27 Nisan 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

27 Nisan 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Genç maallim çoktan Suadin kalbine girmişti Nihayet bir gün, Namık Bey heyecandan titriyen bir sesle: — Eğer, çocuklara yalnız anne- gençti, | leri için yaşadığımı söylersem mem Suadı bise imtilvanlarına hazır- e dl K Şermimle Suadın Canan Ha - mın kızları olduklarına kimse i- nanmazdı. Çünkü, anneleri henüz N Şerminle Suadın sami - © mi bir arkadaşı olmuştu. Onsuz ne bir eğlence tertip edilir ne de gezmeğe gidilirdi. Hattâ arala. | rındaki samimiyet ona, ismile bi - ilerlemişti. Canan hanım da, kahkahalar - Ja geçen kır gezintilerinde, eğlen - celerde onlarla beraber eğlenirken, kendini daha genç buluyor, kendi - sini Şerminle Suadın anneleri ol « maktan ziyade ablaları zannedi - yordu. Bazen kızı Şermin “anne. ciğim , ne kadar güzelsin! de - diği zaman Canan ( Hanım genç muallim Namık Beye dö: Siz söyleyiniz, sahi güzel miyim?,, di- ye sorar, onun gözlerini kapaya - rak “pek çok güzelsiniz,, diye tas- diki genç ve dul kadının neşesini bir kat daha arttırırdı. Namık Bey- İn neşesi tabii her şeyi canlandır - mıştı, Fazla olarak genç kadında da hayatım zevkini tatmak arzu - , o Çocuklarda Canan Hanrm, Namık Beye o kadar alışmıştı ki onun olmadığı günleri İahammül edilmez can sr- kıntılarile geçirirdi. Fakat, çocuk- Jarının evde olmadığı” zamanlar - 'daki Namık Beyin ziyaretlerinden ayrı bir zevk alırdı. e e ikisi de karşı a otururlar lerden sederlerdi. Sİ Sin kadın Namık Beyden, aşkımı itiraf o eden ve kalbindeki | heyecanı anlatmak için bir ran - devu istiyen mektubu almca şaşır- . Gözlerinin önünde mazi hatı - raları canlandı, Sevmişti, sevilmi ti, Şimdi de birdenbire o heyeca- nı duyuyordu. Namık , onun kalbine hiç sez- dirmeden girmiş ve yerleşmiş - ti, Artık o günden itibaren her i- kisi de biraz yalnız kalabilmek için bahaneler arıyorlardı. nun olur musun? Diye sordu. Ka- dın: — Hem de pek çok. Dedi. dai 2 Bale neden onlara, bun- lan setmiyoı itiraz €- Sl e el ei — Bilmem. Fakat, bir anneni çocuklarından evlenme müsaadesi istemesini pek gülünç buluyorum. — Fakat , çok gençsin!. 8 © Bir gün, büyük kızı Suat An pesinin ellerinden tutarak kana - peye oturttu. — Anneciğim, sana bir şey dedi. öy- Acaba kızı annesinin sırrını 8ez- miş mi idi. Onu ayıplayacak mıy- dı? Kadın bu düşünce ile kaşları- nı çatarak: — Söyle, bakayım. Dedi. — Oh anneciğim öyle kaşları: nı çatmasana, çok ciddi bir şey - den bahsetmek istiyorum. Demek ki Suat her şeyi biliyor- du, Genç kadın bir ande her şe: inkâra karar verdi. Kızı annesinin elini tutarak bir dakika tereddüt- ten sonra seviyorum., Diye inle - — Kimi? — Namık Beyi? »..z O gece, geç vakit onu, kimse- nin göremiyeceği bir saatte N mığa yazdığı son aşk mektubuva elleri titriyerek şu satırları ilâve etti: “.. İşte böyle, - Namıkçığım; Gene sen ailemizin en samimi dos- tu olarak kalmaktan & başka çare yok. Çünkü ben, ancak size kain valde olabilirim. FİRDEVS YENİ NEŞRİYAT Nota Nota musiki mecmuasının 25 inci sayısı güzel mündericatla in - tişar etmiştir. Tavsiye ederiz. “Haftanın hikâvesi * Hakikat, her zaman hakikat... değildir Ayıptır söylemesi, sözüm bur - dan dışarı; eşeği filozofa benze * | #rler, Bir eşek bir filozoftur, der- ler. Mantıkm, bu şekilde dediğine bakılırsa bir filozofun da bir eşek olması lâzım gelir. Neden böyle demişler? Eşeğin 'dünya ve hayat denilen şeyle alâ - kası (o olmadığı o içinmi? E- ğer böyle ise, filozofun da dünya ve hayatla — olâkası, yok demektir. vg bi : i ân koyduğu, koyacağı - Süryar dökiriler, hükümler filo - zofunkinin aynidir. N Asırlar ve asırlar bize eşekle fi- İozof arasında sıkı bir münasebe - tin sarsılmaz bir tarzda mevcut ol- duğunu göstermekle beraber ben - ce bir hakikat değildir. Çünkü ha- kikat, her zaman hakikat değildir. Hakikat denilen madalyanm bir yüzünü alalım. Meselâ .. Ha - kikat olarak biliyoruz, görüyoruz, tutuyoruz, okşuyoruz, biniyoruz ve 'dövüyoruz ki eşeğin; mallı dört & - yağı, bir çift uzun kulağı - ve eğer komşu bostana: girdiği için bostan & tarafından tenzil edilmedise - bir püsküllü, uzun kuyruğu vardır. Yazan: AKA GUNDUZ Ve eşek, artırır. Bu bir hakikat de- gil midir? Bu dört ayaklı ve kuyruklu ha - kikate karşı madalyanın öbür yü - zünü, filozofu düşünelim. Nihayet iki ayaklı ve kuyruksuz bir şeydir değil mi? Ve filozof, hem yazar, hem nutuk söyler. Bu da bir hakikattir? Ayrı ayrı olan bu birer hakikat asırlardan beri - tekzip edilmeksi - zin - tek hakikat haline gelmiştir. | Bir taraftan iki ayrı hakikat, Bir | taraftan iki birleşik hakikat, Ve bir taraftan da biribirine uy- mayan ve fakat ikisi de hakikat o- lan bir hakikat. Dört ayaklı eşök, bir filozoftur amma iki ayaklı bir insan değildir. İki ayaklı insan, filozof olabilir am ma dört ayaklı bir eşek değildir. Bakın, işin içinden çıkabilen varsa lütfen beni de irşat etsin. Her ne olursa olsun ben şu iddia. dayım ki hakikat, her zaman ha - kikat... değildir. Eğer size (Amin) hikâyesini ya | zarsam ve siz de okumak nezake - inde bulunursanız göreceksiniz ki hakikat'- bazı defa hiç bir za. man ve bazı defa da - her zaman hakikat değildir. MAHKEMELERDİ 12 komünist Müddeiumumilik dava- sını açtı Komünist propagandası yap - maktan suçlu olarak yakalanan ve tevkif edilen doktor Şefik Hüsnü nün kardeşi Leman hanımla, Sı lâhi ve doktor Hikmetle Şerafettin ve gayri mevkuf 12 kadaşları hakkındaki hazırlık tah- kikatı ikmal edilmiş, müddelumu- milik 12 si hakkında da dava aça- ntak mahkemesine tevdi eylemiştir. Suçlu zabıt kâtipleri Biri para mukabilinde dosya satmak suçundan, diğeri rüşvet al- mak suçundan haklarmda tevkif kararı verilen zabıt kâtipleri Ce - mil ve Emin efendiler hakkımdaki hazırlık tahkikatı ikmal © edilmi suçlular mevkufen istintak hâl liğine sevkolunmuşlardır. Muhip Bey bulunamıyor. Orhon mecmuası muhafrirle - rinden Nihal Beyin & Hâkimiyeti Milliye muahrrirlerinden “Muhip Bey aleyhine açtığı davaya dün de- vam edilmiştir. Muhip Beyin adresi malâm ol- madığından Hâkimiyet gazetesi de Muhip Beyin gazete ile alâkası ke- sildiğini ve nerede bulunduğu bi - Hinmediği cevabını verdiğinden Mu hip Beye ilânen tebligat yapilma- sına karar verilmiş, muhakeme baş- ka güne bırakılmıştır. Döviz kaçakçıları tevkif edildiler Romanya vapurile 5 bin lık döviz kaçırmak istiyen Ahmet, Bodara ve Rado ismindeki üç ki- şi ile arkadaşları dün zabitâ me- murları tarafından müddeiumumi - liğe tevdi edilmişler ve sulh hâ - — kararile tevkif olunmüşlar - ir. e gönderdiği bir tavzih mektubunu 'neşretmediğinden dolayı dava aç- işli, . Bu dava dün neticelenmiş,ga- zetenin sahibi 25 bira para cetasına mahküm olmuş, neşriyat imüdü- rü Perikli efendi beraet etmiş - tir. Yenipostane binasına nakle- dilen mahkemeler Istanbul Müddeiumumiliğinden: Yangından sonra mülga Maarif neza- reti binasında ifayı vazife etmekte bulu- nin Tatanbul Asliye Birinci ve Altıncı hukuk mahkemeleri Yenipostahane bina- sındaki dairelerine nakledilmiş ve 28/4/ 934 Cumartesi gününden itibaren mez - kür binada faaliyetine devam edeceğinin gazetenizle ilanı mütemennadır Efendim. İngiliz sefirine ziyafet Şehrimizdeki İngiliz Ticaret o- dası tarafından dün Tokatliyan o- telinde İngiliz sefiri Sir Perey Lo- rajne'in şerefine bir öğle ziyafeti verilmiştir. Ziyafette sefir İngiliz tüccarlarile tanışmıştır. Hayatın cümbedüz bir katakul- li olduğunu bildiğim ve Staviski le İnsull'ün anket bilmem nelerini karşımda gördüğüm halde haki - kâtten bahsettiğime belki şaşanlar bulunur. Bu bir hakikattir. Haddim olmıyarak filozofça ko nuştuğumu sananlar çıkabilir. Bu da bir hakikattir. Benim filozof olmadığım da bir hakikattir, Hakikati hakikattir. Fakat aslında hiç birisi hakil değildir, ve hepsi bir hakikattir. Dedim ya, işin içinden çıkabilen | lere aşkolsun! hakikat olduğu da bir İ .». Mehmet Ağa hırçındı, somurt - kandı, suratından düşen bin par- ça olurdu ama çok doğru, çok te- miz yürekli, çok akıllı bir adamdı. Yalan nedir bilmez. Gördüğünü dosdoğru söyler, Kimsenin hakkı- na göz dikmezdi. Yalnız üç tane tatlr suçu vardı: Bostanma, mide - sine ve karısına düşkündü, Bosta- nını kendi beller, kendi eker, ken İdi yolar. Yemeklerini kendi tarif eder, karısına pişirtir, karısına ko- tartır. Ve karısının gidişatına, ge- lişatına sıkıca göz kulak olur. Tarlada çalışıyordu. Karısı ye - MÜTEFERRİK HABERLER meğini geççe getirdi. — Neredeydin ülen? — Camide vaaz dinlemeğe git - miştim de, hoca öyle güzel şeyler söyledi ki, geçe kaldık ta.. — Hoca neler söyledi? A 77 NİSAN 1934 GUMRUKLERDE İtalya ile ticaret mu- kavelesi tatbikatı İtalya ile aramızdaki ticaret mu kavelenâmesinin tatbikine ait ta- limatname gümrüklere gelmiş - tir. Mukavelename tatbik edilmek- tedir . Mukavelenin meriyet mev - kiine girmesinden evvel musmele gören mallarm vaziyeti hakkında bir karar verilmediğinden bu yüz- den tereddüt husule gelmiştir. Gümrük başmüdürlüğü Anka- radan malümat istemiştir. Hariçten gelen çelenkler ten gelen çelenklerin gümrük res- mine tabi olması lâzım geldiği ka- naatindedir. manyadan g; lunduğu söylenmektedir. Fransız konsoloshanesinin otomobili Şehrimizdeki Fransız konso - loshanesine gelen bir otomobil için konsolos dün gümrük Tüğüne gelerek oti güm - rükten muaf olmasını istemiştir. Gümrük başmüdürlüğü buna ini kân görmediğini konsolosa bil - dirmiştir. Müsamereler Kuleli lisesinin müsamerasi 30 nisan pazartesi günü Kuleli askeri lisesi son sınıfını bitiren ta- lebe tarafından bir ayrılık çayı ve- rilecektir. Bu münasebetle mektepte pazar tesi günü saat 15 te bir müsame - re tertip edilmiştir. Şehiryatı mektebi müsameresi Dumlupmar şehiryatı mekte - | binde bugün saat 15 te talebeler tarafından bir müsamere verile - cektir. Feyziye lisesi mlisameresi Feyziye kilesi son sınıf talebesi bugün saat 15 te bir müsamere ve- recektir. Güzel sanatlar akademisi müsameresi Güzel sanatlar o akademisinde 'dün şarkılı ve sazlı bir konser ve- rilmiştir. Musiki eserleri o Mösyö Kor- vataky tarafından kompoze edil - miştir, Maltepe askeri lisesinde Maltepe askeri lisesi son sene- sini ikmal edenleri şerefine 29 san pazar günü bir müsamere ter- tip edilmiştir. Ayni gün saat 14,30 da tevzii mükâfat merasimi de ya- pılacaktır. Galatasaray izcileri müsameresi Galatasaray izcileri tarafından dün mektepte bir müsamere veril- miştir. Müsamereye kurt yavru - ları tarafından okunan istiklâl mar şı ile başlanmış, sonra Faruk Na- fiz Beyin Numaralar isimli tablosu | — Dedi ki.. Şey dedi... Tanrı bü tün dünyayı kadın şerrinden mu - hafaza buyursun dedi. Mehmet Ağa bıyık altından gü - lerek: — Eh, siz bu lâflara karşı ne de diniz? — Candan yürekten âmin dedik. Mehmet Ağa bastı kahkahayı. — Sahi mi âmin dediniz? — Sahi ya, hoca doğru söyledi. — Demek avrat şerri. — Deme, deme, bü ir. — Hadi orden sen de! Avradm ne şerri olur er oğlu er kişiye kar- şı? Karı koca bir münakaşaya tu - tuştular. Nihayet Mehmet Ağa da yanamadı karısının ensesine bir to kat atarak tarladan kovdu. Sonra kendi kendine gülmeğe başladı. — Hoca kendi aleyhlerinde at - mış, tutumuş, onlar da âmin demiş ler! Kadm aklı, ne olacak? Hem eksik eteğin, kaşık düşmanının ne şerri olabilir ki? *. Ertesi sabah Mehmet Ağa gene bostana gitti. Karısına börek ıs - marlamıştı. Kadın böreği pişirdi, | tepsiye koydu. Evden çıktı. Tarla- ya gideceği yerde pazara saptı. Balıkçıdan bir okka, taze gelmiş balık aldı. — Ayol bunlar çok pahalı. — Ne yapalım yenge, tâ. İstan- buldan geliyor. Masrafı düşün. Bu- rada dere bile yok ki tutup ucuza satalım. stadında Lik maçları başladı! ğı zaman bir müsaba- ka açılsaydı da: “Bu sene lik maçlarının en mühim maçı hangisi o- lacaktır.,, o denilseydi belki de hiç kimse çı kıp “bu en mühim maç Beşiktaş - İstanbula - por maçı olacaktır, yabını vermezdi. kü, lik maçlarının s0- nu geldiği zaman Fe -y nerbahçe ile Beşikta - şın ayni puvanları mu | hafaza edeceklerini ve İ ikisinden birinin şam- piyonluğunun Beşik - BEŞİKTAŞ SİDE Yipr güç bir işti. Esasen ek seriya ve ber yerde lik maçları böyledir. Takımlar şampi- yonluğu yalnız ken. ibiyetleri- le elde etmezler, Diğer takımların galibiyet ve mağlübiyetleri de bu işte mühim bir rol oynar. İşte bugün Fenerbahçe stadın - da yapılacak olan Beşiktaş - İstan- bulspor maçı, böyle mübim bir ro- lü olan maçlardandır. Bugünkü İ maç hakikatte Beşiktaş - İstanbul. spor arasındadır. Fakat diğer cep - beden bunu Fenerbahçe - Beşiktaş çarpışması telâkki edebiliriz. Yani İstanbulsporun Beşiktaş karşısın - da alacağı netice, şampiyonanın öteki namzedi olan Fenerbahçenin ya aleyhine veya lehine olacaktır. Malömdur ki Fenerbahçe ile Be - şiktaşın puvanları aynidir. Bu mü- savatın değişmesi veya aynile kal ması bugünkü maçla, Fenerbahçe- Galatasaray maçmın neticelerine lrdır. H: Dünkü sayımızda hakem Ah met Beye cevabımda “cehlimin i - cinde puyan;, cümlesi “cehenne - min içinde,, şeklinde dizilmiş. Her ne kadar mâna pek değişmiyorsa da bunun doğru şeklini tercih et - melerini okuyucularımdan rica e - derim, Hakem komitesinin bir kararı varmış: Hakemler gazetelere beya nat ve yazı vermezlermiş. Bunun ——— — ——— temsil edilmiştir. TME lin keman ve pi- yano ile çalınan müntehap parçâ- lar dinlendikten sonra (Mahmut Yesari Beyin Has Bahçe | piyesi temsil edilmiş, izci tabloları, zey - bek dansı & yapılmış ve izcaz ile dans edilmiştir. Paraları saydı, balıkları peşte - maline doldurdu ve iki ucunu be- line soktu. Oradan bostan yolunu tuttu, Kocasının arkası dönüktü. Çömelmiş, bostan fidelerini çapa- lıyordu. Kadın yavaş yayaş yürüdü. He çapalanmayan tarafta bir sı Irkları yere bıraktı, Geldi. Kocasının yemeğini ye - dirdi. Hâlırını hoş etti. Dönerken birden bire durdu: — Ağa! dedi. Bostana kaplum- bağa mı girmiş ne? Yapraklar kı- pırdıyor. Mehmet Ağa o tarafa yürüdü. Ne görsün, gözleri parpar yanan taptaze bir balık! Aldı, evirdi çe - , sahiden balık!Çakı ile kar - nını deşti, barsakları çıktı! — Karı! Al şunu! Karısı ses çıkarmadan aldı. Meh met Ağa bir balık daha gördü. Onu da aldı. İlerde bir tanesi da - ha yatıyordu. Derken bütün ba - lıkları toplayıp kadına verdi. — Bunları güzelce kızart, Ya - nma piyaz da yap. Akşama gelin- ce yeriz. — Olur Ağa. Kadın balıklardan ikisini tı. Başıma geçti, bir âlâ yedi. Öle - ki balıkları da götürdü mahalle - ni» çöplüğüne atti, İ Mehmet Ağa keyifli keyifli ge - | liyorken hep nar gibi kızarmış ba- lıkları düşünüyordu. Kendi elile İ kurduğu şarap ta küpün içinde. raya, onar, onbeşer adım ara ile ba- İ En mühim maç Bugün Beşiktaş son maçını Fenerbahçe yapacak İsra, ik Go. Pim VET Desan > OTUKYAN İSTEMİ YORUM MIARAY Da da HI, FİNERBANŞE İZ wi İstanbul şampiyonlağ ı ne tarafa meyledecek (Fransız karikatürist & “Red” den adapte) için Ahmet Beyin tecziye edilec# ğini öğrendim. Meğer benim ni zamname bilmediğimden bahs€ den Ahmet Bey kendi nizamı bilmiyormuş, Asaseri ben bu sil& hın kullananlar aleyhine oldü dünkü yazımda söylemiştim. Türkiye Tıp encümeni toplantısı Türkiye Tıp encümeni zini Etibba odası salonuna nsk?? letmiş, içtimalarını orada yap ğa başlamıştır. Konferans salonuna projek$ yon cihazı ve kürsüler alınmıştı 1934 senesi idare heyetin» ” yasete Prof. Ziya Nuri Paşa, ik ci riyasete Prof. Kadri Raşit P# şa, umumi kitabete Prof, Fahrefi Kerim ve veznedarlığa Prof. Ni? yazi İsmet, celse kâtipliğine P Hasan Vasıf, kitaplar muhafız ğına Salâhattin Mehmet Beyle” çilmişlerdir. Mebusluğa seçilmesi dolay! bütün celselerde hazır bulun! yacağı sebebile Prof. Ziya N“ miştir. # Diğer hekimler de dinleyici larak içtiman iştirak etmektedi ler, İrakta sel tahribat Beruttan (o bildirildiğine geçen hafta İrakta müthiş bir tına olmuş, İran hududuni lardan gelen seller kasabalar köyleri basarak tahribat yap tar, Binlerce ağaç sökülmüştü”” sekiz kişi boğulmuştur. şirir. Sofraya oturdu. Çorba gi murta geldi, bulgur geldi. — Bulgurdan önce balığ! *& — Ne balığı Ağa? - — Tarlada verdiğim balık şirmedin mi? — Ne tarlası, ne balığı? — Canım, hani bostand# on taze balık bulmuştum. — Benim öyle şeyden yok! — Senin yanında. Kendi İ yerden alıp sana vermedi? — Hayır. Bana bir $€Y din. Ben tarlada ne balık ne bir şey. j — Adamı kizdirma kari? — Ben balık malık çi yi Mehmet Ağanın bütün şına üştü, Bir tokat rs bu sefer eyvallah ermedi ters söylenmeğe başladı. Ağa büsbütün öfkele bir iyi ıslatmak için 8; ca karısı kapıdan fırladı laya mahalle kahvesine nu komşu sordula, — Ne var yenge? Ner€ sen? : — Aman ağalar. BİZİ. Ağa beni dayaktan Öl“ yi Eve kadar geliniz de bi” yüf rünüz. Bir balıktır tut!” — Ne balığı?

Bu sayıdan diğer sayfalar: