la evimin sahanlığına önüne kadar kolayca götürdüm. Gençliğini ça- lışmakla geçiren zavallı bir işçi zın odasının eşyalarınm ne kıyme- ti olur. Boş odamda bu masa fe- na durmadı. Makaralarımı, yumak larımı koymak için çekmeyi açtı- ğim zaman ah © hanımefendi, bir kadının sırrını ifşa eden kordelâ- ile bağlı bir paket mektup buldum. Bir sır! Benim (odamda bir sir saklı idi. Başka bir kadına ait olsa bile ne güzel şey.! Onları biraz ev- vel okudum. Bazı bahisler, vaitler buselerle dolu, bazısı kitabeler si- temlerle dolu, bazıları da mes'ut dakikaları bir defa tekrarlıyan aşk mektupları idi. Âşık ilk mektubun- geniş şapkanla o gün ne kadar güzeldin.. diyor. Ta- rihlerine bakılırsa bir ozamanlar sık sık mektuplar yavaş yavaş sey- rekleşir & ve mubtazarlaşıyor. İlk mektuplarda göz kamaştıran aşk- ları birdenbire idare İâmbasının ziyasma düşüyor. Son mektuplar söz verdiği gün (gelemediği için. af dilemeğe uzun kısa mektuplar. Nihayet son mektup: Akrabalarından bir kızla evle. neceği için aralarındaki münaseba tin O unutulmağa mahküm olduğunu bildiren müthiş mektup- la paket bağlanıyor, Zavallı kadi- nın bir vicdansız adama karsr ne | ş kin duyduğunu, ölen aşkı yüzünden ne kadar ıstırap çekt'ği- ni tasavvur ediyorum. İşte hepsi bukadar küçük masa ile beraber İ evime giren yegâne aşk. Ben aşkın verdiği çılgınlıklar, neseyi daha sonra aşkın hıçkırık günlerini tat mağa da ümidim kalmadı. Bu acık İr macera bana hayatrmın en mü- him noksanını anlattı. Bazan ay- naya bakıyorum da geçkin bir kız olduğumu bütün acıklığile görüyo- rum. Sustu. Derin derin bir iç çe- kişile tekrar dikişi zaman: —Buna ümitsiz bir aşk dene- mez ki.. dedim. Ağlar gibi titrek, kesik bir sesle: — En elim aşk, yahut aşlesız bir kadınm hikâyesi denilebilir, dedi. Firdevs İSMAİL ELİM BIR ZIYA Istanbul Universitesi Hukuk Fakül. tesi ikinci smıf talebesinden Dilber zade Ibrahim Şinasi Beyin Mahdumu Ali Bey Kısa bir hastalığı ; müteakıp pek genç | yaşmda dün vefat etmiştir. Cenazesi bugün saat 10 da İstanbulda Cağaloğ- sunda Molla Fenari sokağındaki 32 mu- maral hanelerinde kaldırılacaktır. Ylilliyef C ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye için Hariç içi WE EE eline aldığı | — Nerelisin? — Bozkır'lı Emine'yim. — Sokul şuraya! Sen hırsız mı sın? — Değilim. öyleler bilmem. — Tango musun? — A! Sus! Hiç değilim — Sokul sokul! Üçü de dize yerdeki tahta hıktan biribirlerinin yüzlerini gö - remiyorlardı. Pe — — Ne arıyorsun buralarda kız? — Bir yerim yok ki. Yolumu şa- gırdım. Dün geceki yerimi bulama dım. Ama dün geceki yerim çok soğuktu. — Nerede yattm? — Nah, şurada, Eski Tabakha- nenin içinde temiz bir tekne bul- dum. — Karnın aç mı? — Çok uykum var. — Ulan Haymanak! Bu kız do- nacak. Uykum var diyor. Ver şu pekmez şişesini! Rakı kokan pekmez şişesini kı- zn eline tutuşturdu. — Yarısma kadar iç şunu! İç diyorum sana! Donacaksın ulan! Yüzü görünmiyen kız içebildiği kadar pekmez içti. — Uzan şu tahta kapağa! Ne duruyorsun? Sana burda (kimse Bugünkü program 1830 PU 1020 Ajan 1930 Türk Ma Olkü, Sevim Selim 21 Ateş Güneşten naklen Hüsnü Hâmit B. varafından benli 21.30 Bedriye Rasim hanımın iştirakile dana musikisi, 223 Khx. VARŞOVA, 1 wiki yatı deri meyriyatı > ÇElise, İnci, Musahaba, 18, | 02: Neşeli meş 20,30: Plâk. 24,05: Dame mus. 523 Khx. BUKREŞ, 384 m. 11,0: Dini maşriyat, 114 Plük: 13 Dünü musiki. 1Z Haber 18,183 ie Masal e ork 30 Uni 20,45: Plâk. Musababe. 21,15: Plâk. ik. Çinganak) 2230 Musahabe. 21,40 3,40: Lakatan siyam Opertelerden sahneli takımı, 24,30: Dans, Baz Klr. MOSKOVA, 360 m. veç meyriyati, 12: Tagi: 1830: Musahabe, Popüler şarkılar, 21 ). 224 Almanca meşe (5. İsveççe 45: Gece mesiki ŞİMALİ ITALYAN GRUPU, zx > 4 ZiASı Fransiz eserlerinden tagannili operet parçaları; 23,15: Dans musikisi, Kb. VİYANA, 507 mi. LÜKSEMBURG, 1304 m. gilizce neşriyat, 71,30: © Haberle. 22301 Karışık plâk mesikisi, 23,1 Operetlerden pare | salar, 23,30: Dans masikisi, DAKTİLO Istanbulda büyük bir ecnebi mü- essesesinde istihdam olunmak üzere bihakkın tecrübeli ve muktedir, Fran- sızca bilen bir türk daktilo hanıma derhal ihtiyaç vardır. Mufassal istida ile “B,, rarmuzile İstanbul 176 numa yalı posta kutusu adresine tahriren müracaat, DOKTOR Rusçuklu Hakkı Galatasarayda Kanzük cezahanesi karşında Sahne sokağında 3 numa. ralı apartmanda İ numara, YENİ NESRİYAT Mimar Bu aylık mimari, şehircilik ve tezyini | sanatlar mecmuasının Al inci sayısı çık muştır. Bu sayıda inşa edilmiş binalarla Ankarada yapılacak büyük bir apartman | &niisabakasına ait projeler, bir çük mes- | leki yazılarla intişar eden (MİMAR): tavsiye ederiz. Devlet ve ihtilâl Haydar Rifat bey Lenin'in “Devlet ve iktilâl,, ismindeki eserini Türkçeye çevirerek neşretmiştir. Gaspıralı İsmail Bey Kuremlı İsmail Gasprinski merhumu bütün türkler tanır, Ömrü devam ettiği müddetçe gazetelerle, kitaplarla, Türk dinine ve Türk bilgisine büşük yardım. ları dokunmuş olan Gspralı İsmail bey yan bakmaz. Karanlığın kızı uzandı. — Haymanak! o Sen göğsünü kollarını oğuştur, ben de ayakları. nı. Çabuk çabuk! Donacak be! Bir hamaratlıktır başladı. Pek- ve masaj beş on dakikada te- sirini gösterdi. Kız canlandı. Karanlıkta zeytin, ekmek, tahan helvası yediler ve pekmez içtiler. Dışarıda hava oğulduyor ve tah- ta tıkadıkları girintinin aralıkla - rından karşı duvara çarpıyordu. Dışarıda (dayak yiyen, ezilen Sansaros burada bir Roma Hüküm darmdan daha kuvvetli idi. — Kız! dedi. Senin adamın ma damm var mı? — O nedir ki? — Hani dostun, vurgunun var mı? — Ben öyleler bilmem. Iki günlük ve iki gecelik açlık- tan sonra pekmez, zeytin, helva ve ekmek gören, görünmez kızm karnı guruldamıya başladı. Sansa- ros karanlığın içinde kızm kıvran- « sezdi. a Ne o, dedi, dışarıya mr çık- mak istiyorsun? — Yelu bilsem çıkacağım. — Buradan dışarıya çıkılmaz. Burasmı kokutmak ta olmaz. Sa - baha kadar uyuyamayız... Hayma TURK ANONİM ŞİRKETİ İSTANBUL ACENTALIĞI Liman Han, Telefon: 22925. > Trabzon yolu vapusu | Tarı Fin PAZAR günü saat 20 de Galata rıhtımından kalkacak. Gidişte Zon guldak, İnebolu, Ayancık, Samsun, Ünye, Ordu, Giresun, Tirebolu, Gö- rel, Trabzon ve Rizeye. Dönüşte bunlara ilâveten Of, ve Sürmeneye ağrayacaktır. İstanbul Dördüncü lera memurlu - undan: Şişlide Levent çiftliğinde Büyükde- re caddesinde Zincirli kuyu sokağında eski oO9 mükerrer, â(9 mükerrer, 9 mükerer Oo numaralarla O mü- vakkam 3147 metro terbiinde tar- lanım tamamına yemini ehli vukuf ta- rafından beş yüz lira ve yine ayni ma- balde eski mükerrer 9, mükerre 9, mü- kerrer 9 numaralarla mürakkam yola yakın bulunan iki bin yedi yüz yetmiş dokuz metro terbiindeki tarlanın tama- na dahi ehli vukuftarafından üç yüz lira ve yine ayni mahalde ayni numare- Ialaria mürakkam iki bin sekiz yüz yet- miş bir metro terbiindeki tarlanın ta - i yeminli ehli üz elli lira kıymet takdir &- dilen işbu tarlanın tamame on altı his- se itibarile on beğ hissesi açık arttırma» ya konulmuş olup 114-7934 tarihinde şartnameleri divanhaneye talik edilerek nü sant 14 ten 16 ya kadar İstanbul 4 üncü İcra dairesinde satılacaktır. Arttır- mıya iştirak için yüzde yedi buçuk te » minat akçesi alınır. Müterakim vergi ve vakıf icareleri müşteriye aittir. Art- rma bedelleri hisseye isabet eden mu- hammen kıymetlerinin Yüzde yetmiş beşlerini bulduğu takdirde ihaleleri ya- pılacaktır, aksi takdirde en son arttıra- | nin taahhüdü baki kalmak üzere arttır. ma on beş gün temdit edilerek 28-8-934 “tarihine müsadif Salı günü ayni saatte hisseye isabet eden muhammen kıy - metlerinin yüzde yetmiş beşlerini tut- mazsa galış geri bırakılır. 2280 numa - İ rakı kanun mucibince. 2004 numaralı İc ra kanununun 126 ıncı maddesine tev « fikan ipotek sabibi alacaklılar ile diğer alikadarların ve irtifak hakkı sabipleri- min dahi gayri menkul üzerindeki hak- larını ve hususile faiz ve masrafa dair olan iddialarını evrakı müzbitelerile yir- mü gün içinde icra dairesine bildirme- leri lâzmder, aksi halde hakları tapo si- cilleri sabit olmadıkça satış bedelinin paylaşmasından hariç kalırlar, İşbu mad- dei kanuniye ahkâmma göre hareket dilmek ve daha fazla malümat almak den teşk dift, mış U istiyenler 933-30 numanak dosya ile me“ 20 1 muriyetimize müracatları ilân olunur. Ve filihal ikametgâhları meçhal olan borçlu Röslom Davitef Rostomyan va- risi zevcesi Madam Anna ve kızları A- raksi ve Virjin hanımlarla oğlu Minas efendi hakkında tebliğ makamma kal olmak üzere ve mezkür mahallerin ta » mamı kırk sekiz hisse itibarile iki hi sesi, hissedar olmak dolayıile afikadar bulunan Aristidi efendi veledi Yargi ile bir hisse sahibi Ziyaettin beyin ikâmet- gâhları meçhul olduğundan onlara daki tebliğ makama kaim olmak üzere ve borçlunun işbu razisi üzerinde Artin ve Mehdi tiyatileri olap ikamotgâhları meşhul ok duğundan keza tebliğ makama kaka olnak üzer ilân olunur. am hakkında Kırımlı Cafer Seyit Ahmet bey tarafından bir kitap | neşredilmiştir. Türk milliyetçiliğinin ileri gelen büyük simasını daha iyi tanımak istiyenlere ki- tabı tavsiye ederiz. maki Büyük şişen var mı? Peki. U- cunu duvara vur e Ve köri izlemi ren e meden işini gör. Şişeyi sonra dr a alarız. karya bari S0) — Utanıyor musun? ulan! Da- ha biribirimizin yüzünü görme « dik. Karanlığın kızı, Sansarosum d diğini kazasız, belâsız — yaptı ve Haymanak şişeyi yüzünü buruştu- rarak bodrumun İkapısmdan dışa” İra rıya fırlattı. — Yatalım artık. Ama nasıl tacağız? Biz üç kişiyiz, kuştüyü karyola iki, Dur bakayım kızt Hi le yanmün bir sokul. ü Görünmez kızm omuzlarını, b yunu, kalçalarmı yokladı. — Senin omuzların geniş, bo - yun epeyce, kalçaların kalm. Iki“ miz bir karyolada yalamayız. Sef benim yatağında yat. Ben Hay manakla yatarım. İkimiz de nın biriyiz. Bir sandığa sığarız. Ve kendi sandığın samanla! nı elyurdamı ile çukurlaştırdı. M safir kızı bu çukura yatırdı. Kı daki samanları önüne © arkasm* çekti. Sandığın kapağını kapadı | — Bitmedi —